TTB MK üyesi Selma: Tüm sorumluluk hekimlere bırakılmış durumda

  • 09:06 26 Mart 2020
  • Sağlık/Spor
Habibe Eren
 
ANKARA - karantinanın uygulanmaması olduğunu belirten TTB MK üyesi Selma Güngör,  hükümetin salgın konusunda izlediği politikayı eleştirdi ve tüm sorumluluğun hekimlere bırakıldığını kaydetti. 
 
Dünya genelinde yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı 20 bini aşarken, Türkiye’de ilk vakanın görüldüğü 10 Mart tarihinden bu yana 59 kişi yaşamını yitirdi, 2 bin 433 kişi de ise koronavirüs tespit edildi. Vaka sayısında her geçen gün hızlı bir artış gözlemlenirken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, kimi sağlık çalışanına virüs bulaştığı bilgisini doğrulamış ama sayı vermekten kaçınmıştı. Kamuoyunda ise alınan önlemlerin yetersiz olduğu ve testlerin her ilde yapılması gerektiği eleştirisi öne çıkıyor. 
 
Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Selma Güngör, Türkiye’deki salgının ilerleyişi göz önünde bulundurulduğunda alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu vurguladı. 
 
‘Sosyal izolasyon deniyor ancak buna dair bilgilendirme yok’
 
Öncelikle sağlık çalışanlarına yönelik tedbirlerin acilen alınması gerektiğine dikkati çeken Selma,  sağlık çalışanların virüsle karşılaşmak durumunda kaldığını, yeterli korunamadığını ve bu nedenle de kendilerine hastalık bulaştığı gibi bunu bulaştırma riski de olduğunun altını çizdi. Vakaların artması ile son günlerde sosyal izolasyon çağrısının sıklaştırıldığını ancak bununla ilgili hükümet tarafından hiçbir bilgilendirme yapılmadığını vurgulayan Selma, “Bu bilgilendirmeler bir tek dizi oyuncularının yaptığı bilgilendirme ile olacak bir şey değil. Bunun çok daha detaylı yapılması lazım. Sosyal izolasyonun yaşamın her alanında olması için sürekli olarak hükümet yetkilileri tarafından hatırlatılmalı” dedi.
 
‘Her şey hekimlere bırakılmış durumda’
 
Selma, “Karantinanın ne demek olduğu, sosyal izolasyonun ne olduğu, bu hastalığın nasıl bulaştığı, ‘taşıyıcı’ dediğimiz hastalığı taşıyanların ne yapması ve kendilerini nasıl karantinaya alması gerektiği, topluma karşı sorumlulukları, gençlerin bu hastalığı daha hafif geçirdiği için hareketlerini nasıl kısıtlaması gerektiğine ilişkin” soruların yanıtlanması gerektiğini belirterek, “Bu sorumluluk adeta hem tanı koymak hem bu tanıyı bildirmek hem de buna uygun tedavi uygulamak zorunda kalan hekimlere bırakılmış durumda. Ama hekimler kişinin bunu anlayıp anlamadığını test edemeyebilirler, bunun sürekli vurgulanması gerekiyor. Her gün yetkililerin açıklama yapması ve dışarı çıkılmamasının duyurulması gerekiyor. Bunların yapıldığına tanık olmuyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Herkese test yapılmalı, sağlık çalışanları belirti olmasa dahi yapılmalı’
 
Yurt dışından gelenlerin takibinde hala eksiklikler olduğunu aktaran Selma, “Bu tamamlanmaya çalışılıyor ama epey geç kalındığını düşünüyorum. Hastalık belirtileri olan herkese testin yapılması gerekiyor. En önemli risk kaynağı olan sağlık çalışanlarının hastalık belirtisi olmasa dahi belirli aralıklarla test yapılması gerekiyor. Ayrıca bu süreçte ağır bir iş yükü altında olan sağlık emekçilerinin dinlenmesine yönelik çabaların devreye girmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
 
‘Hızlı artışın nedeni aylar önce gelenlere yalnızca termal kamera ile ateş ölçümü yapılması’
 
Dünya genelinde virüsün yayılma grafiklerine bakıldığında Türkiye’de ölüm ve vaka sayılarının hızlı ilerlemesine değinen Selma, bunun nedeninin Aralık ayından itibaren Türkiye’ye gelen insanların termal kameralardan geçirilerek yalnızca ateş ölçümü ile tarama yapılması olduğunu kaydetti.  Selma, “Bu taramalar yeterli değildi. Yurt dışından gelenlerin karantinaya alınması ve 14 günlük takibi çok önemliydi. Bunun çok yetersiz yapıldığını biliyoruz. Yurt dışından gelip normal işine, hayatına devam eden insanlar olduğunu biliyoruz. Önlemlerin alınmaması kişilerin karantina ve izolasyona tabi tutulmaması ve takip edilmemesi bu sonuca yol açtı” diye konuştu.
 
‘Endişeler bilimsel bilginin paylaşılması ile giderilir’
 
Tüm ülkelerde koronavirüse  yakalanan kişilerin yaş ve bulunduğu şehir bilgisinin paylaşıldığını aktaran Selma, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’de ilk günden bu yana bu denli bir bilgilendirilmenin yapılmaması 'panik yaratacağı' nedeniyle söylenmediği varsayılsa bile aslında panik bilgisizlikten doğuyor. Covid- 19 hastalığının nasıl bir hastalık olduğunu ve bu durumda ne yapacağınızı bilmezseniz panik olur. Tüm bu endişeler bilimsel bilginin paylaşılması ile giderilir. Fakat ne yazık ki yetkililerin verdiği sayılar Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) verilen sayılardır. Ama hükümet  DSÖ’yü  bilgilendirdiğinden daha az toplumu bilgilendiriyor. Çünkü DSÖ’ye salgının tespit edildiği şehirleri de vermek zorunda.”
 
‘Sosyal medya üzerinden bildirmek yerine yetkililerin detaylı açıklama yapması gerekir’
 
Sağlık Bakanı’nın her gün,  gece saatlerinde sosyal medya üzerinden yeni vakaları duyurmasını eleştiren Selma, “Herkes o saati bekliyor. Halbuki bu bekleyiş tüm toplumu etkiliyor. Çıkıp ‘durum bu, şu illerde görüldü, yapmamız gereken şudur, şu önlemleri almalıyız’ gibi bir açıklama yapması gerekiyor. Ama ne yazık ki bu açıklama gelmiyor. Ayrıca yetkililerin bu salgının neden görüldüğünü anlatması gerekiyor. O zaman daha rahat önlem alabiliriz. Ama biz daha sonra ortaya çıkan yasaklardan alınan önlemleri konuşuyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
“Gerek Cuma namazlarının gerekse de Hac ve Umre gibi toplu yapılan dini faaliyetlerin koronavirüsün yayılmasında en önemli etkenler olduğu ortaya çıktı” diyen Selma, buna ilişkin uyarıların, yasaklamaların daha önce yapılması ve bu kişilerin bu uyarılara uyması için doğru bir şekilde halka anlatması gerektiğini vurguladı. 
 
‘Türkiye’de 7- 8 bin civarı solunum cihazı var’
 
İleriki haftalarda Türkiye’deki tablonun kritikleşeceği uyarısında bulunan Selma, Türkiye’de toplam yoğun bakım yatak sayısının 38 bin civarı olduğunu belirtti. Ancak yatak sayısından daha da önemlisinin solunum cihazı olduğunu ifade eden Selma, bunun sayısının ise 7- 8 bin civarında olduğunu kaydetti. Çeşitli kuruluşların TTB aracılığıyla solunum cihazı bağışlamak istedikleri bilgisini paylaşan Selma, sözlerine şöyle devam etti: “Bağışlarla bu sayı aratabilir ama yüzde 1 oranında artışa neden olur en fazla. Bir hastalık bulaşır ondan sonra ağırlaşır ve bu durumun iki sonucu vardır: Ya hastayı kaybederiz ya da iyileşir. Bu sonuca bağlı olarak kayıpları azaltmak için etkili hastane ve yoğun bakıma dikkat çekmek gerekiyor.  8 bin solunum cihazı sayısı çok kötü bir rakam değil ama bunların çok iyi planlanması lazım. Bu planlamanın yapılabilmesi için de ağır hastalara ve kritik gruplara yönelik izolasyon önlemlerinin çok sıkı alınması gerekiyor. Bu alınırsa bulaşma hızı yavaşlar ve yoğun bakım ihtiyacı sınırlanır.”
 
‘Zorunlu üretim yapmayan işyerlerinin faaliyeti durdurulsun’
 
Özellikle ücretli çalışmak zorunda kalan işçi ve emekçilerin işlerini kaybetmemek için işlerine gitmek zorunda kaldıklarına dikkat çeken Selma, “Bu yaşamsal ihtiyaçların karşılanması için zorunlu üretim yapmayan iş yerlerinin faaliyetlerinin durdurulması gerekiyor. Burada çalışanların ücret kaybı olmadan işe gitmemesini sağlamak çok önemli. Bu destek bugün yoksula, dar gelirliye ve düşük ücretliye verilmek durumundadır. Virüsün bulaşmaması ve iyileşmesi doğrudan doğruya yeterli beslenme, yeterli temiz suya ve barınma koşullarına bağlı. Buna ilişkin önlemlerin hızlıca alınması gerekiyor” diye belirtti.