Onursuz ‘gazetecileriniz’ olmayacağız
- 09:08 30 Ekim 2022
- Medya Kritik
Nişmiye Güler
HABER MERKEZİ - İktidarın onursuzluk dayatmasına baş eğmedikleri için tutuklanan 9 arkadaşımızın hakikat mücadelesi hepimizin omzunda. Bu yolun sonu toplumsal onura götürecek bizleri.
Türkiye halklarını Kürt halkı ile karşı karşıya getiren savaş politikalarının devreye konduğu bugünlerde hakikat yolunda yürümeyi tercih eden 9 arkadaşımız tutuklandı. “Daha” demeyeceğim. Çünkü Süleymaniye’de 4 Ekim günü katledilen gazeteci arkadaşımız Nagihan Akarsel, yazdığı bir yazıda “daha” ile süreci normalleştirdiğimizin eleştirisinde bulunmuştu. Haklı bir eleştiri bu kuşkusuz. Yakın tarihte 16 Haziran’da da 16 gazeteci arkadaşımız tutuklandı. Bu arkadaşlarımız için üretilen senaryonun bir benzerini 9 arkadaşımızın dosyasında da gördük.
Senaryo boşa çıkarıldı
Ama bu sefer yapılanlara iyi hazırlanılmıştı. İyiden kastım mizansen önceden düşünülmüş ve kurgulanmıştı. Evlere gönderilen polislere de senaryo iyi okutulmuş ve ödüllük oyunculuk yapmaları istenmişti. Evlere girer girmez arkadaşlarımız yerlere yatırılıp ters kelepçelenmiş, özellikle kadın arkadaşlarımız cinsiyetçi küfür ve hakaretlere maruz kalmış ve saatler süren “örgütsel doküman” arayışından sonra da kameralar karşısında şov yapılmıştı. Onların bu şovunu arkadaşlarımız başları dik bir şekilde evlerden çıkarak, elleri kelepçelenmiş olsa da başları eğdirilmeye çalışılsa da onurlu ve haklı duruşları ile bu senaryoyu boşa çıkarmıştı.
Berivan’ın duruşu onlara dert oldu
Özellikle Berivan Altan arkadaşımızın o baş eğmeyen duruşu belli ki içlerine oldukça dert olmuş ki paralı “AK” trollerini devreye koyarak bu sefer de algı yaratılmaya çalışılmıştı. Ama bu çaba da nafileydi. Gözaltında 11 arkadaşımıza her türlü psikolojik ve fiziksel işkence yapıldı, sabaha doğru sessiz sedasız tutukladılar ama adliye koridorlarında “Özgür basın susturulamaz” sloganlarına ve zafer işaretlerine engel olamadılar. Bu arkadaşlarımızın haklı ve onurlu duruşlarının yansımasıydı.
Ne de olsa tutuklanan özgür Kürt basınıydı
Yaptıkları haberleri ile kamuoyunun haber alma hakkına da hizmet eden arkadaşlarımız bu işkence altında onurlu duruşlarını korurken dışarının durumuna gelelim. Özgür Kürt basını emekçileri ve bir kısım dostlarının dışında herkes sessizliğe büründü bu senaryo ve mizansen karşısında. Muhalifim diye geçinen gazete ve televizyonlar arkadaşlarımızı hedef gösterdi. Kimi gazeteler üç maymunu oynayarak ülkede gazeteciler işkence görüp gözaltına alınmamış, tutuklanmamış gibi davrandılar. Bu gazeteler sözde muhalif gazeteler tabi. Arkadaşlarımız adliye koridorlarında yalnız bırakıldı. Sanki bu devran gün gelip dönmeyecek ve ibre onlara dönmeyecekmişçesine. Onursuzlaştırılan kimi gazeteciler de iktidarın davetine icazet ederek, methiyeler dizmek ile meşguldü. Ne de olsa tutuklanan özgür Kürt basınıydı.
‘Özgür basın susturulamaz’
Adliye koridorlarından yükselen “Özgür basın susturulamaz” sloganı çok şey anlatmalı aslında bizlere. Onlar yaptıkları haberler ile hakikati halka ulaştırdı. İktidarın savaş suçlarını ortaya koydu. Medyanın iktidar karşısında el pençe olduğu, muhalif her sesin kısılmaya çalışıldığı ve kısmen de olsa kısıldığı böylesi bir ortamda onlar bir an olsun tereddüt etmedi, bedel vermeyi göze alarak yaptılar o haberleri. Korkusuzca iktidarın karşısında durdular ve Musa Anter’in küçük generalleri, Gurbetelli Ersöz’ün ardılları, Nagihan Akarsel’in yoldaşları olduklarını bükülmeyen kalemleri ve eğdirilemeyen başları ile gösterdiler bizlere.
‘Bu devlet bizden ne istiyor?’
Öğrencisi olduğumuz Hüseyin Aykol hocamız arkadaşlarımız gözaltına alındıklarında Yeni Yaşam gazetesine “Bu devlet bizden ne istiyor?” başlıklı bir yazı kaleme almıştı. Burada hocamızın bu yazısına da naçizane ek yapmış olayım: “Hocam bu devlet bizden onursuz gazeteciler olmamızı istiyor. Ama onurumuzu koruduğumuz, el pençe karşılarında durmadığımız, davetlerine icazet edip methiyeler dizmediğimiz, kitap okuduğumuz, savaş suçlarını ortaya serdiğimiz için pek sevmez bizi. Ne yapalım biz de böyleyiz huyumuz kurusun 30 yıldır ne yaptılarsa onursuzlaştıramadılar bizleri ve özgür Kürt basın geleneğini…”
Daha gidecek çok yolumuz var. 16 arkadaşımızın yanında 9 arkadaşımızın da hakikat mücadelesini omuzlayarak yürüyüşümüz devam edecek. Bu yolun sonu özgür ve toplumsal onurun olduğu yola çıkaracak bizleri…