‘Savaş insanlar kadar tabiata da zarar veriyor’

  • 09:05 2 Şubat 2025
  • Ekoloji
WAN - Savaşların ekolojiye verdiği zararlara ilişkin konuşan Wan Ekoloji Derneği Eşbaşkanı Dilek Akdağ, bir savaş uçağının kalkmasının, bir aracın ozon tabakasına 7 yılda vereceği zararla aynı oranda zarar verdiğini ifade ederek, “Bombalanan dağlarda tabiat ve canlılar yok oluyor. O yüzden savaş insanlar kadar doğaya ve diğer canlılara da zarar veriyor” dedi.
 
Savaş, sadece insanları değil, yaşandığı bölgedeki, hayvanları, bitkileri, toprağı, yani bütün canlıları etkiliyor. İklim krizlerinin yanı sıra ekolojik sorunlara da yok açan savaşlarda kullanılan bombaların patladığı yerlerde toprağın yapısında da ciddi bozulmalar meydana geliyor. Tahrip olan toprakların yeniden işlenebilir hale geçmesi için ise bazen yüzlerce yılın geçmesi gerekiyor. Savaşın toprağa verdiği zararın yanı sıra su kaynakları da kirleniyor ve ciddi zarar görüyor. Savaşın olduğu bölgelerdeki bitki örtüsü, orada yaşayan hayvan türleri de yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor.
 
Savaşın ekoloji üzerindeki etkilerine ilişkin Wan Ekoloji Derneği Eşbaşkanı Dilek Akdağ ile konuştuk.
 
‘Tarım alanlarına atılan kimyasallar toprağı işlevsizleştiriyor’
 
Doğa ile barışı savunan bir dernek olarak, savaşın ekolojiye ciddi zararlar verdiğini belirten Dilek Akdağ, bir savaş uçağının kalkmasının, bir aracın ozon tabakasına 7 yılda vereceği zararla aynı oranda zarar verdiğini ifade etti. Dilek Akdağ, “Ayrıca tarım alanlarına atılan kimyasalları o toprakları işlevsiz hale getirdiğini çok iyi biliyoruz. Bombalanan dağların oradaki tabiatı, orada yaşayan canlıların yok olmasına sebep olduğunu görüyoruz. O yüzden savaş insanlara ne kadar zarar veriyorsa doğaya ve diğer canlılara da aynı şekilde zarar vermektedir” dedi.
 
‘Savaşın ekolojiye verdiği zararı Rojava’da net görüyoruz’
 
Rojava’da yaşanan savaşın doğaya ne kadar zarar verdiğinin göz önünde olduğunu kaydeden Dilek Akdağ, “Oradaki Tişrîn Barajı’nın, su varlıklarının yok edilmesi, oradaki halka ciddi zararlar vereceğinin, insanları göç etmeye mecbur kılacağının ve oranın insansızlaştırılacağının farkındayız. Savaşın insanlara vereceği zararın yanı sıra ekolojiye verdiği zararı bugün Rojava’da net bir şekilde görmekteyiz” şeklinde konuştu.
 
‘90’lı yıllarda gördük’
 
Kimyasal silahların kullanıldığı yerlerde toprakların ve su kaynaklarının kullanılamaz hale geldiğini vurgulayan Dilek Akdağ, “İnsanlar orada yaşamını sürdüremediği için insanlar göç etmek zorunda kalıyor ve orası da insansızlaşmış oluyor. Bunun en iyi örneğini aslında biz 90’lı yıllarda gördük. Yaşanan köy yakmalarından sonra köyden şehre büyük bir göç geldi. Bu göçten kaynaklı kentteki nüfusta çok fazla bir yükseliş oldu ve kentlerde çarpık yapılaşma, ekolojiyi içinde barındırmayan bir yapı oluşmaya başladı. Köylerde kullanılan yaylalar, ovalar, topraklar unutuldu ve kentlerde yoğun bir yerleşim oldu. Şu an Wan’a yüksek bir yerden baktığımız zaman kullanılan kömür isinin yarattığı vahşeti de görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Bu insanları açlıkla terbiye etme yöntemidir’
 
Dilek Akdağ, köy yakılmalarından sonra kentlere yerleşen insanların, artık köylere dönüş yapmadığına değinerek, “Geri dönüş olmadığı zaman yaşamın her alanında yığılmalar ve zorlanmalar yaşanıyor. Örneğin bir işe alım olduğu zaman milyonlarca genç iş başvurusu yapıyor. Bu da aslında insanları açlıkla terbiye etme yöntemi gibi bir şeydir. Birçok insan kendi toprağında yıllık kazancını elde edebilecekken, burada iş kuyruğunda, İŞKUR kapılarında heba oluyor” şeklinde kaydetti.
 
‘Savaşların bir an önce durdurulması gerekiyor’
 
Dilek Akdağ son olarak insanların doğanın bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Savaşlar olmadığı vakit eminim ki topraklar hepimize yetecek ve hepimizin yaşam alanı olacaktır. Kimyasal silahların bu topraklarda kullanılmaması demek, insanların tekrar toprağına dönesi demektir. Biz bu şekilde herkesin yaşam alanının olabileceğine inanıyoruz. O sebepten dolayı savaşların bir an önce durdurulması ve insanın doğa ile bir bütün olarak yaşaması gerekiyor” sözlerine yer verdi.