Ayla Akat’tan Abdullah Öcalan hatırlatması

  • 12:02 21 Haziran 2021
  • Hukuk
 
ANKARA - Kobanê Davası’nda konuşan Ayla Akat Ata, “İmralı görüşmesinde devlet yetkilileri de vardı. Öcalan'ın şöyle bir uyarısı oldu; dikkat edin kendinize. Benimle birlikte bu sürecin içinde olan herkes hedeftir. O süreçte MİT müsteşarı vardı o da hedeftir” dedi.
 
Aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) önceki dönem Eş Genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in de bulunduğu 24’ü tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobanê Siyasi Soykırım Davası’nın 3’üncü duruşması 6’ncı oturum ile Sincan Cezaevi Kampüsü Duruşma Salonu’nda devam ediyor.
 
Duruşmaya alınmayarak başka salona alınan izleyicilerin tamamı avukatların mahkeme heyeti ile görüşmesinin ardından duruşma salonuna alındı.
 
‘HDP’ye operasyon yaptık algısı’
 
Ardından duruşma salonunda hazır bulunan Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayla Akat Ata söz aldı. Deniz Poyraz’ı anarak konuşmasına başlayan Ayla, “Sonradan baktık ki sanık bir gün sonra tutuklandı. Kobanê olaylarından sonra 8 gün gözaltı süresi yaşadık. Bu gözaltı süresinde 6 saat dışında bir sorgu işlemi yapılmadı ama 8 gün gözaltında tutulduk. Bununla algı yaratmak istediler. HDP’ye operasyon yaptık algısı. Ama arkasındaki örgütleyicilerin açığa çıkması için bir yargılamanın soruşturma aşamasında başlamamış olması bizi kaygılandırıyor” şeklinde konuştu.
 
‘Hedef yine bir kadın oldu’
 
“Hazır MİT de buradayken sormak isterim” diyen Ayla, “Teşkilat” isimli bir diziden örneklendirme yaptı. Ayla, “Dizi biterken uyuyan hücreler uyanacak diye bitti. Demek ki bir istihbarat var. Demokrasi güçleri olarak soru sormamız, bir araya gelerek varsa örgütlenen bir süreç bunun önünde bir demokrasi bloğu oluşturulması gerektiğine inanıyorum. Hedef yine bir kadın oldu” dedi.  
 
Abdullah Öcalan hatırlatması
 
İmralı Adası görüşmelerini anımsatan Ayla, “Görüşmede devlet yetkilileri de vardı. Öcalan'ın şöyle bir uyarısı oldu; dikkat edin kendinize. Benimle birlikte bu sürecin içinde olan herkes hedeftir. O süreçte MİT müsteşarı vardı o da hedeftir” sözlerine yer verdi. 
 
Paris Katliamı benzetmesi
 
Ayla, dosyanın çok ciddi siyasi, bir baskı altında başladığını vurguladı. Bu dosyanın Türkiye siyasi tarihine geçecek bir dosya olduğunun altını çizen Ayla, Deniz Poyraz’ın katledilmesinin 9 Ocak 2013’te Paris’te 3 kadının katledilmesi gibi olduğunu belirtti. Ayla, “Bunun arkasında yatan neden siyasetin ayrımcı konuşmalarından bağımsız değil. Soylu ‘PKK bir kadın hareketidir’ diyor. Bir de HDPKK diye açıklama yaparak legal alandaki siyaseti kriminalize ediyor. Bunun açıklaması Deniz Poyraz’a kurşun sıkan, bugüne kadar sıkılan her kurşun kadınlara sıkılıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Hayatımızda hiçbir şey tesadüf olmadı’
 
“Eğer uyuyan hücreler varsa onları uykusundan uyandıran her ne kötü niyet varsa onun karşısında da bir demokrasi blokunun oluşması gerektiğini düşünüyorum” diyen Ayla, şöyle devam etti: “Hayatımızda hiçbir şey tesadüf olmadı. Tıpkı Deniz Poyraz’ın katledilmesi gibi. Herkese başsağlığı diliyorum. Türkiye siyasetinde önde gelen ırkçılık ve Turancılık ismidir aynı zamanda. Irkçılık ve Turancılık davası var. Onun da tarihi 26 Nisan. 3 Mayıs bugün Türkiye'deki milliyetçi cephenin Türkçülük olarak kutladığı bir gün. Hayatımızda hiçbir şeyin tesadüf olmadığını bu şekilde anlatmak istedim. Hepsi beraat etmişler nasıl gelişiyorsa 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde. Bizim de davamız bugüne denk geliyor.  
 
Kürtlerin yol haritası var
 
Kürtlerin bugüne kadar nereye bakması gerektiğini belirten bir yol haritası var. Oda demokratik, barışçıl herkes için özgür, eşit bir yaşamdır. Bugün sadece Kürt siyasetçiler değil, Türkiye’de özgür, eşit bir yaşam olabileceğini belirten dostları da yargı karşısına çıkarıldı. Türkiye'de Ulus Devlet süreci beraberinde getirdikleriyle tartışmalıdır. Bir imparatorluk kuruldu. Bu imparatorlukta büyüten kesimler birlikte yaşamış. Türkiye’nin başına getirdikleri Ulus Devlet anlayışı ise Türkiye’yi buraya getirdi. Türkiye'de ne getirdi? 1’inci ve 2’nci Meşrutiyet’ten sonra darbe tarihi getirdi. Darbeler tarihi olmasını beraberinde getirdi. Öyle ki Türkiye'de yönetim ya darbe ya da darbeden sonra demokrasiye geçiş olarak sürmüştür.” 
 
‘Faili meçhul cinayetler hayatımızın bir parçası oldu’
 
Cumhuriyet tarihinde yaşananları ve darbeleri anlatan Ayla, “10 yılda bir Türkiye'de siyasi darbe yaşandığı, ordunun fiziki şiddetini somutlaştırdığı günleri yaşadık. 2016 yılında darbe girişiminden bir ay sonra binlerce meslektaşımız,  kamu emekçisi görevden alındı. Planlı bir süreçten söz ediyoruz. Faili meçhul olay ve faili meçhul cinayetler hayatımızın bir parçası oldu. Ardından olağanüstü hal koşullarını yaşadık. Hala da olağanüstü insan olamıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘6-8 Ekim olayları ve 6-7 Eylül olayları benzer’
 
Batman’da İnsan Hakları Derneği’nde (İHD) çalıştığı süreci “üçüncü üniversitem” olarak tanımlayan Ayla, dördüncü üniversitenin de cezaevi olacağını vurguladı. Ayla, “Hakikatin bu mahkeme aracılığıyla çıkabileceğine karşı gereken sorumluluğun üstlenmesini istedik. Geçmişe bakmanın her dönem faydalı olduğunu düşünüyoruz. Madem Ecevit 6-7 Eylül olaylarına değindi, ben öncesine bakılması gerektiğini düşünüyorum. 6-8 Ekim olayları kadar 6-7 Eylül olaylarının da günümüzde benzerlikler gösterdiğini düşünüyorum. 6-7 Ekim olayları Yassıada yargılamalarının gündemine oturmuştur. Menderes ve hükümetinin yargılandığı bu davalarda, Menderes bugünkü MİT’in davaya katılmasını istemiş ama kabul edilmediği için bu dava aydınlanmamıştır” dedi.
 
Hizbullah’ın cinayetlerini anlattı
 
Ayla, kendi dillerinde “Hizbulkontra” diye  bir kavram olduğunu söyleyerek, “Bizim aklımızda o kadar derin izler var ki. 1992’de Ziya Gökalp Lisesi'nden mezun oldum. Diyarbakır’da  katliamlar yaşanmaya başlanmıştı. Bizler, okulda ‘Şehit Namırın’ sloganları attık ve bir grup ‘Allahu ekber’ dedi. Böyle cinayetler işleniyor, gazeteciler öldürülüyor ama karşımızda ‘Allahu Ekber’ sloganları atılıyor. Çok geçmeden çatışmalar yaşandı. Hizbullah'ın faili meçhul cinayetleri, Diyarbakır’da insanları kaçırmakla başladı. Hizbullah’ın hedefinde çoğunlukla Özgür Gündem ve devamında gelen gazete ve dergilerin çalışanları vardı. Gazetelerin satıldığı bayilere de saldırdılar” diye belirtti.  
 
‘Hizbullah operasyonları 2020’ye kadar devam etti’
 
Hizbullah yargılamalarını hatırlatan Ayla, “Hizbullah yargılamalarındaki  iddianamelerde ‘terör organlarına tepki olarak çıkan bir fiildir’ diye bir ifade kullanıldı. Bu iddianame çatısı altında da olsa meşru görme arayışıdır. Ama bu böyle devam etmedi. Mehmet Ağar’ın Meclis’teki ifadesi var. ‘Polisler PKK’lilere 1 bardak su verirken Hizbullah’a 2 su bardak vermiş olabilir.’ Bu da Hizbullah'a ilişkin düşüncelerine yönelik başka bir gerçekti. Hizbullah'a yönelik operasyonlar 2020 yılına kadar devam etti” sözlerine yer verdi.
 
‘Kürt olmayı tercih ettiğim için burada kaldım’
 
Ayla, “Bugün burada olmamızın asıl nedeni Anayasal hak olan siyaset yapma hakkımızı kullanmamızdır. Bu ülkenin eşit, özgür vatandaşlarının siyaset yapma hakkı vardır. Kürtler de bu ülkenin vatandaşı ise onlar da bunun içindedir. Siyaset yapma hakkımızı da tartışacaksak yine Cumhuriyet tarihine gitmemiz gerekiyor. Ben Kürt olmayı tercih ettiğim için burada kaldım” dedi.
 
‘Asıl sorun kendi dilimizin inkar edilmesidir’
 
"Türkleştirme" genelgesine değinen Ayla, Kürtler üzerindeki asimilasyon politikalarını anlattı. Ayla, “Türkçe bizim ortak dilimizdir ama asıl sorun kendi dilimizin inkar edilmesidir. Öğretmenim ‘Zazaca konuşma’ demişti diye ben annemle Zazaca konuşmaya utanıyordum. Sadece nenemle konuşurdum. Bu konuyu parlamentoda da dile getirmiştim. Kürtler siyah, Türkler de beyaz derili değildir. Böylesi bir ayrıştırma olamaz. Êzidîler dışında tutulursa Kürtler ve Türklerin inançları da birdir. Ya Sünni ya da Alevi’dir” diye belirtti.  
 
Kürt sorunu
 
Kürt sorununun başka bir yöntemle halledilmesi gerektiğini dile getiren liderlerin de olduğunun altını çizen Ayla, “Bunlardan en önemlisi Turgut Özal’dır. Özal, bu konuda yasa çıkarmak için bir girişim başlattı. Bu kanunla Kürtçenin sokaklarda konuşulması yasallaştı” şeklinde konuştu.
 
‘Kürt sorunu uluslararası sorun olarak ele alınmalıdır’
 
Kürt sorununun Ortadoğu sınırlarına kadar yayıldığını kaydeden Ayla, “Biz ‘Türkiye partisiyiz’ diyoruz ama karşımızdakiler öyle olmadığını söylüyor. Tek tipleştirmenin bu ülkeye bir faydası yok. ‘Siz Türkiye partisi değilsiniz’ sözüne neden olan tek şey bizim Kürt sorununu dile getiren, bu amaçla siyaset yapıyor olan tek parti olmamızdır. Kürt sorunu iç ve uluslararası sorun olarak ele alınmalıdır. Kürt sorununun demokratikleşme sorunu olarak görülmesinin önünü kapatmışlardır. HEP’ten HDP’ye kadar gelen bir siyaset geçmişimiz var. Bu süre içinde siyaset yapma hakkımızı kullandık ve bu hakkın bize verdiği imkanları kullanarak taleplerimizi dillendirdik” ifadelerini kullandı.
 
‘Özerklik talebimizi de dile getirdik’
 
Kürt sorununun demokratik çözümü talebi dışında, statü talebinin de öncelikli taleplerinden olduğuna dikkat çeken Ayla, “Biz parlementoda da demokratik özerklik talebimizi de dile getirdik. Özerklik talebi 1921 Anayasası'nda yer alan bir taleptir. Cumhuriyetin ilanıyla bu madde değiştiriliyor. Değiştirilen madde özerklik tanıyan maddedir. Biz ağaya, beye özerklik istemediğimiz için ‘demokratik özerklik’ dedik. Bizimle birlikte o topraklarda yaşayan  Türkmenler, Azeriler  var. Özerklik olacaksa herkes için söz konusu olması gerekir” dedi.
 
Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi.