Fatma Altınmakas’ı katleden fail için ‘iyi hal’ ve ‘haksız tahrik’ çabaları sürüyor

  • 09:02 26 Haziran 2021
  • Hukuk
Hikmet Tunç
 
VAN - Fatma Altınmakas’ın katledilmesinde yaşanan ihlaller ve yargılama sürecine dikkat çeken avukatı Mir Bedirhan Ayaz, “Fatma’nın katledilmesindeki en büyük etken şuydu; Fatma kendi meramını anlatabilecek bir Türkçe’ye sahip olsaydı gerçekten, kanaatimizce şüpheli de tutuklanırdı, öldürülme olayı da gerçekleşmeyecekti. Nedense Sinan Altınmakas serbest bırakıldıktan sonra cinayet olayı gerçekleşiyor. Töre saiki ve planlayarak iddianeme hazırlanması gerekirdi” dedi.  
 
Türkiye’de erkek-devlet şiddeti, yargının da işbirliği ile her gün bir kadını daha yaşamdan koparıyor. Erkek-devlet-yargı ortaklığı iktidarında söylemleri ve “aileyi” koruduğunu öne sürmesi ile artan kadın katliamları bölgede daha ağır bir yargı kıskacıyla karşı karşıya kalıyor. Kadının maruz kaldığı fiziksel, psikolojik, ekonomik, sosyal, kültürel şiddet; kadın katledildikten sonra da toplumca “namus” kavramı adı altında meşrulaştırılıyor, yargı eliyle de erkeği aklamak üzerine uzun yıllara yayılan yargılamalar ve “iyi hal”, “haksız tahrik” indirimleri yasal kılıfla destekleniyor.
 
Fatma’nın şikayeti ‘Kürt olma’ gerçekliğine takıldı
 
Çok uzak değil geçtiğimiz yıl 14 Temmuz tarihinde Muş’un Malazgirt ilçesinde, “aile içinde” maruz kaldığı sistematik şiddeti ve tecavüzü bulunduğu feodal-muhafazakar toplum realitesine rağmen, önce evlendirildiği erkeğe anlatan Fatma Altınmakas, en azından bölgede şu ana kadar hiç denenmemiş bir yöntemle evli olduğu Kazım Altınmakas ile birlikte maruz kaldığı tecavüzü ve baskıyı şikayet etmeye gitti. Katledilmeden iki gün önce Malazgirt Jandarma Karakolu’na giderek şikayette bulunan Fatma, uzun bir süre şiddet sarmalı içinde bulunduğu toplum gerçekliğine rağmen cesaretle kendini ana dilinde ifade etmesi tercüman yokluğuna takıldı. Sadece Kürtçe bilen Fatma’ya şikayette bulunduğu karakol bir tercüman getirmek yerine maruz kaldığı sistematik tecavüze sıradan bir olaymış gibi yaklaşıldı. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın içeriği Fatma’ya tam olarak anlatılmadı ve sahip olduğu haklar ona söylenmedi. 
 
‘Aile kararı’ ile katledildi
 
Şikayetten bir gün sonra tecavüz faili olan Sinan Altınmakas savcılık tarafından tutuklama talebiyle Sulh Ceza Hakimliğine gönderildi. Sulh Ceza Hakimliği ise tecavüz ve baskıyı görmezden gelerek fail Sinan Altınmakas’ı tutuklanmasına yeterli delil olmadığını iddia ederek adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Ve Fatma, fail serbest bırakıldıktan bir gün sonra evli olduğu Kazım Altınmakas tarafından katledildi. 
 
Bu da yetmedi dava sürecinde tecavüz faili Sinan Altınmakas, “tanık” sıfatıyla dinlendi ve Fatma’nın aile kararıyla katledildiğini itiraf etti. 
 
‘Namus’ kılıfına sığınan erkeğin ‘başı dik’ savunması
 
Sinan Altınmakas hakkında açılan soruşturma kavuşturma halinde sürerken, “Eşi kasten öldürme” suçundan tutuklu yargılanan fail Kazım Altınmakas’ın dün Patnos 2’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4’üncü duruşması görüldü. “Alnı açık, başı dik” bir şekilde katıldığı her duruşmada Fatma’yı “namus” adı altında katlettiğini kasılarak anlatan fail Kazım Altınmakas pişkinliği kimseyi şaşırtmadı. Çünkü fail, söz konusu bir kadını “namus” adı altında katletme ise toplumun da ailenin de bunu “saygıyla” karşıladığının farkında. 
 
Fatma’nın çocuğu ‘mağdur’ değil ‘tanık’ oldu
 
Katledilen Fatma’nın kardeşi ve avukatı Mir Bedirhan Ayaz, duruşmada olayın bir katliam olduğu ve suçun sabit olduğunu boğazı düğümlenerek anlatsa da sanık avukatı katliamdan “iyi hal indirimi” ve “haksız tahrik” elde etmek için henüz 10 yaşında olan Fatma’nın çocuğunun “tanık”lığına sığındı. Fatma katledildikten sonra verildiği esirgeme yurdundan duruşma salonuna getirilen çocuk, ifade süresince başını hiç kaldırmadan duruşma boyunca ağladı. Çocuğun “tanık” değil, “mağdur” sıfatıyla dinlenmesi gerektiğine karar veren mahkeme heyeti, çocuğun ifade veremeyeceğine kanaat getirdikten sonra bir sonraki duruşmada ifadesi alınmak üzere yerine kayyım atadı. Duruşma eksik evrakların tamamlanması için 30 Eylül’e ertelenirken, failin tutukluluğunun da devamına karar verildi. 
 
‘Sinan Altınmakas serbest bırakıldıktan sonra kardeşim katlediliyor’
 
Duruşmanın ardından ajansımıza konuşan avukat Mir Bedirhan Ayaz, kardeşinin katledilmesinde yargının ihmallerine işaret etti. Kardeşi Fatma’nın maruz kaldığı tecavüzü şikayet ettikten iki gün sonra katledildiğini anlatan Mir Bedirhan, “Kardeşim kendini Türkçe yeteri kadar ifade edemediğinden, ifadesi eksik bir şekilde kayıtlara geçti. Kardeşimin okuma-yazma bilmiyor ve kendini Kürtçe ifade ettiği için de bir tercümanın getirilmesi yerine ifadesi alınıyor. Kardeşime tercüman atanamadığından meramını anlatamadı karakola. Ondan sonra hakkında şikayetçi olduğu Sinan Altınmakas bir gün sonra gözaltına alındı. Savcı Sinan Altınmakas’ı Sulh Ceza Hakimliğine tutuklama talebiyle sevk etti. Ardından Sulh Ceza Hakimliği Sinan’ı ‘adli kontrol şartıyla’ serbest bıraktı. Sinan’ın serbest bırakılması sonucunda kardeşim eşi tarafından katledildi. Fatma’nın katledilmesindeki en büyük etken şuydu; Fatma kendi meramını anlatabilecek bir Türkçe ’ye sahip olsaydı gerçekten, kanaatimizce şüpheli de tutuklanırdı, öldürülme olayı da gerçekleşmeyecekti. Nedense Sinan Altınmakas serbest bırakıldıktan sonra cinayet olayı gerçekleşiyor” sözlerine dikkat çekti.
 
‘Çocuk psikolojik olarak çöktü…’
 
Olay süreci ile ilgili konuşan Mir Bedirhan, “Sanık Kazım’ın eşine değil de, kardeşine güvenmesinin nedeni  kanaatimce ‘Fatma kardeşime iftira attı. Biz bu işi bir şekilde halletmemiz gerekiyor’ diye düşünmüştür. Bu olayın faalinin bir değil, birden fazla kişi olduğu kanaatindeyiz. Ki Sinan’ın mahkemede tanık sıfatıyla verdiği ifade de amcasının Kazım üzerinde yaptığı baskıdan kaynaklı bu cinayetin yaşandığını anlatmıştır. Töre saiki ve planlayarak iddianeme hazırlanması gerekirdi. Aynı zamanda Sinan’ın soruşturması henüz kovuşturmanın ötesine geçememiştir. Duruşmada bizim tanık olarak dinlenmesini istemediğimiz 10 yaşındaki bir kız çocuğu, sanık avukatı talebiyle mahkemece dinlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme ilk celsede reddetmiştir. İkinci celsede dinlenmesini talep etmiştir. Bugün saat 11.00’da görülmesi gereken duruşmamız saat 17.00 civarında gerçekleşmiştir. Bu süre içerisinde tabi ki çocuk olayın vehametini, olayın yaşandığı tarihlere gidince psikolojik olarak çöktü diyebiliriz” şeklinde konuştu.
 
‘Sanık duruşmadan önce yeğenimle görüşme gerçekleştirmiştir’
 
Mir Bedirhan, devamla şu hususlara dikkat çekti: “Kanaatimizce sanık yeğenimle de duruşma öncesi görüşme gerçekleştirmiş ‘sen şu şu şekilde konuşacaksın’ baskısı yapılmış. Bundan da en azından ‘haksız tahrik’ indiriminden yararlanmak istemiştir. Ama kız çocuğumuz ‘Ben ifade vermeyeceğim’ şeklinde beyan ederek bu kirliliğe alet olmadı. Sanık avukatı her ne kadar çocuğun ikinci defa dinlenmesini talep etse de mahkeme çocuğun bulunduğu koşullar ve travmatik sonuçlardan kaynaklı ikinci defa dinlenmesini ret etti. Bu kararı da çocuğun yerine ifade verebilecek bir kayyımın atanmasını uygun gördü.”
 
‘Başka kadınlar ölmesin diye…’
 
Son olarak Mir Bedirhan, “Bizler bu politik kadın cinayetlerinde erkek egemen hegemonyasının hüküm sürdüğü bir toplumda gerçekleşmiş olduğu kanaatindeyiz. Kadınların özgürlüğü, erkeklerin özgürlüğüyle başlar, eşittir, müsavidir. Bu nedenle zihniyet devrimi gerçekleştiği anda biz buradaki kadın katliamlarının da önüne geçileceğinin kanaatindeyiz. Burada kadın cinayetlerinin en büyük etkenlerinden ekonomik, politik, sosyal, kültürel tüm yönleriyle bir araştırma yapılarak bu şekilde kadın katliamlarının önüne geçileceği kanaatindeyiz. Bizler başka kadınlar ölmesin diye buradaki kadın katliamlarının en ince ayrıntısına kadar sosyolojik, toplumsal boyutlarıyla irdelenmesi soncunda bu katliamların durdurulabileceğini düşünüyoruz. Amaç erkek zihniyetinin devrilmesi, erkek zihniyetinin değişmesidir. Bu zihniyet değiştiği oranda buradaki politik kadın cinayetlerinin önüne geçileceği kanaatindeyiz” ifadelerini kullandı.