Em te ji bir nakin!

  • 09:03 18 Mart 2018
  • Kadının Kaleminden
"Özgürlük için ışık olanlar, bütün insanlık için Newrozlaştılar. Newroz, onların ışığında yol alan, zalimin yüzünü tanıyan, ona karşı mücadele eden bütün insanların Newrozudur. Bu uğurda ışık olanları asla unutmamak için… Em te ji bir nakin!"
 
Roza Helin 
 
Zulme karşı direnişin günü olarak sembolleşen Newroz, Kürt halkının efsanede olduğu gibi var olduğunun ve boyun eğmeyeceğinin göstergesi olarak kutlanıyor. Bir halkı yok saymaya kalkanlar ve insanlıktan çıkma hakkını kendinde görenler, vicdanı ile beyni birbirinden bağımsız çalışan sosyal demokratlar, nasyonal sosyalistler ve zalimden sorulacak hesabı mahşere erteleyen kaderciler… Korkunun duvarları içine hapsolmuşlar, bir okyanusun derinlerinde yaşayan balıklar gibi yeryüzündeki acılardan bihaber metropollüler… Ellerine bulaşan kanın farkında olmadan yaşarlar. İşte o eller köleliği kabullenmiş ilk insandan kalmadır ve demirci Kawalar vardır, Mazlumlar, Zekiyeler, Rahşanlar, RonahiLer, Berivanlar, Nazelinler vardır. Onlar ki çalmışlardır tanrılardan ateşi insanlık için…
 
İnsanlık ilk defa yaşamıyor bu zulmü
 
Ve dünyanın varoluşunu güçlünün güçsüzü ezdiği geometrik düzenden ibaret sananlar, kendi varoluşunu başka varoluşlardan daha değerli addeden köleleşmiş efendiler vardır. Bu tedavisi olamayan hastalıklı zihinler, gaspın teorilerini çiziktiriyor, yalanlarının senaryolarını seyrettiriyor! Fakat, ne dünya, ne Ortadoğu halkları ne Kürtler. İnsanlık ilk defa görmedi yaşamadı bunları. Ruanda'da, Cezayir'de, Vietnam'da, Halvori Gözeleri'nde, Halepçe'de, Çağ Çağ Deresi'nde, Sur'da yaşadı ve Efrîn'de devam ediyor insanlık insanlığını kaybetmeye...
 
Mazlum Doğan hakikatin haykırışı oldu
 
Onlar, kendisine itaat etmeyene cehennemi yaşatanlar, asıl yaşadıkları cehennemin farkında olmayanlardır. Oysa zavallı bencilliğin karanlık çaresizliğini aydınlatmaya hakikatin üç kibriti bile yetebiliyor. Diyarbakır Cezaevi 5 No'lu zindanlarında hakikatin ateşi olan Mazlum Doğan 1982'de yüreklerin sınırlarını zorlayan işkencelere, bencilliğin diz çöktürme çabalarına karşı 21 Mart 1982'de kendini ateşe verdi. 'Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir' demişti birileri.
 
Üç kibritle ışık olan Mazlum Doğan, o gün geçmişi ve geleceği aydınlatan ışık, karanlığın yeraltı cehenneminden yeryüzü cennetinin sanal dünyasında yolunu kaybetmişlere hakikatin haykırışı oldu.
 
Devlet eli Kürtleri öldürmek için uzandı
 
Gaspın örgütlü hali olan devlet 'erk'i hangi iktidar gelirse gelsin yapacağı şey yönetilebilir makinelere dönüşene kadar sizi 'eğitmek', yola getirmek olacaktır. Kendi özgünlüğünde ve özgür varoluşunuz onun gaspçı ve kontrol manyağı varoluşuna düşmandır ve sanmayın ki siz itaat edince size şefkatli elini uzatacaktır. O şefkatli ellerin okşadığı başları bile 'ölümlü dünyanın mülkünün' korucusu yapabilmek için okşar. Yani hastalıklı sevgisi sen onun için ölebilmeni sağlamak için şekillenmiştir... Devlet Kürtlere şefkatli elini köylerini yakmak, karnındaki bebeği kurşunlamak, bodrumda yakmak, panzer arkasında sürüklemek, ezmek, asmak, kesmek için uzattı. Devletin şefkatli eli Kürtleri öldürmek için uzandı…
 
Rahşan hakikatin haykırışı oldu
 
Öldürmenin bir başka yolu da asimilasyon… Toprağından ederek asimilasyon, İstanbul şivesiyle asimilasyon, dizilerle, maçlarla asimilasyon, alışverişle asimilasyon, açlıkla asimilasyon… Kürtlerin yaşadığı soykırımın başka bir çeşididir asimilasyon. 'İnsanlar topraklara aittir topraklar insanlara değil' demiş Kızılderili Şef, ait olduğu topraklardan bağını nasıl koparsın metropoldeki Kürt? Nerelerden gelmişti buralara? Ölümden, açlıktan, zulümden, korkudan gelmişti… Rahşan gencecik bedenini olgun bir sevdayla yaktı…
 
O gün Rahşan Demirel, geçmişi ve geleceği aydınlatan ışık, karanlığın yeraltı cehenneminden yeryüzü cennetinin sanal dünyasında yolunu kaybetmişlere hakikatin haykırışı oldu.
 
O gün, 21 Mart 1992'de Newrozlaşan Rahşan, on binlerin korku duvarını aşmasını sağladı. On binler Rahşan için Kadifekale'ye aktı. Onlarca insan devletin ait olduğu topraklardan kopardığı insanların sayısını gözler önüne sermeye yetmiyordu bile… Cenazeye yetişemeyen, spor salonlarına hapsedilmek istenen yüzlerce insan… Newroz asla sıradan olmadı. 92 Newrozunda kurşunlanan Cizreliler, Çağ Çağ Deresi köprüsünde panzer altında ezilenler, dereye atılanlar, ve 14 Şubat gecesi Basmane'de bedenini ataşe veren Nazelin Korkut.. . Newroz ateşi sizin için nurunuza yakılmaya devam etmelidir.
 
Newroz'u Kürtlerin elinden almaya kalktı
 
Devlet 'erk'i engelleyemediği zaman dönüştürmenin yoluna bakar, Kürtler kanlı bedeller ödeyerek kazandığı Newrozu devlet 'yumuşak güçlerini' kullanarak Kürtlerin elinden almaya kalktı. İlkokul kitaplarına kadar konu olan 'nevruz', trajikomik hallere giren devlet erk'anı tarafından isyanın ve zaferin bayramından çıkarılıp 'baharın habercisi mavi bir çiçeğe' dönüştürülür. Kürtlerin bu duruma cevabı ise ince bir mizah içermektedir: 'Bize teşekkür etmelisiniz, uzun süredir kutlamayı unuttuğunuz bayramınızı sayemizde hatırlamış oldunuz!'
 
Oysa her milletin yeniye devrildiği yeni bir günü elbet olacaktır. Kapitalizmin bulaştığı her kültürü dejenere eden kanserli hücreleri, her türden canlılığa karşı ve ölümle beslenen, asla doymak bilmeyen bir zalimler mekanizması. Bu zalimler Afrika'da açık tenli siyahilerle koyu tenli siyahileri birbirine katlettirirken, onun siyah maskeli beyaz temsilcileri, daha açık bir dille emperyalizme vekalet edenler Ortadoğu'da Türk askerleri ile Kürt halkını birbirine kırdırıyor. Kime ve neye hizmet ettiğini bilmeyen onlarca vicdansızlaştırılmış cani, sadece yaşam alanlarını savunan insanları katlederek insanlık tarihine kanlı lekeler bırakıyor. Bu nedenle Newroz bu topraklarda bir arada yaşayan bütün halkların çocuklarının canlarına kast eden zalime karşı başkaldıran bütün halkların Newrozu olmalı.
 
Özgürlük için ışık olanlar, bütün insanlık için Newrozlaştılar. Newroz, onların ışığında yol alan, zalimin yüzünü tanıyan, ona karşı mücadele eden bütün insanların Newrozudur. Bu uğurda ışık olanları asla unutmamak için…
 
Em te ji bir nakin!