Barış İçin Toplumsal Girişim: Umut hakkı uygulansın
- 14:28 17 Kasım 2025
- Güncel
HABER MERKEZİ - Barış İçin Toplumsal Girişim, Meclis komisyon raporunda yer alması için yayımladığı bildiride, umut hakkının uygulanması talep edildi.
Barış İçin Toplumsal Girişim, Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun hazırlayacağı rapora eklenmek üzere bir bildiri yayımladı. Bildiride, Türkiye’de barış içinde bir arada yaşama koşullarının güçlendirilmesi gerektiği belirtilerek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Abdullah Öcalan ve diğer ağırlaştırılmış müebbet tutsaklara ilişkin “umut hakkı” kararlarının yerine getirilmesi gerektiği vurgulandı.
‘Demokrasi ve barıştan başka bir yol yok’
Girişim, komisyonun devlet yetkilileri ve sivil toplum temsilcilerini dinlediği sürecin kritik bir aşamaya geldiğini hatırlatarak, artan hukuksuz uygulamaların toplumda güvensizlik yarattığını ve bunun da kalıcı barışın toplumsal desteğini zayıflattığını ifade etti. Açıklamada, demokratikleşme, adalet ve hukuk alanlarındaki eksikliklerin barış çabalarını doğrudan etkilediği belirtilerek, Komisyon’un hazırlayacağı raporun bu nedenle daha da önemli hale geldiği kaydedildi. Girişim, “demokrasi ve barıştan başka bir yol olmadığı” mesajını yineledi.
Barış İçin Toplumsal Girişim’in komisyon raporunda yer almasını istediği talepler ise şöyle sıralandı:
“*İçinde bulunduğumuz sürecin Türkiye’de barış içinde bir arada yaşama imkânını tam anlamıyla gerçekleştirebilmek için paha biçilmez bir değer taşıdığının bilincinde olarak, TBMM Genel Kurulu’na sunulmak üzere hazırlandığı bildirilen Komisyon Raporu’nda yer alması gerektiğini düşündüğümüz hususları dikkatlerinize sunmak isteriz.
*Öncelikle belirtmek isteriz ki, raporda, ‘millî dayanışma, kardeşlik ve demokrasi’ kavramlarının birlikteliğinin gerektirdiği vazgeçilmez bir koşul olarak, başta Türkiye’nin taraf olduğu AİHS’ni siyasi amaçlarla suiistimal ettiğine hükmetmiş olan AİHM ve AYM kararları olmak üzere, kesinleşmiş fakat uygulanmayan mahkeme kararlarının, yürürlükteki Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca derhal uygulanması gerektiği vurgulanmalıdır.
*Raporda, bir olağanüstü hal tedbiri olarak, ‘geçici’ ve ‘istisnai’ olması gerekirken kalıcı ve normal bir uygulama haline getirilmiş olan kayyım uygulamalarının sonlandırılması gerektiğine işaret edilmeli ve bunlara ilişkin kararların yürütme ve idare ile yargı organları tarafından ivedilikle yürürlüğe konulması talep edilmelidir. Bu, yalnızca demokratik hukuk devletinin gerekleri bakımından değil sürece yönelik toplumsal desteğin artması bakımından da hayati önem taşımaktadır.
* Raporda özellikle son dönemde ağırlıklı olarak CHP’li yerel yönetim organlarına yönelik operasyonlara son verilmesi, bunlarla ilgili yargı süreçlerinin ilgili AİHM ve AYM içtihadında vurgulanan evrensel hukuk ilke ve kurallarına uygun bir tarzda yürütülerek, görevden alınan seçilmiş yerel yönetim organlarının görevlerine iadesi talebi de yer almalıdır. Adalet duygusunu ortadan kaldıran siyasallaşmış yargı uygulamasına son verilmelidir.
*İktidarın seçimle el değiştirmesi imkânının varlığı demokrasinin asgari olmazsa olmaz koşuludur. Buna bağlı olarak, ülkenin seçmen tabanı en geniş, buna bağlı olarak iktidar değişimi için en güçlü siyasi parti konumundaki CHP’nin, İBB’ye yönelik yargı sürecinde açık bir biçimde engellenmeye çalışılması, Türkiye’de demokrasinin sonunu getirmeye yönelik bir girişimdir. Rapor, bu girişimin kabul edilemezliğini ve demokratik hukuk devletine yaraşır bir yargı sürecine dönülmesi gerektiğini, en güçlü şekilde vurgulamalıdır.
*Komisyon, sürecin yasal düzenlemeyi gerektiren konuları ile ilgili olarak, öncelikle kendisini feshetmiş olan örgüt mensupları ile ilgili özel bir ‘geçiş hukuku’ düzenlemesini, toplumsal ve siyasi hayata demokratik katılım olanaklarını da içerecek şekilde formüle etmeli ve bu doğrultuda feshedilen örgütün kurucusuyla da Komisyon olarak temas edilmelidir. Böyle bir temasın, “milli dayanışma, kardeşlik ve demokrasi” yönünde olumlu bir toplumsal duygudaşlığın tesis edilerek sürecin toplumsal meşruiyetini pekiştireceğine inanmaktayız.
*Feshedilen örgüt mensuplarından olsun olmasın, hasta tutukluların bir an önce tahliyesi ile birlikte, yine örgüt mensubu olsun olmasın, ayrım gözetilmeksizin tüm siyasi hükümlü ve tutukluların yararlanacağı genel siyasi af düzenlemesi gerçekleştirilmelidir.
*Keza, AİHM’nin Abdullah Öcalan’ın da aralarında bulunduğu ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilmiş kişilerin yararlandırılmaları gereken ‘umut hakkı’ ile ilgili kararlarının gereğinin yerine getirilmesi talep edilmelidir. Kamu oyunda ‘umut hakkı’ olarak ifade bulan bu hususun A. Öcalan dahil dört kişinin başvurusuyla ilgili bir AİHM kararından kaynaklandığı, bu nedenle bağlayıcı nitelik taşıdığı ve en son Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 15-17 Eylül 2025’teki toplantısında Türkiye’yi uyardığı gerçeğine ilâveten ‘umut hakkı’ konusunun, sürecin ihtiyaç duyduğu toplumsal meşruiyetin güçlenmesi yönünde de büyük bir değer taşıdığı unutulmamalıdır.
*Gerçekleştirilmesi gereken yasal düzenlemeler ile ilgili olarak, tüm Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmaya yönelik hukukî düzenlemeler arasında ağırlıklı bir yeri olan Terörle Mücadele Kanunu’nun, başta temel hak ihlâllerine sebep olan terör tanımı olmak üzere, insan hakları ve özgürlükleriyle bağdaşmayan hükümlerinin ilgasının sağlanması, toplantı ve gösteri hakkı ile ilgili mevzuat yanında, internet ve medya alanlarında sansürcü yasakçı uygulamalara yol açan mevzuatın da demokratik hukuk devletinin gereklerine uygun olarak yeniden düzenlenmesi ile olağanüstü hâl dönemindeki kararnâmelerin yasalaştırılması yoluyla mevzuatın bir parçası hâline gelmiş olan anti-demokratik hükümlerin ayıklanmasının gerçekleştirilmesi yer almalıdır.
*Sonuç olarak, adını ister ‘terörsüz Türkiye’ ister ‘barış ve demokratik toplum’ olarak koyalım, insan hakları ve temel özgürlüklerle, Türkiye’nin uluslararası insan hakları hukukundaki yükümlülükleriyle uyumlu bir hukuk devletinin uygulamada kendisini var etmesinden başka bir yol olmadığı ortadadır.
*Yaygınlaşan ve derinleşen yoksulluğun bir şiddet türü halini aldığı mevcut durumda, kaynakların adil bölüşümüyle birlikte savaş ve operasyonlara ayrılan dev bütçenin kamusal ihtiyaçlara aktarılması imkânı barışın önemli sonuçlarından biri olacaktır. Hızla içine sürüklenen felaketle insanca yaşama umudu arasındaki eşikte durduğumuz bu momentte ülkenin ve bölgenin sorunlarının barış ve demokrasiyle aşılacağının bilincinde olarak, görüşlerimizin dikkate alınması gerektiğini en güçlü şekilde ifade ediyoruz. Yaşanan bütün acı ve yıkımlardan sonra bu ülke onurlu bir barışı ve demokrasiyi hak etmektedir.







