Eğitim Sen'den 'Uluslararası Sendikal Haklar ve Özgürlükler' sempozyumu
- 11:05 6 Mart 2019
- Emek/Ekonomi
ANKARA - Eğitim Sen’in düzenlediği “Uluslararası Sendikal Haklar ve Özgürlükler” konulu sempozyumda konuşan Eğitim Sen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydoğan, “Suyun akışını tersine çeviremedik ama her yerde bariyerler oluşturduk. Etrafımız böylesine faşizan bir baskı ile tutuklanmışken enternasyonal dayanışmayı gösteren dostlarımız yanımızda. İnatla yan yanayız” dedi.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası Uluslararası Sendikacıların katılımıyla Otel Midi’de Uluslararası Sendikal Haklar ve özgürlükler” konulu sempozyum gerçekleştirdi. Sempozyuma Kıbrıs Türk Öğretmenler SendikasI (KTOS) Fransa Ulusal Yükseköğretim Sendikası (SNESUP-FSU) Kültür ve Mesleki Formasyon Federasyonu (FNEC- FP-FO) Yunanistan Ortaokul Lise Öğretmenler Sendikası (OLME), Ulusal Eğitim Sendikası (NEA) ve Birleşik Krallık Öğretmenler Sendikası (NASUWT) katıldı.
Sempozyumun açılış konuşmasını Eğitim Enternasyonali Genel Sekreteri Dawıd Edwars ve Avrupa Eğitim Sendikaları Eğitim Komitesi Başkanı Chrıstıan Blower gerçekleştirdi.
‘Ortak değerleri yaşatıyoruz’
Avrupa Eğitim Sendikaları Eğitim Komitesi Başkanı Christian Blower hem sendikalara hem de baskılara karşı mücadele ettiklerini belirterek, “Sizinle dayanışıyoruz çünkü ortak değerleri yaşatıyoruz. Bu sempozyumdan da anlaşılıyor ki kaliteli eğitime ve sendikalara bugün çok da ihtiyaç var. Mücadeleye olan bağlılığınız çok önemli. ETUC’de eğitim mesleğinin çekiciliğini artırmak için çeşitli kampanyalar düzenleniyor. Eğitim alanında kamu yatırımlarının artması için mücadele ediyoruz. Demokratik yurttaşlık eğitimi ve insan hakları temel değerlerini arzu ediyoruz. Biz sizinleyiz. Öğretmen olmaktan gurur duyan öğretmenler mesleki özerkliğe sahip olan öğretmeler kaliteli bir eğitim verebilirler” dedi.
Ardından Eğitim Sen Genel Başkan Feray Aytekin konuştu. Dayanışmanın evrensel gücünü tüm dünyaya gösteren ve memlekette yaşamın her alanında hissedilen ablukaya karşı enternasyonel dayanışmanın çok anlamlı olduğunu ifade eden Feray, “Bugün ülkede maruz kaldığımız hukuksuzluklar AKP’nin iktidara gelmesiyle başladı. AKP iktidar olduğundan bu yana izlediği politikalarla tek güç olmayı arzuladı. Kendisine rıza göstermeyenlere karşı tutunduğu tavır her geçen gün şiddetini artırdı” İfadelerini kullandı.
‘İnsanlar işsizliğe mahkum edilmektedir’
Emek demokrasi ve laiklik mücadelesinde bir gün bile geri adım atmadıklarını ifade eden Feray şöyle konuştu: “Biz geçmiş süreçte de bu mücadeleyi sürdüren bugün terörist ilan edilen cemaatlerin hedefinde olduk. Sürgün, iftira ve hakaretlerle o dönem de mücadelemiz baskılandı. Ancak 15 Temmuz’dan sonra bu saldırılar aştı. Erdoğan söz konusu darbe girişimini ‘Allahın lütfu’ cümlesi ile büyük bir fırsat olarak gördüğünü dile getirdi. Barış talep eden, özgür üniversite mücadelesi yürüten akademisyenler ihraç edildi. ‘Ağaç kökü yesinler’ cümleleri kullandı. Yüzlerce akademisyen barış bildirisine imza attığı için hapis cezası aldı. Hukuksuzca ihraç edilenlerin çalışma hakkını engellenmesi Türkiye’de yönetim aklının muhalifleri nasıl cezalandırıldığını göstermek açısından önemli. AKP modern hukuk sistemini en temel ögelerini ortadan kaldırılmış. Herhangi bir nedenle işe alınmayanlar cezalandırılmaktadır. İnsanlar işssizliğe mahkum edilmektedir.”
'Konuşmak ve paylaşmak gerekiyor'
İki yıl önce üyesi Arş Gr. Fatih Tıraş’ın yaşamına son verdiğini , Kazım Ünlü’nün ise ihraç sonrası kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiğini hatırlatan Feray, “Hayalleri çalınan meslektaşlarımız, kaybettiğimiz arkadaşlarımızın yaşanmamış hayatlarını kim verecek. Biz söz verdik, bu hukuksuzluğa karşı hiçbir darbe döneminde eğilmedik. Bu dönemde eğilmeyeceğiz. Biz bu topraklarda emek demokrasi ve barış mücadelesinin zorluğunun farkındaydık, ancak üzerimizdeki baskı artık olağan hale geldi. Sosyal medya paylaşımlardan, düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındaki fiilerden her şeye kadar ceza davası konusu olarak karşımıza çıkıyor. Eğitim alanı piyasacı,dinsel, ırkçı, cinsiyetçi politikaların kök saldığı temel alan haline getiriliyor. Bizi susturmak isteyenlere inat ısrarla konuşmak ve paylaşmak gerekiyor“ diye konuştu.
Çok zor bir dönemden geçtiklerini kaydeden Feray, “Suyun akışını tersine çeviremedik ama her yerde bariyerler oluşturduk. Baskılara rağmen dayanışmanın tüm örneklerini sergiledik. Etrafımız böylesine faşizan bir baskı ile tutuklanmışken enternasyonal dayanışmayı gösteren dostlarımız yanımızda. İnatla, kararlılıkla yan yanyanayız. Biz bugün aynı zamanda bugün enternasyonal mücadeleyi örüyoruz. Emek demokrasi laiklik rüzgarla gelmez. Onu bulup biz getireceğiz“ diye belirtti.
‘2002’den itibaren AKP adımlarını hızlandırdı’
Kamu Emekçileri Konfederasyonu (KESK) adına Genel Başkan Aysun Gezen konuştu. Bugün yaşanılan dönüşümün aslında yeni olmadığını ifade eden Aysun, “1980’den bu yana gerçekleşen kamunun küçültülmüş esnek ve güvencesiz çalışma adımları AKP’den önce de sürüyordu. 2002’den itibaren AKP bu adımları biraz hızlandırdı. Yani yaşadığımız tecridi dönüşüm son sürat devam ediyor. Darbe girişiminden beş gün sonra OHAL ilan edildi. Mili savunmadan iç güvenliğe, idari yapıya ve bir çok alanda dönüşümler KHK eliyle yapıldı“ ifadelerini kullandı.
Darbe girişimini destekleyenlere ve AKP iktidarına karşı eleştirilerini her zaman dile getirdiklerini belirten Aysun, “Bizler bu mücadeleye rağmen bu torbanın içine atıldık. Bizler biliyoruz ki KESK’e yönelik bu saldırıların anlamı aslında yapmak istedikleri değişimin önünde engel olabilecek tüm kesimleri temizlemek zorundaydılar“ dedi.
‘Birkaç yıl içerinde 100’ yakın akademisyen cezaevine girecek’
İhraç edilen akademisyen Cenk Yiğiter ise ihraç edilen akademisyenlerin yaşadıklarını anlattı. Akademisyenlere verilen cezaların arttırıldığına dikkat çekerek, “Birkaç yıl içerisinde 100’e yakın barış bildirisi atan akademisyen cezaevine girecek. Ben kendi sürecimi anlatayım. Barış bildirisinden sonra soruşturmalar başladı. OHAL ilanından 6 ay sonra ihraç edildim. Bu dönemde hakkımda 5- 6 soruşturma açıldı. Aynı zamanda mobbing sürecine maruz kaldım“ dedi.
‘Tüm yaşadıklarımıza rağmen ayakta kalacak gücümüz var’
İhraç edilen öğretmen Canan Çalağan kendi deneyimi üzerinden yaşadığı ihraç sürecini anlattı. Kendi deneyimi anlatırken aslında ortak şeyleri yaşadıklarını söyleyen Canan, “Türkiye’de çok zor koşullarda büyük emek vererek düzenli bir geliri görece bir işe sahip olmuş insanlardık. Sadece bu da değil pasaportlarımız, sosyal güvencemiz iptal edilerek kamudan yok edilmek istendik. Bu ülkedeki emekçiler açısından çok zor şeyler yaşandı ama bir sağlık emekçisi arkadaşımız Aziz Vural keskin nişancılar tarafından başından vurularak katledildi. Tüm bu yaşadıklarımıza rağmen ayakta olma gücümüz var” şeklinde konuştu.
‘Erkek ve devlet bizi daha çok aileye mahkum etmeye çalıştı’
Erkek ve devletten bağımsız kimi olanaklar yarattıklarını kaydeden Canan, “ Bizim için en önemli tarafı bu. Kadını sadece anneliği ile sınırlandıran tüm yaşam hakkına müdahale eden annelik dışında kadın kimliği tariflemeyen bizi daha çok aileye mahkum etmeye çalıştı. Bir kadın olarak daha fazla zorluklara maruz kaldık, ama çok güçlü bir ağ oluşturduk. Hiçbir zaman kendimizi yalnız hissetmedik. Hem sendika hem de kadın örgütlerinin etrafımızda kurduğu dayanışma kalkanı bizim için çok önemliydi“ dedi.
Verilen aranın ardından sempozyum basına kapalı olarak katılımcıların konuşmalarıyla devam edecek.