'Çocuk işçiliğinin önüne sosyal politikalar üretilerek geçilmelidir'

  • 09:01 19 Kasım 2018
  • Çocuk
Rengin Azizoğlu
 
VAN - 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü nedeniyle istismarın bir diğer boyutu olan "çocuk işçiliği"ni değerlendiren Psikolog Figan Kepenek, "çocuk işçiliği"nin sadece kanun ve cezai yaptırımlarla çözmenin mümkün olmadığını belirterek, "Uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümler uygulanmalı ve tabana yayılmış, herkese hitap edebilecek ciddi sosyal politikalar üretilmelidir" dedi.
 
20 Kasım, 1989 yılından bu yana Birleşmiş Milletler (BM) tarafından dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla "Dünya Çocuk Hakları Günü" olarak kutlanıyor.  Özellikle savaş ve yoksulluğun hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşam mücadelesi veren çocukları korumak ve koşullarını iyileştirmek için 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu "Çocuk Haklarına Dair Sözleşme"yi imzaladı. Çocuk Haklarına dair Sözleşme bugün Amerika Birleşik Devletleri, Somali ve Güney Sudan dışında 193 ülke tarafından onaylanmış durumda. Türkiye Sözleşmeyi 14 Eylül 1990'da imzaladı. Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 10 Aralık 1994'de TBMM tarafından kabul edilmiş ve Bakanlar Kurulu bu kararı 23 Aralık 1994'de, 17, 29 ve 30. Maddelerine çekince koyarak (T.C. Anayasası ve 24 Temmuz 1923 tarihli Lozan anlaşması hükümlerini göz önünde tutarak) 4058 sayılı yasa ile onaylamış, yasa 27 Ocak 1995 gün ve 22184 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Türkiye böylelikle sözleşmeye "Taraf Devlet" konumuna geldi.
 
Çocuk haklarının neredeyse dünya genelinde görülmediği günümüzde en büyük sorunlardan biri de istismarın bir diğer boyutu olan çocuk işçiliği. Dünyada 168 milyon Türkiye'de ise resmi olmayan rakamlara göre 2 milyonun üzerinde çocuk işçi olduğu biliniyor. Türkiye'de yaşamını yitiren her 20 işçiden 4'ü çocuk. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki 2013'ten 2018 yılının ilk 5 ayına kadar Türkiye'de 319 çocuk iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetti. Zorunlu göçün en fazla olduğu Adana, Urfa ve Antep gibi iller en çok ölümlerin yaşandığı yerlerin başında geliyor. 2018 yılı Türkiye'de "Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Yılı" olarak ilan edilmesine rağmen bunun önüne geçmek ve duyarlılığı arttırmaya dönük etkili çalışmalar yürütülmüyor. Çocuklar giderek daha güvencesiz ve kötü koşullarda çalışmaya zorlanırken, çocuk işçiliği daha tehlikeli iş gruplarına kayıyor ve çocuk iş cinayetleri artarak sürüyor.
 
Çocuk işçiliğinin nedenlerini, çocuklar üzerindeki etkilerini ve çözüm yollarını Psikolog Figan Kepenek değerlendirdi. 
 
'18 yaşının altında çalışan çocuklar çocuk işçidir'
 
Ulusal ve uluslararası düzenlemelerde 18 yaşın altında olan her bireyin çocuk olarak kabul edildiğini söyleyen Figan, 18 yaş altında çalıştırılan ya da çalışan çocukların "çocuk işçi" statüsüne girdiğini kaydetti. Figan, "Çocuk işçiliği, çocukların uygun olamayan koşullarda ve gelişimlerine zarar verebilecek bir tarzda çalışmaları sürecidir. Fiziksel veya zihinsel olarak henüz yeterli düzeye gelmemiş bireylerin fiziksel veya zihinsel yeterliliğini aşacak veya gelişimini tehlikeye düşürecek işlerde çalışması veya çalıştırılmasıdır. Çocuk hakları ihlallerinin en önemli kısımlarından biri çocuk işçiliğidir" diye konuştu. 
 
'Çocuk işçiliğinin en önemli nedeni yoksulluk'
 
Türkiye'de "çocuk işçiliğinin" bu kadar yüksek olmasının belli nedenleri olduğunu ifade eden Figan,  "çocuk işçiliğinin" her şeyden önce ucuz iş gücü olduğunu ve ucuz iş gücünün aynı zamanda emek sömürüsünü de beraberinde getirdiğini aktardı. Figan, "Çünkü çocuk işçiliği örgütsüz ve kayıtsız bir çalışma alanıdır. Göçler de çocuk işçiliğinin önünü açan diğer bir alandır. Mevsimlik göçlerde, ülkelerarası göçlerde, savaş ya da travmalarda yoğun çocuk işçiliği oluşmaktadır.  Çocuk işçiliğin en önemli nedenleri arasında ise yoksulluk gelmektedir. Çocuk işgücünün yoğun olarak bulunduğu toplumlarda genelde maddi gelir düzeyinin düşük olduğunu görürüz. Daha fazla sömürü daha fazla kar sarmalında gelişen kayıt dışılık, taşeron uygulamaları, işsizlik, güvencesizlik ve örgütsüzleştirme gibi durumlar çocuk işçiliğinin her geçen gün daha da artmasının önünü açmaktadır" dedi.
 
'Çocuk işçiliği istismar olarak değerlendirilir'
 
"Çocuk işçiliğinin" çocuklar üzerinde ağır tahribatlar oluşturduğunu belirten Figan, işçiliğin çocuğun fiziksel, bilişsel ve duygusal alanlarına doğrudan zarar verdiğini vurguladı. Figan devamında şöyle konuştu: "Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)  bu alanlardaki herhangi bir zorlanmayı istismar olarak değerlendirmektedir.  Bu istismarın bir diğer çıktısı da şiddettir.  Çocuğa dönük ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet, cinsel şiddet ve duygusal şiddet öne çıkmaktadır. Çocuk ileride yetişkin kimliğinde kendinden güçsüzlere karşı şiddeti yinelemeyi öğrenmektedir. Çocuklarda normal gelişimsel süreçlerin yarattığı zorluklar dışında, ergenlik döneminde, çocuklukta görülen psikopatolojilerin süreklilik gösterdiği de bilinmektedir. Hangi sebepten olursa olsun çocukların erken yaşta çalıştırılmaları, çocukların çocukluklarını yaşayamamalarını, eğitimden uzaklaşmalarına, fiziksel ve ruhsal gelişimlerinin olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.  Çocuk ya saldırgan ve suça eğilimli ya da ürkek, silik ve sindirilmiş insan tipine dönüşmektedir. Çocukların çalıştırılmasının çocuk üzerinde eğitiminin aksaması, gelişimini olumsuz etkilemesi, çocuğun akranlarından akademik yönden geri kalması çocuğun ailesinden uzaklaşması, zararlı alışkanlıklara bulaşması gibi etkileri de mevcuttur."
 
'4+4+4 eğitim uygulaması çocuk işçiliğinin önünü açıyor'
 
Türkiye'nin de imzacısı olduğu uluslararası sözleşmelerin olduğunu söyleyen Figan,  buna dönük pratik anlamda uygulanabilir hiçbir politika üretilemediğinin altını çizdi. Figan, "Örneğin, Türkiye deki 4+4+4 eğitim uygulaması çocuk işçiliğinin önünü açan bir uygulamadır. Çocuklar daha oyun dönemindeyken okullaşmaya başlıyorlar ve ciddi bir akademik zorlanmayla baş başa bırakılıyorlar. Dolayısıyla çocuklar çok erken yaşta okulu bırakarak çalışmaya başlıyor. 4+4+4 eğitim uygulaması çocuk işçiliği yaşını fiilen 13 yaşa indirdi. Yapılan çalışmalar gösteriyor ki 2013'ten 2018 yılının ilk 5 ayına kadar Türkiye'de 319 çocuk iş cinayeti nedeniyle hayatını kaybetti. Bütün bu veriler sözleşmelerin, mevzuatların tek başına işe yaramadığını göstermektedir. Denetleme ağında ciddi bir zayıflık söz konusu. Çünkü taşeron uygulamalar, iş verenin ciddi hak kazanımları gibi durumlar çocuk işçiliğinin önüne geçmeye engel teşkil ediyor" ifadelerini kullandı. 
 
'Yasalar var fakat uygulanmıyor ve denetlenmiyor'
 
"Çocuk işçiliğinin" önüne geçebilmek için bu sorunun ciddi boyutlarda olduğunu kabul edilmesinin gerekliliği üzerinde duran Figan, bu sorunu sadece kanun ve cezai yaptırımlarla çözmenin mümkün olmadığını, somut ve uygulanabilir politikalar üretmek gerektiğini ifade etti. Figan, "Evet yasal mevzuatlar var, yasalar var fakat uygulanmıyor ve denetlenmiyor. Bir imza atıp bu problem bitti denildiğinde bu problem bitmiş olmuyor. Çocuk işçiliğinin önünü açan unsurları gerçekçi çözümlerle ortadan kaldırmak gerekiyor. Yoksulluğun çocuk işçiliğinin en önemli nedeni demiştik dolayısıyla çözüme buradan başlamak gerekiyor. Yoksul ailelere dönük ekonomik ve sosyal destek politikaları üretilmeli. Eğitim çağındaki çocukların çalışması yasaklanmalı ve denetlenmelidir. Çocukların temel sağlık, eğitim ve barınma ihtiyaçları devlet tarafından ücretsiz bir şekilde karşılanması gerekiyor. Mesleki ve temel eğitimlerin devlet tarafından desteklenmesi gerekiyor fakat bunun ücretsiz olması gerekiyor. Uluslararası sözleşmelerde yer alan hükümler uygulanmalı ve tabana yayılmış, herkese hitap edebilecek ciddi sosyal politikalar üretilmelidir" dedi.