Feminist kadınlar: Nagihan’ın da Jîna’nın da mücadelesi sürecek
- 09:03 20 Ekim 2022
- Güncel
İSTANBUL - Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji dergisi editörü gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel’in katledilmesinin iktidarın savaş politikalarının devamı olduğunu vurgulayan bağımsız feminist kadınlar, “Nagihan'ın öldürülmesi de hepimizin mücadelesine bir saldırı olduğunun bilincinde olup bu şekilde mücadeleye devam edeceğiz” dedi.
Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji dergisi editörü gazeteci ve akademisyen Nagihan Akarsel, Federe Kürdistan Bölgesi’nin Süleymaniye kentinde 4 Ekim günü evinin önünde uğradığı silahlı suikast sonucu katledildi. “Kadın ve toplum bilimi” olan jineolojî üzerinde çalışmalar yürüten Nagihan’ın katledilmesi başta Kürdistan ve Türkiye olmak üzere dünyanın birçok yerinde tepkiyle karşılandı. Kadın mücadelesindeki rolü ile bir öncü olan Nagihan, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlükçü paradigmasını yeşertmek için de yaşamı boyunca mücadele yürüttü. Bulundukları her yerde “Jin, jîyan, azadî” sloganı ile alanlara çıkarak Nagihan’ın katledilmesini protesto eden kadınlar, mücadelesini sürdüreceklerinin sözünü yineledi. Bağımsız feminist kadınlar, Nagihan’ın katledilmesine ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
‘Nagihan’ın katledilmesi savaş politikalarının devamı’
Nagihan’ın suikast sonucunca katledilmesinin devletin savaş politikalarının devamı olduğunu aktaran bağımsız feminist Hülya Osmanağaoğlu, bunu hem kadın hem de Kürt siyasi hareketinin mücadelesine kadınlar üzerinden bir saldırı olarak değerlendirdi. İktidarın, Kürt kadın mücadelesi karşısında cezaevleri politikalarıyla yetinmeyerek suikastlara başvurduğunu da söyleyen Hülya, “Devlet, kendince kadın kurtuluş mücadelesine karşı ölümüne bir ‘mücadele’ sürdürüyor. Arkadaşımız Aysel Tuğluk serbest bırakılmıyor, orada ölüme terk ediliyor. 25 Kasımlarda 8 Martlarda yaptıkları açıklamalar yüzünden diğer arkadaşlarımız onlarca yılla yargılanıyor. Son halkası da Nagihan Akarsel’in öldürülmesi oldu” sözleriyle yürütülen savaş politikasını ele aldı.
Kürt kadın hareketine dönük saldırılar…
Yükselen bir kadın ve feminist mücadele olduğuna da işaret eden Hülya, bu nedenle de iktidarın her çıkmaza girdiğinde kadınlara ve mücadelelerine saldırı gerçekleştirdiğini vurguladı. Saldırıların en ağır haline Kürt kadın hareketinin maruz kaldığını işaret eden Hülya, “İstanbul Sözleşmesi sürecinde nafaka hakkı gaspı ve atanan kayyımların meşrutiyeti… Bütün bunlar kadın kurtuluş mücadelesine saldırdığının bazı örnekleri. Ama en görünür olarak saldırdığı yer de Kürt kadın hareketinden arkadaşlarımız oldu. Bu da bir gerçek” dedi.
‘Nagihan’ın, Jîna’nın mücadelesi devam edecek!’
Yine iktidarın Nagihan özelinde fikir üreten ve söz söyleyen her kadına saldırı içinde olduğunu belirten Hülya, “Bu aslında özellikle seçimlere kadar uzanan süreçte bir bütün olarak kadın kurtuluş mücadelesine nasıl saldıracaklarının işaretini vermeye çalışıyor. Türkiye koşullarında uzun süredir feminist hareket, kadın hareketi ve Kürt kadın hareketi birlikte bir mücadele sürdürüyoruz. Ve bu mücadelenin bir yerinde Nagihan'ın öldürülmesi de aslında hepimizin mücadelesine bir saldırı olduğunun bilinci ile bundan sonra da mücadelemize devam ederiz. Nagihan ve kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımızın ayrıca İran'da bir direnişin fitilini ateşleyen Jîna'nın mücadelesi devam edecek” diyerek tüm dünyaya yayılan kadın mücadelesini sürdüreceklerinin mesajını verdi.
Tüm dünya katliama sessiz!
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, “PKK bir kadın hareketidir” söylemini hatırlatan bağımsız feminist, yazar ve gazeteci Ayşe Düzkan da, bu ifadelerden kaynaklı Kürt kadın kurumlarının hedef alındığına dikkat çekti. Ayşe, “Kürt özgürlük mücadelesinde kadınların rolünü biliyoruz ve bundan devlet de haberdar” diyen Ayşe, bu nedenle de Nagihan'ın katledilmesini hem Kürt hem de Kürt kadın özgürlük hareketine yönelik bir saldırı olarak yorumladı. Katliamın Süleymaniye’de gerçekleşmesinin dikkat çekici noktalardan bir diğeri olduğunu söyleyen Ayşe, “Türkiye Cumhuriyeti'nin birini katletmesi zaten suçtur ve bunu başka egemen topraklarda gerçekleştirmesi de o ülkenin egemen haklarını da çiğnediğinin göstergesidir. Buna uluslararası platformlarda, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği'ne kadar ses çıkarılmaması bir mesele iken aynı zamanda o ülkenin ses etmemesi de problemdir” şeklinde konuştu.
Ortak mücadele vurgusu
Nagihan'ın katledilmesinin ardından Kürt partileri ile kurumlarına İran'dan bir saldırı olduğunu belirten Ayşe, “Hükümet bir açıklama yaptı ama mesele açıklamak değildir. Hiç olmazsa başka devletlerin kendi topraklarında suikasta izin vermemesi gerekir” sözlerini kullandı. Tüm bu saldırılara karşı Türkiye'deki feministlerle birlikte ortak bir mücadele yürütüldüğünün altını çizen Ayşe, “Kadınların da bir enternasyonal mücadeleyi hak ettiğini düşünüyorum. Latin Amerika'dan Irak'a, İran'a, Lübnan'a bu mücadelemiz ortak. Derdimiz patriarkal ve onu adım adım ortadan kaldırdığımızı ve işlevselleştirdiğimizi düşünüyorum. Farklı düşünsek de yol arkadaşı olduğumuzu düşünüyorum ve bunun çok değerli olduğunu düşünüyorum”vurgusunu yaptı.