Kölelikten özgürlüğe bir yaşam hikayesi: Mende Nazer

  • 09:09 13 Temmuz 2018
  • Kadının Kaleminden
"Sudanlı bir Nuba kadını olan Mende Nazer, çocuk yaşta köle olarak gittiği Londra'dan zincirlerini kırarak özgürlüğe koşar. Mende'nin akıttığı gözyaşı, şimdi tüm siyahi kadınların yüreğinde umut olup yeşeriyor."
 
Hebun Amed 
 
Mende Nazer Sudanlı bir Nuba kadını. Nubalar, Sudan'ın güneyinde kabile şeklinde yaşayan Müslüman bir halk. Nubalar kendi yerel dillerini konuşurlar ancak; Arapların sömürgesi altında yaşarlar. Dolayısıyla; Nuba çocukları okula başladıklarında öğretmenleri onları döve döve Arapça konuşmaya zorlar.
 
Mende'nin çocukluğu da Nuba dağlarında geçer ta ki bir gece ansızın Arap bir birliğin köylerini basıp onun gibi onlarca çocuğu kaçırana kadar. Mende, Sudan'ın başkenti Hartum'a götürülür. Çocuk yaşta "sünnet" adı altında işkenceye maruz bırakılan Mende, Hartum yolculuğu boyunca defalarca cinsel saldırıya uğrar. Ve bir "köle" olarak daha 12 yaşındayken Sudanlı zengin bir Arap aileye satılır. Mende bu ailenin yanında gece gündüz demeden herhangi bir ücret almadan çalıştırılır. Tabi, evde kaldığı süre boyunca çeşitli hakaretlere ve işkenceye maruz kalır.
 
Zincirleri kırma vakti
 
En son Londra'ya gönderilir. Mende artık genç bir kadın olmuştur. Londra'nın göbeğinde büyükelçilikte çalışan bir ailenin yanında yıllarca köle olarak çalıştırılır. Sonu gelmeyen hakaret ve işkence burada da devam eder. Ve sonunda bir gün Mende'ye cesaret gelir, tutsak olduğu evden zincirlerini kırarak kaçar, özgürlüğün peşinden koşar…
 
21'inci yüzyılın İngilteresi'nde bir köle
 
Mende, kendisi de Nuba olan bir arkadaşı aracılığıyla Sudan'daki savaşı takip eden İngiliz Damien Lewis diye bir gazeteci ile tanışır. Lewis, Mende'nin hikayesinden çok etkilenir, bunu tüm dünyaya duyurmak ister. Mende anlatır yaşamını Lewis kaleme döker. İngiltere gibi insan haklarını koruma altına aldığını iddia eden bir ülkede bir kadının köle olarak çalıştırılması büyük yankı uyandırır. Mende, Avrupa'nın birçok ülkesi ve Amerika başta olmak üzere birçok yerde yaşamına dair konferanslar verir. On binlerce kadın, Mende'nin hikayesinden çok etkilenir.
 
Eve dönüş
 
Mende, sürüldüğü topraklara geri dönmek ve ailesini bulmak ister. Ancak Sudan Hükümeti'nin kirli politikalarını dünyaya duyurduğu için evine dönmesi de bir hayli zorlu geçer. Mende bunun da üstesinden gelir. Çünkü aradan geçen 15 yılın ardından Nubalar silahlanarak topraklarını Arap birliklerden kurtarmayı başarmıştır. Güney Sudan'da askeri birliklerini kuran Nubalar, artık kahramanları Mende'yi beklemeye hazırdır. Mende, bin bir zorlukla Nuba dağlarına varır. Yurduna ayak basar basmaz yerden bir avuç toprak alır, onu hıçkıra hıçkıra ağlayarak içine çeker. Yıllar önce ailesinden ve halkından koparılan Mende, şimdi doğduğu, annesinin saçlarını taradığı, babasının kendisine hikayeler anlattığı, kardeşi Babo'ya güreş müsabakasında tezahüratlar ettiği yerdedir.
 
On binlerce siyahi kadının umudu
 
Sadece Nuba dağlarına dönmekle kalmayan Mende, oradaki mülteci kamplarını ziyaret eder, siyahi kadınların hikayelerini dinler. O kadınlar anlattıkça Mende kendisine yaşatılanları hatırlar. Kadınların acılarına ortak olmakla kalmayan Mende, onların hikayelerini de verdiği konferanslar, röportajlar ve yazdığı yazılarla duyurur. Mende, on binlerce siyahi kadınının umudu olur.
 
Kendi dilindeki isminin anlamı "Ceylan" olan Mende'nin Nuba dağlarında akıttığı gözyaşı, şimdi tüm siyahi kadınların yüreğinde umut olup yeşeriyor.
 
NOT: Bu bilgiler, Mende Nazer ve Damien Lewis'in birlikte kaleme aldığı iki ciltten oluşan "Köle" ve "Eve Dönüş" kitaplarından derlenmiştir.