Eren Keskin: Yargı mağdurdan yana davranmalı
- 09:01 25 Ekim 2025
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne ilişkin değerlendirme yapan İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, “Rojin’in ölümünün ardındaki gerçeği tam olarak bilmiyoruz ama bu planlı, örgütlü bir cinayet ve adli bir erkek şiddeti olabilir. Bütün bunların ortaya çıkarılması için her şeyden önce yargının çok daha açık net ve mağdurdan yana bir bakış açısıyla davranması gerekiyor” dedi.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümü gündemdeki yerini koruyor. 27 Eylül 2024 tarihinde kaldığı Seyyid Fehim Arvasi Kız Öğrenci Yurdu'ndan ayrıldıktan 18 gün sonra Mollakasım Mahallesi'nin sahilinde cenazesi bulunan Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümüne ilişkin ortaya çıkan bilgiler katledildiğine işaret ediyor. Kamuoyuyla. paylaşılan son raporda, Rojin Kabaiş'in bedeninde iki erkek DNA'sına rastlandı. Adli Tıp Kurumu, DNA’nın vücudun neresinde bulunduğuna dair bilgiyi ise 1 yıl sonra verdi. DNA’lardan biri göğüs bölgesinde bir diğerinin ise vajina bölgesinde tespit edildiği belirtildi.
Hem soruşturmadaki belirsizlikler hem de raporun geç açıklanmasına ilişkin İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye de şüpheli kadın ölümlerinin günden güne artarak devem ettiğini söyleyen Eren Keskin, Rojin Kabaiş'in şüpheli ölümünün tüm toplumu ilgilendirdiğini belirtti. Rojin Kabaiş’in kaybolduktan 18 gün sonra cenazesinin bulunduğunu hatırlatan Eren Keskin, bugüne kadar delillerin yeterince toplanmadığını vurguladı. Eren Keskin, “Özellikle Diyarbakır ve Van barolarının taleplerine rağmen rapordaki eksikliklerin giderilmemesi oldukça önemlidir. O nedenle özellikle Adli Tıp Kurumu’nun rolü çok tartışılıyor. ATK bu tür olaylarda delil toplama konusunda rapor verme konusunda tek yetkili merkez. ATK resmi bilirkişi kurumu yani siyasal iradeye bağlı bir kurumdur. O nedenle bu tür şüpheli cinayetlerde ATK’nin raporlarında doğal olarak şüpheli olarak kabul ediliyor. Diyarbakır ve Van Barolarının açıklamalarında olduğu gibi defalarca Rojin’in bedeninde erkek DNA’larına rastlandığı dile getirildi ve bu DNA’ların vücudun hangi bölgelerinde olduğunun raporlaştırılması belirtildi. Ama maalesef ki bu rapor çok geç çıktı. Doğal olarak insanların ve hukuk kurumlarının buna tepkisi var. Rojin Kabaiş’in ailesi intihar etmediğine dair çok güçlü bir inancı var. Ve ortaya çıkan delillerle de toplumsal bir inanca dönüştü. Yani bu bir intihar değil şüpheli bir ölüm ve cinayet olması kuvvetle bir muhtemeldir. O nedenle cinayet yönünde araştırmaların derinleştirilmesi gerekiyor. Ama bugüne kadar bunun eksik bırakıldığını düşünüyoruz. Bizler de insan hakları savunucusu kadınlar olarak bu olayın bir an önce açığa kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz” şeklinde konuştu.
İstanbul Sözleşmesi
İstanbul Sözleşmesi’ni anımsatan Eren Keskin, “Kadına yönelik şiddet konusunda bugüne kadar hazırlanmış en iyi sözleşme. İstanbul Sözleşmesi temelini bizim coğrafyamızın mücadelesinden alan bir sözleşme. Bu sözleşmeyi İstanbul’da imzalayan devlet iradesi on yıl sonra bu sözleşmeden geri çekildi. Bu ne anlama gelir? Kadına yönelik şiddetin en derin ve en önemli sözleşmeden imzayı çekerseniz ne anlama gelir, ‘benim için kadına yönelik şiddet önemli değil’ demektir bu. Halkta bunu böyle algıladı. Biz kadına yönelik şiddet politiktir derken şiddetin toplum içinde devlet eliyle meşrulaştırılmasıyla bir bağlantısı olduğunu gösteriyor. Bütün dizi filmlerde, futbolda, sokakta, LGBT’lerde karşı şiddeti meşrulaştırırsınız. ‘Meşrulaştırılmış şiddet’ önce kadınları vuruyor. Kadın cinayetlerindeki artışlar siyasal bakış açısının İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin çok büyük bir etkisi var. Rojin’in ölümünün ardındaki gerçeği tam olarak bilmiyoruz ama bu planlı ve örgütlü bir cinayet ve adli bir erkek şiddeti olabilir. Bütün bunların ortaya çıkarılması için her şeyden önce yargının çok daha açık net ve mağdurdan yana bir bakış açısıyla davranması gerekiyor” dedi.
Kadınların gücü
Kadına yönelik şiddete karşı kadın örgütlülüğünün önemli olduğunu paylaşan Eren Keskin, “Coğrafyamızda gerek Kürt kadınları gerek feminist hareketi oldukça güçlü. Bu nedenle dayanışmanın çok daha yüksek düzeyde olması gerekiyor. Devleti yönetenlerin altına imza attıkları uluslararası sözleşmeler uygun davranması gerekiyor. Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi'nden imza çekilmiş olabilir ama kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesi var. Türkiye bunun da tarafı. Kendi altına imza attığı sözleşmelere uygun yasal düzenlemeleri yapması ve pratikte de hayatın her alanında kadına yönelik şiddete karşı toplumu bilgilendirici bir eğitim çalışmasının başlatılması gerekiyor. Ve bu çalışmalarda feministlerin önderliğinde olması gerekiyor” diye belirtti.
‘Mücadeleye devam edeceğiz’
Eren Keskin, şunları belirtti: “Coğrafyamızda kadın hareketi diğer hareketlere göre oldukça güçlü. Ama toplumun tüm kesimleri açısından ilgilenir bir boyuta gelmiyor. Bu konuda hala bir eksiklik var. Bu sadece kadın hareketine düşen bir görev değil herkesin başına gelebilecek bir olay. Empatiyi güçlendirerek her kesin bu tür olaylarda daha çok ses çıkartması ve daha sorgulayıcı davranması gerekiyor. Neden sadece Diyarbakır ve Van Baroları ilgileniyor. Diğer barolar neden ilgilenmiyor? Bütün hukuk kurumlarının da olaya aynı ilgiyi göstermesi gerekiyor. Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümüne karşı ses çıkarırsak diğer şüpheli kadın ölümlerini de engelleyecek boyutlarda olabilir. O nedenle mücadeleye devam edeceğiz.”








