‘Yayla yasakları yoksulluğu derinleştiriyor’

  • 09:10 8 Haziran 2021
  • Emek/Ekonomi
Hikmet Tunç 
 
AĞRI - Sineg Yaylası koçerlerinden Hazal Büyükaras, günün tamamını çalışmakla geçirdiğini ve emeğinin karşılığını alamadığını söylüyor.  HDP’li Dilan Dirayet Taşdemir ise, yayla yasaklarının iş gücünü arttırdığına dikkat çekerek, “Derin bir yoksulluğa sebep olan yasaklardan en fazla kadınlar etkileniyor” diyor. 
 
Pandemiyle beraber giderek derinleşen ekonomik kriz yurttaşların yaşamını etkilemeye devam ediyor. Krizin en fazla etkilediği kadınlar üretim noktasında da sorun yaşıyor. Diğer yandan yaz aylarında yaylalara giden yurttaşlar verdikleri emeğin karşılığını alamıyor. Bunlardan biri de Ağrı’ya bağlı Sineg Yaylası’nda yılın üç ayını geçiren kadınlar. 
 
‘Zamanım işle geçiyor’
 
Yaklaşık 40 yıldır yaz mevsimini yaylada geçiren Hazal Büyükaras, bugün 75 yaşında. Yaylada bir gününü anlatmaya başlayan Hazal şunları dile getiriyor: “Sabah 05.00’te uyanıyorum. Koyunlarımı yaylaya salıyorum. Evin içini temizliyorum, bulaşık yıkıyorum, yemek yapıyorum. Günde iki kez koyunları sağıyorum. Elde ettiğim sütü kaynatıyorum, süzüyorum, peynir haline getirdikten sonra poşetliyorum. Tüm zamanım işle geçiyor. Geçimimi hayvancılıktan sağlıyorum.” 
 
‘Verimli yaylalarda koyunlarımızı otlatmak istiyoruz’
 
Verimli olan yaylaların operasyon bölgesinde yer almasından dolayı yasaklandığını dile getiren Hazal, “Bu yıl Sinek Yaylası’nda konaklamak zorunda kaldık. Başka köylülerin mülkiyetinde olan yaylayı üç aylığına kiraladık. Koyun başına 120’şer TL ödüyoruz. Süt ürünlerinden elde ettiğimiz gelir ile yaylanın kirasını dahi ödeyemiyoruz. Geçimimiz hayvancılık üzerine olduğu için başka bir iş de yapamıyoruz. Yaylaların serbest olması ve daha verimli yaylalara çıkmak istiyoruz” diye belirtiyor. 
 
‘Ciddi bir kadın yoksulluğu var’
 
HDP Kadın Meclisi’nin “Kadınlar için Adalet” kampanyasının “Kadın Yoksulluğuna Hayır” buluşmaları kapsamında Ağrı’nın Sinek Yaylası’nı ziyaret eden heyet arasında yer alan HDP Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir yaylaya dair izlenimlerini aktardı. 
 
Türkiye’nin birçok bölgesinde kadın yoksulluğuna dikkat çekmek için kadınlarla bir araya geldiklerini söyleyen Dirayet, şöyle devam ediyor: “Dün Ağrı’daydık, bugün Iğdır’da, yarın Bitlis’teyiz. Bilindiği üzere Kürdistan’ın en yoksul illerinden birisi de Ağrı’dır. Çok ciddi bir yoksulluk var. Neredeyse halkın yüzde 75’i açlıkla mücadele ediyor durumda. Genelde erkekler metropollerde inşaat işlerinde çalışıyor. Ağrı ili geçimini tarım ve hayvancılıkla sürdürmekte.  Ama iktidarın yayla yasakları tarımı da, hayvancılığı da bitirme noktasına getirdi. Bu dönemde derin bir yoksulluğa sebep oluyor. Tabi ki burada en fazla görünmeyen, dikkat çekmeyen kadın yoksunluğudur. Bu yoksulluğun en dezavantajlısını da kadınlar yaşıyor.  Kadınlar sürekli yoksullukla muhatap olmak zorundalar. Çünkü evde yoksulluğu birinci dereceden hisseden kadınlardır.”
 
‘Kadınların ekonomik yaşama katılımı’
 
Ağrı’da kadınların ekonomik yaşama katılım oranındaki düşüklüğe işaret eden Dirayet bu nedeni olarak kadın işsizliğindeki duruma işaret ediyor. Dirayet,  “Genç kadınlar gece yarılarına kadar asgari ücretin çok çok altında çalıştırılıyor. Nerdeyse kölelik koşullarında bir yaşam sürdürülüyor. Ama insanlar, koşullarına rağmen gidip o koşullarda çalışmak zorunda kalıyor” ifadelerini kullanıyor. 
 
‘Emeğin en önemli boyutunu kadınlar veriyor’
 
Birçok köyde kadınlarla bir araya geldiklerini kaydeden Dirayet şu sözlere yer veriyor: “Sinek Yaylası’nda koçer kadınlarla bir araya geldik. Hem koçerlik hem de koçer kadınların üretime katılması çok geleneksel bir yaşam biçimi ve Kürt kültürünün önemli dinamiklerinden biridir. Ancak orada da gözlemlediğimiz; aslında kadınların emeğinin ücretlendirilmemesi ve kadınların emeği görünmeyen bir pozisyonda. Kadınlar 05.00’da kalkıyor, hayvanları meraya çıkarıyor, evin işlerini yapıyor. Günde iki öğün neredeyse 100-150 koyunu sağıyor. Elde edilen sütten peynir, lor, yoğurt, tereyağı yapılıyor. Dolayısıyla aynı işi günde iki defa yaparak, iki kat emek harcanmış oluyor. Bundan dolayı kadınların bu emeği çok görünmüyor. Çünkü ürettikleri emeğin parasal anlamda bir karşılığı olmuyor. Bir şekilde mandıralaşan bu sektörde kadınların emeği çok ucuza gidiyor. Mandıradan marketlere, alışveriş merkezlerinde çok daha cüzi bir miktara pazarlanıyor. Dolayısıyla ana üreticisi olan kadınlar bundan pek de yararlanamıyor ve çoğu zaman paranın yüzünü dahi göremiyorlar. Ama emeğin en önemli boyutunu da kadınlar veriyor.”
 
‘Yayla yasakları hayvancılığı çökertti’
 
Yaylaların daha önce sulak alanları ve bitki örtüsü nedeniyle Koçerlerin geçimine katkı sağladığını dile getiren Dirayet, bunun nedenini şu sözlerle anlatıyor: “Çünkü hayvanlar çok iyi besleniyordu. Ama özellikle son beş yıldır güvenlik adı altında yaylalar yasaklanıyor. Yayla yasakları hayvancılığı da çökertti. Bunun en büyük mağduriyetini koçer kadınlar yaşıyor. Yaylalar yasaklandığı zaman koçer kadınlar, daha kurak daha verimsiz topraklara gelmek zorunda kalıyor. Yaylaları da kiralamak zorunda kalıyor. Kiralanan bu yaylaların fiyatları da yüksek meblağlarda veriliyor. Dolayısıyla sattıkları yağları, peynirleri, ürünün, sütün fiyatı ancak bu yaylanın parası çıkarıyor. Arazi şartları buna çok uygun değil. Bu yönlü çok fazla sorun yaşıyorlar. Coğrafik koşullar nedeniyle su bulmak, elektrik bulmak, yıkanmak, yemek yapma boyutunda da kadınlar çok büyük bir emek sarf ediyor. Koçer kadınların yaşamlarını zorlayan, bu düzene, sisteme, yasakçı sistemi inşa eden devlet aklına da çok ciddi itirazları var. Bu koşulların değişmesi gerekir ki; hayvanlar, kadınlar, çocuklar, yaylalarda daha özgürce yaşayabilsin.” 
 
‘Bütün sorumluk kadınların omzuna yüklenmiş’
 
Koçer kadınlarla görüştükten sonra köylerde bulunan ev emekçisi kadınlarla da bir araya geldiklerini ifade eden Dirayet, “Kadınlar, tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldiği için yaşamları biraz daha ev mekanı içinde geçiyor. O da ağır sorumlulukları olan bir durum. Hem çocuk hem ev idaresi gibi birçok sorumluluk da kadının omuzuna yüklenmiş durumda. Kadınların ne kamusal alana katılma olanakları ne de iş alanları yok. HDP Kadın Meclisi olarak hem bu sorunu görünür kılmak hem de bu sorunlarla mücadele ediyoruz. Bu konuda da Ağrılı kadınların çok ciddi itirazları var.  Ağrı’da çok bilinçli olarak geliştirilen muhtaç etme ve yoksullaştırma siyasetine karşı halk ciddi ekonomik dayanışma ile bu sorunlarla baş edebilir” diye belirtiyor. 
 
‘Halkı dinlemeyen bir iktidar var’
 
“Ağrı da yaşanan sağlık, kültür, sosyal, ekonomik sorunları Meclis’te dile getirdik” diyen Dirayet, Meclis’in mevcut ülke sorunlarına karşı habersiz olduğunu söylüyor. Dirayet, “Halkı dinleyen, halkın sorunlarını önemseyen bu şekilde politika üretebilen bir pozisyonda değil. Her defasında sunduğumuz önergelere ya cevap verilmiyor ya saklanıyor ya da işte resmiyette ‘böyle olmamış, şöyle olmuş’  gibi aslında sorunu inkar eden bir AKP iktidarı var. Çünkü kendileri ve yandaşları saraylarda, rantlarına kendi arasında bölüşen, halkın sorunlarının olduğuna inanmayan bir yerden bakıyor. Halk da bunun çok ciddi farkında” diyor.