Elleri boğazınızda olan çocukların ellerinden tutun 'Uyanın'

  • 08:03 21 Mart 2018
  • Kadının Kaleminden
"Uyanma vakti… Uyanın artık… Sizi uyutanlara karşı 'Biz bin yıllık uykudan kalktık' deyin ve Efrînli çocukların ellerini boğazınızdan çekerek, tutun… Yoksa bu ateş çemberi tüm dünyayı saracak ve hepimizi yakacak… Bu savaş karşısında tutum almak Türkiye halkının ve toplumsal muhalefetinin bizzat kendi varlığını savunmasının bir gereğidir."
 
Tijda Stêrk
 
"Ya dışındasındır çemberin ya da içinde yer alacaksın… Kendin içindeyken kafan dışındaysa çaresi yok kardeşim mutsuz olacaksın…" Efrîn ateş çemberinin neresinde kendimizi görüyoruz? 2 ayı aşkın süredir sadece izlemekle yetindiğimiz bir toprağın nasıl vahşice soykırımdan geçirildiğine her birimiz ayrı ayrı tanıklık ediyoruz. Ateş çemberinin arasında durunca daha çok yanar insanlar unutmamakta fayda var. Dışında durduğunuz ateş çemberinin içinde yakılan çocukların çığlıkları sizi sağır ettiğinde artık çevrenizdeki her şeye duyarsız kalmaya başlayacaksınız. Onca katliam onca soykırıma rağmen hala vicdanlarımızı, ahlakımızı koruyabiliriz. Gelin ateşten çemberin içinde yer alalım ve Efrîn halkıyla onların direnişine ortak olalım…
 
 Onurlu bir halkın direnişinde yer alan gazetecileri ne zaman duyacağız?
 
Efrîn savaşında da ilk olarak gerçekleri medya yoluyla öldürdüler. Gerçeklerin er geç gün yüzüne çıkmak gibi bir huyu da vardı bunu unuttular… Efrîn'de kentin en büyük hastanesi olan Avrin hastanesini vurdular. Yaralıların çoğunlukta olduğu hastane de yaşamları kurtarmak için ant içmiş sağlık çalışanları da hedef alındı. Bir ülkede doktorlar, çocuklar, kadınlar göz kırpmadan katlediliyor gerçekliğine karşı havuz medyada "İddia edilen hastane bombalanmadı", "Hastane bombalama olayı yalanlandı", "Hastane boşaltılmıştı" başlıkları atıldı. Peki bunların hepsi yalandı madem 47 sivil, 2'si hamile kadın nerde nasıl katledildi. Canları pahasına savaşın içerisinde çocukların çığlıklarını bize ulaştıran onurlu gazeteciler neden uluslararası basın camiasında görünmüyor sizce? Nedeni aslında çok basit… Onlar bir halkın onurlu direnişinin yanında yer aldıkları için sesleri duyulmamalı deniliyor… Peki biz ne kadar duyduk o gazetecileri…
 
 Havuz medyası 'onurlu' gazeteciler karşısında Efrîn'e gömüldü
 
Ya da duyduysak ne kadarı içimize nüksetti… Bir süre öncesine kadar kahkahalarını, kara gözlerini yazdıkları çocukların şimdi kanlar içinde kalan bedenlerini yazan gazetecileri kim ne kadar hissediyor? Onlar duymak istemeyenlere inat Efrîn'de o kara gözlü çocuklara verdikleri söz için yazmaya devam ediyor… Kürt tarihini, kadınların direniş tarihini ve en çok da ölüm karşısında hala kapkara gözlerinden tek damla yaş akmayan çocukları yazıyorlar… İşte bu yüzden Efrîn'de Türkiye devleti yenildi… Yenilgileri de bu gerçekliği 'Afrin'de tiyatro' başlıklı görüntülerle servis ederken yaşadılar. Bir halkın ağıtları, acıları üzerinden şov yapan iktidar ve havuz medyası Efrîn'de kaybetti… Efrîn'de açılan her çukurda onlar gömüldü… Onlar bir bir o çukurlara gömülürken gerçekleri yansıtan gazeteciler çocukların kalbine hücum ettiler.
 
Boğazınızdaki çocuk ellerini çekip tutun…
 
Bir gazeteci morg kapısında düşmüş bir çocuğun saç tacının fotoğrafını çekmiş… O taca ilk baktığımda Efrîn'de katliama imza atan iktidarların kelleri artık görünüyor dedim içten içe… Evet kelleriniz görünüyor ve o kanlı kellerinize inat çocuklar bedenlerine açılan yaralarına inatla ağlamayarak sizden hesap soracakları günü bekliyorlar. Belki de bu yüzden Efrîn de en çok çocukları katlettiniz-katlediyorsunuz… O çocukların elleri boğazınızda, sessizliğe bürünenlerin boğazında, bizlerin boğazında… Yutkunmak o denli zor ki elleri boğazımızdayken… O küçücük elleri o kadar güçlü ki nefessiz bırakıyor bizi… Peki siz nasıl oluyor da hala o el boğazınızı sıkı sıkıya tutarken uyuyabiliyorsunuz? Biz uyuyamıyoruz… Önce özyönetim süreçlerinde katledilen çocuklarla uykularımız kaçtı, şimdi de Efrîn'deki çocuklarla uykularımız kaçtı… Uyanma vakti… Uyanın artık… Sizi uyutanlara karşı 'Biz bin yıllık uykudan kalktık' deyin ve Efrînli çocukların ellerini boğazınızdan çekerek, ellerinden tutun… Yoksa bu ateş çemberi tüm dünyayı saracak ve hepimizi yakacak… Bu savaş karşısında tutum almak Türkiye halkının ve toplumsal muhalefetinin bizzat kendi varlığını savunmasının bir gereğidir.
 
 Çocuklar bizi affetmeyin…
 
Türkiye'de yaşayan halklar, "Efrîn'deki çocuklar bizi affedin ama elimizden bir şey gelmiyor" diyerek kendisini bir kenara çekerek yaşanan gerçekliklerden kaçamaz. Bu sessizlik karşısında sakın ha sakın bizi affetmeyin çocuklar… Belki de Halepçe'de katledilen yüzlerce çocuk bizleri affettiği için bugün yine aynı katliama kör, sağır, dilsiziz… O yüzden bizi affetmeyin…
 
Bu savaşla hem bir komşu devletin egemenlik hakları hem de Türkiye sınırlarını DAİŞ'ten temizlemiş bir halkın özgürlük mücadelesi yok sayılıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Efrîn'i de kapsayan ateşkes ilanının ardından Türkiye bu kez uluslararası güçlerin gözünde ateşkes ihlal eden bir güç konumuna sürüklendi. Yani Türkiye Efrîn'de Rusya'nın fiilen yol vermesi sayesinde ilerliyor ama bu operasyonun uluslararası meşruiyeti yok. Efrîn kent merkezine girmeden önce yayımladıkları propaganda videolarında laik Kürtleri kafalarını kesmekle tehdit eden cihatçıların siyasi sorumluluğu Türkiye'de.
 
Medya Doz Efrîn'deki soykırımı şu sözlerle anlatıyor:
 
"Soykırımın sancısını biz kadar derin yaşayanlardan korkuyorum. Bu vahşeti gören gözlerimden korkuyorum. Ölülerin bedenine dokunan ellerimden korkuyorum. Kana bulaşmış hafızamdan korkuyorum. Ölmekten değil, yaşamaktan korkuyorum. Eğer sağ kalırsak hiç birimiz gördükleri bu manzaralardan sonra normal olamayacak. Bize bunca acı ve ölümü reva gören dünya da eğer biraz akıllıysa korksun bizden... Mümkünse dünyanın bütün vahşileri toplanıp biz kalanları da bedenen öldürsün. Zira bu her türlü vahşete tanık olan bizler artık yaşasa da sadece bizlere bu acıyı reva görenler için ölüm kurgulayacak... Bize yaşama şansı vermeyenlerin yaşamasına tahammül edemeyecek... Ben bizim sağ kalan her hücremizden korkuyorum. Artık hayat hiçbir şekilde eskisi gibi olmayacak. Bugün sesimizi duymayanların ya yarın bizde sesini duymasak diye korkuyorum."
 
Evet Medya'nın söylediği bu sözler katliam gerçekliğini en derinine kadar hisseden Kürt halkının her çocuğu, kadını için geçerli… Korkun sağ bıraktığınız her Kürt'ten… Korkun çünkü biz bu soykırımın hesabını öyle ya da böyle soracağız…