Neden mi açlık grevi?

  • 09:05 2 Şubat 2019
  • Kadının Kaleminden

“Neden mi açlık grevi? İnsanlar ölmesin, çocuklar ağlamasın, analar ağıt yakmasın diye, Taybet Analar, Ceylan Önkollar, Berkin Elvanlar, Ekin Wanlar yaşanmasın diye bu grevdeyiz. İnsanlara yaşanılabilir bir dünya bırakmak için grevdeyiz. Bunun için diyoruz ki; yaşam ya özgür olacak ya da hiç olmayacak.”

Leyla Teymur
 
Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi’nde 5 Ocak tarihinde tutsak arkadaşım Dilbirin Turgut ile süresiz-dönüşümsüz açlık grevlerine ikinci grup olarak başladık. Bizler böylesi tarihi süreçlerden geçerken, toplumumuzun yaşadığı sorunlara ortak olup, bu sorunları ortadan kaldıracak çözümler üretmeye çalışıyoruz.  Şuan dünya büyük bir kaosun içerisinde. Bunun sebebi duyarlılığın geniş çaplı olmamasıdır. Bizler bir bütün olarak bütün toplumların sorunlarını kendi sorunlarımız gibi görüp çözüm olmaya çalışıyoruz. Fakat insan yanı başındakini görmeden uzaklara dalmamalı, yanı başımızda halkımızın sorunları çok ciddi bir boyuta ulaşmış bir durumda.  Biz siyasi tutsaklar da bu oluşan kaostan en çok etkilenen kişileriz. Bugün siyasi tutsakların sayısı on binleri aşmış durumda. Zindanlar tıklım tıklım, işkenceler had safhada. 
 
İşkencenin sınırı yaşı yok!
 
Zindan ve işkence. Ne kadar tanıdık iki kelime. Herkesin aklına işkence denilince, fiziksel şiddet, dayak geliyor. Evet o da oluyor ama artık işkencenin şekli de değişmiş. Nasıl mı? 80-85 yaşındaki insanlar ‘sağlam’ denilip cezaevinde tutuluyor. Maalesef gelin görün ki bunu yapanlar ise ‘sözde doktorlar’ Ama işkence bununla da bitmiyor.  Bir bakıyorsunuz kışın ortasında kaloriferler yakılmıyor. Üstüne üstlük sıcak suyu da kesiyorlar. Soğuk su da bir gün var bir gün yok. 
 
Kanalları kapanıp tuvaletler taşarsa 
 
Eğer çayınızı yapmışsanız ve tam içme zamanıysa bir de bakmışsınız sular kesik ve bardaklar kirli. İşte o zaman semaverlerle bakışırsınız. Sonra bir de yıkanmak var. Kurtulmak için tek çare saçı sıfıra vurmak.  Eğer üç gece üst üste yağmur yağıp kanallar kapanırsa ve üstüne tuvaletler taşarsa ve kapılar üzerinize kilitliyse işte bu işkencenin alası. Yani işkencelerin başı var sonu yok. Sonra ‘toplumu refaha kavuşturuyoruz’ deniliyor. Hangi toplum bu yüzde 2’lik toplum mu? Toplum büyük bir krize sürüklenmekte ve yok olmaya doğru gitmekte. 
 
Kalıcı bir barış için tecrit kaldırılmalı
 
Kalıcı refah için toplumların savaşa değil, kalıcı bir barış ihtiyacı vardır. Kalıcı barış için çabalayanların başında gelen PKK Lideri Sayın Abdullah Öcalan’dır.  Bugün yoğun bir tecrit altında ve maalesef bu tecrit tam 20 yılık bir tecrittir.  Hem de tek başına bir adanın ortasında kale gibi bir zindanda. Ülkemizin içinde bulunduğu kaosun ve krizin kalkması için ayrıştırıcı dilin ortadan kalkması, halkların taleplerinin yerine getirilmesi gerekir. Bunun oluşması için de Sayın Abdullah Öcalan’ın üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırılması ve serbest bırakılması gereklidir. Bu talep bir iki kişinin değil, halkın talebidir.  Bunun için bu talep bir an önce karşılanmalı.  
 
Son çareyi kullanıp bedenimizi açlığa yatırıyoruz
 
Bu süreçte biz siyasi tutsaklar olarak elimizden gelen son çareyi de kullanıp bedenimizi açlığa yatırıp taleplerimizi dile getiriyoruz. Herkes için kolay olmayan bir eyleme kendi irademizle giriyoruz. Bunu yapması için insanın çok önemli bir sebebinin olması gerekir. Bizim talebimiz çok büyük önem teşkil etmektedir.  Tekrar dile getirelim ki bu talebimiz toplumun kaostan kurtulması için elzem bir taleptir.  
 
Peki toplum neden sessiz?
 
Peki bizler tutsak olarak küçük bir ses çıkarmak için bedenlerimizi açlığa yatırırken, elinde bin bir türlü imkan olanlar neden sessiz? Bizlerin derdi yemek değil ama bu kadar insan açlık grevindeyken insanlar nasıl rahat uyuyor? Hz. Muhammedin ‘Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir’ diye bir sözü vardı. Peki soruyorum sizlere; tok olanlar kimden? Uyuyanlar ve susanlar kimden? 
 
Zamanında Nemrut Hz. İbrahim’i yakmak için kocaman bir ateş yaktırdı.  O gün bir güvercin gökte gezerken, bir karıncanın telaşla koştuğunu görür.  Merak edip karıncaya sorar ‘Hayrola karınca nedir bu telaşın’, karınca taşıdığı bir damla suyu göstererek belirtir, ‘Hz.  İbrahim için yakılan ateşi söndürmeye gidiyorum.’ Şaşıran güvercin gülerek şunu sorar; ‘Küçük bir damlayla mı söndüreceksin koskoca ateşi?’ Karınca da derki, ‘Belki söndürmeyeceğim ama en azından safım belli olsun ve bir damla yararım olsun.’ Bizde bunu söylüyoruz, belki bir bütün olarak hegemonik sistemi bu grevle bitiremeyeceğiz ama en azından safımız belli olsun. İnsanlıktan yana bir yudum su olmak en büyük şereftir.  
 
Neden mi açlık grevi?
 
Neden mi açlık grevi? Çünkü bu tecrit sadece Sayın Abdullah Öcalan’a değil,  bu tecrit başta Kürt halkı olmak üzere kadınlara, ezilenlere, irademize, insanlığa uygulanıyor. Ama şunu bilsinler bu direniş, tecrit ve İmralı duvarları başta olmak üzere faşist zihniyetin ürünü olan zindanların duvarlarını teker teker yıkacak.  
 
Neden mi açlık grevleri? Çünkü binlerin seçtiği Leyla Güven barış için açlık grevinde. Birileri ‘görmedim, duymadım, bilmiyorum’ diyerek 3 maymunu oynuyor ama biz görüyoruz, duyuyoruz ve biliyoruz. Onun için Leyla yoldaşın ‘talebi talebimizdir’ diyerek, sesine ses olmak istiyoruz.  Leyla arkadaşın sesi bize geldi umarım bizim sesimiz de ona ulaşır.  
 
Neden mi açlık grevleri? Çünkü bizler yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyoruz. Kemal Pir’lerden aldığımız bayrağı onurla taşımak istiyoruz.  Toplumun barışı insanların özgürlüğü ve daha iyi bir yaşam için her zaman çabalayan, yaşama büyük bir önem veren ekolojiden, kadına, demokrasinden, insanlığa toplumun yararına olan her şeye değinen demokrasinin temsilcisi Sayın Abdullah Öcalan için bu grevdeyiz. Evet bizler özgür yaşamın kurucusu Sayın Abdullah Öcalan için grevdeyiz.  
 
Şimdi diyeceksiniz ki ‘Bir yandan yaşamı seviyorsunuz bir yandan bedeninizi ölüme yatırıyorsunuz.’ Ortada bir çelişki yok, çünkü ortada yaşanılabilir bir dünya yok. Dünya yaşanılmaz bir yer haline gelmekte. Durum böyleyken bizler artık insanlar ölmesin, çocuklar ağlamasın, analar ağıt yakmasın diye, Taybet Analar, Ceylan Önkollar, Berkin Elvanlar, Ekin Wanlar yaşanmasın diye bu grevdeyiz. İnsanlara yaşanılabilir bir dünya bırakmak için grevdeyiz.  Bunun için diyoruz ki; yaşam ya özgür olacak ya da hiç olmayacak.
 
Tarsus Kadın Kapalı Cezaevi