'Aile bireylerinin kendilerine özel zaman ayırması gerekir'

  • 09:02 30 Nisan 2020
  • Sağlık/Spor
Medya Üren - Rengin Azizoğlu
 
DİYARBAKIR - Pandemiyle günlük yaşam biçimlerimizin altüst olduğunu söyleyen Klinik Psikolog Duygu Berekatoğlu, "Aile bireylerinin kendilerine özel zaman ayırması gerekir. Birlikte zaman geçirmeyi keyifli hale getirecek aktivitelere yönelmek bizi olumsuz düşüncelerimizden uzaklaştırır" önerisinde bulundu. 
 
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve 200 bin aşkın kişinin ölümüne yol açan koronavirüs (Covid-19) pandemisi halkta tedirginlik ve korkuyu her geçen gün artırıyor. Salgının başlarından itibaren okulların kapatılması, online eğitime geçilmesi ve belirli günlerde sokağa çıkma yasağının ilan edilmesi yurttaşlarda kaygı bozukluğu, aile içi çatışma, stoklama ihtiyacı gibi etkiler doğurdu. Klinik Psikolog Duygu Berekatoğlu, pandemi sürecinde yurttaşların yaşadığı ruhsal sorunları, ev içi anlaşmazlıkları ve çocukların psikolojileri ile buna karşı çözüm önerilerini anlattı. 
 
'Kaygılı dönemlerde tahammül sınırlarımızda daralır'
 
Bir uyarıcının hayatımıza girmesiyle günlük yaşam biçimlerimizin altüst olduğunu söyleyen Duygu, alışılmış rutinlerin ve standartların kaybolduğunu belirtti. Duygu, "Bunun yanında ekonomik sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Ücretli çalışanlar ücretsiz izne çıkarıldı. Pek çok işyeri kapandı. Bu sebeple insanların geleceğe yönelik endişesi daha çok arttı. Ruhsal yakınmalar kişiden kişiye değişse de genelde kafa karışıklığı, konsantrasyon bozukluğu, uyku problemleri, beslenme bozukluğu, tükenmiş hissetme, öfke, kaygı artışı, yetersiz bilgilendirme, enfeksiyon kapma/bulaştırma, gerginlik, huzursuzluk hissi, ani duygu durum değişiklikleri görülüyor. Gerilim ve kaygının yoğun olduğu dönemlerde  tahammül sınırlarımızda daralır. Esnekliğimizi ve yaratıcılığımızı kaybederiz. Daha olumsuz bakma ve değerlendirme eğilimiz artar" ifadelerini kullandı. 
 
'Ev içinde iş bölümü yapmak yükü hafifletecektir'
 
Sosyal alan kısıtlanmasının, sürekli aynı ortamda bulunmanın ve belirsizlik durumunun belli bir süreden sonra aile içi çatışmalara neden olabileceğini söyleyen Duygu, tartışmaların olmaması için mutlaka günün belli saatleri içerisinde kişilerin kendine farklı yaşam alanı yaratması gerektiğini dile getirdi. Duygu, "Aile bireylerinin kendilerine özel zaman ayırması gerekir. İletişim, en önemli unsur. Bu nedenle iletişimin önemi unutulmayarak bu süreçte çözüm odaklı ve anlayışlı davranmak bu süreci daha kolay atlatmayı sağlar. Hobilerimizi etkin hale getirmeliyiz. Yalnız olmadığımızı hissetmek ve durumu kabullenmek gerekir. Yer yer mizaha başvurmalıyız. Uyku; stres ve kaygıyı yönetmemize yardımcı olur. Düzenli ve yeterli bir uyku önemlidir. Birlikte zaman geçirmeyi keyifli hale getirecek aktivitelere yönelmek bizi olumsuz düşüncelerimizden uzaklaştırır. Ev içinde iş bölümü yapmak ev içi yükü hafifletecektir. Günlük yaşamın koşuşturması içinde hem kendimize hem de sevdiklerimize yeterli zaman ayıramıyorduk. Bu dönemi bir fırsata çevirmek bizi salgın günlerinde daha iyi hissettirecektir" önerisinde bulundu. 
 
'Çocuklarla gün sonu değerlendirmesi yapın'
 
Ebeveynlerin yanı sıra bu sürecin çocuklar için daha zor olduğunu kaydeden Duygu, çoğu çocuğun karantinayı anlamlandıramadığını söyledi. Duygu, şöyle devam etti: "Anne baba olarak çocukların her anını verimli geçirmeye çalışmak mükemmeliyetçi ebeveyn özelliğidir. Belli bir süreden sonra gerçeklikten uzaklaşıp çocuğa da mükemmel olması fikrinin dayatılması zamanla çocuğa zarar verebilir. Bu yüzden çocukların kendilerine alan veya oyun yaratabilmeleri için sıkılmalarına da izin vermek gerekir. Çocukların yaş gruplarına uygun birlikte vakit geçirebilecek bir sürü etkinlik bulunuyor. Çoğu çocuğun tablet ve bilgisayar oyunları, TV izleme, telefon kullanımına ısrarcılığını biliyoruz. Yasaklamak yerine, faydalı ve eğitici oyunlarla ve videolarla bu isteklerini de zaman kısıtlaması şartıyla karşılayabilirsiniz. Bu konuda da çocukların problem çözme becerilerini geliştiren uygulamalardan veya güvenli psikolog onaylı çocuk videolarından faydalanabilirsiniz. Birlikte dünya genelinde gezilebilen müze ve sergileri gezebilir, yaşlarına uygun filmler izleyebilirsiniz. Akşam da gün sonu değerlendirmeleri yapılabilir. 'Günün nasıl geçti? Müzede seni ne etkiledi? Filmi beğendin mi?' gibi sorular sorup çocuklardan geri bildirimler almak gelişimleri üzerinde büyük etkiler taşıyacaktır." 
 
'Kaygı anında her insan çözüm yolu arar'
 
Korkunun, sahip olunan en eski hayatta kalma mekanizması olduğuna dikkat çeken Duygu, yaratıcılığa ve planlamaya dahil olan prefrontal korteksimizin gelecekte ne olacağını tahmin ettiğini belirtti. Duygu, "Bilgi eksikse, prefrontal korteksimiz neler olabileceğine dair farklı senaryolar ortaya koyar ve doğru bilgi olmadığında beynimizin korku ve dehşet hikayelerini döndürmesi kolaydır. Kaygımızı kontrol edemediğimiz zaman, duygularımız paniğe dönüşür. Beynimizin rasyonel kısımları çevrimdışı olur. Bunun en basit yansıması da alışveriş yapmak, yiyecek stoklayıp depolamaktır. Mantıksal olarak, paketlerce makarnaya kolonyaya ihtiyacımız olmadığını biliyoruz ama birinin arabasında makarnaların kolonyaların toplandığını görünce beynimiz arabamızı doldurmamız gerektiği yönünde bizi tetikler, psikolojide, duyguların bir kişiden diğerine yayılması sosyal bulaşma olarak adlandırılır. Kaygı anlarında her insan kendince çözüm yolu arar ve bir şeyler yapmaya, yani olayları kendince kontrolde tutma ihtiyacı hisseder. Tedbir alma ihtiyacı ile sosyal mesafeyi hiçe saymak da yine kaygının getirisidir. Stokların tükeneceğine dair bilgilendirmeler düşünüldüğünde gayet rasyonel" diye ekledi.