
Gültan Kışanak: Ismarlama bir hukukla karşı karşıyayız
- 14:24 1 Şubat 2019
- Hukuk
MALATYA – DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in katılmadığı karar duruşmasında savunma yapan yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Gültan Kışanak, hakkındaki iddiaların gerçeği yansıtmadığının altını çizerek, “Belli olmayan, ortada olmayan, delili olmayan bir şeyin savunmasını neden yapayım? Ismarlama bir hukuk ile karşı karşıyayız” dedi.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında 2016 yılının Ekim ayında tutuklanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Gültan Kışanak ile aynı yılın Kasım ayında tutuklanan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in yargılandığı davanın 12’nci duruşması Malatya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye devam ediyor. Duruşmaya, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Meral Danış Beştaş, Semra Güzel, Züleyha Gülüm, DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Aslan, HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkan adayları Selçuk Mızraklı ile Hülya Alökmen Uyanık, Diyarbakır Barosu, Tevgera Jinên Azad (TJA) üyeleri, Gültan ve Sebahat’ın aileleri ile çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı. Duruşmaya PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle 18 gündür süresiz dönüşümsüz açlık grevinde olan Sebahat getirilmezken, Gültan duruşma salonundaki yerini aldı.
Kimlik tespitinin ardından savcının mütalaasının okunmasıyla başlayan duruşmada ilk olarak Gültan Kışanak savunma yaptı. Savunmasına geçmeden önce DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve cezaevlerindeki tutsakların PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın üzerinde devam eden tecridin kaldırılması için başlattıkları açlık grevine değindi.
‘Öcalan’la görüşme olunca barış süreci başlıyor’
Gültan,“Sebahat Tuncel açlık grevinde olduğu için duruşmaya gelemedi. En ağır sorunun vicdanları rahatsız eden Kürt sorununun çözümü için bir çaba var. Devlet ne zaman Öcalan ile görüşse barış oluyor. Cenaze gelmiyor, ölümün ve acının olduğu ortam yok oluyor. Leyla Güven, Sebahat Tuncel ve yüzlerce tutuklu İmralı’dan gelecek bir ses için açlık grevinde. Açlık grevinde olan herkesin tek bir talebi var o talepte hukuki bir taleptir. Burada açlık grevinde olan herkesi selamlıyorum. Bu talep benim de talebimdir. İmralı’da avukat görüşleri, aile görüşleri, telefon görüşleri olması gerekirken her tutsak gibi bu da kısıtlanıyor” dedi. Gültan ardından Kandıra F Tipi Cezaevi’nde bulunan ve 18 gündür açlık grevinde olan DBP Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in kendisiyle gönderdiği mesajda, “Başta kadınlar olmak üzere açlık grevinde olanların taleplerini sahiplenip kenetlenmeli herkese selam ve sevgilerle” dediğini aktardı.
‘Davanın asıl konusu olan ben davada değildim’
Birleşen davalara ilişkin iki yıldır tutuklu olduğunu dile getiren Gültan şöyle devam etti: “Davada 11 celse görüldü sadece bir kaçına katılabildim. Bir tanesine katılamadım onu da verdiğim dilekçede rahatsız olduğumu hastane sonuçlarımı göndererek mazeretimi bildirdim. Sadece 11. duruşmanın bir tanesine gelemezken sanki ona da bilerek gelmediğim yansıtıldı. Katılamadığım diğer duruşmalarda bazılarının tutanağı bile gelmedi. Gerçek nedir doğru nedir onu bile bilmiyorum. Davanın asıl konusu olan ben burada değildim. Savunma hakkımı kullanamadım. Bu yargılamaya ciddi bir gölge düşürüyor. Şu an getirildiğim karar mahkemesine de ‘Hadi bari gelsin kendisini savunsun’ demek için getirildim. Yaptıklarımın doğru ve insani olduğuna inanıyorum 2 yıl boyunca özgürlüğüm gasp edildi. Hayatım boyunca inandığım değerleri savundum bir şey yapmışsam demokratik çerçeveler kapsamında yaptım. Hani bir söz vardır ‘bizde bilirdik hayatı konforlu yaşamayı’ lakin toplumun bir bireyi olarak sorunları görüp konforlu yaşamam. Bu ülkede bir sorun varsa elini taşın altına koymalısın bende elimi taşın altına koydum. Toplum olarak barış içinde yaşaya bileceksek bir anlamı vardır beraber olmanın buna inandığım için siyasetimi yaptım. Bir ana çocuğunun cenazesinde omzuma yaslanıp ağlıyorsa, bir kadın toplumda şiddet görüyorsa bunları görüp inandığım bütün çalışmaları yaptım.
‘Çözüm varken neden çözümü yapamıyoruz?’
2012’de yapılan BDP kongresine gelirsek. Eş Genel Başkan olduğum dönemdi. 4 yıl boyunca üst üste Eş Genel Başkan seçildim. Orada yaptığım konuşmaların parti tüzüğünde olan konuşmalar. Ona bağlı olarak eşbaşkan oldum. Mitinglerde, etkinliklerde bu parti tüzüğünden halka seslendim halk bunu görüp bana oy verdi. Partinin tüzüğü de net olarak Kürt sorunu çözmektir. Halka sorunu çözeceğine yönelik çalışacağıma söylüyorsun ve halk inanarak sana oy veriyor. Kaşıma gözüme oy vermiyor. 6 milyon kişi bu partiye oy verdi madem ‘adalet kayıtsız şartsız milletindir’ deniliyor biz bu milletin parçası mıyız? Hani Diyarbakır ve İstanbul eşitti, hani bir oy diğer oydan kıymetli değildi. Toplumda bir sorun varsa söylenecek. Ben ölüm istemiyorum demişim bu suç mu? Binlerce genç hayalleri ile toprak altında, çözüm varken neden bu çözümü yapamıyoruz. Bunu mahkemeye sormuyorum, parlamentoya soruyorum bunu sorduğum içinde şu an tutukluyum.
‘Hükümet ve valilerin izin verdiği etkinlikte konuşmam suç sayılmış’
Devlet 93’den bu yana hesabına geldiğinde Öcalan ile görüşür. 2013 yılında kamuoyu gözü önünde yapılan görüşmeler var. İktidar görüşmeyi istediğinde suç olmuyor çözüm sürecinde söylediğim suç oluyor. Parti kongresi için olan suçlamaları kabul etmiyorum. Sayın Öcalan’ın doğum gününe gelirsek. Yollar açılmış, tedbirler alınmış hükümet ile valilik ile bakanlıklar ile görüşülmüş. İmralı’dan gelen mesaj okunmuş ama Gütan Kışanak’ın oradaki konuşması suç sayılmış. Buna gerçekten artık güleceğim. Herkes biliyor ki hiçbir savaş ilelebet sürmemiş elbet barış gelmiştir. Bizde bir an önce barış olsun diyoruz.
‘İnsanların canını korudum suç mu?’
Belediye çalışmalarına gelirsek; 2014 yılında belediye eşbaşkanı seçildim. O dönemde Adalet Bakanlığı’ndan tutun da tüm siyasi parti genel başkanları gelip beni ziyaret ettiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum deyince hemen müfettişler görevlendirildi. Bizler bu müfettişlere odalar açtık. Belediyenin bütün evraklarını önlerine verdik. Bir tane bile usulsüzlük ve idari kusur bulmadılar. Dosyaya sırf sadece siyasi denmesin diye, dosya şişsin diye belediye çalışmaları da konulmuş. O dönem hiçbir belediye otobüsüne çalışmayın demedim. Hiç kimsenin canını tehlikeye atmam. O dönem bazı belirli yollarda olan gerginlikler vardı. İnsanların canına zarar gelmesin diye o güzergahtan geçilmemesi gerektiğini söyledim. İnsanların canını korudum suç mu? Valilik ile bir ay çöp toplama mücadelesi verdim. Bana ‘varilleri, çöp konteynırları kaldır. Belli saatlerde çöp toplayın’ dediler. Bu kararı zorla geri çektim.
‘Ismarlama bir hukuk ile karşı karşıyayız’
Örgüt üyeliği ve propagandasına gelirsek; Kumpas kurmuş yargılamaların dosyasının altında imzası var. Neden inanayım buna. İnsanlar bunlara neden inansın. Savcılar, hakimler, polisler ve diğer birçok kişi tutuklandı. Bunların hazırladığı dosyalara neden inanılsın. Belli olmayan, ortadan olmayan, delili olmayan bir şeyin savunmasını neden yapayım? Ben ne anlatayım bilmiyorum. Bunların hiç birini kabul etmiyorum. Davaya siyasi atmosfer oluşturmak için çözüm sürecinden hemen sonra yandaş medyada asparagas haberler yapıldı. Arabaların hendeğe gönderildiği söylenildi. Ama Diyarbakır Emniyetinde buna ilişkin tek bir tutanak yok. Gözaltında olduğum dönem polisler oturmuş benim dosyamı hazırlıyor. Sorduk soruşturduk ‘Numan’ diye biriymiş. Meğersem diğer vekillerimizin de dosyalarını hazırlayan biriymiş. Dönüp bana ‘ben Diyarbakır’da değilim. Aslında seni DTK Eşbaşkanı sandık ondan dosyayı böyle hazırladık’ diyor. Bende ona sen hala DTK’nin Eşbaşkanını tanımıyorsan bu dosyayı nasıl hazırlıyorsun diye sordum. Oda bana ‘Biz acemiyiz. Tecrübeliler gitti diyor’ bu kadar ısmarlama bir hukuk ile karşı karşıyayız.
‘Hukuk iktidarın emrine amadeyken yurttaşın canını okuyor’
Belediyeye el koymak için bu tür şeyler yürüttüler. Belediyeye kayyum atamak için KHK’ler çıkarıldı. Projelerimizi yaptığımız için, halka hizmet ettiğimiz için belediyeye kilit vuruldu ve beton bariyerler konuldu. Kayyum geldiği gibi Kadın Politikaları Daire Başkanlığı’na erkek atayıp kadın derneklerini kapattı. Kreşler kapatıldı, İnsanlar kapı önüne konuldu. Türkiye Belediyeler Birliği’nde de belediye özerkliklerinden bahsediyor. Bu neden bana suç sayıldı. Demokrasi tarihinin temelinde yereller var. Atina’dan Sümer’den biliyoruz; yerellere ne kadar önem verildiğini, ne kadar kıymetli olduğunu. Fakat şimdi herhangi bir kıymet göremiyoruz. Hukuk iktidarın emrine amade sonsuz hoşgörülü ama yurttaş ve muhalife gelince canını okuyor.”
Mahkeme Gültan’ın savunmasıyla devam ediyor.