Yargıtay’ın katile ceza indirimine öfke: Kararı tanımıyoruz!

  • 09:02 7 Şubat 2025
  • Güncel
 
 
İZMİR – Pınar Gültekin’i işkence ederek katleden fail Cemal Metin Avcı’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının Yargıtay tarafından bozmasına tepki gösteren kadınlar, yargının bu kararı vermek için katliamın ardından zaman geçmesini beklediğine dikkat çekerek kararı tanımadıklarını ifade etti.
 
Muğla’da 2020 yılında Pınar Gültekin’i işkence ederek katleden Cemal Metin Avcı’ya verilen “Tasarlayarak ve canavarca hisle veya eziyet çektirerek kasten öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, Yargıtay tarafından bozuldu. Yerel mahkeme, Cemal Metin Avcı’ya önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası vermiş ardından haksız tahrik indirimi uygulayarak cezayı 23 yıla düşürmüştü. Failin, katliamın ardından yardım istediği kardeşi Mertcan Avcı ile diğer kişiler ise beraat etmişti. Dosyanın temyize gitmesinin ardından İzmir İstinaf Mahkemesi yerel mahkemenin kararını bozarak Cemal Metin Avcı’ya ağırlaştırılmış müebbet, kardeşi Mertcan Avcı’ya ise 4 yıl hapis cezası vermişti.
 
Dosya bir kez daha temyiz edilince bu kez Yargıtay iki kararı da bozdu. Yargıtay, canlı olarak Pınar Gültekin’i yakan failin tasarlayarak ve canavarca hisle öldürme suçundan değil, niteliksiz kasten öldürme ya da eziyet çektirerek öldürme suçundan haksız tahrik uygulanarak cezalandırılması gerektiği kararını verdi. Alınan karara 5 kişilik heyetteki iki üye ise muhalefet şerhi koydu. “Canlı canlı yakılarak öldürme canavarca hisle değildir” diyerek ağırlaştırılmış müebbet hapis kararını bozan Yargıtay, failin “niteliksiz kasten öldürme ya da eziyet çektirerek öldürme suçundan haksız tahrik uygulanarak cezalandırılması gerektiği” kararını verdi.
 
İzmir’deki kadın örgütü ve siyasi parti temsilcisi kadınlar, Yargıtay’ın Pınar Gültekin’in katili için uyguladığı indirim kararını edğerlendirdi. 
 
‘Faile indirim olabilecek bütün soruları sordular’
 
Muğla Kadın Dayanışma ve Danışma Derneği yöneticisi Şengül Yüksel, Pınar Gültekin’in katledilmesinin ardından yaşanan mahkeme sürecini anlatarak fail hakkında verilen kararın bozulmasına tepki gösterdi. Şengül Yüksel, “Kadın cinayetleriyle karşı karşıya kalıyoruz. Bizim için korkunçtu, çok kaygıyla, endişeyle karşıladık ama sonrasında sahip çıkmak gerekiyordu. Karşımızdaki insan, insan olamazdı yani meftanın arkasından konuşacak kadar iftiralarla hareket ediyordu ve yaptığı her şeyi savunacak kadar da korkunçtu. Biz defalarca mahkemeye girdik, mahkeme hâkiminin ‘senin ruh sağlığı raporun nerede’ dediğini hatırlıyoruz. Faile, bir mahkeme hâkimi bunu sordu, biz inanamadık. Defalarca kez bir mahkemelerde bu tip, faili koruyan sorular duyduk. Faile indirim olabilecek bütün soruları sordular. Anladık ki bu sistemde bir soykırım var” diye konuştu.
 
‘Hâkimler, failleri koruma güdüsüne kapıldı’
 
Türkiye’de bir kadın kırımı olduğunu vurgulayan Şengül Yüksel, kadının korunmadığı bir toplumda bütün halkaların zayıfladığını söyledi. Bütün toplumlarda öznenin kadın olduğunu belirten Şengül Yüksel, kadının korunmaması sonucunda çocukların da hayvanların da korunamayacağını ifade ederek “Kadınları koruyamazsak toplumda bu derece cinayetleri savunan insanlar çıkar, hâkimlerle de birlikte. Hâkimler, iktidara, sisteme yakın hareket edip bütün failleri koruma güdüsüne kapıldılar ama biz çok sıkı takip ettik. Defalarca şehirlerden akın akın gelen kadınlarla bu mahkemeyi takip ettik ve indirime izin vermedik. Defalarca denediler, çok sesi kalın bir faildi, her yolu denedi, parayla ilgili, güçle ilgili. Kurtulmak için her yolu denedi. Hiç haberi olmayan kadınlar bile haberi duyunca mahkemelere gelmeye başladılar ama ne yazık ki mahkeme müdahilliğimizi kabul etmedi. Biz arkadaşlarımızla konuştuk, bir dernek kurma kararı aldık, derneğimizi de kabul etmedi” dedi.
 
Karar için katliamın üzerinden zaman geçmesi beklendi
 
Failin mahkeme süresince aklanmaya çalışıldığını dile getiren Şengül Yüksel, kadınların buna izin vermediğini belirtti. Şengül Yüksel, failin bu katliamı ailesi ile planladığını kaydederek “Ailesinden kişilerin olay yerinde parmak izleri çıktı. Bunlar bilimsel veriler, ona rağmen mahkeme hiçbir müdahilliği kabul etmeyerek yürümek istedi. Neden? Müdahilliğimizi kabul ederse aile de mahkûm olacaktı faille beraber. Biz böyle bir mahkemeden geliyoruz. Bu bizim ümidimizi kırar mı? Kırmaz. Biz mücadelemize devam edeceğiz. Unuttukları bir şey var, kadın iradesinden hiç kimse kaçamaz. Kamuoyunda çok yükselen bir sahip çıkma vardı. Onlar hangi iftirayı atarsa atsın, kamuoyu çok sahip çıktı Pınar Gültekin’e. Mahkeme zamana yaymak için ‘tamam istediğinizi veriyorum’ dedi ama birkaç yıl bu iş kapansın, soğusun sonra istediğimi yaparım diye düşündü ama yapamayacak. Hiçbir mahkeme bu kadar vahşi bir cinayete kayıtsız kalmamalı” sözlerini kullandı.
 
‘Kararı tanımıyoruz’
 
Mor Dayanışma üyesi Sibel Örkmez, yargının adaleti sağlamak gibi bir misyonu olmadığını ve iktidarın sopası haline geldiğini ifade ederek Pınar Gültekin davasında da “çeteleşmiş” yargıdan bahsedilebileceğini belirtti. Sibel Örkmez, “Metin Avcı sıradan biri olmadığı için arkası sağlam biri olduğu için bu kararlar bu şekilde bozulabiliyor. Meşrutiyetini, varlığını yitirmiş bir yargının kararını tanımıyoruz. İktidarın sopası olan yargı, uzunca bir süredir cezasızlık politikalarıyla kadın cinayetlerini teşvik edici bir durumda. Pınar’ın nasıl katledildiğini an an, beyan beyan biliyoruz. Böyle bir şeyi vahşet olarak görmemek rasyonelliği bırakın, çılgınca artık” dedi.
 
‘Pınar’ın hesabını soracağız’
 
Hakikatin göz önünde olduğunu söyleyen Sibel Örkmez, “Hepimiz gördük, duyduk, izledik ama buna rağmen bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin yargısı, kadınlarla dalga geçer gibi kadınlara ‘biz sizin katillerinizin sırtını sıvazlayacağız, erkekler sizi öldürmeye devam edecek’ dermiş gibi böyle kararlar alıyor. Yargının ve işlevsiz kamu kurumlarının, kadınların hayatları üzerindeki absürt tutumlarını izlerken buluyoruz kendimizi. Bunun karşısında umutsuzluğa, çaresizliğe kapılmadan tüm kadınlara, hiç biriniz ne evde ne işte ne sokakta ne de alelade bir yerde yalnız değilsiniz. Büyüttükleri bu koca karanlığın, ölüm düzeninin karşısında kadınların öz örgütlü mücadelesi var. Tüm kadınları beslendikleri hakikati, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Pınar’ın hesabını soracağız” şeklinde konuştu.
 
Kadın katliamlarının ardından gelen “ama” kelimesi
 
Her katliamın arkasından ‘ama’ kelimesinin getirilmeye çalışıldığını dile getiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi üyesi Aysel Önen, “Kadına yönelik şiddet karşısında sürekli bir ‘ama’ getiriliyor. Biz de şunu biliyoruz, ‘ama’ getirilen her cümle, önceki cümleyi çürütmek için, geçersiz kılmak için vardır. Bunda da bunu söylemelerinin sebebi, ‘evet öldürdü ama canice değildi’ demelerinin sebebi, bu suçu hafifletmek için. Çünkü sürekli yasalarla, cezasızlık politikalarıyla erkeklerin yaptıkları şeyi haklı görüyorlar. Bu hakkı artık yasalar nezdinde de çok bariz ve açık bir şekilde veriyorlar. Pınar Gültekin davası, öldürülen birçok kadının yanında, çünkü o dönemde öldürülen birçok kadın vardı, belki sesini bile duymadık ya da bu kadar ön plana çıkmadı, Pınar Gültekin’e bu kadar sahip çıkılmasına rağmen yasalar üzerinden ‘bu canice değildir’ verilmesi normalleştirilmeye çalışılan bir hal” diye belirtti.
 
‘Sistem, kabul etmemizi ve şaşırmamamızı istiyor’
 
Kadınlara bu kararlara alışmasının istendiğini kaydeden Aysel Önen, böylelikle erkek iktidarının korunmasının devam ettiğini söyledi. Aysel Önen, fail Cemal Metin Avcı’nın canavarca hisle öldürme suçundan değil, niteliksiz kasten öldürme ya da eziyet çektirerek öldürme suçu ile cezalandırmasına tepki göstererek bu durumun, iktidarın ve yargının şiddete nasıl baktığının göstergesi olduğunu vurguladı. Aysel Önen, “Daha ne şekilde öldürselerdi tatmin olacaklardı, onu da bilmiyorum. Narin’de de aynı şeyi yaptılar, koca bir köy var dedik arkalarında, ‘hayır koca bir köy yok dediler. Ya da cesedinin bulunmamasına biz tepki gösterdik ama onlar gayet normalleştirdi. Aslında sistem her şeyi normalleştirmeye, alıştırmaya çalışıyor. Ne yaşayan ne ölen bir toplum haline getirmeye çalışıyor. Kabul etmemizi ve şaşırmamamızı istiyor” diye ifade etti.
 
‘Kadın dayanışmasını arttırmamız gerekiyor’
 
Bu gibi kararlara alışmamak ve normalleştirmemek gerektiğine dikkat çeken Aysel Önen, “Her nasıl öldürülürse öldürülsün, bu canicedir. Bu tamamen devletin politikası başka bir şey diyemeyiz buna. Ses çıkarmalıyız, isyan etmeliyiz, sözümüzü söylemekten geri durmamalıyız ve biz kadınlar, gündelik dile belki buna başlamalıyız. Hiçbir şekilde erkeklerin bize söylediği ‘tamam öldürmüş ama bak bunu yapmış’ cümlesini kabul etmememiz gerekiyor ve kadın dayanışmasını daha da arttırmamız gerekiyor” ifadelerine yer verdi.