Mülteciliğin kayıt dışı hali

  • 09:06 26 Temmuz 2024
  • Yaşam
 
Rozerin Gültekin 
 
İSTANBUL - Kayıt dışı mültecilerin çocukları, devletlerin rantları uğruna adeta bu yaşama hiç dokunmamış gibi yok sayılıyor. Kayıtsız çocuklar bodrum katında, rutubetli, gün ışığının girmediği “kreş” adı altında bir alanda yaşama tutunmaya çalışıyor.
 
Göçmenler ve mültecilerin yoğun olarak geldiği kentlerden biri olan İstanbul’da İçişleri Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, Türkiye’de yaklaşık 200 bin Afrikalı göçmen ve mülteci yaşarken bunların yaklaşık yüzde 70’i İstanbul’da bulunduğunu açıkladı. İstanbul’da kalan göçmen ve mültecilere yönelik sürekli baskınlar ve hedef almalar gerçekleştirilerek yaşamları pazarlık konusu ediliyor. Kayıt dışı olan mülteciler geri gönderme merkezlerinde birçok insan hakkı ihlali ile karşı karşıya kalıyor.
 
İstanbul’da kayıtsız olan Afrikalı mültecilerin bir kısmını Nijerya’dan göç edenler oluşturuyor. Bir kısmı ekonomik sebeplerden dolayı göç eden Nijeryalıların bir kısmı da siyasi nedenlerden dolayı topraklarını terk etmek zorunda bırakıldı. Ekonomik nedenlerden dolayı göç edenler iş vaadi ile kandırılarak Türkiye’ye getiriliyor ardından pasaportlarına çeteler tarafından el konularak kimliksiz pasaportsuz bir şekilde bırakılıyor. Kadınlar için göç yollarının güvensiz olmasından dolayı ilk olarak erkekler göç etmekte kazandıkları paraları ülkelerinde kalan ailelere göndermekte ardından da kendi ülkelerinde ekonomik krizin büyümesinden dolayı ailelerini de yanlarına alıyorlar. Siyasi nedenlerden dolayı göç edenler ise İgbo dilini konuşan halk oluyor. Nijerya'nın güneydoğu bölgesini ayrılmasını savunan Biafra bölgesinde yaşayan halka ve dili İgbo olan halka karşı devletin baskı uygulamasından dolayı ülkeden göçler yaşanıyor. Siyasi edenlerin çoğunluğunu Hristiyanlar oluşturuyor.
 
Bodrum katında ‘kreş’
 
Kameramızı kayıtsız mültecilerin, çocuklarının bodrum katında, rutubetli, sadece dört duvardan ibaret “kreşine” çeviriyoruz. Kreşe ilk girdiğimizde yoğun bir rutubet kokusu, çocukların meraklı gözleri karşılıyor bizi. İçeriye girdiğimizde bir kreşten çok depoyu andıran yer sadece duvarın üst kısmında yer alan pencereden gün ışığını içeriye alıyor. Çocuk eşyalarının ve ilkokul duvarlarını andıran matematik işlemlerinin asıldığı salonda daha bir yaşını doldurmamış bebek ve 10 yaşında olmasına rağmen kayıt dışı olduğu için okula gidemeyen çocukların arasında geçerek içeriye doğru geçtiğimizde bir oda da bir beşik bulunduğunu görüyoruz. Bir bebeğin sığabileceği beşiğe bazen 5 bebeği beraber koymak zorunda kalındığını öğreniyoruz. Odalar, mutfak ve lavabo bir çocuk için bir büyük yaşam tehlikesi oluşturmasına rağmen aileler yaşamlarını idame ettirmek ve çocuklarını korumak için bu “kreşe” bırakmak zorunda kalıyor. Her çocuk Nijerya’nın farklı bir bölgesinden gelmesinden dolayı kendi aralarında ortak dilin oluşması konusunda da sorun yaşıyor. Kocaman zeytin gözlü, yaşamın iniş-çıkışı andıran kıvırcık saçlı her şeyden habersiz çocuklara devletlerin mubah gördüğü yaşam karşısında insan kendi dipsiz bir soru yağmuru içine alıyor. Burada çocuklara bakan Sierra Leoneli kadına mikrofonumuzu uzatıyoruz. Güvenlik kaygısının olmasından dolayı isminin ve görüntüsünün yayınlanmasını istemediğini belirtiyor.
 
‘Mülteci kadın olmak kolay değil’
 
Çevredeki kimsenin onların nasıl olduklarını sormadığını, kendilerine yardımcı olmadığını ifade eden Sierra Leoneli kadın, yoksulluk ve kısıtlı koşullara rağmen her şeyi kendisinin halletmeye çalıştığını dile getiriyor. Sierra Leoneli kadın, “Sierra Leone’den ekonomik sebeplerden 2 sene önce Türkiye’ye geldim. Önceden burada 2 tane Nijeryalı kadın bakıcılık yapıyordu, oturum izinleri yoktu. Yapılan operasyonun ardından Nijerya’ya döndüler. Kendi kızım bu kreşe geliyordu, onlar gidince ben burada çalışmaya başladım.  Mülteci kadın olmanın hiçbir yanı kolay değil. Sierra Leone’de olsam yardım eden olurdu, ama burada yardım eden yok” ifadelerini kullanıyor. 
 
Çocuklar fare olan alanda yaşıyor
 
Ortalama 15 çocuğun kaldığı bodrum katı kreşin koşullarını anlatan Sierra Leoneli kadın şöyle devam ediyor: “Fare, sinek var. Yağmur yağınca içeriyi sel basıyor, Tuvalet taşıyor. Burada öğretmenlik yapıyorum çocuklar toplama, çıkarma gibi basit matematik ve basit İngilizce öğreniyorlar. Aileler belli bir ödeme yapıyorlar ortalama 8 bin lira alıyorum bu para kira ve yemeğe gidiyor. Hem kendi kaldığım bodrum katının hem de kreşin kirasını ödüyorum para kalmıyor. Benden önce bu küçücük yerde 25 tane çocuk vardı, sürekli sirkülasyon oluyor. Baskınların ardından çoğu aile çocuğunu buradan aldı. Çocuklar ortalama 14 saat burada kalıyor, bazen de 1-2 gün kalıyorlar.”
 
‘Bu çocuklar aslında yoklar’
 
Sierra Leoneli kadın, “Burada doğan çocukların ne Nijerya’da ne de Türkiye’de kayıtları var.  Bu çocuklar aslında yok ondan dolayı hastaneye, okula gidememekteler. Çocuklar ne Türkçe, ne kendi anadillerini ne de İngilizceyi tam anlamıyla biliyorlar. Aileleri çalıştığı için büyüme evresindeki hiçbir eğitim alamıyorlar. Kreş onlar için sadece korunaklı bir alan ve yemek yiyorlar. Aileler gece çocukları alıyorlar evde yatırıyorlar sabah yine getiriyorlar” sözlerine yer veriyor. 
 
Kayıtsız oldukları için 8 bin lira maaş alıyor
 
Çevreden Afrikalı mültecilere dair edindiğimiz bilgiler de şu şekilde: “Bir evde 3 aile kalıyor, bekarlar 20 kişi bir evde kalıyor. Çoğunluğu merdiven altı tekstil atölyesinde, kayıtsız, sigortasız işlerde, kayıt dışı kargo işinde çalışıyorlar. Aynı işte çalışan bir Türkiye vatandaşı ortalama 20 bin kazanırken onlar sigorta olmadan yol ücretinin de içinde olduğu 8-9 bin alıyor. Kayıtsız olanlar yakalanıp geri gönderme merkezlerinde gönderildiklerinde nereye gideceklerini bilmiyorlar. Geri gönderme merkezinde bu sefer işkence görmeye başlıyorlar. Geri gönderme merkezinde doğum yapan kadınlar oluyor, taciz, işkence uygulanıyor. İstanbul’daki sadece yaşama tutunma çabası.”