‘Bu tutuklama susturmaya yönelik bir komplo’

  • 09:04 24 Ekim 2025
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya-Rabia Önver
 
AMED – Tutuklanan ESP Eşgenel Başkanı Deniz Aktaş ile SKM Genel Meclis Üyesi Ebru Yiğit’e verilen cezaya ilişkin konuşan kadınlar, Deniz Aktaş ile Ebru Yiğit’in erkek zihniyete karşı mücadele verdiği ve ses çıkardığı için tutuklandığını belirterek, bunun planlanmış bir komplo olduğuna dikkat çekti. 
 
Eylül ayında ev hapsi kararıyla serbest bırakılan ESP Eş Genel Başkanı Deniz Aktaş ve Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) Genel Meclis Üyesi Ebru Yiğit, 16 Ekim’de İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında 17 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılarak tutuklandı. Kadınlar, bu karara tepki göstererek Deniz Aktaş ve Ebru Yiğit’in erkek egemen zihniyete karşı mücadele ettikleri, ses çıkardıkları için hedef alındığını vurguladı. Tutuklamaların planlı bir komplo olduğunu belirten kadınlar, bunun haksızlığa ve eşitsizliğe ses çıkaran tüm kadınları susturmaya yönelik bir politika olduğunu dile getirdi.
 
SKM Üyesi Fethiye Ok ve Özgür Genç Kadın Üyesi Dilan Ergül, verilen cezaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Kadın mücadelemize dönük kesintisiz saldırılar devam etti’
 
Kurulduğu günden bu yana partilerine ve özellikle de kadın mücadelesi verenlere yönelik sistematik saldırıların olduğunu söyleyen Fethiye Ok, “Ezilenlerin Sosyalist Partisi aynı zamanda kendisini kadın partisi olarak tanımladı. Sosyalist Kadın Meclisleri bizim parti örgütlerimizin yarısını oluşturuyor. Kurulduğumuz günden bugüne aslında partimize dönük ve özellikle de kadın mücadelemize dönük kesintisiz saldırılar devam etti. Eşbaşkanlarımız gözaltına alındı, tutuklandı. Daha öncesinde Özlem Gümüştaş eşbaşkanımızdı. O da defalarca gözaltına alındı ve tutuklandı. Partimize dönük, kadınlara dönük, belki özelde sosyalist kadınlara dönük bir saldırı. Ama aslında mücadele eden kadınlara dönük sistematik bir saldırı söz konusu. Aslında iki yoldaşımızın tutuklanması, Deniz'in tutuklanması, Evren'in tutuklanması tamamen komplovari bir tutuklama. Evde daha önceki o operasyonlarda gözaltına alınıp bırakılmışlardı. Bu ev hapsinde serbest bırakıldı. Daha öncesinden de gözaltına alındı. Ev aramaları hukuksuz ve denetimsiz yapıldı. Bu arkadaşlar bir odaya kapatıldı ve gözaltında delil üretildi. Şimdi o delillerin hepsi dosyaya konularak 16 yıl ceza verildi” ifadelerini kullandı.
 
 ‘Bu ceza tamamen susturmaya dönük bir cezaydı’
 
Deniz Aktaş ve Ebru Yiğit’in egemen sisteme karşı mücadele ettiği için cezalandırıldıklarını belirten Fethiye Ok, “Gerek Deniz, gerek Ebru mücadelede kesintisiz bir duruş sergiledi. Mücadelenin içerisinde aktif oldular. Özellikle erkek egemen sisteme karşı cins bilinci, kadın devrimi konusunda kafası açık olan, bunun mücadelesini en önde göğüsleyen ve bu fikri toplumsallaştırmaya çalışan; bu fikri kadın emekçilerine taşımaya çalışan yoldaşlarımızdı. Dolayısıyla bu ceza tamamen intikam almaya, susturmaya dönük bir cezaydı. Asla kabul etmiyoruz. Bu hukuksuzluğa karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Bir tarafta barış, bir tarafta çözüm. ‘Bu sorunu artık biz çözeceğiz, bizim dışımızda kimse çözemez’ diyenlerden biri geçen gün buraya geldi. Onlardan biri de Numan Kurtulmuş. 
 
Numan Kurtulmuş burada öğretim yılının açılışına katıldı ve Kürtçe konuştu. Ama aynı Numan Kurtulmuş, Çözüm Komisyonu’nda Barış Annesi’nin Kürtçe konuşmasına izin vermedi. Yine aynı politika gençlerin yürüyüşüne saldırdı. Kadınlar darp edildi, yürüyüşe izin verilmedi. Dolayısıyla şimdi bir fikrin samimiyeti, bir fikrin olup olmayacağı pratikte sınanan bir meseledir. Dolayısıyla iktidarın çözüm, barış söylemlerinin gerçekten kâğıt üzerinde olduğunu herhalde bu coğrafyada en fazla biz biliriz. Bunları yaşayarak biliyoruz. Bunlar tekrar tekrar sınavdan geçiyor. Dolayısıyla iktidarın barıştan ne anladığını, barış dediği şeyin ne olduğunu da biz aslında pratikte görüyoruz” dedi.
 
Barış tartışmalarında ‘samimiyet/sizlik’ olgusu
 
Halkın yıllardır verdiği bedeller sonucu şu an barış ve çözüm tartışmalarının yaşandığını aktaran Fethiye Ok, “Barış ve çözüm konuşuluyorsa sebebi kadınların ödediği bedellerdir. Kadınlar bu savaşta çok büyük bedeller ödediler. Bu mücadelenin çok temel bir öznesi oldular. Bugün bu politika boşuna değil. Aynı zamanda kadını ‘Aile yılı’ politikalarıyla yeniden geliştirilip, kadınların kazanılmış haklarına dönük saldırılar, kadını yeniden eve hapsetmeye, yeniden susturmaya dönük politikasının bir ürünüdür. Barış mücadelesi bakımından da Barış Annesi’nin konuşmasına izin vermemek, kadınların kendisini ifade etmesine izin vermemek, üniversitede genç kadınların faili meçhul, aslında aynı belli biçimlerde kaybedilmesi ki Rojin bunun en son örneğiydi, bütün bunlar dönem bakımından devletin, erkek egemen sistemin aslında kadınlara dönük politikasının çok somut görüngüleridir. Bunu çok açıktan yapıyor. Artık gizleme, saklama ihtiyacı bile duymuyor. Çok açıktan yapıyor. Ama bu kadınları yıldırmayacağını düşünüyorum. Rojin isyanının dalga dalga yayılacağını... Çünkü artık Rojin isyanı olmaktan çıktı. Rojin’den özelleşen ama bütün kadınların yaşamına değen, bütün kadınları acıtan bir meseleye dönüştü. Dolayısıyla bu yeni süreçte kadın isyanının daha fazla örgütleneceği, daha fazla büyüyeceği bir süreç olacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.
 
Örgütlü mücadele vurgusu
 
Fethiye Ok, sorunların çözümü için dayanışmanın önemini vurgulayarak, “Çözüm olarak kadınların birleşik mücadelesi önemli bir etkendir. Yine birleşik platformlarda yan yana gelmek bu süreci püskürtmenin en temel görevlerinden biridir. Kadın hareketi de çeşitli biçimlerde yan yana gelerek bu saldırıları boşa çıkarmayı deniyor, boşa çıkarmak için uğraşıyor. Kürt sorununun emekçi çözümü bakımından da ben kadınların özneleştiği, kadınların barış talebini yükselttiği, barış isyanını, barış serhildanını daha güçlü bir biçimde ortaya koyduğu süreçlerden, pratikten geçeceğine inanıyoruz. Burada da çağrımız tabii ki barış için de mücadele etmemiz gerekiyor, savaşmamız gerekiyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Devlet baskıyı arttırdıkça bizim mücadelemiz de büyüyor’
 
İktidarın kadınlara yönelik baskı ve şiddetinin gün geçtikçe arttığını söyleyen Özgür Genç Kadın Üyesi Dilan Ergül, iktidarın özellikle kadınları hedef haline getirdiğini belirtti. Dilan Ergül, “İktidar, mücadelenin ana taşı kadın olduğunun bilincinde ve bu yüzden kadınlara baskı yapıyor. Kadınlara karşı yapılan taciz veya tecavüz, cezasızlık politikalarıyla erkekler ödüllendiriliyor. Devletin istediği şey kadınların mücadeleye katılmaması. Bu yüzden partimizin eşgenel başkanları tutuklandı. Ülkede yaygınlaşan bir cezasızlık politikası var. Özellikle Kürdistan’da özel savaş politikalarını uygulayarak kadınları hedef alıyor. Devlet bu baskıyı arttırdıkça bizim mücadelemiz de büyüyor. Biz yan yana geldiğimizde, mücadele ettiğimizde kazanacağımızı çok iyi biliyoruz” sözlerini kullandı.
 
‘Toplum ve kadınlar için mücadele ediyoruz’
 
Devlet istediği kadar baskı yapsın, cezasızlık politikalarına karşı her zaman mücadele edeceklerini kaydeden Dilan Ergül, “Buna karşı tüm kadınlar olarak örgütlü mücadele yürütüyoruz. Yoldaşlarımız 17 yıla yakın cezalar aldılar. Bu cezayı hak etmediler. Çünkü bizler toplum ve kadınlar için mücadele ediyoruz. Tacizciler, katiller ve tecavüzcüler hiç ceza almıyor ama kadınlar siyasi çalışma yürütüp mücadele ettikleri için cezalandırılıyor. Devlet açık bir mesaj veriyor bize: ‘Siz katledilip tecavüze uğrasanız bile sessiz kalın. Ben bir düzen kurdum; bu düzen içerisinde ya yaşarsınız ya da ben karşınızda dururum’ diyor. Biz bütün bunlara karşı mücadele ediyoruz” dedi.