Beyaz soykırımın ve ırkçılığın övücüsü medya
- 09:04 14 Temmuz 2024
- Medya Kritik
Nazlıcan Nujin Yıldız
HABER MERKEZİ - Kürt halkının kültürünü yok etmeye yönelik özel savaş politikaları dahilinde, Kurdistan’da yapılan her etkinlik asimilasyonun önemli bir parçası. Bu parçaları da başka türlü bir asimilasyon ve ırkçılıkla harmanlayan araç, medyanın ta kendisi. Kültür Yolu Festivali, “Ne mutlu Türk’üm diyene” narası ve pet şişeler…
Kültür kavramı, bir toplumun tarih içerisinde kazanmış olduğu maddi ve manevi her şeydir. Toplum bir kültürü oluşturur, öğrenir ve aynı anda yaşar. Kısaca kültür, toplumların geleceklerine bıraktığı bir mirastır. Bu miras kaybolduğu anda, o halk da kaybolmuş demektir. Burada devreye kültürel asimilasyon girer. Kültürel asimilasyon kavramı, bir halkın birçok anlamda başka bir halka benzetilmeye çalışılmasıdır diyebiliriz. Tarihte bunun birçok örneği vardır. Fakat günümüzde yaşadığımız topraklardaki en büyük örneklerden biri, Kürt halkının maruz kaldığı kültürel asimilasyondur. Bu artık tek başına kültürel asimilasyon değil, beyaz soykırım da dediğimiz kültürel soykırıma dönüşmüş durumdadır.
Medya ile güçlendirilen beyaz soykırım
Kürt halkını, en çok da kültürel soykırım pençeleri içerisine alıyor. Egemen ulus bunu, egemen kültürüne dâhil ettiği sanatla, sanatçısıyla, kendi yazdığı ve okuttuğu tarihle, kurduğu sistemlerle ve oluşturduğu birçok araçla yapıyor. En önemlisi, bunu medya ayağıyla da güçlendiriyor. Medya, önemli bir propaganda aracı olması nedeniyle asimilasyonu en kolay yoldan ve toplumda rıza oluşturarak yayan mecradır. Egemen ulus, kültürel soykırımı hedefler ve medya aracılığıyla meşrulaştırır. Medyanın kültürel soykırımdaki rolüne dair birçok örnek vardır. Bunu yakın zamanda yaşanan “Kültür Yolu Festivali” ve yapılan haberlerle görebiliriz. Peki kimin kültürü, kimin yolu, kimin medyası?
Egemen ulusun, egemen kültürü
26 Mart tarihinde Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy, bu yılki Kültür Yolu Festivali'nin programını açıkladı. Bu yıl 16 kentte düzenlenecek olan festivalin Kurdistan’da Riha (Urfa), Wan ve Amed’de gerçekleşeceği paylaşıldı. Riha ve Wan’da festival sona ermişken Amed’de festival 26 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında yapılacak. Gerçek şu ki, bakanlığın Kurdistan’da gerçekleştirdiği her etkinlik, kültürel soykırımın bir aracı olarak kullanılıyor. Bu etkinliklerde her daim egemen ulusun kim olduğu vurgulanıyor ve kendilerinden başka bir kültürü kabul etmedikleri açık ediliyor. Kurdistan’da bu etkinliğe katılan hiçbir Kürt, kendine ait bir iz bulamıyor ve böylelikle bireylerin kafasına tek bir kültürün var olduğu yerleştiriliyor. Egemen ulusun, egemen kültürü.
Kültürel asimilasyon araçları değişir, amaç değişmez
Wan’da yapılan festival ise bu durumu apaçık ortaya koydu. Türkiye’de ırkçılığın, asimilasyonun, nefretin boyutu gün geçtikçe artarken bu festivallerde bunu tetiklemek egemen ulusun kullandığı bir araç olan “sanatçılara” düşüyor. Amed zindanlarında yapılan işkencelerle, “Türkçe konuş çok konuş” yazılarıyla, Türkçe bilmeyen ziyaretçilerin Kürtçe konuşmalarının engellenmesi ve o hakim dili konuşmaya zorlanmasıyla, tutsaklara Türklükle ilgili duvarlara yazı yazdırılmasıyla ve daha sayamadığımız birçok olayla, Wan’da bir sanatçının konser alanında söylediği “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesi, birbirinden farklı bir yerde değil.
Wan’da düzenlenen festivalde Bengü isimli şarkıcı, konser verdiği anda “Ne mutlu Türk’üm diyene” dedikten sonra konsere katılanlar sahneye pet şişe fırlattı. Bu olay sonrasında dijital medya platformlarında, haber sitelerinde bunu söylemenin ırkçılık olup olmadığı tartışıldı. Kültür Yolu Festivali’nde, Kürtlere “Biz Türk’üz, mutluyuz, hadi siz de Türk’üm deyin, mutlu olun” demek ırkçılık mıdır? Bakın, kültürel asimilasyonun en büyük aracı olan ana akım medya, bu durum hakkında ne demiş.
Bengü Wan’da ırkçılık mı yapmış?
Milliyet gazetesinde yer alan bir haberde olaya bu başlıkla yer verilmiş: “Bengü, Van’da ‘ırkçılık’ yapmış!” Okuyanlar da anlar ki niyet başlıkta açık bir şekilde ifade edilmiş. Tabi içeriğine bakmakta fayda var. Haber, Kültür Yolu Festivali’nin övülmesiyle başlıyor. Habere göre Kültür ve Turizm Bakanlığı, büyük emek ve bir o kadar da para isteyen bir işe soyunuyor. Festival boyunca insanlar o şehirdeki tüm etkinlikleri ücretsiz izliyor. Ekonomik krize rağmen bakanlık çok para isteyen bir işe koyuluyor. Bu, durumun başka bir boyutu elbette. Yani söz konusu savaş ve asimilasyon olunca pamuk eller cebe!
Festivalin kültürü de yolu da egemen ulusun kültürü ve yolu
Haberde şu ifadeler yer alıyor: “Türkiye Kültür Yolu Festivali’nin şarkıcılarından Bengü, Van’daki konserini, ‘Ne mutlu Türküm diyene’ diyerek, bitiriyor. Türk’ten hoşnut olmayanlar sahneye pet şişe yağdırıyor. Van’da ‘Ne mutlu Türküm diyene’ dediği için pet şişe atılan Bengü, aynı sözü Edirne’de söyleyince ne oldu? Sahneye pet şişe değil çiçek yağdı. Edirne, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir vilayeti de Van değil mi?” Sorunun cevabı içinde saklı…
Biz de bir soru soralım: Edirne’de düzenlenen festivalde, Kürt bir sanatçı, sahneye çıkıp Kürtçe bir şarkı söyleyebilir mi? Ya da Türkleri aşağılayan bir cümle kurabilir mi? Yapamaz, çünkü festivalin kültürü de yolu da egemen ulusun kültürü ve yolu. Kısacası başka kültüre ve dile yer yok.
Bozkurt işareti ve ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ bağlantısı
Bengü’nün bunu söylemesinin ardında yatan başka bir olay da var elbette. Türkiye Milli Takımı’nın çıktığı maçta, gol attığı için sevinen bir futbolcunun bozkurt işareti yapmasıyla da ilgili bu durum. Kürtler için bozkurt işareti ne anlama geliyor? Katliam, acı, öfke. Peki, egemen ulusun Kürt halkına söylettirmek ve kabul ettirmek istediği şey ne; Türkleşmesi ve bundan mutluluk duyması. Bunlar birbirlerinden farklı şeyler değil. Bir tarafta Türklüğü öven birinin, Kürtler ve sosyalistler için katliamın işareti olan bozkurt işareti yapması, diğer tarafta tüm halkları, dilleri, kimlikleri yok sayan ve aşağılayan “Ne mutlu Türk’üm diyene” cümlesi. Zaten Türkleşmeyi reddedenler, bozkurt işareti yapanlar tarafından hedef alınıyor. Aradaki bağlantı, işte bu kadar net.
Türkleştiremediklerimizden misiniz?
Kültürel asimlasyon Kürt halkı için artık çok bilinen bir gerçek. Fakat bilindiği kadar bilinmiyor da. Wan’da festivale katılanlar, bu festivalin kültürel soykırım amacı taşımadığını iddia edebilir. Peki, dinledikleri şarkıcı, kendilerini yok sayarak “Ne mutlu Türk’üm diyene” dedikten sonra ne değişiyor? O sanatçının söylemleri ve festivalin taşıdığı anlam, bir cümleyle Kürt halkının algılarını açıyor. Tepki ise sahneye fırlatılan pet şişelerle veriliyor. Aslında bunun taşıdığı anlam da büyük. “Bir konsere gitmekte ne var” denebilir. Fakat “Kurdistan’da ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ demekte ne var” denemez. Irkçılık, ırkçılığa uğrayanların algılarını kapattığı gibi açabilir de. Wan’da ırkçılık kabul edilmedi. Ana akım da bu tepkiye anlam veremedi. Yani ana akım dedi ki; Türkleştiremediklerimizden misiniz? O zaman teröristsiniz.
Bunu aynı haberde yer alan şu ifadelerle anlamak mümkün: “Van’da Bengü’nün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ demesi ırkçılık, milli futbolcumuz Merih Demiral’ın Euro 2024’te ‘Bozkurt’ işareti yapması suç! Çünkü ABD’den AB’ye, İngiltere’den İsrail’e Türk düşmanları, yıllardır PKK’ya hamilik yapıyor, terör örgütünün siyasi kolu Kandil’e götüremediği gençleri zehirlemeye devam ediyor.”
Görünen o ki yazıyı yazan gazeteci zehre karşı panzehri pek anlayamamış. Yani o festival ve konser veren kişinin kurduğu cümle, Kürt halkı için ne kadar zehirse, gösterilen tepki de bir panzehirdir.
‘İstenmeyen anlara’ rağmen festival etkili geçmiş
Buna benzer birçok haber yapılsa da haberlerde yer verildiğinin aksine yaşanan durumun ırkçılık olduğu tüm gerçekliğiyle ortada. Sadece ırkçılık değil ortada olan, kültürel soykırım çabası da cabası. Bir yandan bu olay haberleştirilirken diğer yandan da yerel gazeteler festivali övmeye devam etti. Örneğin Şehrivan gazetesi, festival bitiminin ardından yaptığı bir haberde festivali öve öve bitiremedi. Yaşanan olaya dair de şu ifadelere yer verdi: “9 gün boyunca her gün on binlerce insanın izlediği büyük konserler festivalin en görkemli tarafı oldu. Gençler doyasıya eğlendiği konserlerde gerçekleşen sürprizler zaman zaman yaygın medyaya da konu oldu. İlklerin gerçekleştiği festivalde son birkaç günde konser etkinliklerinde istenmeyen anlar yaşansa da Van, genel anlamda iyi ve etkili bir festival süreci geçirdi.”
Kültürel soykırımda payına düşeni yerine getiren medya
Yani Şehrivan’a göre “istenmeyen anların yaşanmasına” rağmen Wan halkı “iyi” ve “etkili” bir festival süreci geçirmiş. Etkisi, amacını taşıdığı düzeyde ilerlemiş. Fakat sormak gerekir, festivalde hangi ilkler yaşandı? Yine aynı haberde tüm kesimlerin kendine ait etkinlikler bulduğu söylendi. Gerçekleştirilen her etkinlik ile birlikte kentin tarihi ve kültürel alanları, kültür ve sanatı, mutfağı ve diğer değerlerinin tanıtıldığı ifade edildi. Kürtler özellikle bakanlığın gerçekleştirdiği etkinliklerde ve kayyım sürecinde gerçekleşen etkinliklerde kendilerine dair kültürel hiçbir şey bulamazken, gazete her kesimin kendine ait etkinlikler bulduğunu iddia etmiş. Haberi bakanın kendisi yazsa bu kadar över miydi, bilemiyoruz. Medya, kültürel soykırımda payına düşeni yerine getirmiş.