
Barış ve eşitlik için sahadalar
- 09:02 7 Nisan 2025
- Güncel
Nazlıcan Nujin Yıldız
İZMİR - Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi çağrısının ardından girilen süreçte, kadınların rolüne dair konuşan kadınlar, kadınların sözü olmadan demokratik bir toplum yaratmanın mümkün olmadığını belirtti. Abdullah Öcalan’ın çağrısının, kadınlar ve halklar için büyük önem taşıdığını vurgulayan kadınlar, barış ve barıştırma süreçlerinde kadınlara sorumluluk düştüğünü söyledi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat’ta İmralı Heyeti aracılığıyla yapmış olduğu "Barış ve Demokratik Toplum" çağrısının yankısı sürüyor. Onurlu ve kalıcı barışın sağlanması için çalışmalar sürerken, kadınlar ve halklar bu sürecin sağlıklı işleyebilmesi için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün elzem olduğunu vurguluyor. Öte yandan bu süreçte kadınların rolünün çok önemli olduğunu Abdullah Öcalan da 8 Mart’ta gönderdiği mesajda “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, aynı zamanda kadınlar için de bir Rönesans’tır” sözleriyle ifade etti.
Kadınların bu süreçteki rolünün önemine dair konuşan barış savunucusu kadınlar, kadınların sözü olmadan demokratik bir toplumun yaratılamayacağını vurgulayarak, barışın sağlanmasında kadınlara büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti. Kadınlar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısının kadınlar ve halklar için büyük önem arz ettiğini belirterek, herkesin bu çağrıyı sahipleneceğini dile getirdi.
‘Kadınların savaşı hep devam ediyor’
İzmir Barış Forumu imzacısı ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İzmir Kadın Meclisi üyesi Vezan Karabulut, kadınların toplumsal alandaki etkilerinin hiçbir zaman bitmeyeceğini ifade ederek, barışın olduğu zaman fark edilmeyen ama olmadığı zaman iliklere kadar hissedilen bir kavram olduğunu belirtti. Vezan Karabulut, “Biz ne yazık ki bu coğrafyada yıllardır barışın yokluğunu iliklerimize kadar hissediyoruz. Bütün kadınlar barışa o kadar hasret ki... Neden en çok kadınlar hasret barışa? Çünkü savaşın en mağduru kadınlar. Kadınlar yaratan, can verendir. En çok da bu yüzden kadınlar savaşa karşı. Kadın olmak, zaten cana verilen anlamı anlamlandırıyor. Kadınlar cana, bir erkekten daha fazla önem veriyor. Kadınlar için kutsadığımız tek şey var, o da yaşam. Dolayısıyla kutsadığımız tek şey barış, savaş değil. Savaşları erkek aklı çıkarıyor. Militarist bir toplum, sadece silahların olduğu bir toplum değil. Toplumu yönetmek için eril iktidarın yaratmış olduğu baskı da bir militarist anlayıştır. Bu militarist anlayış, toplumda sadece savaş zamanı değil, barışmayan bir toplumda, militarist anlayışla yönetilen bir toplumda her zaman kadınlar mağdur. Örneğin, PKK Türkiye içerisinde bir eylem yapmadığında, birtakım insanlara göre ‘nerede, savaş mı var?’ deniyor. Ama ülke içinde militarist, eril akılla yönetildiğimiz sürece savaş devam ediyor. Kadınların savaşı ise hep devam ediyor” şeklinde konuştu.
‘Bu çağrı sadece PKK’nin silah bırakmasıyla ilgili değil’
Barışın sağlanmasının ardından, kadınların militarist aklı da sona erdirmesi gerektiğini dile getiren Vezan Karabulut, bu durumda kadınların kadın özgürlükçü bir ortamda yaşayabileceğini söyledi. Kadınların demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir yaşam talebi olduğunu vurgulayan Vezan Karabulut, Abdullah Öcalan’ın çağrısının bütün bu talepleri kapsadığını ve bu çağrının yalnızca PKK’nin silah bırakmasıyla ilgili olmadığını belirtti. Vezan Karabulut şu ifadelere yer verdi: “Devletin ülke içerisinde yaratmış olduğu bu savaşı, bu baskıcı politikayı, antidemokratik uygulamaları gerek kadına gerek muhalif kesime – ve tabii ki muhalefetin en kalabalık topluluğu da Kürtler – Kürtlerin, Alevilerin, kadınların üzerinden elini çekmesi... Bu çağrı çok anlamlı, çok önemli. Bizim mücadelemiz buradan feyz almakla birlikte zaten vardı ama bu çağrı, ivme kazandırdı. Devlet de buna bir karşılık vermek zorunda. Maalesef hâlâ karşılığı görmedik. 27 Şubat’tan bu yana bu karşılığın gelmemesi bizi yine kaygılandırıyor. Süreç bizi heyecanlandırdı. Çeşitli örgütlerdeki kadınları çok heyecanlandırdı. Anneleri çok heyecanlandırdı.”
‘Kadınların sözü olmadan demokratik bir toplum yaratılamaz’
Kadınların sözü olmadan demokratik bir toplum yaratmanın mümkün olmadığına dikkat çeken Vezan Karabulut, kadın anlayışının erkek zihniyete karşı olması gerektiğini kaydetti. Vezan Karabulut, “Elbette şu anda önemli olan günlerde, barışa kendimizi bir adım daha yaklaşmış hissettiğimiz günlerde, bu örgütlenmelerin içerisinde kadının olmaması düşünülemez. Mutlaka kadınların bir arada barışı örgütlemesi gerekiyor. Birinci amacımız, barış tesisini sadece taraflara bırakmamak; barışı toplumsallaştırmak olmalı. Biz demokratik, özgür, eşit bir kadın toplumunu yaratmak istiyorsak, kadın varlığını toplumun bütün alanlarına yaymak istiyorsak, burada da yer almak durumundayız. Ben bütün kadın yoldaşlarımızın barışın içinde yer almasını istiyorum. Nerede barışla ilgili bir yapılanma varsa, oralara gelmelerini arzu ediyorum. Çünkü barışı toplumsallaştıramazsak, o barış barış olmaz. Biz barışı toplumun tabanına yayarsak, barış dileğimizi telaffuz ederek; o zaman o barışı içselleştirmiş ve yaygınlaştırmış oluruz. Hepimiz birer barış çağrıcısı olarak sokaklara çıkmalıyız. Bir tedirginlik var toplumda; geçmişte çünkü çok canımız yandı. Bugün artık bunun böyle olmamasını istiyoruz” sözlerini kullandı.
‘Sayın Öcalan’ın çağrısıyla çok önemli bir sürece girildi’
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) İzmir Yürütme Kurulu üyesi Ayşe Özdamar, Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla çok önemli bir sürece girildiğini kaydederek, “Bu topraklarda kırk yıldır ama geniş bir tarihsel perspektiften bakarsak, neredeyse yüz yıldır bir savaş var. Bu savaş, bütün toplumları, halkları yıpratan ve içten içe çürüten bir savaş. Bu bağlamda, bu savaşın ta kendisi Türkiye’de çok ciddi bir demokrasi sorununu da gündeme getirdi. Açıkçası Kürtlerin özgürlük talebinin önüne geçmek için Türkiye’deki bütün insanlar demokratik haklarından zorla vazgeçirildi. Böylesi bir süreçte, savaşın getirdiği bu süreç içerisinde, özgürlük ve demokrasi birbiriyle çok bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yani demokrasi olmadan özgürlük, özgürlük olmadan demokrasi olmuyor. İkincisi, bir gerçeklik var ki; savaşın kendisinin en fazla kadınları ve çocukları etkilediği yönünde. Tarih kitaplarına bakarsınız, birçok savaşı anlatırlar. Derler ki, ‘şu taraftan şu kadar, bu taraftan bu kadar asker öldü’ ama hiç kimse demez ki, ‘şu kadar ev yıkıldı, şu kadar insan göçe zorladı, şu kadar kadına tecavüz edildi, şu kadar çocuk, kadın, yaşlı katledildi’... Bundan kimse bahsetmez. Oysaki biz biliyoruz; esas savaştan en büyük zararı görenler kadınlar, çocuklar oluyor. Ama bununla da kalmıyor. Savaşın yarattığı ekonomi en fazla yoksulların sırtına yük olarak biniyor. Bu yük, mutfaktaki tencereyi kaynatma sorumluluğu da kadının sırtına bindiriyor. Aynı zamanda bilimsel çalışmalar da gösteriyor ki, savaşın gündem olduğu toplumlarda kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet çok daha fazla görülüyor. Böylesi bir durumda kadınların özgürlük ve demokrasi mücadelesi çok önemli” diye belirtti.
‘Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmazsa yeni savaşlar doğar’
Bu sürecin kadın olmadan olmayacağını vurgulayan Ayşe Özdamar, savaş ekonomisinin ataerkil sistemi derinleştirdiğini söyledi. Bu sistemin kırılmasının, kadınların mücadelesiyle mümkün olabileceğini dile getiren Ayşe Özdamar, “Savaşı bitirebilirsiniz, barışı sağlayabilirsiniz; ama gerçek bir barış, onurlu ve kalıcı bir barış için, erkek devlet yani patriyarkal sistemi de çözmemiz gerekiyor. Bu çözülmediği sürece, kendini tekrar eden on yıl, yirmi yıllık barış süreci ama ardından yine savaşları görüyoruz. İşte tam da burada, bence kadına çok önemli görev düşüyor. Silahların bırakılması barış değildir ama yine bakıyoruz, barış anlaşmaları yapılıyor toplumlarda. O barış anlaşmalarından sonra da erkek egemen sistem diyor ki: ‘Kadınlar, artık sizin göreviniz evlerinize geçin. Artık fabrikalarda, iş yerlerinde biz çalışacağız. Bir de nüfusumuz azaldı, çocuk doğurun.’ Böylesi bir yapı, on beş-yirmi yıl sonra savaşı doğuruyor. İkinci Dünya Savaşı’nda en fazla insanın katledildiği ülke Sovyetler Birliği’ydi. Şimdi Rusya ve Ukrayna birbiriyle savaşıyor. Demek ki barış kalıcı olmamış. Demek ki savaşın yarattığı sistem, kendisi tarafından yeniden üretilmiş. Toplum bunu içselleştirmemiş. İşte tam da burada kadına görev düşüyor. Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini yaratma mücadelesi sürdürülemezse, o erkek egemen sistem yeni savaşları üretmeye gebe oluyor. Tam da bu nedenle, aslında barışın inşasında kadınların rolü çok önemli. Belki de bu yüzden, sürekli birbirini tekrarlayan ve şiddeti artıran savaşlarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
‘Sayın Öcalan’ın çizdiği perspektife halklar sahip çıkacak’
Kadınların barış sağlanırsa bu süreçten kendilerini geri çekme anlayışında olmamaları gerektiğini ifade eden Ayşe Özdamar, “Hele ki bizim coğrafyamızda barıştırmak önemli. Şimdi barış ayrı bir şey, barışmak ayrı bir şey. Bu topraklarda halklar hep birbirleriyle kavga etmiş. Savaşlar birbirini üretmiş, katliamlar gelmiş, soykırımlar yaşamışız. Bütün bunları yaşayan toplumlar olarak barışmak bence önemli. Burada bana göre kadınlara büyük görev düşüyor. Orada kadınlar bence halkların bir araya gelmesinde, eşit ve kardeşçe yaşamasında önemli yükümlülükleri olduğunu düşünüyorum. Aslında bir örneğimiz var. Bu örnek çok yeni, çok genç, çok fazla çevreden saldırı altında: Rojava deneyiminden bahsediyorum. Bu örneği güçlendirmek ve bu örnek üzerinden Orta Doğu’da bir barışma süreci yaratmak gerekiyor. Bu bağlamda kadına önemli görevler düştüğü kanısındayım. Bunun dışında, kadının eşit olduğu toplumlar, ülkeler yaratmadığımız sürece – şu an kendi coğrafyamızdan bahsediyoruz, açıkçası İstanbul Sözleşmesi lağvedildi ya da 6284 çalışmıyor. Kadına yönelik şiddet artıyor. Kadınların nafaka haklarıyla uğraşıyorlar. Daha birçok şekilde etkenler var. Bütün bunlarla kadınlar mücadele etmediği sürece, barışçıl ve barışık bir toplum yaratmamız çok mümkün değil. Sayın Öcalan’ın çizdiği perspektif doğrultusunda oluşan zemine halklar sahip çıkacaktır. Zaten biz de bunun için uğraşmalıyız. Bu sahip çıkma ile birlikte, barışı toplumsallaştırdığımız ölçüde bu süreç halkların lehine gelişecektir” şeklinde konuştu.