Wan’dan Colemêrg’e 6 gün: Dijmin ket!

  • 09:06 9 Temmuz 2024
  • Güncel
 
Dilan Babat-Semiha Alankuş
 
WAN - "İradeye Saygı Yürüyüşü”nde başından beri yer alan, yolun sonuna kadar da en önde yürüyen DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu, geçtiği her bir yolda verdikleri mücadelenin ve iradenin ne kadar büyük olduğunu belirterek, “İlk gün polisler bizimle yürüyordu, sonra durdular, ikinci günün ilk molasıydı espri yapmaya başladık, ‘dijmin ket’ diye. Gerçekten yürüyemediler. Bu yol, bunu bana gösterdi. Biz iradeliyiz diyorduk ama ikna oldum biz gönüllüyüz” dedi.
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) bünyesinde bulunan Colemêrg (Hakkari) Belediyesi’ne 3 Haziran’da kayyım atanmasına karşı başlattığı eylemlerin bir aşaması olarak “İradeye Saygı Yürüyüşü” başlattı. 30 Haziran’da Marmara, Ege ve Ankara’dan araçlar startı verilen yürüyüşü 3 Temmuz’da Wan’dan (Van) Colemêrg’e ayakla yürüyüş olarak devam etti. Kilometrelerce yolu adım adım geride bırakan yürüyüşçüler dün Colemêrg’e ulaştı. Ulaştıkları, geçtikleri her yere dokunan yürüyüşçüler, anılar biriktiren, dokundukları her yerde bir anı bıraktılar daha da önemlisi bir tarih yazdılar. Hastalıklarına, ayaklarının parçalanmasına aldırmadan kilometreleri geride bırakarak ne denli büyük bir irade ve kararlığa sahip olduklarını gösterdiler. 13 yaşından 83 yaşına, kalp rahatsızlığı olandan astım hastasına kadar çocuk, genç kadın, erkek dağlarla, ovalarla, dere ve nehirlerle birlikte yol alan İradeye Saygı Yürüyüşü’nde ilk günden beri yer alan DEM Parti Milletvekili Çiçek Otlu ile konuştuk.
 
“Kurdistan’da çok defa yüründü, Cizre’den Amed’e yüründü ama bu sefer Türkiye’den baya katılım vardı. Bazı anlar fiziksel yorgunluklar da vardı ama büyük dostlukların oluştuğu, herkesin birbirini motive ettiği gerçek anlamda Kürt halkının kendi iradesini ortaya koyduğu bir yürüyüşte oluyor.”
 
*İradeye Saygı Yürüyüşü sona erdi. Yürüyüşe başlarken ve yol boyunca açıklamalarla da amacınızı açıkladınız. Biraz başa dönelim istiyoruz. Hazırlık aşamasında, yola çıkarken ki duygularınızı paylaşmanızı istiyoruz.
 
Yürüyüşe başlarken, bir twitt atmıştım, “2024 yılı yürüyüş yılı olacak” diye. Yine özgürlük yürüyüşünde ben Van kolundaydım. Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kırılması için yapmıştık o başka bir deneyimdi. Bu bambaşka bir deneyim oldu. Başlarken, özellikle İstanbul ve İzmir kolu olarak önce başladık. Hem Türkiye halklarından hem sosyalistlerden yanıt vermek istiyorduk. Kayyım atanması sadece Kürt sorunu değil bu aslında Kürt sorununda çözümsüzlüğün kaynağını da beraberinde geliyordu. Türkiye halklarının ve Kürt halkının kardeşliği diyorsak bu anlayışla yürümek gerekiyordu. Biz etapta Ankara’ya Adana’ya geldik bir karşılama oldu. Van’dan Hakkari’ye doğru gerçek anlamda fiziksel bir yürüyüş her kilometresini yürüdüğünüz ve her kilometresinde tarihe tanıklık edeceğiniz bir yürüyüştü. Van bizim için yerel yönetim seçimlerinde 14-0 yaptığımız sonrasında mazbataya el konulmak istenmişti ve büyük bir halk direnişine sahip olmuştu. Bu direnişin bizde bıraktığı izler ve anlamlar vardı. Çünkü 7’den 70’e herkes kendi iradesine sahip çıkmıştı. Hem AKP ve MHP faşist rejimine yerel seçimlerde çok büyük yenilgi tatmış oldu. 
 
Yürüyüşe başladığımız da kimse bizim fiziksel olarak yürüyeceğimizi düşünmemiş. Arayan herkese 30 kilometre yürüdüğümüzü söyleyince şaşırmaya başladı. Aslında özgürlük yürüyüşü gibi bir şey, irade, adalet yürüyüşü her an güzeldi. Birbirimizi tanımıyorduk, tarihi olarak ilk defa böyle bir şey oluyor. Kurdistan’da çok defa yüründü, Cizre’den Amed’e yüründü ama bu sefer Türkiye’den baya katılım vardı. Bazı anlar fiziksel yorgunluklar da vardı ama büyük dostlukların oluştuğu, herkesin birbirini motive ettiği gerçek anlamda Kürt halkının kendi iradesini ortaya koyduğu bir yürüyüşte oluyor. En küçüğümüz 13 yaşında en büyüğümüz 83 yaşında. Tam bir halk yürüyüşü, herkes kendince katabildiği kadar kattı. İnsan gerçekten ne için mücadele etmesi gerektiğini, ‘insan ömrünü neye vermeli’ diye soru vardı. Buraya gelindiğinde ise iyi ki özgürlük mücadelesinin içerisindeyiz, devrim mücadelesi yürütüyoruz, halkın değerleri, ilkeleri ile buluşmuşuz. Komin yaşamayı görüyorsun, birinin battaniyesi yoksa veriyorsun, birine çay götürüyorsun. Devrim anlarında yaşadığımız ya da Rojava’daki arkadaşlar bizi daha iyi anlayacaktır, kolektif yaşamının anlamını da bulunduğu bir yer oluyor.
 
“Devletin baskısı ve yürüyüşü engellemek istiyorlardı ama herkes biliyordu ne için yürüdüğünü. Ankara’da uzun bir aradan sonra ilk defa bir yolu yürümüş olduk”
 
*İstanbul’dan yola çıktıktan sonra yolda nelerle karşılaşırsınız gibi bir ön görünüz oldu mu?
 
Başka zamanlarda geldiğimiz de daha çok devletin baskısı ve şiddeti olabilir. Bazen otobüslerimiz çok bozuluyordu. Devletin baskısı ve yürüyüşü engellemek istiyorlardı ama herkes biliyordu ne için yürüdüğünü. Ankara’da uzun bir aradan sonra ilk defa bir yolu yürümüş olduk. Adana polisi sert davrandı yürüyüş yapacağımızı düşünmüyorlardı, ‘biz her yerde yürüyoruz o yüzden yürüyeceğiz’ dedik. Herkes devletin baskısını olabileceğini düşünerek gelmişti. Belirli yerlerde yürümüş olmak, iradeye saygının nasıl olabileceğini, halkçı yönetim nasıl olacak diye tartışıyorduk. Yoldaki kaynaşmalarımız, komin yaşamlarımız, Ege Ankara’dan buluşması gibi buluşmaların kaynaşmanı oluşturuyor. Motive de olundu bu durum.
 
“Kurdistan’da sömürgeci politikalarını kadınlar üzerinden yürüttü. Musa Orhan’ın ipek Er’e nasıl tecavüz ettiğinde intiharını biliyoruz, cezasızlık politikalarını da. Van’da eşbaşkanlık sisteminin korunmuş olması, 14 yerde eşbaşkanlık çizgisinin korunuyor olması çok kıymetliydi.”
 
*Wan’a gelince artık yürümeye başladınız, biraz değindiniz ama biraz daha açmanızı isteyelim.
 
Özgürlük Yürüyüşü’nde de evlerde gidip kalıyorduk büyük bir etki bırakmıştık. Kitlesel bir halk direnişi olmuştu İstanbul ve Amed’e. Van’da Abdullah Zeydan’ın mazbatasının alınmış olması ve büyük halk direnişi çok değerliydi. Özgürlük yürüyüşünde, Van’da bulundum ve kollarda görevliydik. Kollardan başladığımız da Van polisinin tüm şiddetine rağmen halk her yerden yürüyordu, gerçek bir halk serhildanı yaşanıyordu. Polisin attığı gaz, plastik mermilerine rağmen halk hiçbir şekilde geri çekilmiyordu. O gün polisin, ‘bu gerilim yönetilemez, tansiyonu düşürün’ dedi. Bizler de, ‘mazbatayı verin düşürelim’ demiştik. O direniş, Kürt halkının varlığı buradadır, iradelerine sahip çıkması… Kendi içimizde de konuştuğumuzda, ’12, 11 olunur ‘ deniliyordu. 14-0 yapılmış olması ve ardından mazbatanın almamız AKP’yi siyasi anlamda 15 kere yenmiş olduk. Bu çok büyük bir anlam, kazanılmış yerden moral motivasyonu almak büyük bir şeydi. Başlarken şöyle düşünüyorsunuz; ‘Van, Amed, Hakkari bizim’ bu sizi motive ediyor. Kayyım siyasetine oradan başlatmak istedik, kayyım politikası Van’da başlatıldı. Eylem öğreticidir, direniş insanı özgürleştirir. Van’da bizim için böyle simgesel bir yanı var artık. Uzun bir süreden sonra direnişin hikayesi yazılmış oldu. Gezi ayaklanması, Kobanê serhildanı 2015 sonrası ise Suruç ile başlayan bir katliam sersi var ve AKP faşist rejiminin tutuklanması, katliamlarıyla bir 8 yıl var hayatımız da. Böyle siyasi anlamda başarı kazandığımız hikaye neredeyse yoktu. Geriye çekilmiş, bazı anlarda hareket yükselmiş olsa da taktiksel günlere sıkıştırılmıştı ama bu sene bambaşka. Kadınlar bakımından Van çok kıymetliydi. Kayyım atandığında 2019’da ilk saldırdığında kadın politikalarını kapattı, şiddet hatlarını kapattı. Kurdistan’da sömürgeci politikalarını kadınlar üzerinden yürüttü. Musa Orhan’ın ipek Er’e nasıl tecavüz ettiğinde intiharını biliyoruz, cezasızlık politikalarını da. Van’da eşbaşkanlık sisteminin korunmuş olması, 14 yerde eşbaşkanlık çizgisinin korunuyor olması çok kıymetliydi.
 
“Buralardan kimler geçti, Kürt hareketinin büyük değerleri var devrimci hareketinde büyük değerleri var. Bir yere geliyorsunuz Deniz Gezmişi düşünüyorsunuz, bir yerde Sayın Abdullah Öcalan’ın geçtiği topraklar, Sakine Cansız, Mazlum Doğan diyorsunuz. Hapishanedeki arkadaşlarımı düşünüyorum, buralara hasretler.”
 
*Yürüyüş kortejinde hep öndeydiniz, yol boyu neler hissetiniz. Tarihi yerlerden, geçtiniz örneğin. Nazan Bayram’ın köyü anma da yaptınız, yine Gençlik Köprüsü…
 
Kurdistan toprakları çok tarihsel her taşına dokunsanız, bir anı anlatır size. Bir taş görenlerde olur ama dinlesek ‘buralarda kimler yürüdü, geçti’ diyecektir. Onun etkisi çok yüksekti, bizler değerlerimiz ile yetişen ve onların idealarını ortaya koymaya çalışan insanlarız. Hapishanelerde yaşayan arkadaşlarımızın değerlerini hissediyorsun. Yürürken şunu düşündüm; ‘yalnız değilsin, milyonlar var,  buralarda özgürlük mücadelesi yürütmüş arkadaşlarımızın anıları var.’ Bazen diyoruz ya, ‘omuz başlarda yürür’ diye belki herkes bunu bir ajitasyon olarak düşünür ama yorulduğunuz da, ‘özgürlük savaşçıları sırtlarında şu kadar ağırlıkla yürümüş yorulmamışlar, Zap’ta arkadaşlarımız buradan geçti, şehit düştü’ diyorsun. O zorlukları düşününce o zorluluklarda olan arkadaşların ne kadar mutlu ve motivasyonlu olduğunu yürürken daha iyi anlıyorsunuz. İki dağın arasında yürürken, kendinizi gerçekten özgür hissediyorsunuz. Kalbiniz hızlı hızlı atıyor. Buralardan kimler geçti, Kürt hareketinin büyük değerleri var devrimci hareketinde büyük değerleri var. Bir yere geliyorsunuz Deniz Gezmişi düşünüyorsunuz, bir yerde Sayın Abdullah Öcalan’ın geçtiği topraklar, Sakine Cansız, Mazlum Doğan diyorsunuz. Hapishanedeki arkadaşlarımı düşünüyorum, buralara hasretler. Kürtçe konuştukları için infazı yakılan arkadaşları düşünüyorsun. Bunları düşünerek yürümek ayrı bir değer. Kişisel olarak buralardan fiziksel olarak yürümek hiç sansım olmadı araçla geçiyordum. Buralardan geçerken tarihi bütün anları, hatıraları hissediyorsunuz. Bizden başka kimsemizin olmadığına, yoldaşlık duygusu…. Damarımız arkadaşlarla bağlıymış, anıları bütünleşmesi, doğa ile bütünleşirken mücadele ile bütünleşiyorsun. Tarihe bakıyorsun, okuduğun bütün günceler aklına geliyor. O güncelerin hepsi doruklara bakınca yaşanmış diyorsun. Biz yola çıktığımız da irademizin ne kadar güçlü olduğunu o zamanda anladım. İlk gün polisler bizimle yürüyordu, yürüyorlar ikinci günün ilk molasıydı espri yapmaya başladık, ‘dijmin ket’ diye. Gerçekten yürüyemediler. Bu yolda bunu bana gösterdi. Biz iradeliyiz diyorduk ama ikna oldum biz gönüllüyüz.
 
“Yürüyüş kolumuzda büyük bir kopma hali olmadı. Yürüyüş kolu yüksek sayıda yorulmadan, söylenmeden yürüyüş oldu. Herkes yürüyüşü tamamlama derdinde. AKP ve MHP rejimine nasıl bir irade olunduğunu gösterecek.”
 
*Uzun yürüyüşün ardından yürüyüşçülerin ayakları su topla, parçalandı. Ama ona rağmen yürüyorlardı. Sargılı ayaklara rağmen yürüyen yürüyüşçülerin bu kadar motive olması nasıl anlatılır?
 
İnsanı etkileyen çok şey oluyor. Biz gönüllü geldik ve yürekten inanıyoruz. Özgürlük mücadelesi böyle bir şey. Günlük olarak herkes yürüyordur ama bu kadar yürümüyordu. Tepeniz de güneş, deneyimsizliğin getirdiği şeyler. O kadar çok arkadaşımızın ayağı patladı, sargılılar. Ama buna rağmen herkes yürüyor. Herkes, ‘özgürlük mücadelesini yürüten özgürlük savaşçıları bu kadar yürüyorsa bende yürümeliyim, kendi irademe sahip çıkmalıyım, bu sadece verilen bir oy değil kendi varlığımın oyu’ diyerek yürüyor. Herkesin ayağı şişti, kimileri güneşte zorluk yaşadı. Astım hastası olan var. Toplantı yaptık, ‘hastalığı olan yürümesin diye’ biri çıkıp, ‘ben geçen hafta kalp krizi geçirdim’ dedi. Şaşırdık nasıl yürüyecek diye ama buna rağmen yürüyüşte kopma olmadı. Polis ve Jandarma düştü yürüyemedi ama bizde yürüyüşe devam edildi. Yürüyüş kolumuzda büyük bir kopma hali olmadı. Yürüyüş kolu yüksek sayıda yorulmadan, söylenmeden yürüyüş oldu. Herkes yürüyüşü tamamlama derdinde. AKP ve MHP rejimine nasıl bir irade olunduğunu gösterecek. 13 yaşındaki arkadaş bizimle yürüyordu ona yürüme diyorduk, oda bize, ‘benim iradem var’ diyordu. Biz o çocuğun iradesini nasıl tanıyorsak AKP’de Kürt halkının iradesini tanımalı. Seçtiğimiz eşbaşkanımıza belediyeyi teslim etmeli.
 
“Orada Sayın Öcalan’ın yaşı 75 olduğu için bu sayı ile sınırlandırılmıştı belirlenmiş arkadaşlar gelmişti. Daha kurumsal temsiliyetlerimiz vardı. Ama burada gerçek bir halk yürüyüşü yapılıyor.”
 
*1-15 Şubat tarihleri arasında yapılan Büyük Özgürlük Yürüyüşü’ne de katıldınız. İki yürüyüşün ortak yanları nelerdi?
 
İkisini farklı farklı örgütlenme biçimleri vardı. Özgürlük yürüyüşü sabah 08.00’da başlıyordu akşam saat 01.00’a kadar. Oradaki değişik olan durum akşam 16.00’da belirlenen ailelere gidip kalıyorduk. Her gece halk toplantıları yapılıyordu. Burada da ortak yanları vardı, Başkale’de gidip ailelerle kaldık. Buluşma noktaları ortaktı, ikisinin ayrı ayrı motivasyonu vardı. Biri İmralı’da bulunan Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasıydı. Buda bir irade tanınmasıydı, kendi yerel yönetimlerimiz de halkı bir belediye kurmak, kadın özgürlükçü bir yönetim kurmak istiyorduk diyorduk. İkisinin ortak noktası Kürt halkının varlığının tanınması diyebiliriz. Orada da belirli yerleri yürümüştük, Kış farklı bir hava oluyormuş, orada da iradenin görüyorsun. Orada Sayın Öcalan’ın yaşı 75 olduğu için bu sayı ile sınırlandırılmıştı belirlenmiş arkadaşlar gelmişti. Daha kurumsal temsiliyetlerimiz vardı. Ama burada gerçek bir halk yürüyüşü yapılıyor. Halk diyor ki; ‘ben irademe sahip çıkıyorum.’ Halkın bizi selamlaması da çok güzeldi. Bizim yürüyüşçülerimizin her belediye otobüse geçtiğinde, ‘bizim belediyemiz’ diyerek alkışlaması. Her tabelayı gördüğümüz de başka duygular yaşanıyordu.
 
“Belediyemize el konulunca kendi sömürgeci varlıklarıyla yok etme siyaseti uyguluyorlar. Colemêrg göç edince Kurdistan’ın diğer yerleri de göç ediyor. Direniş geleneğini yok ederek Kürt halkını asimile etmek istiyor. “
 
*Wan’a kayyım atandı, geri alındı direnişle. Şimdi Colemêrg. Niye Colemêrg sizce? Biraz kadın kayyım, özel savaş desek…
 
Hakkari’ye baktığımız da ulusal birliği sağlayan tarihsel bir anlamı da var. İki sınıra yakın olan yerlerden bir tanesi. AKP içinde önemli bir yer. Bizim açımızdan direnişin tarihi olarak görülüyor. Hilvan’ı almış olmamız, AKP’nin de savaş siyasetine devam etmek istemesi, yenilerek gelen bir rejim var karşımız da. Van’da halkın iradesiyle yeniledi. Hakkari’de, ‘sizi tanımıyorum, direniş geleneğinizi tanımıyorum’ diyor. İşgal politikalarına devam edeceği mesajı veriyor. Bu işgal politikalarının da sadece askeri ve savaş siyaseti değil, sömürgeci siyasetini kadınlar üzerinden yürüteceğinin mesajını veriyor.  Tüm belirlediği savaş politikalarını Colemêrg üzerinden yürütmek istiyor. Sınır hattında savaş siyasetini içeride de Kürt halkının iradesini ve kadınlara sömürgeci politikasıyla yok sayıyor. Amed ve Mardin yangınlarında, ‘Kürt halkının yaşam hakkı yoktur, 90’lı yıllarda köylerini yaktım göç ettirdim’ diyor. Colemêrg’i de böyle yok ederek insanları zorla göçe zorluyor. Belediyemize el konulunca kendi sömürgeci varlıklarıyla yok etme siyaseti uyguluyorlar. Colemêrg göç edince Kurdistan’ın diğer yerleri de göç ediyor. Direniş geleneğini yok ederek Kürt halkını asimile etmek istiyor.
 
“Bu mücadele gelenekleri bütün halklara bir bilinç kazandırır. Bu yürüyüşümüz direniş mücadelesine örnek olacaktır. “
 
*Yürüyüş bitti, yeni yol yeni yürüyüşler var mı?
 
Artık yürümeyelim kazanalım. Önümüzdeki faşist rejimi tanıyoruz, bize bir hak tanımadığında işçi sınıfın, kadınların gençlerin hakları da olmuyor. Birleşerek mücadele etmenin yolundayız, devrimin olduğu topraklarda yürümek istiyorsak birleşik mücadeleye ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Faşist rejimin politikası savaş siyaseti üzerinden gitmeyi gösteriyor. O savaş siyaseti yürüttüğü her durumda bizde mücadele siyaseti yürüteceğiz. O savaş yürüttüğü durumda biz daha çok yürürüz. Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecrit ortadan kalkmadı, kayyım politikası dışında tecrit politikasını daha da derinleştireceğini gösteriyor. Mehmet Şimşek’in ekonomi politikalarının işçi sınıfın tüm haklarının ortadan kaldırılacağı görünüyor. Kadınlar olarak da aileyi güçlendirme adı altında, kazanımları yok etme politikası yürütecek. Ayrı ayrı kollardan yürünüyor olabilir ama bütün kolların birleşmesi gereken bir dönem olması lazım. Sert bir dönem geliyor ama bizde sert bir mücadele yürüteceğiz. Tecrit, ekonomi ve savaş bizim için ön planda olan durumlardır. Bolca yürüyeceğiz gibi görünüyor ama bu yürüyüşler öğretici oluyor. Bu mücadele gelenekleri bütün halklara bir bilinç kazandırır. Bu yürüyüşümüz direniş mücadelesine örnek olacaktır.
 
 
 

Etiketler:

kayyım