'Türkiye'de eğitim ticari bir araç haline geldi'

  • 09:03 11 Eylül 2023
  • Emek/Ekonomi
 
AMED - Okulların açılmasıyla eğitimde yaşanan yoğun krizin, velilere ve çocuklara yansımasına dikkat çeken eğitimciler, çocukların bir kez daha ulaşım, barınma, beslenme ve eğitim araçlarına erişimde engellerle karşılaştığını vurgulayarak, Türkiye'de eğitimin ticari bir araç haline geldiğini belirtti.
 
2023-2024 eğitim öğretim yılı bugün başlıyor. Halkın yaşadığı kriz eğitim ihtiyaçlarını da etkilerken, çocukların tamamlanamayan eksikleri bu yıl daha fazla. Evlerin mutfaklarında süren kriz artık okul sıralarında da yeniden hissedilecek. Eğitim emekçisi kadınlar, krizin eğitim-öğretim sürecine yansımalarını değerlendirdi.
 
‘Okullarda bir öğün ücretsiz öğle yemeği istiyoruz’
 
Hali hazırda yoksulluk verilerinin eğitim ve öğretime gerekli mali hazırlıklara sahip olunmadığını gösterdiğini ve bu durumun veliler için ciddi sorunlara yol açacağını söyleyen Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, ulaşım ücretlerinin, barınma sorununun öğrenciler için temel gündemlerden olduğunu dile getirdi. Çocukların beslenme çantalarına sağlıklı besin girmediğini belirten Nejla, “Beslenme çantasına meyve koymak mümkün değil, incirlerin fiyatı 80-90 TL olmuş. Şeftaliyi 50 TL’den alıyorsunuz çok ciddi sorunlar var. Kırtasiye malzemeleri inanılmaz düzeyde, önlük fiyatları almış başını gidiyor ki bakan bile açıklama yapmak zorunda kaldı. Zorunlu olmadıkça çocukların önlüklerini değiştirmeyin diye. Artık bakanlık da görüyor yoksulluğu, sefaleti ama tali önlemler alıyor. Okullarda bir öğün ücretsiz öğle yemeğinin çocukların hem devamını artıracağı, hem okul dertlerini önleyeceği hem de var olan çocukların da bu ücretsiz öğle yemeğiyle çok daha sağlıklı bir biçimde derslerine kendilerini verebileceği ve morallerinin de yüksek olacağından bahsetmiştik” ifadelerini kullandı.
 
Krizin etkileri başarısızlık olarak ortaya çıkıyor
 
Bir diğer sorunun da kayıt parası olduğuna dikkat çeken Nejla, 20 binden başlayarak 100-800 bine kadar çıkan kamu okulları arasındaki farklılıklara göre fiyatlandırmanın arttığı eğitimin ticarete dönüşmesi sorununun yaşandığına vurgu yaptı. Çocukların çok erken saatlerde kalkıp okula gittiğine değinen Nejla, “Çocukların bir kısmı kahvaltı yapmadan okula gidiyor. Okulda bu çocukların cebinde harçlık yoksa kantinde yükselen meyve suyu, ayran, su fiyatlarını düşündüğümüzde uzun saatler boyunca aç ve susuz kalması söz konusu. Açlık ve susuzluğun ikisi birlikte çocukların biyolojik, fiziksel gelişimlerini son derece olumsuz etkileyecek bir konu. Karnı doymamış ve yeterli içme suyuna ulaşamamış çocuk kendini derse veremez, bir süre sonra yoğun bir baş ağrısı yaşar. Bu yüzden öğretmenlerimiz şunu söylüyorlar; çocuklar ikinci, üçüncü saatten sonra başını masanın üstüne koyup uyuyor mu dinleniyor mu belirsiz bir şey yaşıyor. Tabi bu durum çocukların başarılarına da yansıyacak bir durum. Başarı dediğimiz şey sadece sınav odaklı sistemde sınavlardan geçmek değildir. Hayatta güzel konuşabilmek, insanlarla dayanışma içinde olabilmek, sosyal alanda kendisini var etmek, doğaya saygı duymak bunlar öylesine başarı kriterleridir ki ama birinci gereksinimlerimiz karşılanmazsa her yer biraz karanlık, alacakaranlık görünür. Bu nedenden kaynaklı ücretsiz öğle yemeği, okullarda temiz suya erişim hakkını mutlaka almamız gerekiyor bu bütçe döneminde” dedi.
 
'Çocuklar yoksulluk içinde büyümek zorunda'
 
Türkiye'de yaşayan nüfusun yüzde 90’ının temel ihtiyaçlarını karşılayamadığını vurgulayan Eğitim Sen Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin, “Barınma, eğitim, sağlık, ulaşım ihtiyaçlarını birçok insan karşılayamaz durumda ve bizim velilerimiz de maalesef bu kesimin içerisinde yer alıyorlar. Çocukların beslenme, giyim ihtiyaçları karşılanmıyor. Çocuklar bu yoksulluk içinde yaşamak ve büyümek zorunda kalıyorlar. Türkiye’de her gün artarak devam eden bir enflasyon var ve bir kriz yaşanıyor. Hem de çok boyutlu bir kriz yaşanıyor ama biz eğitim ve ekonomik boyutuyla ele alırsak neredeyse nüfusun yarısından fazlası çocuğunun eğitim masrafını karşılayamayacak ve çocuklar o eksiklikle okulla gidecek. Aslında bizim bir mücadele hakkımız var. Kamusal, eşit, anadilde, laik ve demokratik bir eğitim mücadelemiz var” şeklinde konuştu.
 
‘İktidar sorumluluğu velilere yükledi’
 
Emine, Türkiye'de eğitimin ticari bir araç haline geldiğine, piyasalaştığına işaret ederken, devlet okullarının dahi çoğunluğunun özel okul statüsüne getirildiğini kaydetti. Her veliden öğrencisi için “eğitim masrafı” adı altında para istendiğini paylaşan Emine, “Devlet ve iktidar kendi yapması gereken kendi sorumluluğunda olan öğrencilerin eğitim masrafını karşılama, ücretsiz eğitim durumunu, sorumluluğunu ailelere yüklemiş durumda. Şu anda okulların bütçesinin yüzde 90’ını veliler karşılıyor. Çünkü Türkiye’de eğitime ayrılan bütçe maalesef birçok kamusal kuruma ve alana ayrılan bütçeden çok daha az. Kırtasiye grubu dediğimiz o araç gereçleri bile çoğu velilerimiz karşılayamayacak şekilde bir yoksulluk yaşamakta. Haliyle bu eğitime, sağlığa, ulaşıma da yansıyacak. Biz eğitimi çocuklarımıza götürmek zorundayken devlet ve iktidarın sorumluluğundayken en ücra köşedeki çocuğumuza bile eğitim götürülme zorundalığı varken maalesef ki çocuklarımıza eğitime erişim engeli koyuyoruz” dedi.
 
Beslenme sorunu
 
Adıyaman Deprem İl Koordinasyonu’ndan aktivist Zehra Yanardağ da krizin deprem bölgelerindeki çocuklara etkilerine işaret etti. Çocukların ihtiyaçlarının karşılanabileceği alanların kalmadığını belirten Zehra, deprem kentlerinde çocukların çok boyutlu sorunlarla yüz yüze kaldığını ekledi. Zehra, “Sadece kırtasiye malzemesi değil. Okullar açıldı, çocukların beslenmesi ciddi bir mesele. Yemeleri, içmeleri, büyümeleri normal hayata katılmaları, sosyolojik, psikolojik bu sürece hazırlanmaları çok ciddi bir mesele. Haliyle Türkiye’de var olan ekonomik politikalardan en büyük nasibi kadınlardan sonra çocuklar alıyor” cümlelerini kullandı.
 
‘Az devlet çok toplum’
 
Çözümün “az devlet çok toplum” olduğuna değinen Zehra, şöyle konuştu: “Eğitimin parasallaştığı, devletin eğitim sistem modelini farklı bir noktaya evirttiği bir süreçte daha laik, demokratik, anadilde eğitimin hâkim kılındığı, parasız eğitimin daha hakim olduğu bir sürece evirilmesi gerekiyor. Çocukların kendi bireysel ihtiyaçları doğrultusunda bir eğitim programı geliştirilmesi gerekiyor.”