Yaşam savunucuları Akbelen Ormanları’nda: Direnişe destek olun
- 09:01 23 Temmuz 2021
- Ekoloji
Melike Aydın
MUĞLA - Yeniköy Kemerköy Termik Santrali için Akbelen Ormanları’ndaki asırlık ağaçların kesimine karşı direnen mahalleli ve yaşam savunucuları direnişe destek bekliyor.
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı İkizköy Mahallesi’ni yok eden Yeniköy Kemerköy Termik Santrali’ne karşı yurttaşların mücadelesi üç yıldır devam ediyor. Son olarak şirkete verilen izne karşı yürütmeyi durdurma kararı çıkmadan Akbelen Ormanları’nda 15 Temmuz günü kesim işlemine başlanmış, mahalledeki kadınlar başta olmak üzere yaşam savunucuları, kesimi engellemek için ormana giden yolu geçişlere kapatmıştı. 17 Temmuz’da ise sabah saatlerinde çam ağaçlarını kesmek için bölgeye gelen Milas Orman İşletme Müdürlüğü'ne ait ekipler ile mahalleliler ve çevreciler arasında gerginlik yaşanmıştı. 150-200 civarı yaşlarında olan yaklaşık 20 asırlık ağacın kesilmiş olmasına tepki gösteren yaşam savunucuları, burada kurdukları direniş çadırında bir araya gelerek, kesimi engelledi, işçiler ise ormanlık alandan ayrıldı.
Akbelen Ormanları için direnişte olan yaşam savunucuları ajansımıza konuştu.
‘Kömür gelecek değildir’
Akbelen Ormanlarının kıyısında evi bulunan üniversite öğrencisi Esra Işık, “Yıllardır topraklarımızı vermemek için mücadele ettik. Santral nedeniyle susuzlukla mücadele ettik. 740 dönümlük koskca canımız dediğimiz ormana 2 senedir kesim için girmek istiyorlar. Daha önce farklı bahanelerle girmeye çalıştılar. Kömür gelecek değildir. Dünyada kömürün bırakıldığını görüyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarına geçilebilir. İklim krizi hissedilebilir bir seviyeye gelmişken, Türkiye’nin dört bir tarafında talan devam ediyor” dedi.
‘Doğal yaşam teşvik edilmeli’
Hem suyun hem de enerjinin tasarruflu kullanılması üzerinde duran Esra, köy yaşamında bunun sağlandığını dile getirdi. Şehirlerdeki lüks yaşamın özendirildiğini kaydeden Esra şu sözleri kullandı: “Bu da enerji tüketiminin fazlalığını doğuruyor. Bu nedenle enerji lazım deyip sessiz kalabiliyor. Biz doğayla barışık olmadan doğa talanına sebep olacak yöntemlerle üretirsek zaten yaşanabilir dünya kalmayacak. Doğayla barışık yaşam desteklenmeli. Köyümüzde lüks tüketim yok. Akşamları elektrik harcamayız. İnsanca yaşamak istiyoruz. Akbelen Ormanları’nı vermeyeceğiz.”
Direnişe destek çağrısı
Arkadaşlarıyla beraber tatil için Tekirdağ’dan Muğla’ya gelen fen bilgisi öğretmeni Akşen Yurdakul ise, dijital medyada Akbelen Ormanları’na ilşkin paylaşımları görünce desteğe direniş çadırına desteğe gelenlerden biri. Akşen, doğayı seven herkesin direnişe destek vermesi gerektiğini ifade etti. Akşen, “Sevgi bir eylem şeklidir. Eylem için burada olunmasını istiyoruz. Genel bir çırpınış var doğa katliamına karşı. Ses getirmek gerekiyor, toplu bir eylem gerekli. Farkındalık yaratma eylemleri sonuç getirecektir, ama sadece görüp okumak değil, eylemsel olarak katkı sağlanmalı. Tek başına kimse bir şey engelleyemez” sözlerini kullandı.
‘Her bir ağacı tek tek savunacağız demiştik’
Direniş destekçilerinden Kaz Dağları Ekoloji Platformu Eşsözcüsü Hülya Kurt ise ormansızlaşmanın ve termk santrallerin koronavirüs salgının yayılmasındaki olumsuz etkilerini ortaya koyduğunu söyledi. Bu etkilerden birinin de KOAH ve kanser hastalığı olduğunu belirten Hülya, santrallerin olduğu bölgelerde, bu hatalıkların çoğaldığına işaret etti. Hülya, “Dayanışmanın önemini Kaz Dağları’nda yaşadık. Buranın halkı duyarlı ve çok bilinçli. Akbelen Ormanları’nı feda etmek ölüme davetiyedir. Dayanışma, coğrafya, ırk, hiçbir ayrım olmadan Gezi’den sonraki en büyük direnişti Kaz Dağları. Her ağacı tek tek savunacağız demiştik. Biz bu sözün arkasında Kaz Dağları direnişçileri olarak bulunduğumuzu gösteriyoruz. Her gittiğimiz yerde artarak yol alıyoruz” diye kaydetti.
‘Kadınların kaybedecek bir şeyleri yok’
Kadın ekoloji mücadelesinde en ön saflarda yer aldığını söyeyen Ekoloji Birliği Kadın Meclisi Sözcüsü Füsun Kayra ise, doğayı savunmakla yaşam hakkını savunmanın kadınlar için aynı anlama geldiğini vurguladı. Kadınların kaybedecek bir şeyi olmadığının altını çizen Füsun, şu sözleri kulandı: “Köyler, yaşam alanları ve kadınlar birçok işe koşturuyor. Yaşamda kurabilecekleri başka hayatları yok. Buradaki yerel halk için orman piknik alanı değil, yaşam alanı. Ancak direnişçiler birleşecek. İstanbul Sözleşmesi’nin tek tek maddelerini savunuyorsak dağları, ovaları, ağaçları, sincapları da savunacağız. Biz yürekten hissediyoruz. Vahşi doğayla iç içe geçen bir şey var. Çok bastırılıyoruz, çok asimile ediliyoruz, yok sayılıyoruz. Ama bu anaçlıktan değil, bu bedenle doğduğumuz için verdiğimiz mücadele.”
'Kadınlar cesaret veriyor'
Muğla Çevre Platformu (MUÇEP) Eşsözcüsü Umay Karabaş ise Akbelen Ormanları için hukuki mücadelenin Karadam Karacahisar Mahalleleri Doğal Hayatı Koruma Derneği (KARDOK) için gönüllü avukatlarla verildiğini dile getirdi. Mahallenin kadınlarının mücadelede herkesi cesaretlendirdiğini vurgulayan Umay, “Kendi yaşadıkları yer, ortak alanı olarak görüyorlar. Böyle olunca da söyledikleri her şey gönülden geliyor. Buranın yok olmasına yönelik tehditte o can havli hiç eksilmiyor. Onlar sürüklemeye devam ediyor. Bizleri de onlar cesaretlendiriyor” diye konuştu.