Savaş ve göç: Toplumsal bağlar kopuyor!

  • 09:02 6 Aralık 2024
  • Güncel
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Orta Doğu’daki savaşın ve zorla göçün toplumsal bağlarda yarattığı tahribata dikkat çeken GÖÇİZDER Eşbaşkanı Kamile Kandal, 'Savaş her nesli etkilerken derin yaralar bırakıyor' diyerek, herkesin ses çıkarması ve aktif rol alması gerektiğini vurguladı.
 
Türkiye’nin ve desteklediği paramiliter grupların 27 Kasım’dan itibaren Kuzey ve Doğu Suriye’de yürüttüğü saldırılar, kadınlar ve çocuklar da dahil olmak üzere çok sayıda sivilin ölümüne neden oldu. Orta Doğu genelinde hızla etkisini gösteren bu savaş, binlerce insanı yerinden ederek Demokratik Özerk Yönetim tarafından oluşturulan alanlara göçe zorluyor. Savaşın ve göçün yarattığı toplumsal tahribat, özellikle kadınlar ve çocuklar için ağır sonuçlar doğuruyor. 
 
Göç İzleme Derneği (GÖÇİZDER) Eşbaşkanı Kamile Kandal, savaşlar nedeniyle zorla göç ettirilen halkların toplumsal bağlarında meydana gelen tahribatlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
Dünyada son yılların en önemli meselelerinin başında göç, mülteci sorunu ve ekolojik sorunların geldiğini ifade eden Kamile Kandal, bu sorunların en büyük sebebinin savaşlar olduğunu belirtti. Kamile Kandal, “Baskıların ve yoksulluğun yerinden ettiği kitleler halinde göçmenler ve mülteciler dünyayı dolaşmaktadır. Bölgesel savaşların yoğunlaştığı Orta Doğu'da bitmeyen iç savaşlar ve çatışmalar sonucu milyonları bulan zorla yer değiştirme hali devam ediyor. Bölgede sınırları aşan ve çözülemeyen bir uluslararası sorun olarak karşımıza çıkan bu durum, bölgesel paylaşım ile güç savaşlarının merkezi haline gelmiştir. Ve maalesef, kısa sürede çözüleceğe de benzememektedir” sözleriyle savaş ve göçün yıkımıyla birlikte birçok sorunun da habercisi olduğuna dikkat çekti.
 
‘Halk tarihsel bağlarından koparılmak isteniyor’
 
Zorla göç ettirilen bir toplumun toplumsal bağları üzerindeki etkilerine dikkat çeken Kamile Kandal, “İnsanlık değerleri ve toplumsal bağlar, toplumsal ilişkiler, devletlerin çıkarlarına ve mezhep savaşlarına kurban edilmektedir” ifadeleriyle durumu özetledi. Savaşların kültürel soykırımın bir parçası olduğunu hatırlatan Kamile Kandal, “Bölge halkları, şehirlerin yıkımına, bir yüzyıla yayılacak olan toplumsal yıkıma ve kültürel kayıplara maruz kalmaktadır. İnsanlar kitleler halinde topraklarından edilerek zorla göç ettirilmekte; demografik yapı değiştirilmek istenmekte, insanlar toplumsal bağlarının yanı sıra tarihsel bağlarından da koparılmak istenmektedir. Toplumsal ve kültürel yıkımların etkileri, topluma kalıcı psikolojik travmalar yaşatmaktadır. Toplumsal ve kültürel dağılma, göç edilen yerlere uyum sağlayamama ve zaman zaman toplumsal yozlaşmayı da beraberinde getirmektedir. Yerli halktan gelen ırkçı tepkiler ise göç edenlerde korku ve tekrar göç etme duygusunu körüklerken, kadınlar ve çocuklarda daha derin travmalara yol açmaktadır. Geride bırakılan maddi zararlar ve yeni gelinen yerlerde karşılaşılan yoksulluk, en çok kadınları ve çocukları etkilemektedir. Yaşanan hak ihlalleri ve insanlık dramları, zorla göç ettiren devletler ve hükümetler tarafından, aynı zamanda göç alan devletler eliyle adeta görünmez kılınmaktadır. Küresel ölçekte yaşanan bu soruna insanlığın yararına çözümler aranmamaktadır” şeklinde konuştu.
 
 
‘Her nesli etkileyecek’
 
Devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda göçmenleri geri göndermeye çalıştığını vurgulayan Kamile Kandal, iltica yasalarını ve mültecilik haklarını iyileştirme yolunun tercih edilmediğini belirtti. Kamile Kandal, “Oysa ki dünyada evrensel insanlık değerlerini yaşatma ve savaş politikaları yerine barış politikalarına dönme, zorunlu göçleri ve mültecilik meselesini çözecek olan yegane çözümdür” ifadelerini kullandı. Yaşanan savaşların çevresel ve toplumsal yıkıma sebep olduğuna dikkat çeken Kamile Kandal, savaşın ve göçün hem psikolojik hem de sosyal anlamda ağır tahribatlara yol açtığını dile getirdi. Kamile Kandal, “Kadınların ve çocukların bu yıkımdan nasıl etkilendiğini en fazla hisseden ülkelerden biriyiz. Savaş bölgelerinden gelen görüntüler, durumun ağırlığını açıkça göstermektedir. Gazze’de, Lübnan’da ve Suriye’de devam eden savaşlar ve çatışmalar, şiddetle sürerken, yaşanan ölümlerin yanı sıra, ömür boyu sürecek savaş psikolojisi birkaç nesli etkileyecektir” sözlerini kullandı. 
 
Savaş, zorunlu göç ve mültecilik…
 
Kamile Kandal son olarak şöyle konuştu: “Birkaç eşyasıyla sürekli olarak göç ederken, hafızalarında en kötü savaş ve çatışma anılarıyla, belirsizlik içinde, en zor koşullarda gidecekleri yere doğru yol alıyorlar. Gittikleri yerlerde derme çatma barınaklarda ya da çadırlarda yaşamak zorunda kalıyorlar. Üstelik, koşullarını düzeltmiş olsalar bile yeniden göç ettirilme korkusunu hep yaşayarak. Orta Doğu’da ve diğer savaş bölgelerinde, savaşlar ve bu zorla yerinden etme politikaları, bu yüzyılın en büyük ayıplarından biridir. Dünyanın hem savaşlara hem soykırımlara hem de kadınların ve çocukların yaşadıklarına seyirci kalması; insanlığın, devlet çıkarlarının ve mezhep savaşlarının yarattığı kutuplaşmalara hapsolunması, zorunlu göçlerin, mültecilik sorunlarının ve insanca yaşama haklarının ortadan kalkmasının daha uzun süre devam edeceğini gösteriyor. Ulusal, bölgesel ve küresel boyutta insan hakları örgütlerinin, kadın örgütlerinin ve siyasi örgütlerin daha fazla ses çıkarması ve aktif rol oynaması gerekmektedir. Dünyamızın, barış isteyen daha fazla insana ihtiyacı var.”