Yargı refleksi yine faili korudu!
- 09:03 3 Kasım 2025
- Güncel
Pelşin Çetinkaya
AMED - Cizîr’de 43 öğrenciye cinsel tacizde bulunan müdür yardımcısı Burak Ercan hakkında verilen hapis cezasının bozulmasına ilişkin konuşan avukat Çiğdem Ertak, yargının şiddet ve katliam suçunda çocuğun ya da kadının beyanını esas almadığını belirterek, bu olayda da yine failin beyanının esas alındığı ve failin memur olmasından dolayı cezasızlık politikasının uygulandığını vurguladı. 
Ülke genelinde çocuklara yönelik cinsel taciz olayları artarken, özellikle kız çocuklarının güvenliği her ortamda ciddi bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor. Cezalandırma mekanizmalarının ise bu sorunlar karşısında faile uyguladığı cezasızlık politikası da bu sorunların derinleşmesine neden oluyor. Her gün karşılaştığımız bu olaylardan biri de 2022’de Şirnex’in (Şırnak) Cizîr (Cizre) ilçesinde yaşandı. Cizîr ilçesinde bulunan Merkez Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcılığı yapan Burak Ercan’ın 43 öğrenciye tacizde bulunduğu ortaya çıkmıştı. Defalarca kez duruşması görülen Burak Ercan, cezalandırılmadı. Ardından 2024 tarihinde 2024 tarihinde Cizre 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada ise “cinsel taciz”, “cinsel saldırı” ve “cinsel istismar" suçlarından 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılarak tutuklandı. Daha sonra Burak Ercan, karara avukatı aracılığıyla 2024 yılında itirazda bulunmuştu. İtirazı değerlendiren Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 7’nci Dairesi, Şubat 2025’te kararı fail Burak Ercan’ın lehine bozarak, yeniden yargılanmasına karar vermişti. Davanın ikinci duruşması 26 Kasım’da görülecek.
Karara karşı tepkiler sürerken, avukat Çiğdem Ertak konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Memur faillere uygulanan pozitif ayrımcılık
Yargının ve sistemin kadın ya da çocuğun beyanlarını esas almadığını belirten Çiğdem Ertak, “2019 yılında şikayetler ve suç duyurularıyla hem idari hem de adli makamlara intikal etmiş bir suçtan bahsediyoruz. 43 çocuk diyoruz. Aslında korkunç bir suçtan, hak ihlalleri toplamından söz ediyoruz. Burada gördüğümüz şey fail bir devlet memuru ve çocukların bir kısmının görüşleri, şikayetleri, beyanları alınmıyor ya da dikkate alınmıyor. Yine failin bir devlet memuru olmasının yanında işte müdür yardımcısı diye okudum ben. Burada da verilen isteksiz, eksik, etkin olmayan, şeffaf olmayan bir soruşturma sürecini de görebiliyoruz. Yine yargılama sürecinde aslında hukukun, yasal düzenlemelerin gösterdiği, işaret ettiği, emrettiği şekilde değil de daha düşük cezalarla sonuçlanan bir dosya ve istinaftan bozulup dönen ve Kasım ayı içerisinde tekrar duruşması yapılacak bir dosyadan söz ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Uygulamaların eksik ve yanlışlığından doğan-artan sorunlar
Çiğdem Ertak, işlenen suçlarda failin konumunun yargı tarafından önemsendiğine dikkat çekerek, “Fail serbest ve bu 43 çocuğun aileleri ile öğretmenlerinin bir adalet arayışı söz konusu. Burada sadece bireysel düzeyde bir dosyadan bahsetmek elbette ki mümkün değil. Çünkü maalesef sıkça karşılaştığımız üzere fail devlet görevlisi, belli bir kesimden ya da sadece erkek olduğu için bu tür dosyalarla çok karşılaşıyoruz. Kadına yönelik şiddet ve cinayet dosyalarında, mağdurun belli bir inanca mensup olmaması ya da belli bir siyasi görüşe ve gruba mensup olan bir failin olduğu dosyalarda, hak ihlallerinde ve suçlarda siyasetin, adli ve idari makamların bu suçları hafifletmeye dönük, örtmeye dönük yine bu suçlar bu makamlara intikal etse bile önemsizleştirmeye dönük ve delilleri şeffaf bir şekilde maddi gerçeğe ulaşmanın aksine; maddi gerçeğe ulaşmayı engelleyecek birtakım pratiklerin uygulandığını görebiliyoruz” dedi.
Yargının hak ihlali pratiği birer cezasızlıktır
Uzun süren yargılamaların bir hak ihlali olduğunu ifade eden Çiğdem Ertak, “Yaşanılan bu sorunlardan sonra hem idari hem de adli makamların isteksiz yaklaşması, üzerini örtmeye çalışması, mağduru ya da hak ihlaline maruz kalan bireyi değil de faili korumaya dönük bir pratik sergilemesi aslında tam da bahsettiğimiz cezasızlığın kendisi. Sonuç olarak adaletin yerini bulmasının önüne geçecek bir pratik sergilenmesi aslında cezasızlık dediğimiz şey. Cizre’de de aslında bunun adım adım işlendiğini, pratikte gerçekleştiğini görebiliyoruz. Bahsettiğimi durum Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bildiriliyor ama Milli Eğitim Müdürlüğü'nün görevi iken bunu adli makamlara bildirmediğini görebiliyoruz. Aslında bu da ayrı bir suç teşkil ediyor. Yine olayda sadece kademe durdurma gibi bir cezayla geçiştirildiğini görebiliyoruz. Bunun dışında verilen bir düşük cezanın, uzun süren yargılamanın, adaletin gerçekleşmemesi, yerini bulmaması, adil olmayan bir kararın da bir hak ihlali oluşturduğunu söyleyebiliriz” sözlerine yer verdi.
‘Refleks mağduru değil faili koruyan bir yerde’
Çiğdem Ertak, devletin refleksinin faili korumak üzerinden olduğunu belirterek, “Biz fail üzerinden gidiyoruz ama cezasızlık pratiği, aslında mağduru korumak ya da o hak ihlaline maruz kalan kişiyi korumaktansa devletin refleksi bu tür dosyalarda genel itibariyle mağdurun o maruz kaldığı hak ihlalini gidermek, korumak üzerinden değil; esas refleks faili korumak üzerinden şekillendiği için zaten cezasızlık politikası ya da cezasızlık kültürü dediğimiz şey gelişiyor. Dolayısıyla Türkiye'de yoğun da sayıca çok da karşılaştığımız durumlar bunlar. Cîzir’de somut olarak bu dosyada cinsel istismar suçunun mağdurları çocuklar. Dolayısıyla burada yasal, hukuki yükümlülükler, ‘Sen çocuklara karşı işlenen suçları cezalandıracaksın. Hem soruşturma sürecini hem yargılama sürecini etkin, şeffaf, çok daha hassasiyetle yürüteceksin. Bunu da çocuklara zarar ver vermeyecek, ikinci bir travma oluşturmayacak şekilde (failin olası çocuklara zararını engelleyecek pratikler tutuklanması, bir takım yaptırımlar uygulanması gibi), yine yargılama sürecini mümkün olduğunca kısa tutacaksın. O çocuklara genel bir yükümlülük olarak ekstra destek mekanizmaları kuracaksın ve işleteceksin. Koruma tedbirleri uygulayacaksın’ diyor. Dolayısıyla fakat pratikte mağdurun daha az dinlendiği ya da dinlenmediği, önemsiz görüldüğü ya da işletilen süreçte bile sürecin sonunda verilecek cezanın mümkün olduğunca hafifletilmesi, mümkünse hiç ceza verilmemesi yönünde bir refleks işlediği için orada tamamen odak fail olabiliyor” şeklinde konuştu.
‘Fail ceza alsaydı çocuklar korunmuş olacaktı’
Failin serbest kalması durumunda çocukların tehlikede olduğunu söyleyen Çiğdem Ertak, “Cizre'de yaşanan işte 43 çocuğun maruz kaldığı cinsel istismar suçunun faili açısından ya da o bugüne kadar gelişen sürece baktığımızda yine basından okuduğum görebildiğim kadarıyla fail ve fail öğretmen ve çocuklar sanırım 14-15 gün boyunca aynı okuldalar. Bu çocukları açısından korkunç bir travma. Yani kendisine istismar eden öğretmeni şikayet etmelerine rağmen, bu ilgili makamlara intikal etmiş olmasına rağmen o öğretmeni hala okulda çocukların zihinsel ve ruhsal dünyalarında ne tür travmalar yarattığını, ne tür etkiler yarattığını düşün bilmek bile korkutucu. Bur durumda en temel olarak cezasızlık meselesinin uygulanmaması halinde zaten hem o çocuklar korunmuş olacaktı. Hem de topluma, ‘kim olursa olsun bir kişi suç işlemişse cezalandırırım. Cezalandırılır. Kim olduğuna bakılmaz’ şu mesaj verilmiş olacaktı” şeklinde konuştu.







