Tasarı yine gündemde: Çok hızlı hareket etmek gerekiyor

  • 09:01 30 Ocak 2019
  • Çocuk
ANKARA - "Çocuk istismarcısına evlilik affı" düzenlemesini “tecavüzün yasallaştırılması” olarak nitelendiren HDP’li Züleyha Gülüm, kadın kazanımlarına yönelik saldırı dalgasının bir parçası olduğunu söyledi. Züleyha, “Tasarı, sanık 60 yaşında kız çocuğu ise 13, 12, 11 ya da 9 fark etmiyor cinsel saldırıda bulunmuşsa diyor ki ‘cebir şiddet yok ve evlilik ilişkisi varsa affedilir’ diyor” dedi.
 
Kamuoyunda büyük tepkilere neden olan “cinsel istismar” ve “çocuk yaşta evliliklere af” tasarısı olarak anılan düzenleme, 31 Mart yerel seçimler öncesi yeniden gündeme geldi. Kadın hakları savunucuları ve çok sayıda örgüt, istismar ve çocuk yaşta evlendirilmelerin önünü açacağı açısından “cesaretlendirici” bulduğu yasa tasarısına tepki göstermeye devam ediyor. Peki yasa tasarısının içeriği ne diyor? Kadınlar bu tasarıya neden karşı çıkıyor? 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili hukukçu Züleyha Gülüm ve Üniversiteli Kadın Kolektifi (ÜKK) üyesi Meziyet Yıldız, yasanın olası sonuçları ve buna karşı verilen mücadeleyi anlattı. 
 
‘Toplumsal hareketin direnişiyle geri çekilmişti’
 
AKP’nin her ne kadar henüz Meclis’e getirilmemiş olsa da hızlı bir şekilde geçirmek için yasal düzenleme hazırladığını belirten Züleyha, “Bu yasa tasarısı 2016’da da gündeme gelmişti. Yine Meclis’te bir yasa tasarısına değişiklik önergesi olarak getirilip komisyonlarda bile tartışılmadan hızlıca geçirilmeye çalışılmıştı. O dönem toplumsal hareketin ve kadın hareketlerinin tepkisiyle bu yasa tasarısını geri çekmek zorunda kalmıştı” dedi. 
 
‘Kız çocuklarına yönelik saldırı yasası’
 
Yasa tasarısının içeriğine ilişkin konuşan Züleyha, şu bilgileri verdi: “Aslında bu yasa tasarısı cinsel istismara uğrayan kız çocuklarına yönelik bir saldırı yasası. Çünkü bu yasa, çocukların kendisine tecavüz eden ve cinsel saldırıda bulunan kişi ile evlendirilmesi halinde faillerin aynı zamanda ona yardım edenlerin yani azmettirenlerin de affını öngörüyor. Her ne kadar buna ‘bir seferlik’ dense de sonuç itibarıyla bir af yasası. Bu yasa da hedeflenen şu; 'Tecavüz eden kişiyle mağdur olan kız çocuğu evlilik ilişkisi gibi bir ilişki varsa ve cebir şiddet yoksa bu durumda sanık yani fail affedilir ve bir süre bekleme süresi konur.' Bu süre genellikle bizim yasalarımızda 5 yıl olarak belirlenir. 'Bu süre içerisinde evlilik ilişkisi bozulmazsa ceza ortadan kaldırılmış anlamına gelir’ diyor. Türkiye’de yasal düzenlemede kast ettiği yaş aralığı 15 ve altı. Çünkü yasal düzenleme şunu diyor; '15-18 yaş grubuysa ve cebir şiddet yoksa 2 ila 5 yıl arasındadır' diyor. Ceza 2 yıl olduğunda zaten hükmün açıklanması geri bırakılması’ kararı veriliyor. Dolayısıyla failler hiç cezaevine girmiyor ya da şikayete bağlı olduğu için taraflar; anne baba, vasi ya da kız çocuğunun kendisi şikayet etmezse zaten ceza almıyor.”
 
’Çocuk üzerinden ‘rıza’ tartışması yapılamaz’
 
Yasa tasarısının 15 yaş altı kız çocukları üzerinden “rıza” tartışması yarattığını vurgulayan Züleyha, “rıza” tartışmasının asla yapılamayacağını ifade ederek, “Bu yaşta bir çocuğun kendi rızasının olabilme koşulları yoktur. Bu yaşta bir çocuk tecavüze sessiz kalmış olsa bile, ‘hayır’ diyememiş olsa bile bunun nedenleri ‘rıza’ olduğu için değildir. Tam tersine toplumsal baskının kendisindendir, olayı kavrayamamasındandır, aile baskısından ve belirli nedenlerle yönlendirilmiş olmasındandır ya da çocuk saldırı sonrası çekindiği için sesini çıkaramamıştır” diye belirtti.  
 
‘Tecavüzün yasallaştırılması yasasıdır’
 
Kadınlar da dahil birçok vakada cinsel saldırıya maruz kalan çocukların bunun duyulmasından rahatsız olduğu için yardım isteyemediğine dikkat çeken Züleyha, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz henüz hiçbir konuda reşit olmadığını düşündüğünüz, ehliyet ve oy hakkı vermediğiniz gruba, evliliğe ya da bir cinsel ilişkiye ‘rıza gösterdi’ demek hele ki bunu özellikle yaş grupları çok büyük olduğunda söylemek kabul edilebilir değildir. Bu tecavüzün yasallaştırılması yasasıdır. Bu anlamıyla ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. İkinci bir sorun şu; ‘Bir kerelik’ deniyor. AKP anlayışını Ensar Vakfı’nda da görmüştük. ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyen bir akılla karşıyayız. Burada mağdur olacak kız çocukları açısından bu kabul edilebilir değil. İkincisi de siz bir af yasası çıkardığınızda toplumda şöyle bir şey yaşanır; ‘Ha bu konuda af çıkıyor zaten ileride af çıkar zaten affediliriz’ algısını yarattığınız anda toplumda bu suçlar artmaya başlar. Zaten erkek egemen bir toplum yapıda, bunu meşru göstermeye başlarsınız kız çocuklarına yönelik cinsel saldırı ihlallerini arttırmış olursunuz. Aslında yasal düzenlemenin geldiği noktadan da görebiliyoruz bu durumu. 2016’da af yasasından yararlanacak 300’e yakın kişiden bahsedilirken, sonrasında KEFEK’te gündeme geldiğinde 3 bin denilmişti. Şimdi de 10 bin gibi bir sayıdan bahsediliyor. Demek ki son 2 yılda bu sayılar arttı. Af tartışmasının kendisi bile daha af gerçekleşmeden cinsel saldırıların arttığının göstergesi.”
 
‘Çocukların geleceği karartılıyor’
 
“Bu arada kız çocuğu ya da ailesi, zorla yada bir takım maddi çıkarlar karşılığı ya da toplumsal koşullar nedeniyle kız çocuğunun faille yani erkekle evlilik ilişkisi yaşamasına zorlanmış demektir” diyen Züleyha,  böylesi durumlarda faillerin ya da cinsel istismara maruz bırakılmış kız çocuğunun ailesinin çocuğa “git şikayetini geri al”  şeklinde baskı uyguladığını vurguladı. Züleyha, “Geçmiş deneyimlerden de biliyoruz. Failler böylesi durumlarda gidip aileye baskı yapıyor. Kız çocuğuna baskı yapıyorlar. Bunun üzerinden bir rıza ya da evlilik ilişkisi varmış gibi yargıya başvurup kendilerini affetmeye çalışıyorlar. Bunlar bazen tehdit bazen de toplumsal baskı ile oluyor. Neresinden bakarsanız bakın cinsel saldırıya maruz kalan çocuklar için çok ciddi bir mağduriyet yaşanıyor. Hayatlarının karartılması anlamına geliyor. Hem de gelecek açısında da bu af tartışmalarının üzerinden bu suçların artmasına neden olacak yaklaşımlardan bahsediyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Hiçbir yönden kabul edilebilir bir yanı yok’
 
Yasa tasarısında failin yanı sıra aynı zamanda suça yardım eden ve azmettirici olan aile veya yakının da affedileceğinin altını çizen Züleyha, “Bu olay sırasında istismarı görmezden gelen ve onaylayan çok büyük kesimin de affı anlamına geliyor. Ya da diyelim birden fazla cinsel saldırı faili var. Tecavüz suçunu ortak işleyen 3-4 kişi varsa bu durumda biz geçmiş örneklerden de biliyoruz. Bir tanesi bile evlilik ilişkisi kurduğunda diğerleri de affediliyordu. Burada bizim önümüze şöyle getiriliyor; ‘Rıza varsa, cebir şiddet yoksa’ diyor. Bu zaten inanılmaz bir kavram. Hele ki sanık açısından üst yaş sınırı da koyulmuyorsa yani 60’a kadar gidebiliyor. Hiçbir sınırı yok. ‘Sanık 60 yaşında kız çocuğu ise 13, 12, 11 ya da 9 fark etmiyor cinsel saldırıda bulunmuşsa diyor ki cebir şiddet yok ve evlilik ilişkisi varsa affedilir.’ Bunun neresinden bakarsanız bakın hiçbir yönden kabul edilebilir bir yanı yok. Çünkü rıza tartışması yapamadığımız yaş grubundan bahsediyoruz ve karşı tarafta büyük bir yaş grubu. O nedenle ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor” dedi. 
 
‘Bu konuda çok hızlı hareket etmek gerekiyor’
 
Bu durumun toplumsal olarak da kabul edilemeyeceğine dikkat çeken Züleyha, 2016 yılında yasanın gündeme gelmesiyle her kesimden tepki geldiğini hatırlattı. Yasaya sadece kadın özgürlük mücadelesi içinde yer alan kadınlardan değil çok geniş bir kesimden tepki geldiğini anımsatan Züleyha, “Bugün de o tepkiler tekrardan ortaya çıkmaya başladı. Bu konuda çok hızlı hareket etmek gerekiyor. Çünkü bildiğimiz kadarıyla kendi kabine toplantılarında Adalet Bakanlığı’nın bir sunumu var tasarının gündeme getirilmesi açısından. Çok hızlı geçirme ihtimalleri de var. Çünkü Meclis’e son dakika getiriyorlar. Çoğu kez komisyondan bile geçmeden yasal düzenleme olarak direkt Meclis’in gündemine getiriyorlar. Buna ses çıkarmak bu dönemde çok önemli” diye konuştu.  
 
‘Saldırı dalgasının bir parçası’
 
Kadın ve feminist hareketlerin bu konuyu gündemine aldığını özellikle de güçlü bir zemin olan Kadınlar Güçlü Platformu’nun da ana gündeminin bu yasa tasarısı olduğunu aktaran Züleyha, “Bizim de gündemimizde. Çünkü bu yasal düzenleme aslında kadınların kazanımlarına saldırı dalgası dediğimiz dalganın bir parçası olarak önümüzde duruyor. Bundan önce de nafaka tartışmalarını getirmişlerdi. Bir bütün olarak genelde erkekleri anlama ve korumaya çalışma, aileyi koruma adı altında hep erkekleri koruyan ve kollayan bir düzenlemenin önümüze getirildiğini görüyoruz. Bu düzenleme, kız çocukların hayatını karartabilecek bir düzenleme. Yansımaları çok uzun süreye yayılabiliyor. Tam da 300 kişiden 10 bine gelmiş olması bunun nasıl bir etki yarattığını çok net olarak gösteriyor” dedi.
 
‘2 yıl önce geri çekmek zorunda kaldılar’ 
 
Üniversiteli Kadın Kollektifi (ÜKK) üyesi Meziyet Yıldız da, 2 yıl önce Kasım ayında AKP’li vekiller tarafından bir gece yarısı, ani bir kararla Meclis gündemine getirilen çocuklara yönelik cinsel istismar faillerinin mağdur çocuklar ile evlenmeleri koşulunda cezadan muaf olacağını öngören yasa önergesine karşı kadınların direnişi ve inadıyla geri çekilmek zorunda kaldığını hatırlattı. 
 
‘2016’dan sonra slogana tecavüzcüyü de ekledik’
 
Aynı dönemde çocuklarla ilgili çalışmalar yapan Gündem Çocuk Derneği gibi örgütlerin ve derneklerin mühürlenip kapatıldığını anımsatan Meziyet, “Biz de bütün bunların karşısında ‘tecavüzü aklayan yasa’ geri çekilecek şiarıyla hem sokakta, hem tecavüzü aklamaya kalkışan Meclis’i mühürlemek için Meclis’in kapısına dayanarak mücadelemizi büyütmüştük. Şimdi yeniden yerel seçimler yaklaşırken bunun gündeme almasının amacı belli. Önceden ‘hırsız, katil AKP’ sloganı atardık, 2016 Kasım’ından sonra buna tecavüzcü kelimesini de eklemek gerekiyor. AKP, kadın düşmanlığı, tecavüz ve gericilik ile harmanladığı yeni bir rejim kurmak istiyor. Bu adı geçen yasa da bunun göstergesi“ diye konuştu. 
 
‘Tecavüzü örtbas etmelerine asla izin vermeyeceğiz'
 
Yasayla birlikte zaten fiili olarak göz yumulan istismara yasal kılıf uydurulacağını aktaran Meziyet, son olarak şunları söyledi: “Kadın ve çocukları merkezine alan, şiddeti, istismarı önleyen yasalar yapmak yerine bunları gündeme getirenler böyle bir yasayı akıllarından bile geçirmesinler çünkü tecavüzü örtbas etmelerine kadınlar olarak asla izin vermeyiz. Üniversiteli kadınlar olarak da kampüs kampüs, amfi amfi bunun karşısında mücadelemizi büyütmekten geri durmuyoruz. ‘Kadın düşmanları bizim hocamız olamaz’ diyerek büyüttüğümüz mücadele karşısında nasıl kadın düşmanı akademisyenleri istifa ettirdiysek, bu yasayı önerenleri, tecavüzü meşrulaştırmaya kalkışanları da elbet istifa ettireceğiz.  Çünkü biz eminiz, tecavüz aklamaya kalkışıldıkça dinmeyecek isyan.”