Cemille Turhallı: Gözaltı ve karara itirazda bulunduk

  • 09:17 23 Aralık 2020
  • Hukuk
Şehriban Aslan
 
DİYARBAKIR - DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’in avukatı Cemile Turhallı Balsak, mahkemenin karardan önce 45 dakika ara verdiğini ve nasıl bir telaş içerisinde olduğunu verdikleri karardan belli olduğuna dikkat çekti. Cemile karara ve gözaltı durumuna ilişkin de itirazda bulunduklarını söyledi.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven, Diyarbakır 9’uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava kapsamında verilen 22 yıl 6 ay hapis cezası ve tutuklama kararının ardından iki gün önce gözaltına alınarak tutuklandı. Leyla’nın tutuklanmasına ilişkin birçok kesimden tepkiler gelirken avukatı Cemile Turhallı Balsak üst sınırdan verilen ayrı ayrı cezaları anlamlandırmanın mümkün olmadığını ve bunun kamuoyu açısından düşündürücü olduğunu söyledi.
 
‘Karar verilecek bir aşama yoktu’
 
Leyla Güven hakkında verilen tutuklama kararının tüm ülke kamuoyu açısından düşündürücü olduğunu söyleyen Cemile, bu kararın alelade bir yargılamadan çıkan bir karar olmadığını belirtti. Cemile Leyla’nın kamuoyuna mal olmuş, siyasal temsiliyeti olan bir kurumda aynı zamanda eş genel başkanlığını yapan biri olduğunu kaydetti. Cemile, Leyla’nın daha önceki dönemlerde FETÖ’cülerin kumpas davası olarak nitelendirilen KCK ana davasında 5 yıla yakın tutuklu kaldığını belirtti. Cemile,“Yapılan yargılamada esas olarak karar verilecek bir aşama yoktu. Avukatları olarak Leyla Güven hakkında başka yargılamaların olduğunu ve bu dosyaların birleştirilmesini ve karar verilemeyeceğini söyledik” dedi.
 
 ‘Toplanması gereken deliller vardı fakat mahkeme reddetti’
 
Mahkeme tarafından savunma yapılmaya zorlandırıldıklarını ifade eden Cemile, “Savunmanın koşullarının bu şekilde olamayacağını, her ne kadar bir ay kadar önce mütalaa vermiş olsa dahi toplanması gereken delillerin olduğu, birleştirilmesi gereken davaların olduğunu ve yeniden bir süre verilmesi gerektiğini ifade ettik. Çünkü bu dosyanın bizler açısından tamamlanmamış olması bir gerçektir. Bu yönlü bir savunmaya zorlansak dahi en azından bir süre verilmesi ve müvekkilimizle görüşme yaptıktan sonra ayrıntılı beyanlarımızı yazılı vermesi gerektiğini söyledik. Tabi bu makul süre talebimiz ceza yargılamasında her zaman karşılık bulan bir taleptir. Fakat burada bir istisnai halden bahsediyoruz. Özel bir tavırdan özel bir amaçtan bahsediyoruz. Bu konudaki tüm itirazlarımız reddedildi. Gördük ki alelacele bir karar verme telaşı içindeydiler. Orada savunma tarafında olmanın bir anlamı da yoktu zira bir kanaat bir karar verilmişti ki bizde savunmaya zorlandık. Savunmaya zorlamak bir kere savunma hakkını kısıtladığını, savunma yapamayacağımızı ifade ettik” sözlerine yer verdi.
 
‘Üst sınırdan verilen cezaları anlamak mümkün değil’
 
Cemile, mahkemenin 45 dakika ara verdiğini ve nasıl bir telaş içerisinde olduğunu verdikleri karardan belli olduğuna dikkat çekti. Cemile, “örgüt üyeliğinden 14 yıl 3 ay ceza verildi. Örgüt üyeliğinden verilen cezaya baktığımızda yargı tarihi açısından istisnai olarak açıklayacağım bir karardır. Politik temsiliyeti olan bir kişiden bahsediyoruz. Tamamen yargılama konusu yapılan faaliyetlerin politik faaliyetler olduğunu düşündüğümüzde bu üst sınırdan verilen cezayı anlamlandırmak mümkün değil. Ayrıca Leyla Güven’in 18’e yakın birleşen dosyaları oldu. Propaganda yönünden beraat verildi ama iki ayrı propagandadan da toplamda 8 yıl ceza verildi. Hakikaten buna da ilk diyebileceğimiz üst sınıra yakın verilen cezadır. Her ne kadar gerekçeli kararı bilemesek de bunun çokta yasal unsurları yok. Burada ayrı ayrı ceza verilmesi de anlaşılır bir durum değil. Çünkü burada zincirleme hükümlerinin en başta uygulanması gerekirdi” şeklinde konuştu.  
 
‘Savunma hakkımız engellendi’
 
Mahkemede Leyla’nın olmadığı ve kararın o olmadan verildiğine vurgu yapan Cemile şunları kaydetti: “İlginçtir ki 2018 tarihinde tutuklanan Leyla Güven, tutuklu yargılanmasından sonra mahkemeye katılmamıştık. Bizim ve kendisinin olmadığı duruşmada tahliye kararı verilmişti. Maalesef yargılamalarda varlığımız ve yokluğumuzun bir anlamını yok. Karar varsa olumlu karar yoksa olumsuz bir netice ile sonuçlanabiliyor. Dün de kendisi duruşmada yoktu ve yokluğunda verilen bir karardı. Bizde olmadığımızı kabul edebiliriz çünkü savunma hakkımız engellendi.
 
‘Tutuklamanın şartları oluşmadı’
 
Tutuklamanın belli şartları vardır. Gerek uluslararası sözleşme gerek AHİS’te gerekse de Anayasa’nın 35’inci maddesinde tanımlanmış. Burada, kuvvetli suç şüphesinin olması, delil karartma olması ve aynı zamanda kaçma şüphesi olan kişilerin tutuklanabileceği ifadeleri yer alıyor. Leyla Güven’in böyle bir dayanakla hiçbir şekilde ilişkilendirilemez. Duruşmasının görüldüğü bir gün önce esnaf ziyareti yapmaktaydı. Yine adli kontrol hükümleri zaten iki yıla yakın bir süredir kendisiyle ilgili uygulandı. Bu adli kontrollerle ilgili bir sorunda çıkmadı. Kaçma şüphesine ilişkin bir ima dahi olamaz her zaman bunun özgüveniyle hareket etti.  
 
‘Cezaevine deyip TEM’e götürüldü’
 
Kararın ardından gözaltına alındığında bize cezaevine götürüleceği söylendi fakat TEM’e götürülmüş. Sabahında da adliyeye sevki yapıldı. Sadece kimlik tespiti yapıldı. Karar yüzüne dahi okunmadı. Gözaltı kararı hukuka aykırıdır. Yakalama kararı varsa gözaltı yapamazsınız yakalama kararının infazı gerekir bunun içinde adliyeye sevkiniz olmalıdır. Buna da hiçbir şekilde riayet edilmedi.
 
‘Gözaltı ve tutuklamaya dönük itirazda bulunduk’
 
Bu aşamadan sonra tutuklamaya ilişkin olarak bir üst mahkemeye itiraz ettik. İtiraza ilişkin henüz verilen bir karar yok. Aynı zamanda gözaltı işlemi yapılmasına dönükte itirazımızda bulunduk. Mahkeme bir mahkûmiyet kararı verdiği için bununla ilgili olarak iç hukuk yolları aşamasına devam edeceğiz.”