‘Tutsakların eylemi PKK Lideri’nden haber alınıncaya dek sürecek’

  • 09:05 28 Mart 2024
  • Güncel
 
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
İZMİR - Geçtiğimiz günlerde Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye olan Demet Resuloğlu açlık grevi sürecinde cezaevindeki baskıların arttığına dikkat çekerek bu süreçte cezaevi yönetiminin tutsaklarla görüşmediğini söyledi. Demet, Abdullah Öcalan’dan üç yıldır haber alınamaması durumunu “Kürt halkına yapılan bir darbe” şeklinde değerlendirdi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan ve cezaevlerinde siyasi tutsaklar üzerindeki tecrit gün geçtikçe ağırlaşırken 27 Kasım 2023 tarihinde tutsaklar tarafından “Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm” talebiyle başlatılan açlık grevleri de 120 günü aştı. Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutsakların karşılaştığı hak ihlalleri ve baskılar açlık grevleri sürecinde daha da arttı. 4 Mart tarihinde Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nden tahliye olan Demet Resuloğlu, başlatılan açlık grevlerine ve cezaevlerindeki baskılara dair JINNEWS’e konuştu.
 
Uzun yıllar bir özel bankada çalışan Demet, emekli olduktan sonra Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) üye olarak politik yaşama atılır. 2014 yılında Kırşehir HDP İl Eşbaşkanı olan Demet, 2016 yılında tutuklanmasının ardından, Kırşehir Cezaevi’ne “adli suçlularla” kalmadıkları için önce hücreye oradan da Tarsus Cezaevi gönderilir. Demet, buradan sonra Sincan Cezaevi’ne sürgün edilir. Sincan’da kaldığı 5 yıllık süreçte kronik rahatsızlıkları başlar. Daha sonra Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne gelen Demet’in dosyası, Yargıtay tarafından usulden bozulur ve böylelikle Demet, 4 Mart 2024’te tahliye edilir. 
 
‘Açlık grevi döneminde müdür görüşleri kabul etmedi’
“Abdullah Öcalan’a özgürlük, Kürt sorununa siyasi çözüm” talebiyle başlatılan açlık grevlerinin tüm cezaevlerinde başarılı bir şekilde devam ettiğini söyleyen Demet, Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde de grevlerin dönüşümlü olarak on beş güne çıkarıldığını paylaştı. Şakran Cezaevi’ni “kendi başına bir özerk cumhuriyet” olarak nitelendiren Demet, “Kurul müdürü Meltem Babaoğlu, ona danışılmadan bir iğne dahi satılmıyor orada. Müdür görüşlerini yapamıyoruz. Birbirimizden kopuk bir şekildeyiz. Araya bir FETÖ koğuşlu koyuyor, bir koğuşumuzu çok uzağa atıyor. Bu uygulanan tecridin psikolojik bir baskısı. İnfazı yakmaya çalışıyorlar, özellikle konseptleri o. Açlık grevi döneminde kesinlikle müdür görüşleri kabul etmedi. İkinci müdürle görüştürülüyor onlar da tamam diyor ama oyalama taktiği” dedi.
 
Açlık grevine giren tutsaklar hakkında soruşturma başlatılıyor
 
Açlık grevine giren tutsaklar hakkında soruşturma başlatıldığını paylaşan Demet, son zamanlarda tutsaklara çok sayıda iletişim cezası verildiğini belirtti. Demet, iki tutsağa hiç soruşturma açılmadan iletişim cezası verildiğini ifade ederek, “Bunlarla yıldırma politikalarına gidiyorlar sürekli. Sohbete çıkarmamakla, spora çıkarmamakla yıldırma politikalarına gidiyorlar. Şimdi ayda bir spora çıkarıyorlar ama sadece kendi odalarımızla çıkarıyorlar. Bu hiçbir yerde uygulanmayan bir şey. Bir de kitap sorunu var. Kitap, iki aylık periyotlar halinde geliyor. Ayın 21’i ve 7’si arasında olması gerekiyor. Eğer bu tarihlerde gelmezse kitaplar tekrardan dönüyor, ailelere gidiyor, aileler tekrar gönderiyor” şeklinde konuştu.
 
Koğuş aramaları ‘talan’ şeklinde
 
Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’nde aramaların da büyük sorun olduğunu kaydeden Demet, aramaların talan şeklinde olduğunu dile getirdi. Detektörle ve kamerayla arama yapıldığını söyleyen Demet, kantinde satılan iğnelerin dahi güvenlik sebebiyle götürüldüğünü belirtti. Demet, açlık grevlerinin devam edeceğini ifade ederek, “Haklarımızı alana kadar, mücadelemizin sonuna kadar direnecek cezaevleri. Diğer cezaevlerinde de çok büyük sorunlar var ama Şakran’da katmerli sorunlar var. Sürgün yeri olarak tanımlamışlar burayı” ifadesini kullandı. Yaşanan sağlık sorunlarına da değinen Demet, “Örneğin bizim kanser olan bir arkadaşımız var ve hala cezaevinde tutulmakta. İnsanlık dışı bir muamele. Üstelik odasında bulunan bir tığ için infazı yakılmış bir arkadaş. Sağlık sorunlarımız çok fazla, bir ayda revire çıkıyorsun. Gönlü isterse sevk ediyor doktor, istemezse sevk etmiyor” diye belirtti.
 
‘Siyasi tutsaklara farklı bir yaklaşım sergileniyor’
 
Siyasi tutsaklara farklı bir yaklaşım sergilendiğini vurgulayan Demet, ağırlaştırılmış müebbet cezası alan tutsakların koşullarının çok zor olduğunun altını çizerek yaşadıklarının tamamen hak ihlali olduğunu söyledi. Demet, çıplak arama durumuna da değinerek kendi yaşadığı bir olayı şu ifadelerle anlattı: “Ben hastaneye yatacaktım, uyku apnemden dolayı alet verilecekti. Beni mahkûm koğuşuna götürdüler. Mahkûm koğuşuna girerken bana çıplak arama dayatıldı. Tabi ki başarıyla ulaşamayınca benim pantolonumun paçasını çekti, yırttı. Akşam tekrar yatışa gittim, ‘beni tekrar mahkûm koğuşuna götürecekseniz, bu tedaviyi reddediyorum’ dedim.  Onlar da ‘evet götüreceğiz’ dediler. Ben de ‘o koğuşa tekrar gitmek istemiyorum. Orada çıplak arama söz konusu ve ben bunun için sağlığımı tehlikeye atıyorum, reddediyorum’ dedim. Gece 24.00’de tekrar döndüm cezaevine.”
 
İletişim cezaları infaz yakmaya kılıf
 
Hak ihlallerinin ve baskının açlık grevleri sürecinde arttığına dikkat çeken Demet, açlık grevinde olan tutsaklara verilen iletişim cezalarının infaz yakmak için kılıf yapıldığını söyledi. Cezaevi yönetiminin hiçbir şekilde tutsaklarla diyaloğa girmediğini belirten Demet, tutsaklar üzerinde psikolojik baskının uygulandığını vurguladı. Demet, “Her dönem kendine göre bir konsept ayarlıyor cezaevi, siyasi tutsaklara baskı yapmak için. Mesela Y ve S tipleri, Türkiye geneline baktığımızda tamamen bizlere yönelik bir şey. Küçücük, 250 bin nüfusu olan Kırşehir de bile sen S tipi cezaevi açıyorsun ve oraya sürgün gidiliyor. Oradaki cezaevi AKP ile çalışıyor. Daha öncesine gidersek bir yıl sorgusuz, sualsiz tutsakları hücrede tuttu, açlık grevine girdikleri için. Burada açlık grevindekilerle diyaloğa girmiyor, açlık grevindekilere soruşturmalarla, infaz yakma gibi şeylerle baskı yapıyor” dedi.
 
‘İmralı’da 36 aydır hiçbir haber alamadığımız bir önderliğimiz var’
 
İdare ve Gözlem Kurulu’ndan da söz eden Demet, bu kurulu “başlı başına bir yargısız infaz” diye tanımladı. Kurulda tutsaklara pişmanlık dayatıldığını kaydeden Demet, “30 yıllık arkadaşlarımızın normalde İdare ve Gözlem Kurulu’na tabi olmaması gerekiyor. Çünkü 2006’ya kadar olan davaların hepsi 3713 sayılı kanuna göre yapılması gerekiyor. PKK’li 36 yıllık olan müebbetlerin cezaları 30 yıl olarak sabitlendi. Zaten hukuksuzluğun, adaletsizliğin her şeyinden dem vuruyoruz. Bizim İmralı’da 36 aydır konuşamadığımız, hiçbir haber alamadığımız bir önderliğimiz var. Bu tecridin en büyüğü” şeklinde konuştu.
 
Abdullah Öcalan’dan haber alıncaya dek grev devam edecek
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde devam eden tecridin diğer cezaevlerine yansıdığını kaydeden Demet, Abdullah Öcalan’dan üç yıldır haber alınamaması durumunu “Kürt halkına yapılan bir darbe” şeklinde değerlendirdi. Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı için bir önder olduğunu vurgulayan Demet, “Demokratik çözüm için olması gereken şeydir. Yıllardır mücadele veren bir halkla çözüm sürecinin başlatılması gerekir. Tabi ki biz ilkelerimizden asla taviz vermeden böyle bir sürecin başlatılması gerekir. Bizim için en önemli olan şey Önderlik’ten haber alabilmektir. Bizim eylemimiz haber alıncaya kadar da devam edecektir. Açlık grevleriyle ilgili direnişimizi dışarıdan destekleyen analarımız, mücadelemizin temel direkleri. Adalet nöbetleriyle bize en büyük gücü veren anlarımızı emekleri ödenmez. Onlar bizim için mücadelemizin en büyük değerlerinden biridir. Onları saygıyla selamlıyorum” diye ifade etti.
 
‘Kadınlar 21’inci yüzyılda başaracaktır’
 
Bu süreçteki kadın direnişine ve kadın gücüne yürekten inandığını dile getiren Demet, komün yaşamındaki en önemli parçanın kadın olduğunu söyledi. Demet son olarak şu ifadelere yer verdi: “Kadınlar 21’inci yüzyılda bu başarıyı kazanacaktır. Dünyada kadın hareketinde en öncüyüz. Bizim Jineoloji bilimimiz dünyada okutulmakta ama Türkiye’de suç olarak gelmekte karşımızda. Oysa Jineoloji bir bilimdir, Kürt kadın hareketiyle başlamıştır, Kürt kadınlarıyla başlamıştır. Her kadın, özgür yaşamı hak eden kadındır. Ben tüm arkadaşlarımın mücadelesini yürekten selamlıyorum. Önderliğe özgürlük, Kürt sorununa demokratik çözüm diyorum.”