‘Kayyım kadın kazanımlarına ve Kürt kadın hareketine saldırı aracı’

  • 20:16 16 Aralık 2024
  • Güncel
ANKARA - İHD’nin “Kayyım Rejimi” başlığıyla düzenlediği panelde, konuşan ÖHD’li Nuray Özdoğan, kayyım rejiminin esas olarak kadın kazanımlarını hedef aldığını söyleyerek, “Sadece yerel yönetimlere değil aynı zamanda kadın mücadelesine ve özellikle Kürt kadın hareketine yönelik bir saldırı aracı olarak da kullanılmıştır. Bu baskının temelleri, 1999 yılından bu yana geliştirilen bir stratejiyle aşama aşama yoğunlaştırılmıştır” diye belirtti.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, İnsan Hakları Haftası kapsamında “Kayyum Rejimi” başlıklı paneli Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) Genel Merkezi’nde düzenledi. Panele, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Êlîh Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, Xalfetî Belediyesi Eşbaşkanı Mehmet Karayılan, DEM Parti ve Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖDH) Üyesi Avukat Nuray Özdoğan konuşmacı, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen ise moderatör yer aldı.
 
‘Devlet vatandaşına tuzak kuruyor’
 
İlk sözü alan Xalfetî Belediye Eş Başkanı Mehmet Karayılan, şu nokta da başka konuları konuşmaları gerektiğini ama gelinen aşama da ülke gerçekliğini alenen ortaya koyan kadın cinayetleri, savaş ve kayyım politikalarını konuştuklarını belirtti. Mehmet Karayılan,  “Kayyum rejiminin sadece yerel bir sorun olmadığını, tüm ülkeyi ve insanlığı ilgilendiren bir mesele olduğunu gösteriyor. Burada sizlerle bu konuyu tartışmak, Halfeti'de yaşayan insanlar adına da bir gücün ifadesidir. Kayyım uygulamaları, 2016 darbesinden sonra hız kazansa da aslında kökleri Cumhuriyet dönemine kadar uzanıyor. OHAL ve sıkıyönetim uygulamalarıyla bu anlayış, tarihsel olarak hep devam etti. Ancak 2016 sonrasında Belediye Kanunu’na eklenen 45. maddeyle kayyım uygulamaları hukuksal bir zemine oturtulmaya çalıştı. Seçme ve seçilme hakkımız YSK tarafından onaylandığı halde, hakkımızda devam eden davalar kayyım atanması için gerekçe olarak kullanıldı. Bu durum, devletin vatandaşına tuzak kuran bir zihniyetle yönetildiğini gösteriyor. Halbuki anayasal düzeni esas alan bir devlet, vatandaşına tuzak kurmaz; bu ancak haydutluk olarak tanımlanabilir” dedi..
 
‘Sayın Öcalan bu modeli önemsedi ardından kayyım atandı'
 
Kayyım politikasını tecritten bağımsız ele alamayacaklarına dikkat çeken Mehmet Karayılan, ”Sayın Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit ile kayyum politikalarının birbiriyle bağlantılı olduğunu hepimiz biliyoruz. Rojava’daki ve Suriye’deki gelişmelerin de bu politikalarla ilişkili olduğunu görmek gerekiyor. Örneğin, vekilimiz Sayın Ömer Öcalan, Sayın Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmede Halfeti’de bir Türkmen ve bir Kürt eş başkanın birlikte çalıştığını aktarıyor. Sayın Öcalan bu modeli önemsiyor ve desteklenmesi gerektiğini söylüyor. Ancak bir hafta geçmeden o bölgeye kayyım atanıyor. Bu, aynı zamanda intikam alma yöntemidir” diye belirtti.
 
 
‘OHAL ile getirildi sistematik hale getirildi’
 
Ardından konuşan Nuray Özdoğan, kayyım atanmasına dair sürecin 2016 yılında birçok mevzuatta Kürtler ve muhalifler aleyhinde yapılan yasal düzenlemelerin devamı niteliğinde geliştiğini söyledi. Nuray Özdoğan, sözlerine şu şekilde devam etti: “OHAL döneminde başlayan bu uygulamalar, çeşitli hukukî düzenlemelerle sistematik hale getirildi. Daha önce de bir programda ele aldığımız gibi, OHAL döneminde ‘ikili hukuk’ diye adlandırılan bu sistem, belediyelerden imar mevzuatına, cenaze yönetmeliğinden acele kamulaştırma kararlarına kadar birçok alanda muhalif yapılara yönelik baskı ve şiddetin önünü açmıştı. 2016’da OHAL rejimi altında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK’ler) bu düzenlemeleri mevzuata ekledi. Örneğin, belediyelere kayyım atanması önce bir yasa tasarısı olarak sunulmuş, ancak muhalefetin direnişi nedeniyle KHK ile düzenlenmişti. O dönemde Anayasa Mahkemesi, OHAL yasalarını incelememe kararı aldığı için bu düzenlemeler iptal edilmedi. Daha sonra bu kararların çoğu yasalaştırıldı ve belediyelere kayyum atama uygulaması sistematik hale getirildi.”
 
‘Özelde kadın başkanlar hedef alınmıştır’
 
2016’dan itibaren belediye başkanlarına yönelik operasyonların yoğunlaştığını ve bu temel üzerinden tutuklamaların olduğuna değinen Nuray Özdoğan, “Özellikle kadın belediye başkanları hedef alınmış ve tutuklanmış, bu da eşbaşkanlık sistemine yönelik eleştirilerle birlikte cezalandırma politikasının bir parçası olarak uygulanmıştır. O dönemde kadın belediye başkanları üzerinde yoğun bir baskı kurulmuş, infaz yılı dolduğu halde serbest bırakılmamaları gibi uygulamalar hayata geçirilmiştir. Bu politikaların hepsi, belli bir planlama ve süreklilikle geliştirilmiş baskı mekanizmalarının parçasıdır” diye vurguladı.
 
‘Kadının toplumsallaşma mücadelesine engeldir’
 
Kayyım rejiminin esas olarak hedef aldığı kadın kazanımlarının olduğunun altını çizen Nuray Özdoğan, “Sadece yerel yönetimlere değil, aynı zamanda kadın mücadelesine ve özellikle Kürt kadın hareketine yönelik bir saldırı aracı olarak da kullanılmıştır. Bu baskının temelleri, 1999 yılından bu yana geliştirilen bir stratejiyle aşama aşama yoğunlaştırılmıştır. Bugün, kayyım politikalarının bir parçası olan bu sistemin etkileri, kadının toplumsal özgürleşme mücadelesine ciddi engeller koymaya devam etmektedir” diye konuştu.
 
Kayyım yoksulluk üretmekten öte değil
 
Son olarak söz alan Mehmet Rüştü Tiryaki ise şöyle konuştu: “Sayıştay raporlarında yer alan veriler, bu yolsuzlukların çarpıcı bir şekilde ortaya serildiğini gösteriyor. Hatta bir kayyum şu an deprem döneminde insanları dolandırmaktan tutuklu. Buna rağmen, bu gibi olaylar kamuoyuna daha kapalı bir şekilde yansıtılıyor. Ancak bu yolsuzlukların aslında rant aktarımı için bilinçli bir şekilde tasarlandığını düşünüyorum. Olan şu: Bir kayyım yolsuzluk yapmış, hakkında soruşturma açılmış, ama o paralar geri dönmüyor. Yapılan ihaleler iptal edilmiyor. Mülkiyet değişimleri geri alınmıyor. Bu noktada İnsan Hakları Derneği olarak, İnsan Hakları Haftası kapsamında temel hak ve özgürlükler ekseninde bu konuyu tartışmak önemli. Bugün en çok ihlal edilen haklardan biri de bu. Kayyım meselesini çok konuştuk ve konuşmaya devam ediyoruz.”
 
Panel soru ve cevapların ardından sona erdi.