Ekonomist Güldem: Kürt sorununun çözülmemesi ekonomiyi aşağıya çekiyor

  • 09:01 17 Mayıs 2022
  • Emek/Ekonomi
Marta Sömek  
 
İSTANBUL - Kürt sorununun çözülmemesinin Türkiye ekonomisini yıllarca aşağı çektiğini belirten Ekonomist Güldem Atabay, “Kürt sorununa bir demokratik açılım yerine askeri bir müdahaleyle kontrol altında tutmaya çalışması uzun yıllardır taşınan problemler. Şimdi artık kral çıplak. Hatalar gözükmeye başlıyor ve bundan dönüş de çok zor. Bu düzenin değişmesi gerekiyor” sözleri ile iktidarın savaş politikalarına işaret etti.
 
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), Hane Halkı İşgücü Araştırması (HİA) sonuçlarına göre Şubat ayına yansıyan işsizlik oranı yüzde 10,7. Aynı rapora göre işsiz sayısı ise 3 milyon 579 bin. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi'nin (DİSK-AR) İşsizlik ve İstihdamın Görünümü Raporu'nda da Şubat ayında geniş tanımlı işsiz sayısı 7 milyon 989 bin. Tüm bu rakamlarla birlikte pandemi öncesine oranla işsiz sayısı tam olarak 959 bin arttı. TÜİK’e göre Şubat 2020’de yüzde 12,6 olan işsizlik oranı Şubat 2022’de yüzde 10,7’ye düştü. Fakat geniş tanımlı işsizlik, yüzde 20,7’den yüzde 21,8’e yükseldi.
 
Bütçe kriz yerine savaşa harcanıyor!
 
Ekonomistler tarafından şeffaf olmadığının altı çizilen enflasyon verileriyle birlikte, bölge kentleri ve ülkenin tamamına yayılan ekonomik kriz de her geçen gün derinleşiyor. Her yönüyle kriz yaşayan toplumu görmezden gelen iktidar ise mermilere yatırdıkları paralarla savaş güzellemesi yapıyor. Ülke kriz ve yoksullukla boğuşurken AKP ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP), 17 Nisan’da Federe Kürdistan’ın Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine yönelik yeni bir aşamaya evrilttiği saldırılara milyon dolarlar harcıyor.
 
Ekonomist Güldem Atabay ekonomik ve iklim krizleri, enflasyon verileri, savaşın krize yansımaları ve krizden çıkış çözümüne dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
Veriler tartışmalı
 
Merkez Bankası’nın başkanlarının değiştiği kadar TÜİK Başkanlığı’nın da sıklıkla değiştiğine dikkat çeken Güldem, “Arkasında en son hükümetin bir planı olduğunu biliyoruz” dedi. Enflasyon Araştırma Grubu’nun (ENAG) açıkladığı bağımsız akademisyenlerden oluşan bir çalışma grubu olduğunu söyleyen Güldem, buradaki rakamların TÜİK verilerinin çok daha üzerinde olduğunu kaydetti. ENAG’a soruşturma açıldığını aktaran Güldem, sırf gerçek rakamları yansıttıkları için hapis cezalarıyla yargılanmaları için bir taslak hazırlandığını da paylaştı. Güldem, “Dolayısıyla bu da verilerin tartışmalı olduğu konusunu hep gündemde tutuyor. Özellikle hissettiğimiz enflasyonla açıklanan rakamların arasındaki farkın büyüklüğü ya da üretici fiyatları yüzde 115 şu anda. Tüketici fiyatlarının yüzde 61 olmasıyla aradaki fark neredeyse tüm zamanların en yüksek rakamı. Nasıl oluyor da üretici fiyatlarına geçiş bu kadar düşük oluyor? Bir ekonomist olarak sorgulayabileceğiniz birçok şey var” şeklinde konuştu.
 
‘Enflasyon verilerinin içi net değil’
 
Büyüme verilerinin de tartışmalı olduğunu dile getiren Güldem, “Bunun bir teknik kısmı var, bir de politik müdahaleler olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla enflasyon verileri zaman zaman tartışmalı” ifadelerini kullandı. Güldem, “İnsanların maaş ayarlamaları, ev sahiplerinin kira gelirlerini arttırma potansiyeli, bunlar hep resmi rakamlar üzerinden yapılmakta ama devletin kendi yaptığı vergi ayarlamalarının resmi enflasyon verilerinin çok üzerinde tutulduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bir taraftan yoksullaşmayı besliyor bu şekilde enflasyonu baskılanmış olarak göstermek, bir taraftan da enflasyonla mücadele edilmeyen normalde para politikasıyla ya da mali enflasyonla mücadele edilmediği için ‘negatif reel faiz’ yani enflasyonun altında faiz politikası uygulandığı için de enflasyonu baskılamak daha kolay hale geliyor bu müdahaleler ile” değerlendirmesini yaptı.
 
‘Enerji fiyatları savaş nedeniyle artacak’
 
Güldem, gelir seviyesine göre herkesin hissettiği enflasyonun farklı olduğunun altını çizerken, fiyat artışları ve zamları herkesin gördüğünü belirtti. Güldem, marketteki bir fiyatın bir daha görülemediğini ve bu durumun da enflasyon verilerinin çok tartışmalı hale geldiğinin kanıtı olduğunu ifade etti. Enflasyonda yaşanan ikinci tur şokun savaşın başladığı Nisan, Mayıs, Haziran ayları ve sene sonuna kadar çok daha belirgin yansıyacağını söyleyen Güldem, “Bunun önemli bir kısmı TL’ye değer kaybettirilmesi. Fakat daha da önemli bir kısmı, önümüzdeki aylarda enerji fiyatlarının bu savaş üzerinden artması olacak” dedi. Güldem ayrıca dünya genelinde açlık, yoksulluk, artan nüfus ve farklı insan gruplarının bu fakirleşme içinde yaşarken savaşlara harcanan kaynaklarla daha da yoksullaştığını dile getirdi.
 
Savaşa ne kadar harcandığı bilinmiyor
 
Ortadoğu’da da yoksulluğun çok belirgin olduğunu söyleyen Güldem, “Başta Suriye, Irak, Kuzey Irak’taki fakirleşme ile ne yazık ki savaş harcamaları yapılıyor. Ekonomiler bunların üzerinden güçleniyor ve fakirleşme hikayesi kalıcı olarak devam ediyor. Burada da tabii ki savaş ve savunma harcamaları, Güneydoğu’da ya da ‘sınır ötesi operasyonlar’, Suriye’de ne harcadığımızı bilmiyoruz. Bu kadar göç, fakirlik varken ve bu harcamaları yaparken bir yoksullukla mücadele politikası geliştirilmesi gerekir” diye konuştu.
 
‘Bu düzenin değişmesi gerekiyor’
 
Ülkedeki sorunlara yönelik uzun soluklu çözüm önerileri olması gerektiğini vurgulayan Güldem, mevcut sorunların çözümü için AKP iktidarı ve bu düzenin değişmesi gerektiği mesajını verdi. Güldem, “Savaşlara, mermilere harcanan paralarla yoksullaşmanın yanında ne yazık ki dünyanın çarpık düzeni, AKP’nin özellikle yaptığı fakirleşme üzerinden nema sağlamak, fakirleşme üzerinden insanları kendine mecbur ederek oy potansiyeli olarak kullanmak da mevcut. Bu düzenin değişmesi gerekiyor” dedi. İklim krizini de ele alan Güldem, dünyadaki rekabet gücünün korunabilmesi için yeşil dönüşüm yatırımları yapılması gerektiğini dile getirdi. Enflasyonu düşürmenin önemli ve işin en kolay kısmı olduğunu ifade eden Güldem, “Asıl sorun bu fakirleşmeyi, aç kalan çocukların geleceklerini kurtarabilmek ülke ekonomisi adına” sözlerine yer verdi.
 
‘Kürt sorununa demokratik açılım yerine askeri müdahale…’
 
AKP ve KDP’nin 17 Nisan’da Federe Kürdistan’ın Zap, Avaşîn ve Metîna bölgelerine yönelik başlattığı ve hala süren saldırılarına da değinen Güldem, “Uzun süredir Türk ordusunun o bölgede olduğunu biliyoruz. Ekonomik olarak harcamaların o yöne kaydırıldığını görüyoruz. Kuzey Irak’ta ya da Kuzey Suriye bölgesindeki ekonomi dışında kaynaklar burada kullanılıyor ama Rusya’nın işgaliyle beraber o bölgedeki iddiaları, Amerika’yla Rusya’nın o bölge üzerindeki çatışması, Türkiye’nin bunda var olması, Türkiye’deki Kürt sorununa bir demokratik açılım yerine askeri bir müdahaleyle bunu kontrol altında tutmaya çalışmasıyla tüm bunlar uzun yıllardır taşınan problemler” değerlendirmesini yaptı.
‘Kürt sorununun çözülmemesi ekonomiyi aşağıya çekiyor’
 
Kürt sorununun çözülmemesinin Türkiye’nin ekonomisini yıllarca aşağıya çektiğinin altını çizen Güldem, “Genç işsizliğinin Güneydoğu’da daha sık olduğunu biliyoruz batı ve kuzey bölgelerine göre. Yatırımların gelmemesi, bütün bunların askeri önlemlerle çözülmeye çalışılması sebebiyle ertelenen bir hayat kalitesi düşüklüğü. Bunu başka bir platforma taşıyabilmek önemli. Tabii ki niye son dönemde Kuzey Irak’a girdi çıktı diye değerlendirmeyeceğim. Çünkü bambaşka arka plan, dış ilişkilerle ilgili bir takım dengeler, mesajlar veriliyor orada” sözlerini kullandı.
 
‘Kriz yıllardır göstere göstere geliyor!’
 
Mevcut krizin 2001’deki gibi olmadığını vurgulayan Güldem, şu değerlendirmelerde bulundu: “O krizdeki gibi ‘geldi, vurdu, bitti. İMF parası geldi, doğru politikalar devreye sokuldu ve hızla tekrar toparlanma sürecine geçildi’ gibi bir kriz değil. Bu öyle bir kriz ki yıllardır göstere göstere geliyor. Şimdiye kadar arka planda dünyadaki finansal akışlar, dünya ekonomisinin durumu Türkiye’nin hatalı politikalarını saklamasına izin verecek şekildeydi. Yüksek bir enflasyon var, yani kolay para, ucuz para dünyada bitti. AKP’nin ekonomi politikaları artık ilerleyemiyor. Şimdi artık kral çıplak. Hatalar gözükmeye başlıyor ve bundan dönüş de çok zor. Bu sistemi geri sarmak, daha demokratik bir ülke yönetiminin devreye sokulması gerekiyor ki düzenli, kurallı bir ekonomi olsun.”
 
AKP’den çözüm çıkmaz
 
AKP bu krizle mücadele etmek için hiçbir şey yapmıyor” diyen Güldem, “Çünkü krizi yaratan zaten kendi politikaları. Sadece faiz indirmek ya da tarım politikasındaki ve 15 senedir gelen hatalar nedeniyle bugün çiftçinin üretimden vazgeçmesi, artan üretim maliyeti, biberi 30-40-50 TL’ye alıyor olmamızın arkasında hep bu yanlış yönetim politikaları var. Bununla mücadele etmek demek kendi gerçekliğini değiştirmeye çalışmak demek. Bunu bekliyor muyuz bu iktidardan? Ben beklemiyorum. Dolayısıyla bu iktidardan da bir çözüm çıkacağına inanmıyorum” yorumunu yaptı.
 
‘İklim krizi ekonomik krizi alt üst edecek’
 
Güldem, Türkiye’de en hızlı hissedilen sorunlardan birinin de tarım sektörü olduğunu belirtirken, bir taraftan da bir iklim krizi gerçekliğiyle karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Yalnızca Türkiye değil tüm hükümetlerin krizi ciddiye almadığını dile getiren Güldem, “Pandemide halkını desteklemeyerek, şirketler kesimine destek vererek doğru şekilde hareket edemeyen bir hükümetimiz var. İkisini de desteklemek gerekiyordu istihdamı korumak için ama bir bacağı eksik kaldı. Şimdi iklim kriziyle yine katmanlı bir mücadele politikası gerekiyor. Bu hükümette bunun olduğunu göremiyorum” şeklinde konuştu.