‘Kimsenin kahramanı değiliz yaşatmak ve yaşamak istiyoruz’

  • 09:10 31 Mart 2020
  • Sağlık/Spor
Rengin Azizoğlu-Medya Üren
 
DİYARBAKIR - SES Kadın Sekreteri Rozerin Çatak hekiminden, hemşiresine, laboratuvarından, sağlık teknikerine, temizlik çalışanına bir ekip olarak ciddi bir risk altında çalıştıklarını belirterek, “Sağlık Bakanlığı’nın öncülük ettiği alkış eylemi hükümetin eksikliklerini örtme, sağlık sorunlarının halkın tartışmasını engellemek amacıyla başlatıldı. Kimsenin kahramanı değiliz, yaşatmak ve yaşamak istiyoruz” dedi.
 
Çin'de ortaya çıkan koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, her gece vaka ve yaşamını yitirenlerin sayısının arttığına dikkat çekerek, viürse karşı mücadelelerini sürdürecekleri mesajını vermeyi sürdürüyor. Tüm bunların yanı sıra test sonucu pozitif çıkan kişi sayısı artmasına rağmen hastanelerde gerekli tedbir alınmıyor, ekipman desteği sağlanmıyor. Konuya ilişkin Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Kadın Sekreteri Rozerin Çatak değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kronik hastalar için Sağlık Bakanlığı çalışma yürütmelidir’
 
Kronik hastaların, kalp, böbrek, karaciğer, akciğer hastalığı olanların ve kanser hastalarının bu süreç içerisinde zorluklar yaşayacağını ifade eden Rozerin, takipli hastaların hastane ortamında olması gerektiğini belirtti.  Rozerin, “Kronik hastaların kendi kullandıkları ilaçlarını düzenli olarak kullanması gerekir. Gerekirse hastaneye gitmeli. Bunun için Sağlık Bakanlığı bir çalışma yürütmek zorundadır. Kemoterapi tedavisi alanların örneğin hastanelere gitmesi gerekir. Bunun imkanları yaratılmalı. Tabii bu süreç bağışıklık sistemi en zayıf hastalar ve onların yakınları için zor geçecek. Bu süre zarfında kronik hastalara kullandıkları ilaçlar dışında ilaç kullanımı önermiyoruz. Genel anlamda ilaç kullanımının virüsten etkilenmemek adına bir önlem değildir. Bağışıklık sistemini güçlendiren ilaç değil dengeli beslenme ve düzenli uykudur” dedi.
 
‘Parasetamol içerik olan ilaçların kullanımı önerilmektedir’
 
Özelikle koronavirüs belirtileri olan yüksek ateş, öksürme, halsizlik ve solunum güçlüğü çekenler için ateş düşürücü olarak ibuprofen içerikli ilaçların verildiğine dikkat çeken Rozerin, Dünya Sağlık Örgütü’nün ibuprofen içerikli ilaçların hastalığı daha da kötüleştirdiğini açıkladığını hatırlattı. Rozerin, “İbuprofen içeren ilaçlar piyasada Pedifen, Brufen, Caldolon, ibupfen gibi isimler de satılmaktadır. Onun yerine Parasetamol içerik olan ilaçların kullanımı önerilmektedir. Onlar da Parol, Geralgin, Novalgine, Calpol vb, ilaçlardır. Bu ilaçlar piyasada sıklıkla bulunmaktadır. Mümkün mertebe hastaneye gidilmemesi gerekir. Ancak kişide hayati fonksiyon bozukluğu olduğunu görülmesi durumunda hastaneye gitmek gerekir. Hayati fonksiyon bozukluğu belirtileri ise solunum güçlüğü, şuur bulanıklığı, şiddetli baş ağrısı, denge kaybı, göğüs ağrısı gibi durumlardır” diye kaydetti.
 
‘Toplumun yüzde 80’i taşıyıcı’
 
Yapılan araştırmalara göre toplumun yüzde 80’inin koronavirüs salgını ile karşılaştığını dile getiren Rozerin, bu hastalığı geçiren kişilerin bir çoğunun bu virüsün belirtilerini hafif bir şekilde geçirdiğini ifade etti. Rozerin, “Toplumun yaklaşık yüzde 20’sinin ise hastane koşullarında tedavi görmesi gerektiği söylenmektedir. Bu durumun en önemli konusu toplumun yüzde 80’inin taşıyıcı olmasıdır. Bu da virüsün yayılımını çok hızlı olmasını sağlıyor. Bunun için sosyal mesafeyi korumak ve dışarı çıkmamak gerekir. Koronavirüs salgını ile mücadelede en büyük başarı test sayılarının fazla olması gerçekliğidir. Test yapılması durumunda taşıyıcı olan birinin izole edilmesi hastalığın yayılımını önleyecektir” şeklinde konuştu. 
 
‘Sağlık çalışanı asker değildir’
 
Sağlık işinin bir ekip işi olduğunu vurgulayan Rozerin, hekiminden, hemşiresine, laboratuvarından, sağlık teknikerine, temizlik çalışanına dair tamamının bir ekip olarak en ciddi bir şekilde risk altında çalıştığını belirtti. Rozerin, “Bu virüs hükümet tarafından düşman olarak lanse ediliyor. Ancak sağlık çalışanı asker değildir. Asker olduğunu farz etsek dahi sağlık çalışanı korumasız ve savunmasız mı mevziiye gidecek? Sağlık çalışanları için son dönemde alkış eylemleri gerçekleştiriliyor. Bu eylemler İtalya’da başlamıştı. Orada sağlık alanında ciddi adımlar atılmıştı. Özel hastaneler kamulaştırıldı, ücretsiz sağlık sistemine erişim sağlandı. Türkiye'de ise Sağlık Bakanlığı’nın öncülük ettiği bu eylem diğer ülkelerdeki örneklerden farklı olarak kendi eksikliklerini örtme, sağlık sorunlarının halkın tartışmasını engellemek amacıyla başlatıldı” dedi.
 
‘Yaşatmak ve yaşamak istiyoruz’
 
Rozerin son olarak şu sözleri kullandı: “Şu an deneyimli sağlıkçıların çoğu ihraç edilmiş durumda. Ataması yapılmayan ise binlerce sağlıkçı mevcut. 3 bin 6 yüz ek göstergeden sağlıkçılar faydalanmıyor, fiili yıpranma payı yok. Bunun yanında koruyucu ekipman ve diğer ekipmanlara ulaşım çok çok zor. Kamu hastanelerinde özelleştirilmiş birim çok fazla. Şehir Hastaneleri zaten kamu-özel ortaklığında. Halka eşit, ücretsiz, nitelikli, anadilinde, katkı payının olmadığı sağlık hizmeti sağlanmazken, alkış yersiz bir eylem. Tabi biz alkış eylemi gibi eylemlere karşı değiliz ancak bu durum hükümet üzerine düşen görevleri yerine getirirse olabilir. Kimsenin kahramanı değiliz, yaşatmak ve yaşamak istiyoruz. Biz sağlık emekçileri olarak bunu kendimize ant ettik.”