‘Bedenimiz Şehba’da ruhumuz Efrîn’de’

  • 09:08 18 Mart 2024
  • Güncel
 
Mîdye Miqted
 
HELEB - Türkiye’nin Efrîn’e girmesinin ardından kent merkezi ve 366 köyden insanlar kamplarda yaşam mücadelesi verirken, direniş tanıklarından Fidan Mihemed Osman bedenlerinin Şehba’da ruhlarının Efrîn’de olduğunu ve direnmeye direnişlerini sürdürdüklerini söyledi. 
 
Türkiye 20 Ocak 2018 tarihinde Efrîn’e yönelik saldırı başlattı. 58 gün saldırılara karşı gösterilen ve tarihe “Çağın direnişi” olarak geçen direşin ardından Efrîn Türkiye ve destek verdiği paramiliter grupların kontrolüne geçti. Efrîn’in işgalinin ardından kent talan edildi, insanlar katledildi, kaçırıldı, işkenceden geçirildi. Bu durum hala devam ediyor. Efrîn’in doğası talan edildi. Okullar, yerleşim alanları, mezarlıklar yıkıldı. Halk mecbur kaldı topraklarını terk etti, kamplara yerleşti. 
 
Bu kamplardan biri olan Serdem Kampı’nda 6 yıldır direnenlerden biri olan Fidan Mihemed Osman, yaşadıklarını ve direnişlerini anlattı. 
 
‘Bedenimiz Şehba’da ruhumuz Efrîn’de’
 
Fidan, Efrîn’de koparılmanın yürek ve bedenden uzaklaştırılma olduğunu belirterek “Türk devleti ve çeteleri 20 Ocak 2018 tarihinde uçak ve yasaklı silahlarla saldırmaya başlattı.  Bombalarla üzerimize geldi. Kendimizi uçaklardan ve bombalardan korumak için çocuklarımızla bodrumlara yerleştik. 58 gün direniş sürdü. Bu yüzden Efrîn’de koparılma yürek ve bedenden uzaklaştırılmadır. Bedenimiz Şehba’da ama ruhumuz Efrîn’de. Efrîn huzur yeriydi. Bizim için en kutsal olan şehitlerimizin mezarlarıydı. Her zaman bayramlarda güller ekiyorduk, ailelerimizi ziyaret ediyorduk. 8 Mart’ta ulusal kıyafetlerimizi hazırlıyorduk. Yaşamımız huzurluydu. Ancak saldırılarla vahşice yöneldiler. Buna rağmen mücadelemizi bırakmadık ve şimdiye kadar da o direniş temelinde duruşumuzu sürdürüyoruz. Türk devleti bu gün de uçaklarla sivillere saldırıyor, zeytin ağaçlarımızı kesiyorlar, sivilleri kaçırıyorlar, öldürüyorlar, işkence ediyorlar, gözaltına alıyorlar, çocuklara tecavüz ediyorlar” dedi. 
 
‘Kürt halkı birbirinden kopmaz’
 
Türkiye’nin toprağa, doğaya, coğrafyaya karşı da savaş yürüttüğünü söyleyen Fidan, şöyle devam etti: “Türk devleti savunma güçleri ile savaş adı altında halka saldırıyor. Zeytin ağaçlarını kesiyor, şehitlerin mezarlarını yıkıyor, insanlık dışı her şeyi Efrîn doğası ve coğrafyasına karşı yürütüyor. Şehitlerimizin mezarlarını yıkmaya ne hakları var? Çetelerin aileleri için yerler yapıyorlar. Hangi hakla islam adı altında bunu yapıyorlar? Bunlar islamdan uzak. Bugün Türk devleti, bizim topraklarımızda savaş yürütüyor. Toprağımızdaki her yeşi yok etmek istiyor. Kürt halkını birbirinden koparmak istiyor ala Kürt halkı asla birbirinden kopmaz.”
 
‘UNICEF suyumuzu kesiyor’
 
Yaşamlarını da anlatan Fidan, “Katliamdan kurtulmak için Şehba’ya göç ettik. Katliamdan kurtulmak için göç etmemize rağmen işgalci Türk devleti saldırılarını sürdürüyor. Ancak bizim düşmana karşı irademiz bir taş gibi sağlam ve yerinden oynamıyor. Bu gün Efrîn’in 366 köyünden insanlar kamplarda direniyor. Şehba Kantonu bizim ikinci Efrîn oldu. Burada da toprak için kan döküldü ve ondan sonra özgürleştirildi. Bizler ekmeksiz, susuz, çocuksuz yaşayabiliriz ancak ülkesiz yaşayamayız. Türk devleti göç ettirilemeye rağmen üzerimizde  Şam hükümetinin ambargosu var. UNICEF, üzerimizde suyu kesti. Şam hükümetinin ambargosu yüzünden yakıt ve ilaç gelmiyor. İki hükümet de soykırım siyaseti yürütüyor” dedi. 
 
‘İnsan hakları örgütleri sorumluluğunu yerine getirmiyor’
 
Fidan, “Türk devleti ve Şam hükümeti Kürt halkı üzerinde soykırım siyaseti yürütüyor. Bu da ikisinin aynı olduğunu gösteriyor. Kürt halkının  mücadele ve direnişini kırmak için birlik oluyorlar. Buna karşı uluslararası insan hakları örgütleri sorumluluklarını yerine getirmiyor. Bu haksızlıklara karşı  insan haklarını savunduğunu söyleyen örgütler sorumluluklarını yerine getirmeli” dedi ve Efrînlilerin “Rih dibin bost dijmin nabe dost" sözü ile konuşmasını sonlandırdı.