'Rojava toprağa düşmüş kök salmış filizdir, söküp atılamaz'

  • 09:04 7 Ocak 2025
  • Güncel
Melek Avcı
 
ANKARA - Suriye halkları ve inançlarının bu savaş ortamında Rojava’ya tutunması gerektiğini söyleyen Yüksel Mutlu, “Onların rol olarak alacağı model, o toprağa düşmüş bir filiz var. Bunu gördüğümüzde artık o topraktan o modelin söküp atılamayacağını ve orada kök saldığını görüyoruz” dedi.
 
Suriye’de savaş sürerken HTŞ ve SMO tarafından halklar ve inançlara yönelik baskı ve şiddet görüntüleri dijital medyaya ve basına yansıyor. Halklar ve inançlar, gelecekleri konusunda endişeliyken, birlikte yaşam modelini hayata geçiren Kuzey Doğu Suriye Özerk Yönetimi, rol model olarak Orta Doğu için işaret edilmeye devam ediliyor.
 
Bölgedeki halklar ve inançların içinde bulunduğu durumu Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu’ndan Yüksel Mutlu değerlendirdi.
 
Emperyalist paylaşım savaşı
 
Orta Doğu coğrafyasında Suriye’nin çok kimlikli ve inançlı merkezlerden biri olduğunu söyleyen Yüksel Mutlu, ancak uzun süredir kaos ve savaşla boğuşan bir yer olduğunu sözlerine ekledi. Yüksel Mutlu, “61 yıllık bir diktatörlük, Baas rejimi vardı. Baba Esad’dan oğul Esad’a geçen bir rejim söz konusu. Şu anda yaşadığımız kaotik duruma baktığımızda, Orta Doğu yeni bir dizayn içine girmiş durumdadır. İçinde uluslararası güçler var. İran, Rusya, Suriye ve bir taraftan da Amerika, Avrupa Birliği ülkeleri var. Belli ki, Orta Doğu’da muktedir kapitalistlerin yeni ulus devletçikler yaratma çabası var. Artık bununla yürümüyor ve yeni bir dizayna giriyorlar. Bu bir kaostur, emperyalist bir paylaşım söz konusu. Buna karşı da bir direniş var” dedi. 
 
‘Savaş bölge halkı ve inançlar için risk teşkil ediyor’
 
Uluslararası güçlerin, bölgeyi HTŞ’ye teslim ettiğini kaydeden Yüksel Mutlu, Ukrayna-Rusya arasındaki savaş nedeniyle Rusya’nın bölgeden çekildiğini, İran-Rusya birliğinin, Suriye’de zayıfladığını ve diğer gücün daha dominant hale geldiğini ifade etti. Yüksel Mutlu, “Bir gecede Esad, Moskova’ya götürülünce bölge, HTŞ’ye teslim edildi. Belli ki önceden hazırlanmış ve planlanmış bir proje ki, Colani’ye teslim edildi. Bu kaos ve savaşın yarattığı bir tahribat var. Tabi bu kaos ve savaşın içinde direnenlerin kazanacağı bir güç olabilir, bu imkan dahlinde. Ama bu kaosun içerisinde çok büyük acılar, göçler, katledilen ve tecavüz uğrayan kadınlar, çocuklar ve halkların gördüğü zarara söz konusudur. Asıl önemli nokta ise bu savaş, oradaki halklar ve inançlar için büyük risk teşkil ediyor. Neden, çünkü şu anki yönetim, cihadist bir örgüt. Birçok cihadist örgütün bir araya geldiği koalisyondan bahsediyoruz. Burada ideolojik bir durum söz konusu. İslamcı, cihadist ve kadın düşmanı, ırkçı ve milliyetçi bir örgüt” sözlerini kullandı. 
 
‘Suriye’den yansıyan görüntüler ne anlama geliyor?’
 
Aleviler, Dürziler, Ermeniler, Arap Alevileri ve Hıristiyanların Suriye’de yaşadığını anımsatan Yüksel Mutlu, “Bundan önce çok mu huzurlu ve mutlu yaşıyorlardı. Elbette değil. Bunu söylemiyoruz, ama bu durum, öbürünü aşan kaos ve tehlike arz ediyor. Tehlike ne peki? Sosyal medya platformlarında ve televizyonlarda bazı görüntüler görüyoruz. Kendinden olmayana düşmanlık besleme var. Benim için şu hareket önemli: :Bir kadın Colani ile fotoğraf çektirmek istiyor, o da ‘önce başını ört’ diyor. Bu bile onun ideolojik duruşunu, kavrayışını, kadına bakışını, topluma bakışını gösteren bir şey. Ama Suriye böyle bir coğrafya değil. Meselenin bir tarafı bu ve Aleviler için de büyük bir risk var. Aleviler korkuyor ve kaygılılar. Kaygı duymakta elbette haklılar, çünkü bu bir savaş. Adamların bir kuralı yok. Savaşın bir tarifi de yok. IŞİD zihniyetinin tezahürü o” diye kaydetti.  
 
‘Bu kaosun nerede ve ne zaman biteceği belli değil’
 
Devamında Yüksel Mutlu şöyle konuştu: “Gördüğümüz şey dehşet verici. ‘Alevi misin?’ diye soruyor, bir yerde. ‘Evet’ deyince, ‘havla’ diyor ki Colani, başa geçmeden önceki röportajında, ‘Suriye’de farklılığa izin vermeyeceğiz’ diyor. İdeolojik olarak beslendiği kaynak bu. Cihadist siyasal bir İslamcı örgüt tarif ediyor ve bu yolla hareket etmek istiyor. Bununla sanki, HTŞ’nin eline verilen Suriye’de ‘bir devrim oldu, büyük bir başarı sağlandı. ‘Özgürlük ve adalet geldi, bir barış oldu’ gibi bir hava yaratılıyor. Bu, çok tehlikeli. Bu kaosun nerede ve ne zaman biteceği belli değil. Belki de bu toplumlar, çok büyük bir karanlık ve dehlizin içindedir. Orada yaşayan farklılıklar da direniyor. ‘Geldim, ele geçirdim, sen de boyun eğ’ olmuyor. Nitekim orada eylemler var, itirazlar da oluyor. Dolayısıyla şu an çok kaotik ortam söz konusu. 
 
Bu savaşta tekçilik oynanıyor
 
 
Aleviler de dolayısıyla korkuyor ve bu korku yakın coğrafyasında yaşayan Alevileri de etkiliyor. Türkiye’deki Aleviler, örneğin diyeceksiniz ki, ‘savaş burada değil’, evet ama savaşın nereye yayılacağını bilmiyoruz. Olmasa bile tarihsel olarak Türkiye’de yaşayan Alevilerin, Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine, günümüze kadar getirdikleri, yaşadıkları bir hafızaları, korkuları ve kaygıları var. Aleviler her daim cihadistlerden korkarlar, ister Suriye’de olsun, ister Türkiye’de olsun, ister dünyanın neresinde olsun. Kendince yaşam biçimleri, inanışları var. Bu, Hıristiyanlar için de böyledir, Dürziler için de böyledir. Dolayısıyla bu savaşta bir tekçilik oynanıyor. Böyle bir rol yürütüyorlar. Tehlikeli olan budur. Tekçilik modelini birçok ülkeden biliyoruz, kendi memleketimizden biliyoruz.”
 
Demokratik ulus ile kapitalist modernitenin savaşı
 
Bu kaotik savaş ortamında, “Suriye’de bir model var, o topluma, coğrafyaya ve hepimize bir nefes aldırıyor. Hepimizin idealini orada yaşatan bir model” diyen Yüksel Mutlu, Rojava’da demokratik ulus modeline dikkat çekti. Yüksel Mutlu, Rojava’da birçok halkın bir arada yaşadığını ifade ederek, “Eşbaşkanlık ve eşsözcülükle birlikte yönetiyorlar, kendi anayasaları var, yaşam modelleri var. Tüm farklılıkların bir arada yaşadığı demokratik ulus modelidir. Tam da Suriye’de yaşanan şey, demokratik ulus güçleriyle kapitalist modernite güçleri arasındaki mücadelenin varacağı sonuçtur. Bu, çok önemlidir. O yüzden orada yaşayan tüm farklılıkların Rojava’daki modeli rol alarak, onu destekleyerek bir mücadele hattı kurup, bunu o topluma yayabilirler. Fakat bu, şu an için çok zor ve riskli görünüyor. 
 
Rojava risk altında, çünkü AKP hükümeti oraya müdahale etmek istiyor. Bu riskler var iken Suriye’deki farklı halk ve inançlar doğal olarak bu kavgadan, savaştan çok acı çekecek, muhtemelen göç yollarına düşecekler. Lübnan’ı hatırlayalım, aynı durum. İsrail ve Filistin, aynı durum. Şimdi ise Suriye ve yarın neresi olacak bilmiyoruz. Ama burada bütün bunlar oluyor diye buna sessiz kalmamız ve boyun eğmemiz söz konusu değil. Bu politik duruşu yürüten bir mücadele hattı olmalı. Onun için tüm farklılıkların, inançların bir arada güçlü bir şekilde direnmesi gerekiyor. Bu kaostan bir direniş de çıkabilir, güçlü bir model de yaratılabilir” dedi. 
 
‘Toprağa düşmüş filiz kök salmıştır söküp atılamaz’
 
Beşar Esad’ın Alevi kimliğinden dolayı  tüm halkların cihadist örgütler tarafından hedef alındığına dikkat çeken Yüksel Mutlu, “Beşar Esad, bir kişiydi ve yönettiği toplum, Alevi değildi,  Suriye toplumunun tümüydü. Diyelim ki Esad anti demokratik ve diktatörce yürüttü, ama bir kişinin yönetim hatasını, halka mal etmek mümkün mü? Bu çok intikamcı bir yöntem” diye devam etti. Yüksel Mutlu, halklar için alınacak modelin Rojava olduğunun altını çizerek, sözlerine şunları ekledi: “Bir halk bundan neden cezalandırılsın? Dolayısıyla HTŞ, SMO gibi cihadist örgütler ne kadar ılımlı mesaj verirlerse versinler, ideolojik olarak durdukları yer, siyasal islamdır. Orada yaşayan halklar ve inançlar da korkarlar, ama onların rol alacağı model, o toprağa düşmüş filizdir. Bunu gördüğümüzde, artık o topraktan o modelin söküp atılamayacağını, onun artık orada yer bulduğunu  ve kök saldığını söyleyebiliriz. Zorlukları var ama olanaklarımız da var. Orta Doğu, bu dizayna giderken, toplumlar ne kadar bir arada durur, ne kadar direnir ve güçlü oluşa orada kazanan halklar, inançlar olacaktır.” 
 
Kadınlara büyük sorumluluk
 
Herkesin, demokratik ulus projesine destek vermesi üzerinde duran Yüksel Mutlu son olarak şöyle konuştu: “Dünyanın her yerinde yaşayan mazlumlar birbirine sahip çıkmalıdır. Eğer sahip çıkmazsa bu toprakların yer üstü ve yeraltı kaynakları egemenlere peşkeş çekilecek. O yüzden mazlumun birbirine sahip çıkmaktan başka çaresi yok, çünkü kadınlar bu işin en büyük mağduru. Akşamları izliyoruz erkekler takım elbiseleriyle ellerinde uzun uzun sopalarla hepsi bir savaş analisti. Ayakta bir şeyler tarif ediyorlar ve tarif ettikleri şeyleri izliyoruz; kadına yönelik şiddete dair bir vurgu yok, o toplumların nasıl yoksullaştırıldığı, yokluk, savaşın tahribatına, militerleşmeye, erkek egemenliğine dair en ufak bir cümle kurulmuyor. Savaşı yürütenler erkek, koruyanlar erkek, ekranın başında uzun sopalarla savaş analizleri yapanlar erkek. Bu kadar erkek egemenliğinin üretildiği bir coğrafyada kadına dair küçücük bir coğrafyada Rojava’da bir şeyler üretiliyor, bir özgürlük ve nefes alma hamlesi yürütülüyor, bu nedenle biz kadınların buna özellikle sahip çıkması gerekiyor.”