23 Temmuz 2015: Kadınlar savaşa karşı alana çıktı
- 10:17 23 Temmuz 2021
- Tarihte Bugün
23 Temmuz 2015 günü Barış İçin Kadın Girişimi'nin çağrısıyla Kadıköy'de toplanan yüzlerce kadın, Suruç Katliamının ardından savaşa karşı ses çıkardı. Kadıköy-Eminönü iskelesinde bir araya gelen kadınlar, tava, zil, tef, tencere, darbuka, düdük ve davullarıyla "savaşa hayır" dedi.
Eylem için toplanan kalabalık Kadıköy-Beşiktaş iskelesine kadar yürüyerek meydanda bir basın açıklaması yaptı. Türkçe ve Kürtçe okunan açıklamada, Suruç Katliamında yaşamını yitirenler anılarak, "Bulunduğumuz her yerde barış için toplanalım, her yerde barış konuşalım, ölülerimize yas tutalım, yaşayanlara sahip çıkalım. Barış için her yerde ses çıkaralım" çağrısı yapıldı.
Barış isteyen kadınlardan "Roboski'de son olmadı, Suruç'ta son olsun" dilekleri yükseldi.
20 Temmuz 2015'te Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (SGDF) çağrısıyla Suruç'tan Kobanê'ye gidecek gençler, Amara Kültür Merkezi önünde basın açıklaması yaparken DAİŞ'li canlı bombanın saldırısına uğramış; patlamada 33 kişi hayatını kaybetmiş, 100'e yakın kişi yaralanmıştı.
Tarihte bugün öne çıkan diğer kimi önemli gelişmeler ise şöyle:
1972: Fosforlu Cevriye’nin yazarı olarak bilinen Suat Derviş, 23 Temmuz 1972 günü İstanbul’da hayata veda etti. Geride kırkın üzerinde roman, yüzlerce öykü, belki de binlerce yazı bıraktığı; kullandığı takma isimler nedeniyle bu külliyatın bir araya getirilmesinin olanaksız olduğu tahmin ediliyor.
Peki kimdir Suat Derviş? Nasıl bir hayat sürmüş ve yazılarını neden takma isimlerle kaleme almıştı?
Suat Derviş, 1905 yılında, İstanbul’da, eğitimli, sanata değer veren bir ailede dünyaya gelir. Babası, Darülfünûn Mektebi’nin (İstanbul Üniversitesi) kurucularından kimyager Müşir Derviş Paşa’nın oğlu tıp profesörü İsmail Derviş Bey, annesi Abdülmecid’in mabeyncilerinden Kamil Bey’in kızı Hesna Hanım’dır. Suat Derviş’in yazmaya erken yaşta heves ettiği, ilk şiirinin gazetede yayınlanmasına çocukluk arkadaşı Nazım Hikmet’in vesile olduğu, 1920’li yıllardan itibaren çeşitli gazete ve dergilerde yazılarının çıktığı biliniyor. İlk romanı Kara Kitap 1921’de yayınlanır. 1923 yılında Lozan Konferansı’nı izleyen gazeteciler heyetine katılarak “Avrupa’ya muhabir olarak giden ilk kadın gazeteci” unvanını alır.
Müzik eğitimi almasını arzulayan ailesi tarafından 1927’de Berlin’e gönderilir. Suat Derviş, ablası Hamiyet’le birlikte evde, özel hocalardan şan ve piyano dersleri almış, Fransızca ve Almanca öğrenmiştir. Fakat edebiyata olan ilgisi ağır bastığından konservatuvarı yarım bırakarak Berlin’de Edebiyat Fakültesi’ne devam eder. Yıllar sonra Behçet Necatigil’e hitaben yazdığı kısa biyografisinde, “Edebiyat Fakültesi’nde okumaya başladım ama yazılarımın çok genç yaşımda gördüğü rağbet beni şımarttı galiba, derslere devam etmedim” demektedir.
O tarihe kadar Türkiye’de birkaç romanı daha yayınlanmıştır. Suat Derviş Almanya’da bulunduğu sırada Alman gazeteleri için hikâyeler, makaleler, fıkralar kaleme alır. Aralarında ciddi siyasi yayınların da bulunduğu dergi ve gazetelerde çalışır. Bu süreçte Türkiye’ye de gidip gelmekte, siyasetle ilgilenmektedir. Serbest Fırka’ya üye olur ve Nezihe Muhiddin ile birlikte Fırka’nın adayı olarak 1930’da yapılan belediye seçimlerine katılır. Bir Alman gazetesinin siparişi üzerine Abdülhamit devrinde geçen tarihi bir roman yazar. Almanya’da tefrika edilen Sultanın Karıları çeşitli Avrupa dillerine de çevrilir. Kanserle mücadele eden ve hastalığına Türkiye’de çare bulunamadığı için Almanya’ya gelen babasının ağır tedavi masraflarını çıkarması böylece mümkün olur. Babasının 1932 yılında vefatı Suat Derviş’in yaşam çizgisinde bir kırılma yaratır. Ailenin eli ekmek tutan bir ferdi olarak geçim yükü artık omuzlarındadır. Aynı yılın kasım ayında yapılan seçimler Hitler’i iktidara taşıyınca Nazi gazeteleri dışındakiler birer birer kapanır. Suat Derviş Almanya’da kurduğu mesleki bağlantılarını geride bırakarak İstanbul’a döner ve sadece roman yazarak hayatını sürdüremeyeceği için gazetecilik yapmaya başlar.
Feryal Saygılıgil, Suat Derviş’in bu alanda nasıl bir fark yarattığını şöyle yorumluyor: “[Gazeteci] Suat Derviş ondan beklenen toplumsal cinsiyet rolüne karşı çıkar ve erkeklerin alanı olan sokağı tercih eder. Gerçekten de onun belki de en ayırt edici tarafı sokakta olması ve sokaktaki insanın sesini duyurmaya çalışmasıdır. Röportajlarıyla İstanbul’un adeta yoksulluk haritasını çıkarır. Küçük esnaftan, işçiye, hamala, çocuk işçiye, sokak çocuklarına, kadınlara, iş arayan genç kadınlara, gündelikçiye, sokakta yaşayan esrarkeşe, işsize, mağara kovuğu gibi yerde barınanlara, bekâr odalarına, Taşhan’ın muhacir kiracılarına kadar gazeteci kimliğiyle söyleşi yapar. Röportajlarının giriş bölümlerinde insanları ve mekânları tasvir edişi edebiyatçı kaleminin güçlü izlerini taşır.”
Gazetecilikte yaptığı röportajlar Suat Derviş’i -kendi ifadesiyle- hayatın gerçekleriyle daha çok karşı karşıya getirmiş ve romancılığını da etkilemiştir. Çimen Günay Erkol, yazarın 1920’li yıllarda kaleme aldığı ilk dönem eserlerinde kamusal alanın yok denecek kadar az yer tuttuğunu; köşklerde, sayfiye evlerinde yaşanan aşkları ve ruhsal çelişkileri konu edindiğini belirtiyor: “Romanlarının temeline aşkı yerleştirmesine rağmen Derviş, tüm kurguyu sadece bu duygunun sorgulandığı kısır döngülerin içine sıkıştırmamaktadır. Yazar, kadının aşk karşısındaki konumunu ele alırken toplumsal ahlâk kurallarının sorgulanışını da romanlarına taşımaktadır.” Oysa Suat Derviş’in 1937’den sonra yazdığı eserlerine yoksulluk, işsizlik, sömürü, erkek şiddeti gibi temalar hâkimdir. Bu Roman Olan Şeylerin Romanıdır (1937), bir dokuma fabrikasında ölesiye çalıştıkları halde yarı aç yarı tok yaşayan; bu da yetmezmiş gibi erkeklerin zorbalığıyla baş etmeye çalışan işçi kadınları anlatır. İstanbul’un Bir Gecesi (1939), bir zengin düğünü etrafında Türkiye’nin çarpık kapitalistleşmesinin tarihini ve sınıfsal uçurumun derinliğini sunar. Suat Derviş, 1941’de Türkiye Komünist Partisi (TKP) genel sekreteri Reşat Fuat Baraner ile dördüncü evliliğini yapar.
Bununla birlikte bir toplantıda Fuat Baraner’in karısı olarak takdim edilen Suat Derviş’in yükselen itirazı belleğimizde: “Ben yazar Suat Derviş’im. Kimsenin karısı olarak yâd edilemem.”
Fuat Baraner ile Suat Derviş, haftalık çıkan ve yirmi altı sayı sonra kapatılan Yeni Edebiyat dergisinde birlikte çalışırlar. Orhan Kemal, Attila İlhan, A. Kadir, Hasan İzzettin Dinamo gibi yazar ve şairleri bir araya getiren dergi sıkıyönetim tarafından kapatılır. Suat Derviş’in hayatı 1942’den itibaren tepetaklak olur. Önce eşi kaçak durumuna düşerek bir sene kadar Kadıköy Mühürdar’da bir tavan arasında saklanır, fakat sonunda yakalanıp hapse girer. Yardım ve yataklıkla suçlanan Suat Derviş Ankara’da sekiz ay tutuklu kalır. İstanbul’a döndüğünde onu zorlu bir mücadele beklemektedir. İmzalı yazıları malum nedenlerle geri çevrildiğinden gazete ve dergilere takma isimlerle yazmaya başlar. Hatta kaleminden çıkan piyesleri ve radyo oyunlarını, kendisine ve hapisteki eşine bakabilmek için arkadaşlarına satar. 1953 yılında, Paris’e ablasının yanına gider Suat Derviş. Bazı romanları (Çılgın Gibi, Ankara Mahpusu) orada Fransızca yayınlanır. Fuat Baraner’in hapisten çıkması üzerine 1963’te Türkiye’ye geri döner; yine kendi ifadesiyle iş bulduğu her mecrada (bir çocuk dergisi de dahil olmak üzere) yazmaya devam eder, çeviriler yapar. En önemli romanlarından biri sayılan Aksaray’dan Bir Perihan tefrika edilerek gazete okurlarına ulaşır. 1970’te arkadaşı Neriman Hikmet’le birlikte Türkiye Devrimci Kadınlar Derneği’ni kurar. Sürekli gözaltında tutulan Şişli’deki evini devrimci gençlere açıp onları gizlediği için 12 Mart döneminde gözaltına alınır. 23 Temmuz 1972’de, şeker hastalığının bedeninde yarattığı tahribat sonucu hayatını kaybeder.
1984: Vanessa Lynn Williams veya bilinen adıyla Vanessa Williams, 1983'te katıldığı "Miss New York" adlı güzellik yarışmasını kazanarak "Miss America"ya katılmaya hak kazandı. Venessa, bu yarışmada yer alan ilk Afro-Amerikan kadın oldu. Ancak bu süreçte ırkçı Amerikalılar Venessa’ya tehditler yağdırdı ve kınama mesajları yolladı. Penthouse dergisinin yeni sayısında Venessa’nın çıplak fotoğrafları yayınlaması ve artan medya tartışmaları nedeniyle 24 Temmuz 1984’te Miss Amerika’dan istifa etti.
2001: Diah Permata Megawati Setiawati Sukarnoputri, 2001-2004 yılları arasında Endonezya'nın ilk kadın cumhurbaşkanı olarak görev yaptı.
2011: İngiliz sanatçı ve söz yazarı Amy Jade Winehouse, yaşamını yitirdi. Amy, derin, etkileyici kontralto vokalleri, ruh, ritim, blues ve caz gibi müzik türlerinin eklektik karışımıyla tanınan bir sanatçıydı.
2016: HDP İmralı Heyeti, PKK Lideri Abdullah Öcalan hakkında açıklama yaptı. Abdullah Öcalan’a OHAL boyunca getirilen haberleşme yasağının yeni bir ağırlaştırılmış tecrit olduğunu belirten Heyet, “Bu karar, Türkiye’de sivil ve askeri darbe girdabı içerisinden demokratik bir çıkış arayan Türkiye halklarının ortak geleceğine yönelmiş provokatif bir karardır” dedi. Birleşmiş Milletler, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Kurumları, CPT, Af Örgütü başta olmak üzere tüm uluslararası ve ulusal kurumlar duyarlılığa çağrıldı.
2018: PYD Kadın Örgütü 1. Kongresi, Qamişlo Kantonu Rimelan beldesinde bulunan Aram Tigran Kültür ve Sanat Merkezi'nde dün gerçekleştirildi. Gün boyu tartışmalarla süren kongre, sonuç bildirgesinin okunmasıyla sona erdi. Kongrede PYD Kadın Meclisi’nin oluşturulması kararı alındı.
2018: Feminist kadın hareketlerinden FEMEN'in kurucularından biri olan 31 yaşındaki Ukraynalı Oksana Shachko, Fransa'nın başkenti Paris'te şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. İntihar ederek yaşamına son verdiği iddia edilen Oksana’nın ardından "Hepiniz harikasınız", İngilizce yazılmış bir not bıraktığı da belirtilmişti.
2020: Kadınlar Birlikte Güçlü oluşumu, kadına yönelik şiddet, katliam, cinsel saldırı ve LGBTİ+’lara dönük nefret diline karşı İstanbul’un Şişli ilçesinde düzenlediği eylemde, “İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline izin vermeyeceğiz” diye seslendi. Şişli Pangaltı Metro çıkışında eylem düzenleyen kadınlar, “Pınar Gültekin İsyanımızdır. İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” pankartını açtı ve “6284’u uygula”, “İstanbul Sözleşmesini değil, cinayetleri engelle”, “İstanbul Sözleşmesi yaşatır”, “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” dövizlerini taşıdı.