CPT İmralı'da sadece görüşmüş!
- 09:04 22 Ekim 2022
- Güncel
ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan için CPT ile görüşen HDP heyetinin içinde yer alan Bedia Özgökçe, Abdullah Öcalan’ın durumunu özel olarak CPT’ye sorduklarını, sadece "Biz adada bulunan dört kişiyle tek tek görüştük" yanıtını aldıklarını aktardı.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecrit devam ediyor. Tecridin son bulması ve özgürlük koşullarının yaratılması için çağrılar ve eylemler sürerken, hiç haber alınamaması ise hem Kürt halkında hem de Abdullah Öcalan’ın fikirlerini benimseyen tüm halklarda bu durum endişeye yol açıyor. Öte yandan Abdullah Öcalan ile görüşmek ve İmralı’ya gitmek isteyen farklı ülkelerden avukatların talebine ise henüz bir cevap verilmiş değil. Bunun yanı sıra 12 Ekim’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüleri Feleknas Uca ve Hişyar Özsoy, HDP Avrupa Konseyi Temsilcisi Faik Yağızay ile yerine kayyım atanan Van Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Bedia Özgökçe Ertan, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) heyeti ile görüştü. HDP heyeti, Genel Sekreter Régis Brillat ve CPT Türkiye Masası yetkilisi Elvin Aliyev ile bir araya geldi.
Bedia Özgökçe Ertan, görüşmelere dair izlenimlerini ajansımıza değerlendirdi.
‘Sayın Öcalan’ı bir kişi olarak ele alamayız’
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 24 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulmasının hukukla açıklanacak bir durum olmadığını söyleyen Bedia, dünyanın hiçbir yerinde bu tarz bir tecrit uygulamasının olmadığını vurguladı. Bedia, ağırlaştırılmış tecrit durumunun uluslararası ve iç mevzuata aykırı olduğunu kaydederek, “Bu tamamen 24 yıldır süren politik bir kararın devamı niteliğinde. Son 19 aydır bir tutuklunun ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmemesinin kanunla açıklanacak bir yanı yok. Çünkü hiçbir kanunda böyle yasa yok. Bu kararı alanlar, uygulayanlar tamamen politik saiklerle hareket ediyorlar. Sayın Öcalan tek başına bir kişi değil, bir halkın ‘önderim’ dediği bir isimdir. Politik değer atfedilen ve milyonlarca kişinin 'irademdir' dediği bir isimdir. Sayın Öcalan’ı bir kişi olarak ele alamayız. Tecrit, derin izolasyon, politik süreç, yaşanan kaoslar tamamen Kürt sorunu ile bağlantılıdır. Bunu böyle değerlendirmek gerekiyor” dedi.
‘Tecrit yasalara sirayet etti’
Abdullah Öcalan’dan son 19 aydır hiçbir haber alınmadığına dikkat çeken Bedia, Abdullah Öcalan ile en son bir telefon görüşmesinin yapıldığını ve bu görüşmenin de yarıda kesildiğini hatırlattı. Bedia, “Ne oluyor? Ne uygulanmaya çalışıyor” sorularının cevaplarının açık olduğuna işaret ederek, “24 yıldır devam eden politik süreç Kürt sorununu, muhattapsız ve çözümsüz bırakma anlayışı devam ettiriliyor. Seçilmişler ve konunun mutapları olarak her platformda, katıldığımız her toplantı, açıklama ve görüşmede ağır tecrit koşullarını gündeme getiriyoruz ve politik muhatapları, çevreleri sorguluyoruz, bu konuda cevap almaya çalışıyoruz. Yapılan eylemler, etkinlikler, protestolar, nöbetler de muhatapları düşündürmeye yetiyor. Örneğin Strasburg'ta bir çadır eylemi var, nöbet tutuluyor. Bu nöbet tecride karşı tutuluyor. Ve bu çadırı, oradaki güçlü duruşu görenler, buna tanık olan kişiler tecridi bir kez daha sorguluyor ve araştırıyor. Bizler bu meseleyi gündemde tutmaya devam ediyoruz. Tecrit bir ada hapishanesinde Sayın Öcalan’a dönük başladı, derinleştirildi, giderek yasalara sirayet etti, şimdi bütün hapishanelerde bu hukuksuzluk kangren gibi artıyor” diye belirtti.
‘Devletlere verilmiş bir ödev’
CPT’nin, 47 Avrupa Konseyi’ne üye ülkenin kabul ettiği ve taraf olduğu bir sözleşmeden kurulan bir komite olduğunu dile getiren Bedia, CPT’nin hazırladığı raporların Avrupa Konseyi’ne üye olan ülkelerin cezaevlerindeki durumu ve insan hakları karnesini değerlendirmek bakımından oldukça önemli olduğunu belirtti. Bedia, CPT’nin bu durumda cezaevlerini incelemek, raporlar hazırlamak ve ülkelere ihlal koşullarını hatırlatmakla yükümlü olduğunu ifade etti. Bedia, “CPT’nin hazırladığı raporlar, hem ülkenin kendi gelişimi, hem Avrupa Konseyi'ne üye olmak ya da AB’ye aday olma vasfını devam ettirmek hem de AB’ye aday olan Türkiye gibi bir ülkenin insan hakları karnesini düzeltmek bakımından devlete verilmiş bir ödev olarak görülüyor. CPT, sadece rapor hazırlamakla sorumlu ve rapor sonuçlarını ilgili ülke ile paylaşıp en son ilerleme sağlanmamışsa, Bakanlar Komitesi'ne şikayette bulunması gereken komitedir. CPT rutin görevlerini yapar, acil hallerde görevi gereği şartları yerinde incelemek ve rapor hazırlamak üzere ülkeye gider” sözlerini kullandı.
Abdullah Öcalan ve 3 tutsak ile görüşülmüş
CPT’nin İmralı cezaevini çok yakından takip ettiğini ve bu durumu politik bir mesele olarak gördüklerine vurgu yapan Bedia, “Raporların açıklanması tamamen Türkiye’nin tekelinde. 2016 yılında kendi görevi gereği sürece dahil olarak İmralı’yı ziyaret etmişlerdi ama rapor açıklamadılar. 2018 yılında yaptıkları ziyaret açıklanmadı, 2021 yılında yapılan ziyaret açıklanmadı. En son yaptıkları görüşme de, geri gönderme merkezlerine ilişkin bir görüşmeydi. Yakın zamanda İmralı’yı ziyaret ettiler ama bu ajandalarında olan bir ziyaret değildi” diye belirtti.
CPT ile görüştüklerini ve görüşmede başka heyetlerin de olduğunu kaydeden Bedia, şunları belirtti: “Öcalan’a özgürlük heyeti de vardı. HDP heyeti olarak, hem endişelerimizi dile getirdik, hem de politik sürece ilişkin bilgiler verdik. Türkiye’nin siyasi tutsaklara, hasta tutsaklara yönelik davranışını anlattık. Kanunda bir idam cezası olmasa da, fiili bir idam cezasının uygulamaya konulduğunu ve bu konudaki endişelerimizi dile getirdik. CPT yine görev alanına giren bir yaklaşım sergiledi. CPT, yaptığımız görüşmelerin anlamlı olduğunu, politik kişilere düşen görevin, onları desteklemeleri olduğunu söylediler. Özel olarak sorduğumuz Sayın Öcalan ve diğer tutukluların durumunu, sağlık durumunun nasıl olduğunu? Bu hususun politik krizlere yol açabileceği endişesini paylaştığımızda CPT sadece şu cümleyi sarf etti: ‘Biz adada bulunan dört kişiyle tek tek görüştük’ oldu."
‘AKP’nin politik tutumu bilinçlidir’
CPT’ye bir sonraki adımı attıracak mekanizmanın halkın mücadelesi olduğunun altını çizen Bedia, endişelerinin devam ettiğine ve bu endişelerin giderilmesi gerektiğine de işaret etti. Bedia, Türkiye’nin İmralı Cezaevi’ne ilişkin raporlarının yayınlamasına da değinen Bedia, “Cezaevleri bir ülkenin aynasıdır, politik kararların en göze çarpan alanlardır. Her şeyden devlet sorumludur, politik tutsaklar nezdinde Kürt halkına, sol sosyalist kesimlere verdiği mesajları görmemiz mümkün. Hem bir yandan Avrupa birliğine aday ülke, Avrupa Konseyi üyesi hem de bunun gerekliliklerini yerine getirmeyen bir devlet var. Karşılıklı bir restleşme söz konusu. CPT’nin raporlarını yayınlamama başta olmak üzere Avrupa Birliği kararlarını uygulamaması Türkiye’nin bilinçli yürüttüğü bir politika. Mülteci kartını çok iyi düzeyde oynuyor, son dönemde Rusya ve Ukrayna arasında ‘arabulucu olmak istiyorum’ diye kendine rol biçen Türkiye’nin, kendi ülkesindeki insan hakları meselesini, Kürt sorununun çözümsüz bırakılması ısrarındaki politik tutumu bilinçlidir. Bunu da devam ettireceği görünüyor” şeklinde konuştu.