'Rojava Kadın Devrimi'ni savunmak barışı savunmaktır'
- 11:01 22 Aralık 2024
- Siyaset
ANKARA-DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu Suriye’deki saldırılara değinerek, “Gün Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütme günüdür. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar karşısında mücadeleyi büyütme günüdür. Rojava Kadın Devrimi'ni savunmak barışı savunmaktır” dedi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti )Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, Genel Merkezlerinde Kadın Parti Meclisi toplantısı öncesi açılış konuşmasını gerçekleştirdi.
‘Cihan ve Nazım’ın kalemi yerde kalmayacak’
Sözlerine Türkiye’nin SİHA’larıyla katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i anarak başlayan Halide Türkoğlu, iki gazetecinin de özel savaş suçlarını teşhir ettiği için katledildiğini belirtti. Halide Türkoğlu, “Cihan ve Nazım sadece hakikatleri bizlere ulaştırdığı için değil, bu iktidarın Rojava’da yürüttüğü özel savaş politikalarını teşhir ettiği için katledildi. Kamerasıyla, kalemiyle Rojavalı kadınların, halkların direnişinin tanıklığını yapan, bu direnişi tüm dünya halklarına duyuran Cihan ve Nazım’ın kalemi yerde kalmayacak. AKP iktidarı ve yetkilileri konuya ilişkin derhal açıklama yapmalı ve işlediği bu suçlara son vermelidir. Hakikatin yolundan giden gazetecilere yapılan bu saldırıyı lanetliyor, özgür basın susturulamaz diyorum. Minbiç’te Türkiye destekli SMO çeteleri tarafından katledilen Zenubiya Kadın Topluluğu üyeleri Kamar El-Soud, Ayşe Abdulkadir ve İman’ı anarken, Suriye’de yaşayan kadınların ve mücadele eden kadınların yanında olmaya devam edeceğiz. Suriye’de çetelerin Rojava kadın devrimini karanlığa boğmasına izin vermeyeceğiz” dedi.
‘Kadın özgürlükçü yaşamı savunacağız’
Dünyanın her yerinde kadın düşmanı politikaların yürütüldüğü sistemlere karşı direniş gösterdiklerini belirten Halide Türkoğlu, “Afganistan’da kadın düşmanı Taliban Rejimine karşı direnen kadınların isyanı isyanımızdır dedik. İsrail’in Filistin halklarına yönelik gerçekleştirdiği soykırım politikalarına karşı Filistinli kadınların haklı mücadelesi mücadelemizdir diyerek alanlara çıktık. İdam cezalarıyla, tutuklamalarla kadınları susturmaya, sindirmeye çalışan İran’daki faşist Molla Rejimine karşı ‘Jin Jiyan Azadî’ felsefesi etrafında kenetlenerek, kadın özgürlük mücadelesinin sınır tanımadığını bir kez daha tüm dünyaya gösterdik. İşte bugün de aynı inanç ve kararlılıkla kadınlar öncülüğünde Kuzey ve Doğu Suriye’de inşa edilen kadın özgürlükçü yaşamı savunacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın” sözlerini kullandı.
‘IŞİD çetelerinin yeniden diriltilmesine izin vermeyeceğiz’
“Rojava’ya yönelik saldırıların, tehditlerin son bulması için mücadele etmek biz kadınların öncelikli gündemidir” diyen Halide Türkoğlu, Rojava’ya dönük saldırıların Kürt düşmanlığının yansıması olduğunu belirtti. Saldırıların meşrulaştırılmasına izin vermeyeceklerini söyleyen Halide Türkoğlu şöyle devam etti: “Kadınlara, kadınların kazanımlarına düşmanlık üzerinden yapılan bir saldırıdır. İç ve dış siyasetini bu düşmanlık üzerinden yürüten siyasi iktidar iyi bilsin ki; bizler bu saldırıların meşrulaştırılmasına izin vermeyiz. Şengal’de, Kobanî’de, Rojava’da kadın katliamları yapan, kadınları köle pazarlarında satan IŞİD çeteleri ve türevlerinin yeniden diriltilmesine, bu çetelerin işledikleri suçların meşrulaştırılmasına izin vermeyiz. Kuzey ve Doğu Suriye’yi kendilerine tehdit olarak gören, burada inşa edilen özgür ve eşit yaşama çeteler eliyle saldıran, siyasi iktidarı uyarıyoruz. Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi sizin tekçi, cinsiyetçi, militarist yönetim modeliniz için bir tehdit olabilir, ancak özgür ve eşit yaşamın savunucu olan biz kadınlar için bir tehdit değildir. Olsa olsa Suriye’de ve Ortadoğu’da farklı inançların, kimliklerin, kültürlerin yaşadığı coğrafyalarda özgür ve eşit yaşanabileceğinin göstergesidir.
Kadınların sözü teminattır
Kadınların, Kürtlerin, Arapların, Ermenilerin, Çerkezlerin, Türkmenlerin Süryanilerin, farklı inanç ve kimliklerin, mezheplerin, kültürlerin bir arada yaşamak için inşa ettikleri yaşam sizi neyle tehdit ediyor? 10 yıldır bir güne bir gün Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından ülkeye bir saldırı gerçekleştirilmiş midir? Dünyanın dört bir yanından yükselen Rojava Devrimi kadın devrimidir diyen, kadınların sözü böyle bir saldırı olmadığının teminatıdır. Bu çetelerden medet umarak yayılmacı hayaller peşine düşmek, bu ülkeyi felakete sürüklemektir. Kadın yoksulluğunu, işsizliğini derinleştirerek kadına yönelik şiddet ve katliamların önünü açmak demektir. Kadınların sesini, sözünü duymak istemeyen erkek egemen politikalara sarılarak varlığını sürdürebileceğini düşünen iktidarlar, dönüp tarihe baksınlar. Bu erkek egemen iktidarlar kadına, topluma ve doğaya ihanetin tarihini yazarak kendi çöküşünü hazırladılar. Bu ülkeyi ayakta tutacak siyaset Kürt halkına, kadınlara düşmanlık üzerinden yürütülen savaş siyaseti değil, onurlu barış siyasetidir.
Onurlu barış için tecrit kaldırılmalıdır
Onurlu barışın inşa edilmesinin yolu ise İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan üzerinden yürütülen mutlak tecritin kaldırılmasıdır. Tecritin kaldırılması onurlu barış yolunun açılmasıdır. Bu ülkenin en yakıcı sorunu olan Kürt sorununun çözümünü esas alarak, bir arada ortak yaşamın kapısının aralanmasıdır. Onurlu barış yolunun açılması, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinin önünün açılması demektir. Kadına yönelik şiddetin, derinleşen kadın yoksulluğunun savaş siyaseti ile değil onurlu barış siyaseti ile çözülebileceğinin göstergesidir. Tecriti bir rejim haline getirerek varlığını sürdürmeye çalışan siyasi iktidarın, 22 yıllık siyaseti iflas etmiştir.
Bütçe kadın katliamlarını meşrulaştırma bütçesidir
2025 yılı için hazırlanan ve Meclis Genel Kuruluna sunulan bütçe bunun göstergesidir. Her yıl olduğu gibi bu yıl da siyasi iktidar tüm bakanlıkları ile el ele verip, kadınları daha fazla nasıl yoksullaştırabiliriz, kadına yönelik şiddet ve katliamları nasıl meşrulaştırabiliriz üzerinden bütçe hazırlamıştır. Bu ülkede kadın yoksulluğunu gören bir ekonomi bakanı, bir çalışma bakanı yok. Kadına karşı işlenen suçlara karşı caydırıcı yasaları uygulayan bir Adalet Bakanlığı yok. Bu ülkede kadınların şiddetten uzaklaşabilmesi ve korunabilmesine dair tedbirleri düzenleyen 6284 Sayılı Kanunu uygulamayan bir Adalet Bakanlığı var. Kadın bakanlığı yok. Kadının katledildiği aile içerisine hapsetme bakanlığı var. Evet Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının biz kadınlar nezdindeki adı budur. Bütçesini kadınların yaşamlarının korunmasına değil, adaletten yana değil, adaletsizlikten yana kullanan bu bakanlığa 2025 yılında ayrılan bütçe, kadın cinayetlerini meşrulaştırma bütçesidir. Kadına yönelik suç işleyen faillerin nasıl korunacağına ayrılmış bir bütçedir.
İktidarın yargısı failleri cesaretlendiren kararlar veriyor
Bakın bu ülkede erkek yargı eliyle verilen kararlar, kadınların yaşamına mal olmaya devam ediyor. Bundan bir yıl önce Muş’un Korkut ilçesine bağlı Azaklı köyünde Ayşe İnceyol davası bunun en açık göstergesidir. Ayşe bundan bir yıl önce sokak ortasında kaçırılarak tecavüze maruz kaldı. Kendi beyanları, tanık beyanları ve bu beyanları doğrulayan adli tıp raporuna rağmen tecavüz zanlısı Cihan Erol serbest bırakıldı. Bakın serbest bırakılan zanlı bir katliam gerçekleştirdi. Ayşe’yi, Ayşe’nin babası ve ağabeyini öldürdü, annesini yaraladı. İşte bu ülkenin kadınlar için adalet sisteminin özeti Ayşe’nin katledilmesidir.
Yine, Şebnem Köker 2021 yılında İstanbul’da bir otelin 3. katından düşerek şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yaşanan olayda Şebnemle aynı otel odasında olan Timuçin Bayhan’ın çelişkili ifadelerine rağmen davadan beraat etti. Mahkeme olaya ilişkin tanıkların dinlenmesini reddetti. İstinaf Mahkemesi, beraat kararında "hukuka aykırılık yoktur" diyerek kararı onadı. Cezasızlık politikaları ile failleri cesaretlendiren bu iktidarın erkek egemen yargısı bir kez daha bu kararlarla kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmıştır. İlk günden beri takipçisi olduğumuz Karabük'te öldürülen üniversite öğrencisi Dina’nın davasında yargılanan tek sanık Dursun Acar’ın tahliyesine karar veren erkek yargı, bir kez daha kadından yana değil, failden yana olduğunu göstermiştir.
399 kadın erkekler tarafından katledildi
Bugün İstanbul Sözleşmesi uygulanmış olsaydı, bu ülkede 11 ayda 399 kadın katledilmemiş olacaktı. 2024 yılının 11 ayında 399 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınlar boşanmak istedikleri erkekler tarafından katledilirken, şüpheli bir şekilde ölü bulunurken caydırıcı yasaları hayata geçirmeyenler bu cinayetlerin sorumlularıdır. Faillere iyi hal indirimi veren erkek yargı, bu cinayetlerden sorumludur. İstanbul Sözleşmesinden geri çekilerek kadınları savunmasız bırakanlar, şikâyet etmek için gittikleri karakollara başvuran kadınları şiddet ortamına geri gönderenler bu cinayetlerden sorumludur. Ekonomik özgürlüğü olmadığı için şiddet ortamından çıkamayan kadınlara istihdam alanları yaratmayanlar bu cinayetlerden sorumludur. Haklarımızı ve hayatlarımızı her zamankinden daha fazla savunacak güce ve örgütlülüğe sahibiz.
2024 yılı saldırılara karşı mücadele dolu bir yıl oldu
AKP-MHP faşist iktidarının haklarımıza ve kazanımlarımıza yönelik saldırılara karşı mücadele ve direniş dolu, sokakları terk etmediğimiz bir yılı geride bıraktık. Her Dem Direniş, Her DEM Özgürlük diyerek, 8 Mart’ta alanları meydanları doldurduk. 31 Mart yerel seçimlerinde bu şiarla erkek egemen iktidarın kayyımcı siyasetine karşı kadın özgürlükçü yerel yönetimler paradigmamızla bir kez daha bu iktidara kaybettirdik. Kazanımlarımızı savunarak kadın özgürlükçü sistemimizi inşa ediyoruz. Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız-Örgütleniyoruz şiarıyla kampanyamız kapsamında kadın örgütleriyle bir araya geldik. 25 Kasım’da Özgür ve Eşit Yaşamda Israrcıyız-Erkek Devlet Şiddetine Karşı İsyandayız-Yanyanayız diyerek alanlara çıktık. Erkek egemen iktidarın yürüttüğü savaş siyasetine karşıyız, diyerek onurlu barışı savunacağımızı bir kez daha tüm dünyaya duyurduk.
2025 onurlu barışı inşa etmenin yılı
Onurlu barış için sınırlarda tutulan nöbetlerin öncüsü kadınlarla birlikte bu talebin etrafında en güçlü şekilde duruyoruz. Gün Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütme günüdür. Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılar karşısında mücadeleyi büyütme günüdür. Rojava kadın devrimini savunmak barışı savunmaktır. Özgürlüğü ve eşitliği savunmaktır. Yaşamı ve doğayı savunmaktır. Sömürüsüz, inkar edilmeden farklılıklarımızla eşit bir yaşamı birlikte inşa etmeyi savunmaktır. Tüm kadınlara, kadın örgütlerine çağrımızdır. Gelin hep birlikte savaş siyasetine karşı, kadınlar öncülüğünde onurlu barışı inşa etmek için mücadeleyi büyütelim. Kuzey ve Doğu Suriye’de kadınlar öncülüğünde inşa edilen yeni yaşama yönelik saldırılar karşısında Jin Jiyan Azadî felsefemizin etrafında kenetlenerek, Rojavalı kadınlarla dayanışmayı büyütelim. Bu inanç ve kararlılıkla 2025 yılının bizler için bu onurlu barışı en güçlü şekilde inşa etmenin yılı olacağından şüphemiz yoktur.”