Birçok kentte tecrit, savaş ve hak ihlallerine dikkat çektiler

  • 14:15 10 Aralık 2024
  • Güncel
HABER MERKEZİ - İnsan Hakları Haftası kapsamında birçok kentte yapılan açıklamalarda tecrit, savaşlar, hak ihlalleri ve kadın katliamları gibi konular gündeme getirilerek ulusal ve uluslararası kamuoyuna sorumluluk çağrısı yapıldı.
 
İnsan Hakları Derneği, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla siyasi parti ve sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla birçok kentte basın açıklaması gerçekleştirdi. 
 
Riha
 
Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Riha Barosu öncülüğünde İnsan Hakları Haftası kapsamında Riha Barosu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Tevgera Jinên Azad (TJA), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Riha il örgütleri Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Riha Şubesi ile çok sayıda avukat katıldı.
 
Katılımcılar adına basın metnini Riha Baro Başkanı Abdullah Öncel okudu.
 
Rojava’da yaşanan saldırılara ‘dur’ deme çağrısı
 
Orta Doğu’da yaşanan savaş durumuna değinen Abdullah Öncel, “Son süreçte Rojava'ya yapılan saldırılar ve Suriye’deki çatışma durumu şiddetlenmiştir. Bu şiddet sarmalında yüzlerce sivil yaşamını yitirmiştir. Yine Türkiye tarafından yapılan hava operasyonlarında sivillerin yaşamını yitirdiği iddia edilmektedir. Kim tarafından, hangi koşullar altında yapılmış olursa olsun, insanları katletmenin mazereti yoktur. Bu nedenle, bu vahşetlerin arkasında her kim varsa, bu insanlık suçuna kim imza attıysa derhal ortaya çıkarılmalı ve yeni katliamlara dur denilmelidir” dedi.
 
İmralı’da mutlak tecrit uygulaması  
 
İmralı’da mutlaklaştırılan tecrit politikalarına dikkat çeken Abdullah Öncel, devamında şunları söyledi: “Avukatları tarafından yapılan binlerce başvuruya rağmen İmralı Cezaevinde bulunan Abdullah Öcalan ile Hamili Yıldırım, Ömer Hayri Konar ve  Veysi Aktaş'ın yaklaşık 5 yıldır avukatlarıyla hiçbir şekilde görüştürülmemesi, tüm insan haklarından ve mahpus haklarından mahrum bırakılması, devletin keyfi hukuk düzeniyle ve demokrasi değerlerini aşındırdığının göstergesidir. Cezaevlerindeki hak ihlalleri ile toplumsallaşan tecrit uygulamaları, tüm topluma yayılmaktadır. İmralı’yla başlayan cezaevlerindeki hukuksuz düzene dur denilerek; ulusal ve uluslararası mevzuatlara uygun hukukun uygulanması için adımlar atılmalıdır.”
 
Amed 
 
Amed'de İHD, Amed Barosu, Rosa Kadın Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi ve Diyarbakır Tabipler Odası’nın ortaklaşa hazırladığı İnsan Hakları Haftası etkinlik programı kapsamında Şeyx Sait Meydanı'nda bir araya gelerek Saraykapı'ya doğru yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş esnasında, "Aşti bı mafên mırovan pêkane" pankartı taşınırken kitle sık sık, "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganını attı. 
 
Yürüyüşün ardından basın açıklaması gerçekleştirildi. 
 
Son dönemde yaşanan savaşlara dikkat çekildi
 
Kitle adına açıklamayı yapan İHD Amed Şube Sekreteri Ömer Saman, "Bir İnsan Hakları Haftasını daha başta Suriye, Filistin ve Ukrayna olmak üzere dünyanın birçok yerinde yaşanan savaş ve çatışmaların sebep olduğu yaşam hakkı ihlalleriyle karşılıyoruz. Suriye’de 2011 yılından beri devam eden savaş ve çatışmalı süreçte son günlerde yaşanan gelişmelerle yeni bir dönem başlamıştır. Olası bir çözüm ve müzakere sürecinde Suriye’de bulunan halkların, inançların ve tüm toplumsal kesimlerin yer alması için başta uluslararası toplum ve Türkiye olmak üzere tüm aktörleri Suriye ve Rojava'daki bu yeni dönemde barışçıl bir tutum almaya davet ediyoruz. Bir kez daha temel amacı dünyada ve toplumlar arasında barış ve güvenliği sağlamak olan uluslararası toplumu; insancıl hukukun gereği olarak sivil ölümlere ve yıkımlara sebep olan savaş ve çatışmalara karşı aktif görev almaya davet ediyoruz" dedi. 
 
90’lı yıllarda yaşanan ağır insan hakları ihlallerine değinen Ömer Saman şu ifadelere yer verdi:
 
"Kürt meselesinin barışçıl çözümüne yönelik 2012 yılında başlayan diyalog ve müzakere sürecinin başarıya ulaşamaması nedeniyle 2015 yılından itibaren tekrardan başlayan çatışmalı süreçle birlikte, özelikle bölgede antidemokratik uygulamalar artmış, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte temel hak ve özgürlükler alanı iyice daraltılarak hukuk adeta rafa kaldırılmıştır. İçinden geçtiğimiz süreçte Anayasa'ya aykırı bir şekilde seçme ve seçilme hakkı yok sayılarak milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırılmış, aralarında HDP önceki dönem eş genel başkanlarının da olduğu milletvekilleri ile yine yerlerine kayyum atanan birçok belediye eşbaşkanı, siyasetçi ve insan hakları savunucusu tutuklanmıştır. 16 Mayıs 2024 tarihinde kamuoyunda Kobanê Davası olarak bilinen, aralarında HDP önceki dönem eş genel başkanlarının da olduğu milletvekilleri, belediye eş başkanları ve siyasetçilerin yargılandığı davada siyasi iktidar tarafından yargı makamı kullanılarak siyasetçiler ağır cezalarla mahkum edilmiştir. Kobanê davasında verilen kararla demokratik siyasete, Kürt meselesinin barışçıl ve demokratik çözümüne ağır bir darbe vurulmuştur. Buradan siyasi iktidara çağrıda bulunuyoruz. Yargı makamları üstündeki baskılara son verilerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından verilen Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarına uyulmalı, haklarında siyasi saiklerletutuklama kararı verilen tüm yurttaşlar derhal serbest bırakılmalıdır. 
 
Bin 517 hasta mahpus haklarından yoksun 
 
Ayrıca sağlık hakkı en temel hak olan yaşam hakkının güvencesidir. Bu hak kapsamında hasta kişilerin tedavi görmelerinin engellenmesi yaşam hakkına doğrudan müdahaledir. İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonunun 2022 yılı verilerine göre en az 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahpus bu haklardan yoksun şekilde hapishanelerde tutulmaktadır. 
 
Tecride dikkat çekildi
 
Hapishanelerdeki tecrit başta olmak üzere meydana gelen kategorik hak ihlalleri BM Mandela Kurallarına, CPT tavsiyelerine ve 5275 sayılı İnfaz Kanunu’na aykırıdır. Hapishanelerde kişiye özgü uygulamaların, insan hakları anlayışı ile bağdaşmayan bir durum olduğunu, tecrit ve izolasyonun ulusal ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu belirterek bir an önce yasal olmayan bu uygulamaya son verilmesi çağrısında bulunuyoruz.  
 
İmralı Ada Hapishanesinde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uzun yıllardır uygulanan ağır tecritten sonra 23 Ekim 2024 tarihinde bir aile görüşmesi gerçekleştirilmiştir. Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecridin ve haklarının önündeki tüm engellerin tamamen kaldırılarak Kürt meselesinin demokratik ve barışçıl çözümü için müzakereler başlatılmalıdır. Yine, İmralı Ada Hapishanesinde bulunanmahpuslar Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar ve Hamili Yıldırım’ın gerek avukat gerekse aile görüşleri önündeki engellerin tamamen ortadan kaldırılması yönünde çağrıda bulunuyoruz. 
 
Kadın haklarına değinildi 
 
Türkiye’de kadın cinayetleri artarak devam etmekte, kadınlar yaşamın her alanında zorluklarla mücadele etmektedir. Siyasi iktidarın kadın yaklaşımı eril ve cinsiyetçiliği üreten bir yerde olduğundan kurduğu ittifaklarla sürekli kadını olumsuzlayan bir algı yaratmaktadır. Siyasi iktidar İstanbul sözleşmesini kaldırmakla yetinmeyerek kadını ve çocuğu koruyan 6284 sayılı kanunu kaldırmayı hedeflemekte, nafaka hakkını kaldırma amaçlı toplumda erkeği mağdur göstererek, kadını sürekli erkeğe bağımlı ve muhtaç hale getirmeye çalışmaktadır. Türkiye’nin kadınları şiddete karşı koruyan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmesi, kabul edilebilir bir durum değildir, bu karardan bir an önce dönülmelidir. Kadın cinayetlerinde ceza yargısının önleyici etkisi, failleri özendirir derecede işlevsiz hale getirilmemelidir. Hiçbir toplumsal norm veya gelenek kadına yönelik şiddeti aklayamaz, meşrulaştıramaz. 
 
Sonuç olarak; BM Evrensel Beyannamesine taraf olan başta Türkiye olmak üzere tüm ülkeleri her şart ve koşul altında dil, din, ırk, milliyet, cinsiyet, etnik, kültürel farklılık ve sair hiçbirayrım yapmadan sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Yaşam hakkının kutsal olduğu vurgusunda bulunarak özgürlüklerle dolu, insan onuruna uygun bir yaşam temenni ediyoruz."
 
Açıklamanın ardından etkinlik sona erdi. 
 
İstanbul 
 
İHD İstanbul Şubesi ise Sultanahmet Meydanı’nda basın açıklaması düzenledi.  Çok sayıda sivil toplum örgütü ve yurttaşın katıldığı eylemde “Savaş öldürür barış yaşatır” pankartı açılırken, sık sık “Tecrit öldürür dayanışma yaşatır” ve “ Susma sustukça sıra sana gelecek” sloganları atıldı. Ortak basın metnini İnsan Hakları Vakfı (İHF) Gülnarin Demirel okudu. 
 
Türkiye’de insan haklarının ciddi boyutta yok sayıldığını ifade eden Gülnarin Demirel, 2024 yılının yoğun hak ihalleri yaşandığını belirtti. Gülnarin Demirel, “Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır. Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına ülkenin her meselesini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2024 yılında da yoğun yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok faklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, 'önleme ve koruma' yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yapısal şiddetin ve/veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddetin sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir” ifadelerini kullandı. 
 
‘Hukuk sindirme aracı olarak kullanılıyor’
 
Türkiye’deki cezaevlerinde yoğun hak ihlalleri ve tecrit olduğunu vurgulayan Gülnarin Demirel, en somut örneği ise İmralı Cezaevi olduğunu belirtti. Gülnarin Demirel, “Türkiye’de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. BM İşkenceye Karşı Komite’nin Türkiye’nin Beşinci Dönemsel Raporu’na ilişkin ‘Sonuç Gözlemleri’nden sayılarının 4 bin kadar olduğunu net bir şekilde öğrendiğimiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü mahpusların durumu ve İmralı Hapishanesi başta olmak üzere tek kişi ya da küçük grup izolasyonu/tecrit uygulamaları çözülemeyen kronik bir soruna dönüşmüştür” şeklinde konuştu.
 
Dêrsim
 
İHD Dêrsim Şubesi, Sanat Sokağı’ndan İnsan Hakları Anıtı’na bir yürüyüş düzenledi. "Savaş Öldürür, Barış Yaşatır" sloganıyla Kurmancî, Kurmanckî ve Türkçe yazılı pankartlar taşıyan grup, yürüyüşün ardından açıklama yaptı. İHD Yöneticisi Özgür Ateş, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne vurgu yaparak kayyım atamaları, anti-demokratik uygulamalar ve İmralı’da devam eden tecride dikkat çekti. Etkinlik, İnsan Hakları Anıtı’na karanfil bırakılmasıyla sona erdi.
 
Êlih
 
İHD Êlih Şubesi, Yılmaz Güney Parkı’nda bir açıklama gerçekleştirdi. "İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin yıl dönümünde görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz, insan haklarıyla insandır" pankartının taşındığı etkinliğe Êlih Emek ve Demokrasi Platformu, ÖHD, Êlih Barosu ve hak savunucuları katıldı. Burada konuşan İHD Şube Eşbaşkanı Ahmet Şiray, insan haklarının korunması için mücadeleye devam edeceklerini belirterek yaşanan hukuksuzluklara dikkat çekti. 
 
Êlih Barosu, Atatürk Parkı’nda yaptığı açıklamada kayyım atamalarına karşı çıkan halka yönelik işkence uygulamalarını vurguladı. Açıklamayı, İnsan Hakları Merkezi Başkanı Nesrin Bilge Ergül okudu.
 
Adana 
 
İHD Adana Şubesi, İnönü Parkı’nda düzenlediği açıklamada insan hakları ihlallerine dikkat çekti. Etkinliğe siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları da katıldı. İHD Adana Şube Başkanı Yakup Ataş, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye, Ukrayna’ya ve Gazze’ye yönelik saldırılarına tepki göstererek çatışmaların derhal sona erdirilmesi gerektiğini söyledi. Yakup Ataş, Kürt sorununun çözümsüz bırakılmasının ülkedeki insan hakları ihlallerini artırdığını ifade etti.
Yakup Ataş, "Hak ihlallerini belgelemeye, raporlamaya ve görünür kılmaya devam edeceğiz" diyerek adalet, barış ve demokrasiyi savunma kararlılığını dile getirdi.
 
Mersin
 
İHD Mersin Şubesi, 10 Aralık İnsan Hakları Haftası kapsamında cezaevlerindeki tutsaklara dayanışma kartları gönderdi. Kartlar hazırlandıktan sonra Özgür Çocuk Parkı’nda bir açıklama yapıldı. "Savaş Öldürür, Barış Yaşatır" pankartıyla düzenlenen etkinlikte sık sık "İnsan, haklarıyla insandır" ve "Görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz" sloganları atıldı.
 
Açıklamada konuşan İHD Mersin Şubesi yöneticisi Şükran Aktaş, Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engel olduğunu belirtti. Şükran Aktaş, barışçıl ve demokratik çözüme yönelik samimi adımlar atılmamasının ciddi insan hakları ihlallerine yol açtığını ifade etti.
 
Açıklamanın ardından hazırlanan dayanışma kartları PTT aracılığıyla tutsaklara gönderildi.
 
Hatay
 
İHD İskenderun Şubesi, Eski Bit Pazarı’nda bir açıklama gerçekleştirdi. İskenderun Emek ve Demokrasi Platformu’nun da destek verdiği etkinlikte, İHD İskenderun Şube Eşbaşkanı Coşkun Selçuk konuşma yaptı. Coşkun Selçuk, ülkede devam eden hak ihlallerine dikkat çekerek, "Adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir dünya için mücadeleye devam edeceğiz" dedi.
 
Mêrdîn
 
İHD, ÖHD ve Mêrdîn Barosu İnsan Hakları Komisyonu, İnsan Hakları Haftası kapsamında ortak bir açıklama yaptı. İHD Mêrdîn Şube binası önünde yapılan etkinlikte, "İnsan, haklarıyla insandır" pankartı açıldı. ÖHD Şube Eşbaşkanı Lokman Emen, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik artan saldırılarına ve Orta Doğu’daki savaş tehdidine dikkat çekti.  Lokman Emen, Kürt sorununun Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engel olduğunu ifade etti.
 
Lokman Emen, barış ve çözüm çağrısını yineleyerek, çatışmasızlık ortamının tahkim edilmesi ve toplumsal barışın sağlanması gerektiğini vurguladı.