Emeği görünmeyen kadınların yaşam mücadelesi

  • 13:09 10 Haziran 2021
  • Emek/Ekonomi
 
Hikmet Tunç
 
VAN - HDP Kadın Meclisi, “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyası kapsamında 3 günlük Serhat programı kapsamında Ağrı, Iğdır ve Bitlis illerinde onlarca kadınla buluşarak sorunlarını dinledi. Mekanlar ve yetiştirdikleri ürünler farklı olsa da aynı emek sömürüsü karşısında kadınlar 7 gün 24 saat eşitsiz koşullarda yaşam mücadelesi veriyor.
 
Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi’nin “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyası kapsamında Ağrı’da koçer, Iğdır’da kayısı ile şeker pancarı tarlaları ve Bitlis’in Tatvan ilçesinde domates tarlalarında çalışan kadınlarla bir araya geldiği Serhat programı son buldu. Partinin kadın yoksulluğuna dikkat çekmek amacıyla başlattığı kampanya ve buluştuğu kadınlarla gerçekleştirdikleri sohbetler, mekan değişse de kadınların her yerde her an emek sömürüsüne uğradığını bir kez daha ortaya koydu. Ancak bu buluşmalar, bir şeyi daha açığa çıkardı: Kadınlar, özgür, sömürüsüz bir yaşam için umutlu…
 
İlk durak Sinek Yaylası
 
Heyet ile birlikte, ilk durak olan Ağrı’nın Taşlıçay ilçesine bağlı Sinek Yaylası’nda bulunan koçer kadınlarla buluşmak için saat 10.00’da kent merkezinden yola çıkıyoruz. Bölgeye gidişimizden önce yaptığım araştırma ve anlatımlara göre deyim yerindeyse “doğa harikası” bir mekanı görmek üzereyiz.
 
Yayla, 2 bin 400 rakımlı zengin bitki örtüsü ve su kaynaklarıyla her yıl Iğdır başta olmak üzere çevre il ve ilçelerden çok sayıda aile ile binlerce hayvan sürüsüne ev sahipliği yapıyor. Soğuk ve uzun kış aylarının ardından ısınan havayla birlikte eriyen kar sularıyla dereler, vadilerce uzayıp gidiyor. Her yıl yaylaya konaklanmak üzere başta Iğdırlı koçerler’in yanı sıra binlerce koyun, kuzu ve büyükbaş hayvanlarına ev sahipliği yapıyor. Uzayan engebelli yol boyunca etrafa saçılan bin bir renkli bitki örtüsü ile bitki örtüsünce uzayan berrak, soğuk sularıyla dereler görenleri hayran bırakıyor.
 
Su kaynakları yok
 
Saat 10.00’da çıktığımız yola 13.20 sıralarında yaylanın düzlük ve koçerlerin yerleştiği alanların birine varıyoruz. Vardığımız düzlük alanda yol boyunca karşılaştığımız o yemyeşil doğanın aksine otlatmaktan tükenen bitkilerin yerinin toprağın kahvemsi rengiyle karşılaşıyoruz. Hafif bir rüzgarın yerinden söküp yuvarlayarak oluşturduğu toz bulutuyla karşı karşıya kalıyoruz. Gözün görebildiğine uzanan düzlük alanda su kaynaklarının olmaması da ayrıca dikkatimizi çekiyor. Ardından koçer kadınlar grup grup koyunlarını tel örgülerle belirledikleri alanlarda sağmaya çalışırken görüyoruz. HDP’li kadınların birkaç kişilik grup şeklinde yanlarına gittikleri koçer kadınlarla selamlaşma ve ardındın sıcak, koyu bir sohbetle yaylanın kadınların gülüşleriyle değişiyor. Karşılıklı uzun süre büyük bir özlemin son bulduğu bir “an” yaşanıyor. Sohbetin başı, ortası, sonu gülücüklerle süsleniyor.
 
‘Gecem gündüzüm yok’
 
Sonra ardı ardına sorular sorulmaya başlıyor: “Nasılsınız? Neler yapıyorsunuz? Günleriniz nasıl geçiyor yadê?” 
 
Tüm bu sorulara karşılık yaşlı koçer kadın gülümseyerek “iyiyiz” diyor. Gülümseme kısa bir süre sonra yüzündeki derin kırışıklıklar, aşağıya bakan gözleri ardından acı bir sessizliğe bırakıyor. Ve sonra anlatıyor: “75 yaşındayım. Kendimi bildim bileli koçerlik yapıyorum. Tüm geçimim şu gördüğünüz koyunlar.” Ve ardından bir gününü, “Gecem, gündüzüm yok. Günde iki öğün koyunları sağmak ve elde ettiğim sütü; yoğurt, peynir, lor yamakla geçiyor. Ardından çadırın temizliği, yemek ve ertesi güne hazırlanmak için hareket istiyor. Yaşlıyım. İş yapacak gücüm kalmadı. Ama mecburum” diyerek anlatıyor. 
 
Yaylada kalmak için para ödüyorlar
 
Anlatılanlar yaylada bulunan tüm kadınlar için geçerli cümleler, ama yine de diğer kadınlara da yönelerek sohbet sürüyor: Başka bir koçer kadın ise anlatımlara yaşamının kısa bir bölümüyle başlıyor: “Çocuk yaşta amcamın oğluyla evlendirildim. Eşim öldü daha sonra onun kardeşi olan diğer amcaoğlumla evlendirildim. Çocuklarım oldu. Bir oğlum şu an Patnos Cezaevinde kalıyor. Çocuklarına ben bakıyorum. Başka bir oğlumun eşi hastalıktan öldü. Onun çocuklarına da ben bakıyorum. Tüm geçimimiz koyunlarımızdan elde ettiğimiz süt. O sütü de Iğdır’da bulunan mandıraya değerinin çok altında satıyoruz. Harcadığımız emeğin hiçbir karşılığı yok. Ama ailemin mesleği koçerlikti. Ben de bu mesleği yapıyorum.”
 
Neden yaylanın en verimsiz alanında bekledikleri sorusuna karşılık ise yaylada 3 aylığına koyun başı 120’şer lira ödeyerek kaldıklarını öğreniyoruz. Diğer taraftan verimli yaylaların devletin “güvenlik” gerekçesiyle on yıllardır operasyon bölgesi ilan edilmesi nedeniyle de verimli yaylalara gidemediklerini söylüyorlar.
 
Köylüler tehdit edilmiş
 
Buradaki buluşmanın ardından geçtiğimiz o yemyeşil “Doğa harikası” yayladan yararlanamayan kadınları düşündükçe bizimde içimizden araçtan inip kısa da olsa tadını çıkarmak gelmiyor. Ardından yol üzerinde bulunan Ziro köyünde alıyoruz soluğu. Buradaki plana göre “Ev emekçisi kadınlarla” bir araya gelinecek. Ancak kadınlardan edindiğimiz bilgiye göre askeriyenin söz konusu HDP’li kadınların programı olunca köylüleri tehdit ettiğini öğreniyoruz. Heyette bulunan kadınlar da kendilerinden kaynaklı köylülerin başına bir şey gelmesin, daha fazla endişelenmesinler diye buradan ayrılıyorlar.
 
İkinci durak kaysı bahçeleri
 
Buluşmaların ikinci gününde ikinci durak olan mikro klima alanı ile adeta bir Akdeniz havasının hakim olduğu Iğdır’ın bin bir meyve çeşitliliğinden hasadına başlanılan kayısı bahçelerine yönümüzü dönüyoruz. Mevsimin en rağbet gören ve henüz yeni yeni olgunlaşmaya başlayan Iğdır’ın o meşhur kayısı bahçelerindeyiz. Burada kadınlar HDP’li heyeti karşılarında görünce her biri bahçenin uzak köşelerine doğru dağılıyor. Bir süre bekleyen HDP’li heyet ardından kadınlara geliş amaçlarını anlatıyor. Birden dört bir yandan kayısı kasalarının toplandığı alana doğru kadınlar toplanmaya başlıyor. HDP’li heyetin sorunlarına ilişkin yönelttiği soruya karşılık kadınlar, “Bu yıl kayısı fiyatları belirlenmediği için daha ne kadar ücret alacağımızı bilmiyoruz. Ama önceki yıla göre hesaplarsak günlük 120 yarım gün ise 70 TL alacağız” diyerek emeklerinin karşılığını alamadıklarından yakınıyor. 
 
Şeker pancarı tarlası
 
Buradan aldıkları notlarla ayrılan HDP’li heyet daha sonra yine Iğdır’a bağlı şeker pancarı tarlasında çalışan kadınları dinledi. Sorunlar hep aynı olsa da burada çalışan genç kadınlardan birinin ağzından şu cümleler dökülüyor: “Ben kendi paramı kazandığım için mutluyum. Neredeyse kentin çarşısını unuttum. Çünkü hiçbir sosyal aktivitemiz yok. Yaz mevsiminin tüm zamanını tarlalarda geçiriyorum. Aldığım parayı da evin ekonomik ihtiyaçlarını karşılamak için harcıyorum. Annemle birlikte tarlaya geliyoruz. Nenemde aynı mesleği yapıyordu. Buradaki tüm yoksul kadınların yaşamları aynı. Hayattan hiçbir beklentim yok.” 
 
Son durak domates bahçeleri
 
Heyetin üçüncü ve son durağı olan Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Girfeqi Tepesi eteklerinde uzanan domates tarlalarında emek veren kadınları sorunlarını dinlemek için yola çıkıyoruz. Arkası tarihi Girfeki Tepesi önünde Van Gölü’nün Tatvan kıyısı arasında kalan uzun hasada açılmış tarlalar bulunuyor. Alan aynı zamanda tarihi İpekyolu olarak bilenen mekan. İpekyolu yüzyıllar öncesinden Ortadoğu kentlerinin, Avrupa’ya açılan meşhur ticari yolu aynı zamanda. Kervanların develerinin saldırıya uğramaması için alanın bir kenarında dağ silsilesi olarak uzanıyor. Develerin tarihi İpekyolu olarak bilinen ve uzanan dağ silsilesine sırtlarını dayayarak yolculuk yapmasının en önemli nedenlerinden biri her hangi bir saldırı karşısında dağlara sığınarak korunmak olarak not alıyoruz.
 
Aylarca ücret alamıyorlar
 
Ardından tarlalarda çalışan kadınların sorunlarına ilişkin sorulan sorular karşısında içlerinden bir kadın gözyaşlarına boğuluyor. HDP’liler neden ağladığını sorunca da önceki haftalarda bir arkadaşlarının tarlada çalışırken kalp krizi geçirdiğini ve hastane uzak olduğundan yetiştiremedikleri için kaybettiklerini anlatıyor. Uzun bir sessizliğin ardından yaşadıkları sorunlara ilişkin “Sabahtan, akşama kadar çalışıyoruz. Günlük aldığımız ücret 80 TL. Onu da domates yetiştikten ve pazara çıkarıldıktan sonra alabiliyoruz. Bazen aylarca ücret alamıyoruz. Aldığımız ücret mutfak masrafını dahi karşılamıyor” sözlerini kullanıyorlar.  
 
Suyu kilometrelerce uzaktan getiriyorlar
 
Aynı alanda bulunan başka domates tarlalarında çalışan kadınlar ziyaret ediliyor. Tarlanın başında brandayla oluşturulan yaşam alanlarını gözlemliyoruz. Bir bölümü uyumak, diğer alanı ise bulaşıkların olduğu mutfak olarak kullanıldığını öğreniyoruz. Batman’dan Tatvan’a sebze yetiştiriciliği için geldiklerini ve yaz mevsimi süresince çadırlarda kaldıklarını belirtiyorlar. Çocukların da bulunduğu domates tarlasında temel ihtiyaçların dahi “insanca” karşılayamadıklarını söylüyor. Suyu dahi kilometrelerce uzaklıkta kalan ilçe merkezine bağlı köylerden getirdiklerini ifade ediyorlar.
 
İkram edilen çay eşliğinde kadınlar, HDP’li kadınların yürüttükleri “Kadın Yoksulluğuna Hayır” kampanyası sayesinde buluşmanın, (bir anda olsa) yaşamın tüm olumsuzluklarını unutarak sohbet etmenin tadını çıkarıyor.