Direnişteki işçiler herkesi 1 Mayıs'a çağırıyor

  • 09:06 29 Nisan 2022
  • Emek/Ekonomi
Marta Sömek
 
BURSA - Sendikalaştıkları için işten çıkartılan Acarsoy Tekstil işçisi dört kadın, fabrika önünde bir ayı aşkındır direniyor. Haklarını alana kadar direneceklerinin mesajını veren kadınlar, “Biz burada tüm kadınların sesiyiz ve direnişimizi sonuna kadar sürdüreceğiz. 1 Mayıs’ta da herkesi alanlarda buluşmaya çağırıyoruz” sözleriyle 1 Mayıs alanlarına çağrı yaptı.  
 
İşçi kenti Bursa’da, 29 Aralık 2005 tarihinde Özay Tekstil’de çıkan yangında, "kaçmamaları için" kilitli bırakılan 15 yaşındaki Ayşe Denizdalan, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 27 yaşındaki Necla Özveren ve üç aylık hamile olan 32 yaşındaki Sevgi Sesli yaşamını yitirmişti. Önlem alınmayan fabrikalarda güvencesiz ve yasa dışı çalıştırılarak sömürülen, katledilen kadınların ardından kadın direnişleri domino etkisiyle tüm ülkeye yayıldı. Bu direnişin son örneklerinden biri de yine aynı kentte Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Acarsoy Tekstil’de maruz kaldıkları sistematik baskı, tehdit ve mobbinge karşı Öz İplik İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkartılan 4 kadın. 10 Mart’ta “performans düşüklüğü” gerekçe gösterilerek işten çıkarıldıktan sonra fabrika önünde direnişe başlayan Selinay Yılmaz’ın ardından 25 Mart’ta 3 kadın daha işten çıkarıldı.
 
Bir ayı aşkındır direnişteler
 
Bir ayı aşkın süredir her gün fabrika önünde direnen 4 işçi kadın, tüm kararlılıklarıyla haklarını alana kadar mücadele edeceklerinin mesajını veriyor. Direnen kadınlara yoldan geçen araçlar ile yurttaşlardan da hayli destek geliyor. Yaşadıkları baskılara hala fabrikada çalışan kadınların da maruz kaldığını belirten direnişçi kadınlar, direniş ve örgütlülüğün yaşattığını vurgulayarak tüm kadınları mücadelelerine katılmaya çağırıyor. Öte yandan 1 Mayıs’a giderken direnişçiler, tüm kadınların hakları ve mücadelelerini meydanlara taşımaları için çağrıda bulunuyor.
 
Kararlılıkla hakları için mücadele eden Selinay Yılmaz, Emel Didir, Dilek Dündar ve Öznur Mantarcı direnişleri, talepleri ve 1 Mayıs’a dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
 
Kadınlar korse takarak düşük yapıyor!
 
5 buçuk ay Acarsoy Tekstil’de çalışan ve ilk işten çıkarılan Selinay Yılmaz, 3’üncü ayında sendikaya üye olduğunu aktardı. Sendikalaşmadan önce fabrikada kadınlardan birçok baskı ve haksızlıkları duyduğunun altını çizen Selinay, “Çok vahşet derecesinde olan şeylerdi. Sonrasında bunları gözle gördüm. Sonra kendime de yapıldığı için sendikaya üye olmaya karar verdim” sözlerini kullandı. Kadınlara işe girmeden önce, iki yıl boyunca hamile kalmayacaklarına dair sözleşme imzalatıldığına dikkat çeken Selinay, “İçeriye giren kadınlar bu şekilde sözleşme imzalıyorlar ve korse takarak düşük yapıyorlar. Düşük yapan birkaç arkadaşımız var. Benim başıma gelen mobbing çok fazla. Makine sayıları zaten çok fazla, çok fazla da makine baktırılıyor” sözleriyle yaşanan ihlal ve mobbingi anlattı.
 
Sendikalaştıkları için hedef gösterildiler
 
Çalışma süresi boyunca sendikalaştıkları için hedef haline getirildiklerini belirten Selinay, “Ustaların göz hapsindeydik. Lavaboya gittiğimde bir saat sonra usta gelip bana, ‘Neden lavaboya gittin’ gibi bir soru sorabiliyor. Bu şekilde kadınlara haksızlık olduğunu düşünüyorum. Her şey bariz ortada. Ben yemekhane alanından sigara içme alanına çay indirdim ve yanımda ustam dahi indirirken bana tutanak tutuldu. Yanımda olan iki arkadaşıma tutanak tutulmadı. Onlara bir ay sonra geçmiş tutanak imzalattılar. Bana da tutanağıma ‘Bunları yaz’ şeklinde geldiler. Bana kendi savunmamı dahi yaptırmadılar. Çay molamız zaten yoktu, yemek molası için biz üçüncü kata yemekhaneye çıkıp indiğimizde 10 dakikamız gidiyordu. Burada hem lavaboya gidip, hem yemeğimizi yiyip, çayımızı içemiyorduk maalesef ki” sözleri ile iş koşullarına işaret etti.
 
‘Tüm kadınların sesiyiz’
 
Direnişlerine dayanışma çağrısı yapan Selinay, “Bizlerin sizlerden istediği, özellikle DOSAB, Acarsoy’dan istediğimiz tek şey kadınların ve herkesin emeğine, hakkına sahip çıkması. Biz sırf sendikaya üye olduğumuz, sendikal bir öncülük yürüttüğümüz için işten atıldık, hakkımız yenildi. Bu bizim anayasal hakkımız ve elimizden alındı. Arkadaşlarımızdan korkmamasını, çekinmemesini, bu konuda bizlere destek olmasını istiyorum” sözleriyle seslendi. Fabrikada çalışan arkadaşlarının hala baskı gördüğüne dikkat çeken Selinay, “Daha da baskı arttı. İki tane eleman yan yana gelemiyor. Arıza dahi söylenmiyor, asıl mağdur olan onlar. Onların gerçekten haklarını aramalarını istiyoruz. Biz burada onların da sesiyiz aslında. Sadece 4 kadın olarak değil, bu şekilde bu davranışlara maruz kalan herkesin sesiyiz. Onlardan istediğimiz anayasal hakkı olan sendikal haklarını kullanmaları. Bu baskıların ortadan kalkması için bir an önce sendikaya üye olmalarını istiyoruz” diye konuştu.
 
‘Kadınlar susmamalı’
 
Selinay, örgütlenmenin yaşatacağını vurgularken, “Sırf kadın oldukları için uğradıkları baskılara göz yummamaları, susmamaları, artık herkesin, tüm kadınların, bu baskıya uğrayanların haklarını öne çıkarmalarını, korumalarını istiyorum. 1 Mayıs’ta da herkesi tüm alanlarda haklarını korumaya davet ediyorum” ifadelerini kullandı.
 
Sistematik baskı ve tehdit
 
2007 yılında Acarsoy Tekstil’de çalışmaya başlayan direnişçilerden Emel Didir, 15 yıllık çalışma hayatı boyunca sistematik olarak ustalar tarafından baskı gördüğünü ve tehdide maruz bırakıldığını aktardı. Emel yaşadığı ihlalleri şöyle anlattı: “Sürekli lavaboya gitme, randıman baskısı vardı. Hatta bir gün usta üzerime yürüdü bağırarak. Ben de ‘bana bağıramazsın’ dediğim zaman tutanak tutmakla tehdit etti. Biz daha sonra sendika aracılığıyla ihtar çektik ustaya. Beni çağırdılar, ‘Böyle bir şeye neden gerek duydun, bize söyleyebilirdin’ diye. Personeldeki bir kadın bana, ‘Bu zamanda herkes her şeyi yapabilir’ diyerek Emine Bulut cinayetini örnek gösterdi. Bir gün bir eleman gelmedi, bir arkadaşımız fazla makine bakamayacağını söylediğinde, şefimiz de ‘Bakmak zorundasın, bakmazsan kapı orada’ diye söylendi.”
 
Baskılara karşı sendikalaştı
 
Daha fazla baskılara maruz kalmamak için 6 yıl önce sendikaya üye olduğunu söyleyen Emel, sendikalaştıktan sonra daha fazla baskıya maruz bırakıldığına dikkat çekti. Selinay’ın “yemek saatinde aşağıya çay indirdiği” gerekçesiyle işten çıkartılmasının ardından kendisinin de işine son verildiğini dile getiren Emel, “26 Mart’ta fabrikanın önünde basın açıklaması yapıldı ve o gece ben 3-11 vardiyasındaydım. İftiralar atılarak gece saat 22.00’de işimden attılar, sendika üyesi olduğumu da biliyorlardı. Gerekçe olarak da arkadaşlarıma ‘psikolojik baskı uyguladığım, düzen bozduğum’ gösterildi” sözlerini kullandı.
 
‘Hakkımızı alana kadar direneceğiz!’
 
İşten çıkartıldıktan hemen sonra bir kadın arkadaşının daha işten atıldığının bilgisini veren Emel, bunun ardından direnişe geçtiklerini ifade etti. Direnişlerini sonuna kadar sürdüreceklerinin ve asla vazgeçmeyeceklerinin mesajını veren Emel, “Hakkımızı alana kadar direneceğiz. Acarsoy işçilerine de buradan sesleniyorum, kimse korkmasın. Biz burada sadece kendimiz için direnmiyoruz, başka sanayilerde olan arkadaşlarımız için de buradayız, onlar adına da mücadele veriyoruz. Anayasal hakkımız, kimse buna karşı gelemez ve engelleyemez. Dik dursunlar, haklarını arasınlar” sözleriyle seslendi.
 
‘Sürekli kadına karşı bir baskı vardı’
 
2 buçuk yıl boyunca Acarsoy Tekstil’de çalışan direnişçi Dilek Dündar da yaşadıklarını, “İçerideki baskılardan, mobbingden yıldığımız için sendikalaşma kararı aldık. Şu an direnen 4 arkadaşımla birlikte içeride sendikanın öncülüğünü yaptık. Sürekli kadına karşı bir baskı vardı, kapılara vurularak lavabolardan çıkartıldık, sigara içme alanında, makine aralarında göz hapsindeydik. Sürekli fazla makine baktırılıyordu, arkadaşlarımız gelmediğinde onların makineleri de bize baktırılıyordu, fazla ücret almıyorduk” şeklinde paylaştı.
 
Tutanak tehdidi
 
Fazla makine baktıklarında dahi yüksek randıman beklendiğini aktaran Dilek, tutanak tutmakla tehdit edildiklerine dikkat çekti. Dilek, yarım saat yemek molası dışında hiçbir şekilde molaya çıkamadıklarına değinirken, “Yemekhane üçüncü katta. Üçüncü kata inip çıkmak hayli zaman alıyor, yemek sırası bekliyoruz. Sigara içme alanına çay kahve indirdiğimiz zaman tutanakla tehdit ediliyorduk ama bu genellikle kadınlara yapılıyordu. Ustalar ve erkekler çok rahat bir şekilde çalışıyorlar. Ustalara arıza söylemeye bile çekiniyorduk, kendi imkanlarımızla ufak tefek arızaları gideriyorduk” şeklinde konuştu. Tüm bu baskılar sonucunda sendikalaşma kararı aldıklarını sözlerine ekleyen Dilek, işverenlerinin bunu öğrendikten sonra 26 Mart günü, vardiyasına başlamadan insan kaynaklarının işine son verildiğini kendisi ile paylaştığını aktardı.
 
‘Hem bizi cezalandırdılar hem de çocuklarımızı’
 
Dilek ayrıca hem kendisinin işten çıkartıldığını hem de çalıştığı firmaya bağlı kreşin 2 gün sonra 6 yaşındaki oğlunun kaydını sildiğini ekledi. Dilek, “DOSAB bölgesinde çalıştığımız için DOSAB kreş ve gündüz bakımevine gidiyordu oğlum. İşyerine bağlı bir kreşti. Sendikaya üye olduğumuz, anayasal haklarımızı kullandığımız için hem bizi cezalandırdılar hem de çocuklarımızı” şeklinde konuştu. Önce 10 Mart’ta Selinay’ın işten çıkartıldığını belirten Dilek, “Onlar ayın 14’ünde başladılar burada direnmeye. Biz de içeriden elimizden geldiğince destek veriyorduk. Biz de işten çıkartıldıktan sonra haklarımızın peşinde gitmeye karar verdik. Bağlı olduğumuz Öz İplik İş Sendikası Bursa İl Başkanlığı da bu süreçte hep yanımızda olup bize destek verdi. Her gün buraya geliyoruz. İçerideki arkadaşlarımıza da moral motivasyon açısından yalnız olmadıklarını anlatmaya çalışıyoruz” ifadelerine yer verdi.
 
İş kazası geçiren işçiye ‘benim hatam’ diye tutanak imzalatılmış!
 
Dilek, firma önünde 4 kadın dirense de içeride hala çalışan ve baskılara maruz kalan kadınların da sesi olduklarının altını çizerken, “450 kişilik bir işçi kapasitesi var, bunların yüzde 75’i kadın. Onlara yürek veriyoruz. Sadece onlara değil, DOSAB bölgesinde çalışan bütün kadınların sesi, dili olmaya çalışıyoruz burada” dedi. Yakın süreçte bir arkadaşlarının iş kazası geçirdiğini paylaşan Dilek, “Acıdan bayılmış kadın ve hastaneye götürülmeden ‘benim hatam’ diye tutanak imzalatılmış. Onun hatası değil. Eksik elemanların açığını kapatmak adına elemanlara çok fazla iş yükü yüklendiği için iş güvenliği kuralları hiçe sayılıyor. Düşünebiliyor musunuz baskıyı? Bu işverenin hatası. İşverenin umurunda mı? Senin elin mi kopmuş, kolun mu kopmuş, o kendini kurtarma çabasında” sözleriyle tepki gösterdi.
 
‘1 Mayıs’ta da alanlarda buluşalım’
 
Hala baskılara maruz kalan eski iş arkadaşlarına seslenen Dilek, “Korkmasınlar, korkulacak bir şey yok. Bu bizim anayasal hakkımız. Kanunların, yasaların bize tanımış olduğu bir hak. Bunu bizim elimizden almaya, bize engel olmaya kimsenin hakkı yok. Biz kadınlar istersek başaramayacağımız şey yoktur. Biz kadınlar çok güçlü varlıklarız. Ayaklarımız üzerinde sağlam, dimdik durduğumuz sürece bizi yıkabilecek hiçbir güç yok.  Hiçbir şekilde hakarete, tacize, mobbinge boyun eğmesinler. Bizim arkamızda sendika var, haklarımız var. Hukuki yollardan haklarımızı arıyoruz, kanunlar adalet bizim yanımızda. Onlara korkmamalarını, yanımızda yer almalarını söylüyorum. Yalnız değiliz” ifadelerini kullandı. Haklarını aramaktan vazgeçmeyeceklerinin mesajını veren Dilek, tüm kadınları “1 Mayıs’ta da alanlarda buluşmaya, haklarını aramaya, direnmeye davet ediyorum. Biz sadece emeğimizin karşılığını arıyoruz. Hırsızlık yapmadık, çalmadık, çırpmadık. Emeğimizin karşılığını almak istiyoruz. İnsanca, onurlu bir şekilde yaşamak, çalışmak istiyoruz” sözleriyle 1 Mayıs alanlarına çağırdı.
 
‘Su içmeye bile gidemiyoruz’
Bir diğer direnişçi Öznur Mantarcı da, 6 yıl boyunca fabrikada mobbinge ve psikolojik baskıya maruz kaldığını aktardı. Fabrikada kadınlara yönelik çok fazla baskı olduğunu söyleyen Öznur, çalışma sürecinde yaşadıklarını şöyle anlattı: “Sürekli gözleri üstümüzdeydi. Lavabolardan çıkartmalar, ustaların kapıları tıklayarak çıkartmaları, yemekhanede aşağılamaları yüzünden sendikaya üye olmayı tercih ettim. En doğal hakkım olan sendikaya üye olduğum için baskı gördüm. O yüzden işten atıldım haksız bir şekilde. Randıman baskıları vardı, iki kişi bir araya gelip konuşmasın istiyorlardı. Diyelim ki yemeğe giderken konuşuyoruz arkadaşlarımızla, sırayla gittiğimiz için ona bile gelip soruyorlar, ‘Niye konuştunuz? Konuşmayın’ diye. Makine ile ilgili bir sorun olduğunda o an müdahale edilmiyor. Bir tane lavabo var bizim tarafta o da sorun oluyor. Zaman zaman su içmeye bile gidemiyoruz.”
 
Reglken lavaboya dahi izin verilmiyor
 
Kadınların regl dönemlerinde dahi lavaboya gidemediklerini paylaşan Öznur, “Çünkü ustanın başımızda çok beklediği oluyor, psikolojik baskı görüyoruz bu yüzden. Ustaya özel hallerimizi söyleyemiyoruz. Lavaboya gidemedim, yemekhanede zor zamanlar geçirdim. Özel günümdeydim ve arkadaşım fark etti, utandım. O kadar psikolojik baskı, mobbing var ama erkeklere o kadar değil. Kadınlar sigaraya, yemekten önce ve sonra bir kere gidiyor ama erkekler çok sık gidiyor. Bu haksızlıkları gördüğüm ve bu psikolojik baskıyı görmeyelim diye arkadaşlarıma ‘gelin birlikte olalım’ dediğim akşam bir arkadaşımla birlikte haksız yere apar topar işten atıldık. Ertesi gün de Dilek arkadaşımla apar topar dışarı atıldık bir suçlu gibi” sözleriyle yaşadıklarını anlattı.
 
‘Kadın işçiler için buradayız’
 
Yasal haklarını kullandıkları için işten atıldıklarını dile getiren Öznur, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz Mart’ın 25’inde işten çıkartıldık, 26’sından bu yana buradayız. Arkadaşlarımızla mücadelemize devam ediyoruz. Biz kadın işçiler için buradayız. Kadın işçilere çok mobbing, psikolojik baskı var. Biz bunları hak etmiyoruz. İçeride onlar da zor durumda. Aynı şekilde psikolojik baskı hala sürüyor. İnsan gibi muamele görmek isteriz. Çocuklarımıza zor zaman ayırıyoruz, çünkü çok yoruluyoruz. Onlara zaman ayırabilmek için, çocuklarımıza güzel bir gelecek ayırmak için sadece benim çocuğum değil, gelecek neslin çocukları için arkadaşları birliğe davet ediyorum. Biz onlar, çocuklarımız, gelecek nesiler için buradayız. Kadına şiddet, baskı, psikolojik baskı olmaması, insan gibi muamele görmek için buradayız”
 
‘Bütün emekçi kadınlar için 1 Mayıs’a!’
 
Herkesi örgütlenmeye çağıran Öznur, “Örgütlülük çağrısı yapıyoruz. Sendika her zaman yanımızda, yalnız değiliz. Tüm kadınları 1 Mayıs’a, birliğimize davet ediyorum. Sadece bizler için değil, bütün çalışanlar ve bütün emekçi kadınlar için 1 Mayıs’a davet ediyorum” dedi.