Dünya Çocuk Günü'nde Türkiye'de çocuk olmak!

  • 09:30 19 Kasım 2017
  • Çocuk

Safiye Alagaş

HABER MERKEZİ - Birleşmiş Milletler tarafından 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu 193 ülke tarafından kabul edildi. Ancak Türkiye imzaladığı sözleşmeye aykırı bir tutum sergileyerek, Kürdistan'da onlarca çocuğu zırhlı araç, ateşli silahlarla katledilmesine neden oldu. 
 
Birleşmiş Milletler 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Haklarına Dair Hazırladığı sözleşme ile çocukların en temel hakları korunma altına alındı. Sözleşmenin kabul edildiği gün olan 20 Kasım, Dünya Çocuk Hakları günü olarak kabul edildi. Yirminci yüzyılın başlarında çocuk haklarının erişkinlerden farklı haklara sahip olduğu dolayısıyla bu hakların ayrıca tanınması gerektiği konusunda farklı ülkelerden hareketler ortaya çıktı. Çocuk hakları kanunen ve ahlaki olarak dünya üzerinde tüm çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı koruma gibi haklarının hepsini birden tanımlıyor. 
 
Çocuk haklarında ihlaller üst boyutlarda
 
Bugün dünyanın birçok yerinde yaşanan insan hakları ihlalleri en fazla çocuklar üzerinden gerçekleşiyor. BM'ye bağlı Uluslararası Af Örgütü'nün yaptığı açıklamalara göre az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde emek sömürüsü, pornografi, şiddet, yasa dışılık gibi olumsuz etkenler olmak üzere çocuk haklarının ihlalleri daha üst boyutlarda yaşanıyor. Çocukların yetişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi, Cenevre Çocuk Hakları Bildirisi ile şekilleniyor.
 
Türkiye'nin çekince koyduğu maddeler
 
Günümüzde 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi 193 ülke tarafından kabul edildi. Türkiye'de bu sözleşmeyi 27 Ocak 1995 tarihinde kabul eden ülkeler arasında bulunuyor. Sözleşmeyi kabul eden Türkiye 17-29 ve 30'uncu maddelere çekince koyuyor.  17'nci madde de "Kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerel halka mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda teşvik eder" ibaresi yer alıyor. Türkiye'de yaşayan azınlık halkların çocukları bu hakkından yararlanamadığı için anadilde eğitim hakkından yoksun bırakılarak kendi dilini unutmak zorunda kalıyor.
 
Okullarda 'Türkleştirme' politikaları
 
Çocuğun kültürel kimliği, dil ve değerlerinden uzak tamamıyla Türkleştirme politikaları çerçevesinde bir eğitim veriliyor. Özellikle Kürdistan'da bu konuda trajik olaylar yaşandığı biliniyor. Çocuklara okullarda eğitimciler tarafından şiddete maruz bırakılarak, Türkçe okuma yazma öğretildi. Türkçeyi öğrenemeyen ya da öğrenmek istemeyen çocuklar toplum içerisinde dışlandı. Çocuğun kendi kültürel kimliğinden uzak, zihinsel ve bedensel yeteneklerini dikkate alınmayarak tamamıyla Türkleştirme politikası üzerinde yürüyen bir eğitim politikası uygulanıyor. Son iki yıl içerisinde ise açılan Kürtçe kreşler atanan kayyımlar tarafından ya kapatıldı ya da farklı bir kuruma dönüştürüldü. Kürdistan'daki çocuklar eğitim, dil, kültürel kimlik, zihinsel ve bedensel yeteneklerinin geliştirme haklarından mahrum bırakıldı ve bırakılmaya devam ediliyor.
 
Dilini bilmeden büyüyen çocuklar
 
Çocuk hakları sözleşmesine göre, 30 dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların var olduğu devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtiliyor.  Kendi dilini kullanmaktan mahrum kalan çocuklar kendi dinini ya toplumdan gizli yaşamak zorunda bırakılıyor. Müslüman olmayan çocuklar ise toplumdan dışlanıyor ve hiçleştiriliyor. Çocuklar bu nedenle kendi dinini ya bilmeden büyüyor ya da sadece aile içerisinde bunu yaşayabiliyor.
 
 Kürdistan'da isim travması
 
Sözleşmeye göre, her çocuğun, temel yaşam hakkının yanında, nüfus kütüğüne kaydolma, isim, vatandaşlık ve mümkün olduğu ölçüde anne-babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkı bulunuyor. Buna paralel olarak, taraf devletlerin, çocuğun kimliği, tabiiyeti, isim ve aile bağları dahil olmak üzere her türlü koruma hakkına saygı gösterme ve bu konularda yasa dışı müdahalelerde bulunmama yükümlülüğü bulunuyor. En önemlisi de çocuğun kendi dilini ve kültürel varlığını esas alarak nüfus kütüğüne isim koymasıdır. Türkiye'de yaşayan Kürtlerin çocuklarına verdikleri Kürtçe isimler nüfus müdürlükleri tarafından kabul edilmediği için çocuğun ismi ya Türkçe konuluyor ya da Türkçe karaktere uygun bir şekilde değiştiriliyor. Bu durum ortaya trajik komik durumlar çıkarsa da çocuklarda bir travmaya yol açıyor. Devletin kabul etmediği Kürtçe olan çocuk isimlerinden bazıları Xelat'ı Halat, Xebat'ı Kubat, Welat'ı Velide, Welat'ı Velat, Pîroz'u Piroze, Bawer'i Cemal, Laleş'i Lalej şeklinde değiştirerek nüfus kütüğüne kaydedildi.
 
'Devlet eliyle işkence'
 
24. Madde'de, her çocuğun ulaşılabilir en yüksek sağlık standartlarından yararlanabileceği, İhmal edilen, terk edilen, istismara işkenceye maruz bırakılan çocukların iyileştirilmesi ve yeniden topluma kazandırılmasında devletlerin sorumlu olduğu belirtiliyor. Çocuklar her gün devlet kurumlarında ya da toplumda istismara maruz bırakılıyor. İstismar sonrası çocuğa yeterli destek ve sunulmazken defalarca mahkeme salonlarına getirilerek istismarcısı teşhis ettirilerek aynı travma tekrar yaşatılıyor. Bu süreçte psikolojik tedavi desteği görmesi gereken çocuk ne yazık ki kendisiyle baş başa bırakılıyor. Cezaevinde tutulan çocuklar her gün işkence ve kötü muameleye maruz bırakılıyor. Özellikle Kürkçüler Cezaevi'nde kalan çocuklara yönelik geçmişte işkence ve cinsel saldırıyla uzun bir süre gündemde kalmıştı.
 
Yaşama hakkının yanı sıra, çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal, sosyal ve ahlak gelişimi için eğitime gereksinimi var. İnsanın doğuştan getirdiği yeteneklerini geliştiren en önemli araç eğitim. Oysa tüm dünyada okula gitmeyen 6-11 yaşlarındaki 130 milyon çocuğun 73 milyonunu kız çocukları oluşturuyor.
 
Çocuk işçiliği
 
Sözleşmenin 9. Maddesi, çocukların her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmasını ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamasını beyan ediyor. Ayrıca, çocukların uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılması sağlığını eğitimini, fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engellediği belirtiliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü'nün verilerine göre dünya genelinde 200 milyondan fazla çocuk işçi bulunuyor. Çocuk işçiler için en tehlikeli sektör tarım, inşaat ve madencilik olarak gösteriliiyor. Çalışma Örgütü, dünyada yaşları 5 ila 14 olan 132 milyon çocuğun tarım sektöründe çalışmaya zorlandığına ve bu nedenle eğitim ve sağlık haklarından yoksun kaldığına dikkat çekiyor. Ayrıca çocukların mafya ve çetelerin elinde, zorla gasp ve yankesicilik fuhuş, suçlarına sürüklendiği ifade ediliyor. Türkiye'de ise çocuk işçi sayısı 2 milyona yaklaştı. Çocukların yüzde 78'inin kayıt dışı çalıştırıldığı belirtiliyor.
 
Çocukların yaşam hakkı ihlal ediliyor
 
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin çok sayıda maddesi çocukların sağlıklı yaşam sürdürmelerini destekliyor. Sözleşme'nin 6. maddesine göre her çocuk esas olarak yaşama hakkına sahip. Türkiye'de özellikle Kürdistan'da çocuklar her gün yaşam hakları ihlallerine maruz kalıyor. 2005 yılında 12 yaşındaki Uğur Kaymaz askerler tarafından 13 kurşunla, 2006 yılında Diyarbakır 28-31 Mart olaylarında polisin attığı gaz fişeğinin başına isabet etmesi sonucu Enes Ata Mahsun Mızrak, 2009 yılında askerin attığı havan topu nedeniyle 12 yaşındaki Ceylan Önkol katledildi.
 
Son 10 yılda yüzde 700 artan cinsel istismar
 
Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği'nin "2016 Çocuk İstismarına Yönelik Raporu"na göre, son 10 yılda çocuk istismarı vakaları yüzde 700 arttı. Türkiye'nin Avrupa'daki en yüksek "çocuk yaşta evlendirme" oranına sahip olduğu vurgulanan raporda, "dini nikah"  tan dolayı bu sayının tam olarak belirlenemediği belirtiliyor. Raporda ayrıca, mahkemelerde "iyi hal ve saygın tutum" indirimi rutin bir uygulamaya dönüştüğünden bahsediyor. 
 
Rapora göre, son bir yılda 400 çocuk istismara maruz bırakıldı. İstismarda bulunan şahısların yüzde 66'sı yakın akraba ve komşu gibi çocuğun tanıdığı kişilerden oluşuyor. 
 
Çocuğa yönelik cinsel istismarların sadece yüzde 5'i ortaya çıkarken, bunun yüzde 95'i ise gizli kalıyor. Adliyelerdeki 4 cinsel saldırı davasından biri çocuklarla ilgili. Çocuk istismarı nedeniyle Adli Tıp Kurumu'na başvuranların sayısı artıyor. 
 
Raporda Diyarbakır'da yüzde 50 zihinsel engelli bir çocuğa cinsel istismarda bulunan erkeğe, indirim uygulandığı hatırlatılıyor. Yine raporda, Diyarbakır'da 14 yaşındaki çocuğu şiddete maruz bırakarak cinsel istismarda bulunan erkeğe, 11 yıl 8 ay hapis cezası verildiğine dikkat çekiliyor. Raporda son olarak şöyle deniliyor: "O nedenle diyoruz ki taciz, tecavüz ve kadın cinayetlerinde bu tür indirimler uygulanmamalıdır. Çünkü böyle bir karar mağdur olanları ve yakınlarını daha da yaralıyor, üzüyor, ölenler bir kez de yargı eliyle öldürülüyor. Bu nedenle Türk Ceza Yasası'nın ilgili hükmü yeniden gözden geçirilmeli ve gerekli düzeltmeler yapılmalıdır."
 
Çocuk istismarıyla Mücadele Derneği'nin verilerine göre, Türkiye çocuğa yönelik cinsel istismarda dünya sıralamasında 3.sırada yer alıyor. 
 
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye'de çocuk yaşta evlendirilme oranının yüzde 28 ile yüzde 35 civarında olduğu, bunun ise 181 bin 36 çocuğa denk geliyor. 
 
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı verilerine göre ise çocuk yaşta evlendirilen çocukların sayısı 2010 yılında 45 bin 738, 2011 yılında 42 bin 700, 2012 yılında 40 bin 428, 2013 yılında 37 bin 481, 2014 yılında 34 bin 629, 2015 yılında 31 bin 337.
 
Çocukları katledenlerin soruşturmalarında takipsizlik
 
Öte yandan son yıllarda Kürdistan'daki savaş ve çatışmalı ortamda açılan ateş, yerlerde bırakılan patlayıcı özelliği taşıyan cisimler sonucunda çocuklar yaşamını yitiriyor. Buna son zamanlarda zırhlı araçların da çarpması sonucu çocukların yaşamını yitirmesi de dahil. 2008 yılından bu yana en az 16 çocuk zırhlı araç çarpması sonucu hayatını kaybetti. 12 çocuk ağır yaralandı. Araçların sürücüsü polis ya da askerler görülen duruşmalarda tahliye edildi, soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı ya da soruşturma dahi açılmadı. 
 
Basına da yansıyan haberlere göre, zırhlı araçların çarpması sonucu yaşamını yitiren ya da yaralanan çocukların isimleri şu şekilde: 
 
* Batman'da 31 Ağustos 2008 tarihinde Diyarbakır Caddesi'nde zırhlı araçların oluşturduğu konvoy gösterisi sırasında zırhlı araçlardan biri Adnan Enük'ü (11) çarptı. Olay sonrası Adnan ağır yaralanırken, asker hakkında açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı. 
 
* Hakkari'de Maziye Aslan (7) 29 Nisan 2009 günü karayolu üzerinde yürürken, özel harekât polislerinin kullandığı aracın altında kalarak yaşamını yitirdi. Olaydan sonra özel harekât polislerinden biri tutuklandı. 
 
* Şırnak'ta 4 Haziran 2010 tarihinde  Diren Basan (10) akrep tipi zırhlı polis aracının altında ezilerek yaşamını yitirdi. Diren'i katleden polis hakkında açılan soruşturmada takipsizlik kararı verildi. 
 
* Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde 16 Mayıs 2010'da Akalın köyü mevkiinde Yüksekova Emniyet Müdürlüğü'ne ait bir zırhlı araç Turgut Gezer (12) isimli çocuğu ağır yaraladı. 
 
* Erzurum'un Karayazı ilçesinde 13 Haziran 2012 tarihinde ayakkabı boyacılığı yaptığı sırada zırhlı aracın çarpması sonucu Yusuf Yılan (9) yaşamını yitirirken, Yusuf'u katleden polis hakkında ise herhangi bir dava açılmadı. 
 
*Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Akrep tipi zırhlı bir araç 23 Ağustos 2012 tarihinde Yüksekova Devlet Hastanesine önünde Muhsin İşleyen (8) adlı çocuğa çarparak ağır yaraladı. 
 
* Şırnak'ın Cizre ilçesinde 2013 Nisan ayında polis aracının ezmesi sonucu Sinan Saltıkalp (17), ağır yaralandı. 4 ay yoğun bakımda kalan Sinan, 29 Ağustos'ta tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 
 
* Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde 14 Mayıs 2013'te akrep tipi zırhlı aracın çarpması sonucu 4 yaşındaki A.Ö. adlı çocuk ağır yaralandı. 
 
* Van'ın merkez İpekyolu ilçesine bağlı Hacıbekir Mahallesi'nde 8 Nisan 2014 tarihinde düzenlenen protestolar sırasında akrep tipi zırhlı araç 12 yaşındaki A.O. isimli çocuğu ağır yaraladı.  
 
* Erzurum'un Palandöken ilçesine bağlı Maksut Efendi Mahallesi'nde 17 Temmuz 2014'te Bölge Trafik Şube Müdürlüğü önündeki sivil plakalı polis aracı Furkan (14) ve İbrahim Çavuş (16) isimli kardeşlerin meradan getirdiği büyükbaş hayvanlarına çarptı. Kazada çok sayıda büyükbaş hayvan can verirken, olaya tepki gösteren çocuklara polisler ateş etti ve çocuklar yaralandı.
 
*Diyarbakır'ın Fiskaya semtinde 2 Eylül 2014 tarihinde polise ait akrep tipi zırhlı bir araç 7 yaşındaki Enes Karagöz isimli çocuğa çarptı.Enes, zırhlı aracın altında kalarak ağır yaralandı. 
 
*Hakkâri'nin Yüksekova ilçesinde 23 Mayıs 2015 tarihinde Akrep tipi zırhlı araç Kamuran Orman (15) isimli çocuğa çarparak ağır yaraladı. 
 
* Antep ile Urfa karayolunda 15 Nisan 2016 tarihinde Bölge Jandarma Komutanlığı'na ait askeri zırhlı aracın çarptığı minibüste bulunan Cuma Özkaplan (17) yaşamını yitirdi. 
 
* Hakkari'de 4 Mayıs 2016 tarihinde Emniyet Müdürlüğü'ne ait akrep tipi zırhlı aracın çarptığı iki öğrenci yaralandı. 
 
* Şırnak'ın Cizre ilçesinde 12 Haziran 2016 tarihinde zırhlı aracın çarptığı Bünyamin Bayram (6) yaşamını yitirdi. 
 
* İpekyolu Caddesi'nde 28 Haziran 2016 tarihinde özel hareket polislerini taşımakta kullanılan hareket halindeki midibüsün çarptığı Çınar Bartın (8) ağır yaralandı. 
 
* Van'da 24 Temmuz 2016 tarihinde İpekyolu İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde hareket halindeki polis panzerinin altında kalan 4 yaşındaki Taha Kılıç yaşamını yitirdi. Görgü tanıkları aracın durmadığını anlattı. Taha'nın ölümüne neden olan polisler hakkında herhangi bir soruşturma başlatılmadı. 
 
* Van'da 30 Ağustos 2016 tarihinde Mustafa Duman (17) evinin önünde otururken zırhlı aracın ateş açması sonucu yaşamını yitirdi. 
 
* Şırnak'ın Cizre ilçesinde 24 Ekim 2016 tarihinde Hakan Sarak'a (5) zırhlı araç çarptı. Araç durmadan uzaklaştığı için, Hakan, kan kaybından yaşamını yitirdi. 
 
*İstanbul Okmeydanı'nda 1 Ağustos 2017 tarihinde Kobanêli Raşid Oso (7) zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını yitirdi. 
 
* Şırnak'ın Silopi ilçesinde 4 Mayıs 2017 tarihinde Karşıyaka Mahallesi'nde Akrep tipi zırhlı araç, evin duvarını yıkarak içeri girmesi sonucu odada uyuyan 7 yaşındaki Muhammet ile 6 yaşındaki kardeşi Furkan Yıldırım yaşamını yitirdi. Kardeşlerin ölümüne neden olan polis ilk duruşmada tahliye edildi.
 
* Mardin'in Nusaybin ilçesinde 9 Haziran 2017 tarihinde özel harekât polislerini taşıyan zırhlı aracın çarptığı motosiklet üzerindeki Mehmet Şerif B. (17) ağır yaralandı. Yaralı çocuğun bir ayağı dizinden kesildi. 
 
* Diyarbakır-Bingöl karayolunda 19 Haziran 2017 tarihinde özel harekât polislerini taşıyan zırhlı polis aracının bir yolcu minibüsüne çarpması sonucu araç şoförü Remzi Menteşe ile birlikte ismi öğrenilemeyen 8-10 yaşlarında bir çocuk yaşamını yitirdi.
 
*Siirt'in Çal Mahallesi'nde 19 Ekim 2017 tarihinde ejder tipi zırhlı araç tarafından ezilerek ağır yaralanan Felek Batur (6) yaşamını yitirdi.
 
* Batman'ın Korik Mahallesi'nde 5 Kasım 2017 tarihinde ismi öğrenilemeyen bir askerin özel aracıyla arkadaşına araba öğrettiği sırada sokakta oyun oynayan Burak İlhan'a (5) çarpması sonucu ağır yaralanan Burak, yaşamını yitirdi.