‘Sahi ne diyor bu ses?’

  • 09:02 8 Şubat 2019
  • Kadının Kaleminden

“Afyon misali uyuşturuluyor ve alıştırılıyoruz. Uyanmak ve ülkenin sürüklendiği kaosa karşı atılan bu çığlığı duymak gerekiyor. Ne diyor bu ses? Hakikatten ne diyor? Yüreğinizin ve vicdanınızın birileri tarafından uyuşturulmasına izin vermeyin.”

Beritan Elyakut 
 
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 …….. 90 küsur gün oldu. DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in 8 Kasım 2018'de başladığı süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi kelebek etkisi yaratırken, yüzlerce tutsak da bu etkinin fırtınasına kapıldı.  Öyle ki sadece cezaevlerini değil Strasbourg, Hewler, Wales’i dahi etkisine aldı. Ama etki kadar eriyen bedenler ve kritikleşen zamana karşı tepkisizlikte büyüyor. 
 
Alıştırılmış acılar karşısında tepkisiz kalırmış insan. Bize de yavaş yavaş hissettirilmeden aylardır süren ve yayılmaya devam eden bu eyleme karşı tepkisiz kalmayı mı alıştırıyorlar? Alışmak en büyük afyondur. Bizi uyuşturuyorlar, acılarımızı dahi bireyselleştiren bir yere doğru itiyorlar. Bu afyonun etkisinden kurtulmaz isek her birimiz bir robot misali vicdanı yüklenmemiş, hissiz bireyler haline doğru koşar adımlarla ilerleyeceğiz. Artık uyanmak ve ülkenin sürüklendiği kaosa karşı atılan çığlıkları duymak gerekiyor. Ne diyor bu ses? Hakikatten ne diyor?
 
“Tek talebimiz var” diyorlar. Nedir bu tek talep dediğiniz de “PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin son bulması” diyorlar. “Eeee bundan bize ne” dediğinizi duyar gibiyim. Evet belki de haklısınız size ne. Bu talep sizi karşılamıyor olabilir, size ulaşmıyor olabilir ve hatta belki de sizin yakınınızdan dahi geçmiyor olabilir. Ancak bir sorun var. Peki sizi ilgilendirmeyen bu talep karşısında yüzlerce insanın ölüme doğru yol alışı da mı sizi ilgilendirmiyor? Bence yüreğinizin bir yerlerinde bir şeyler sizi dürtüklemeli ve bu talebin amacına biraz daha yakından bakmanızı sağlamalı. Yüreğinizin derinliklerinize kulak verdiğinizde,  “dünyanın hiçbir yerinde hiç kimseye uygulanmaması gereken tecrit bir insanlık suçudur” dediğini duyacaksınız. Yüreğinizi, vicdanınızı dinleyin ve birileri tarafından uyuşturulmasına izin vermeyin.
 
Leyla Güven tahliye edildikten sonra bir gazeteci olarak belki de en uzun röportajı alma şansı yakalayanlar arasında yerimi aldım. Leyla'yı dinlerken bir yandan “eee şimdi ne olacak” diye geçiriyorum içimden. Röportajı verirken Leyla'nın cümlelerini iyice sindirmeye çalışıyorum. Öncelikli odaklandığım nokta Leyla'nın eylem kararının nedenini anlamak oluyor. Bu sırada Leyla röportajda, ne siyasi partisine, ne eşbaşkanı olduğu DTK'yle eylem kararını paylaşmadığını ve yalnız başına karar verdiğine dikkat çekerek şunları ifade ediyor: "Bireysel olarak, bir Kürt kadını olarak Sayın Öcalan'la kendisini tanımış, onun felsefesiyle kadın olma bilincini edinmiş bir Kürt kadını olarak, ben bu eylemi başlatmak istedim. Eyleme başlarken de AKP-MHP faşizminin bu konuda adım atmamak için direneceğini, kendimi bu eylemde eğer düşecek olursam da şehit yoldaşlarımın kervanına katılacağımı ama başarırsam bir halkın önderliğinin tecrit edilemeyeceğini bütün dünyaya kanıtlamak istedim. Bir halkın önderliği tecrit edilemez, disiplin cezası verilemez, ailesi ve yakınları ile görüşmesi engellenemez. Politik düşüncelerinin dışarı çıkması engellenemez. Dolayısıyla bunu engelleyebileceklerini düşünenlerin bir kez daha aslında bunu gözden geçirmeleri gerektiğini söylemek istedim."
 
Leyla gözlerimizin içine bakarak bu cümleleri sıraladı. Eylem kararı kimilerine göre yanlış kimilerine göre haklı olsa da Leyla eylemin başarıya ulaşacağına yüreğinin derinliklerinde inanıyor. Hal böyleyken bir de tutsakların inancı var. Bu tutsakların tümüne ulaşamazsak da belli başlı ulaşabildiğimiz her tutsaklar da taleplerinin karşılanamaz bir talep olmadığını aksine ülkenin geleceği için önemli bir talep olduğunun altını çiziyor. Şimdi tekrar sormakta fayda görüyorum; Bu kadar etkili bir eyleme karşı bu denli tepkisiz olmanın altında yatan neden nedir? Tepkisiz bir insan, duygu dünyası da hayal dünyası da elinden çalınmış demektir. Size göre bir eylem haklı ya da haksız olsun fark etmez ama fark eden bir nokta var oda sizin tepkilerinize sahip çıkmanız. Sizden çalınan ve sizi hissizleştiren, tek tipleştiren, düşünmekten alıkoyan ne varsa ona karşı tepkilerinizi geri kazanmanız…