‘Ev işleri iş, ev işçisi işçidir’ sloganıyla 1 Mayıs alanlarında olacaklar

  • 09:02 28 Nisan 2022
  • Emek/Ekonomi
 
Melike Aydın
 
İZMİR - Ev işçileri ev içi görünmez emeğin uzantısı şeklinde gelişen ev işçiliğinin yasal güvenceye alınması talebini yükseltiyor. Bu mücadeleyi veren kadınlardan Minire İnal, kadınları “Ev işleri iş, ev işçisi işçidir” sloganıyla 1 Mayıs’ta pankartlarının arkasında yer almaya çağırdı.
 
Emek sömürüsüne en fazla maruz kalan kesimlerin başında gelen kadınlar, uzun yıllardır buna karşı mücadelesini sürdürüyor. Hem yasal olarak hem de toplumsal açıdan işçi statüsünde görülmeyen ev işçileri, yaptıkları işin saygınlığa ve güvenceye kavuşturulmasını istiyor. Ev İşçileri için İnsana Yakışır İş Sözleşmesi’nin (ILO C189) uygulanmasını veya kupon sisteminin yürürlüğe girmesini talep eden kadınlar, “müjde” verilerek çıkarılan 10 gün yasasının ise yetersiz ve şirketlerin suiistimal etmesine zemin hazırladığını söylüyor.
 
Ev işçisi Lütfiye İlhan, Gülay Sarıkaya ve Minire İnal ile ev işçiliğini konuştuk.
 
Güvenceli çalışma koşulları yok
 
Farklı yıllarda ev temizliği ve çocuk bakıcılığı yapan Lütfiye İlhan, ev işçilerinin en temel sorunu olarak güvenceli çalışma imkanının olmamasının altını çiziyor. Lütfiye, “Biz önceden bir maaşının olmasını, emekli olmayı önemsemiyorduk ama sigorta herkes için özellikle kadınlar için çok önemli şey. Ev işçisi için özellikle. 8 ay yaşlı bir kadına baktım, 2 yıl iki çocuğa baktım ama düzenli olarak çalışmak isterdim” ifadelerini kullanıyor. 
 
Asgarinin altında ücret
 
Ev işlerinin iş alanı olarak görülmediğini dile getiren Lütfiye, “Eşim bazen ‘Senin işin ne ki’ diyor. Oysa işverenlerin kimisi çok pimpirikli, ‘Çocuğuma bir şey olur’ kaygısı var. Herkese güvenemiyorlar. Kimi kendi evine güvenlik kamerası takıyor işkence yapılıyor mu diye, başkasına emanet etmek riskli. Eve çocuk getirdiğim de oluyor. Çocuklarım seviyordu, biz seviyorduk. Başka işlerde çalışan 4 bin Lira alırken ben bin Lira alıyorum. Bu iş kadar kutsal iş yok ama para yok. Asgarinin altında. Doğum izni, emzirme izni, üç aylık çalışmama hakkı var ama bizim yok” şeklinde konuşuyor.
 
‘Emekliliğin olmaması erkeklere bağımlılığa neden oluyor’
 
Ev işçiliği dışında fabrikalarda da çalışan 60 yaşındaki ev işçisi Gülay Sarıkaya da 15 yılı aşkın süre yaptığı ev işçiliğinden emekliliğinin olmadığını söylüyor. Eşinin emekliliğinden faydalandığını ve bu nedenle evdeki erkeklere bağlı kaldığını kaydeden Gülay, “Eşim emekli maaşını alacak ki idare edelim. Emekli aylığım olsaydı eşim bana para versin diye beklemezdim. Özgürlüğümü de engelliyor. Erkeklerden bekliyorsun ki üç kuruş versin” ifadelerini kullanıyor.
 
‘Yılların emeği kayboldu’
 
Gülay, herkesin güvencesinin olması gerektiğine işaret ederken, “Ev işinde çalıştım ama şimdi çalışamıyorum. Elimde bir şey yok. Diyelim ki eşimin de sigortası yok. O zaman devlet karşılayacak mı? Şu an torunuma çalışıyorum, kızım destek veriyor. O da olmasa işe giderdim. Yılların emeği kayboldu. Devlet karşılamalıydı ama karşılamadı. Kadınlar da erkekler de başkaldırsın ses çıkarsın” diyor.
 
Yasal iş tanımı olmadığı için ev işçiliği itibarsızlaştırılıyor
 
İmece Ev İşçileri Sendikası Kurucu üyelerinden Minire İnal da ev işçilerinin temel sorunlarının, iş yasasında işçi olarak görülmemesi nedeniyle çözülmediğini kaydediyor. Kadının evde de işte de aynı işi yapması nedeniyle emeğinin görünmediğini kaydeden Minire, “Sanıyorum ki bu işi erkekler yapmış olsaydı bu yasalar çoktan çıkmış olurdu. Yasalarda işçi olarak görülmediğimiz için bizi itibarsızlaştırıyor, yaptığımız işi de değersiz gösteriyor. Hiç kimse evine tesisatçı çağırdığımda ‘Evime adam geldi’ demez, usta ya da servis geldi der. Ev işlerinde ise ‘Kadın geldi’ deniyor. ‘Senin kadın nasıl, benim kadından memnun değilim’ gibi. Yasal olarak iş tanımımız olmadığı için biz de itibarsızlaştırılıyoruz” sözlerine dikkat çekiyor.
 
Mesai ücreti yok, tanımlı izin yok
 
İş tanımı olmadığı için mesai saatlerinin ve iş tanımının esnek olduğuna değinen Minire, “Evde ne iş varsa hepsini yapmak zorundayız. Oysa hepsi ayrı ayrı iş kolları. Mesai sabah 08.00 gibi başlıyor, iş bitene kadar. Oysa fabrikada çalışsak 8 saat üstü mesai sayılıyor. Senelik izin bir yana, yorulursun 10 dakika dinlenemezsin. Şiddete, mobbinge uğrayan, suçlanan arkadaşlarımız var. Çok sıkıntı yaşıyoruz. Diğer işler gibi form doldurmak iş başvurusunda bulunmak gibi prosedürler yok. Gittiğimiz evler bizi tavsiye ederse CV’miz o. O da başka bir arkadaşına tavsiye eder. O evde ne kadar çok emek veriyorsan iyi elemansın” diyor.
 
Şirketler modern köle tüccarları
 
Ev işleri bulan şirketlerin misyonunu “modern köle ticareti” olarak tarif eden Minire, “Evine temizlik için şirket 700 Lira istiyor ama işçilere 80 Lira yevmiye veriyorlar. 10 gün yasası diye müjde verildi. Aynı evde 10 günden fazla çalışıyorsan sigortalamak zorunda ya da yüzde 2’lik primle iş kazası ve meslek hastalığına karşı işveren sigortalayabiliyor. Ama bu işçinin ne emekliliğine yansıyor ne de genel sağlıktan yararlanılabiliyor. Bunu temizlik şirketleri de uyguluyor. Çok fazla işsiz var çok zor durumda insanlar. Bir hafta birini bir hafta başkasını çalıştırıp sigorta yapılmıyor şirketlerde” sözleriyle yaşadıkları hak gaspına vurgu yapıyor.
 
İşçi olarak görülmemek iş kazalarında hak ihlalleri üretiyor
 
Minire, yüksek binalarda cam silerken düşme gibi yaşanan iş cinayetlerine dikkat çekerek, kendisinin de yüksekten düştüğünü belirtiyor. Minire, “Ben haftada 2 gün düzenli olarak temizliğe gidiyordum. Bir gün üçüncü kattan düştüm. Evde 2 yıl bakıma muhtaç yaşadım. İşverene açtığım dava 5 yıl sürdü; hizmet tespit davası. Sigortasız olduğum için kayıt dışıyım. Ev halkından kimse olmadığı için kimse kazayı görmedi. 5 yıl sonra mahkeme ret kararı verdi. Ayda 10 gün değil 8 gün çalıştığım için işçi olmadığım söylendi. 2009’da kaza geçirdim. 10 gün yasası 2015 yıllarında çıktı geriye dönük bana uygulandı. Hukuken de bir değeri yok. İnşaat işçisi bir gün bile çalışsa iş kazası geçirse işçi sayılıyor. Ev işçisi farklı evlerde çalışsa da 30 gün çalışıyor ama işçi olarak görülmüyor” sözlerine yer veriyor.  
 
ILO C189 Sözleşmesi uygulanmalı
 
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) C189 Nolu Sözleşmesi’nin imzalanıp uygulanması gerektiğinin altını çizen Minire, sözleşme ile uygulanabilecek bir sisteme değiniyor. Minire, çek-kupon sistemine değinerek, “İşveren çek ya da kupon veriyor. İşçi bunu bankada, postanede bozdururken sigorta da kesilmiş oluyor. Bu kadar basit aslında. Ancak bu kadın olduğumuz için yapılmıyor. Ev işi kadına yüklendiği için görünmüyor” diyor.
 
Ev işçisi de kendini işçi olarak görmüyor
 
Ev işçisi kadınların da kendilerini işçi olarak görmediklerini söyleyen Minire, yaptıkları işi evdeki işlerin devamı niteliğinde gördüğünü ekliyor. Minire, “Ev işçilerine ulaşmak zor, fabrika işçisi gibi değil. Seslerini duyurmak ve örgütlenmek için sendikal çalışmalarımız devam ediyor. Kadınların birlikte mücadelesi çok kıymetli” şeklinde konuşuyor. Minire tüm ev işçisi kadınları “Ev işleri iş, ev işçisi işçidir” sloganıyla Antalya’da ve İstanbul’da 1 Mayıs günü pankartlarının arkasına çağırdı.