TJA konferansında konuşan Martina Anderson: Bizim günümüz gelecek
- 10:15 13 Ocak 2024
- Güncel
AMED – TJA’nın farklı ülkelerden kadınların katılımıyla başlayan, Şirin Elemhuli, Leyla Qasim ve Sakine Cansız’a adanacağı belirtilen konferansında konuşan İrlandalı eski milletvekili Martina Anderson, “Ataerkilliği sırtımızdan atmamız gereken çok şey var. Günlerin karanlığında yalnız yürümüyorsunuz. Bizim günümüz gelecek” dedi.
Tevgera Jinên Azad (TJA), farklı ülkelerden kadınların da katılımıyla “Sessizlik Zinciri: Kadın Siyasi Mahpusların Etrafındaki Duvarları Yıkmak” şiarıyla Demir Otel’de iki günlük konferans gerçekleştiriyor. Konferansa TJA’lılar, 30 yıl sonra cezaevinden çıkan kadınlar, siyasi parti temsilcileri ve milletvekilleri, sivil toplum örgütleri, gazeteci ve yazarlar, hak savunucuları, farklı ülkelerden gelen feminist aktivistler, Adalet Nöbeti eylemcileri ve Barış Anneleri katıldı. Salona farklı dillerde “Jin jiyan azadî”, “Our journey to freedom”, “Bi Jin jiyan azadiyê ber bi azadiyê ve” pankartları ve katledilen Kürt kadın siyasetçilerin fotoğrafları asıldı. Ayrıca konferans salonu girişinde de tutsak kadınların fotoğrafları yer aldı. Kadınlar, “Jin jiyan azadî” ve “Bijî berxwedana azadî” sloganları attı.
‘Kadınların direnişi gün geçtikçe büyüdü’
Açılış konuşmasını yapan TJA aktivisti Hacer Özdemir, kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitirenleri andı ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulanan tecride karşı açlık grevine başlayan tutsakları selamladı. Konferansın amacına değinen Hacer, “Yıllardır mücadele veriyoruz. Kürtlerin coğrafyası, kültürü, dili, hatta varlıkları bile kabul edilmedi. Büyük bir mücadele yürütüyoruz. Zor ve zahmetli zamanlardan geçiyoruz. Kürt kadınlar zindanlarda yıllardır direniyor. Zindanlardaki direniş 70’lerde ve 12 Eylül darbesiyle başladı. Ayrıca o dönemde yaşanan işkenceleri herkes biliyor. Burada büyük bir direniş sergilendi. Mazlum Doğan, Sakine Cansız direnişi açısından dünyada büyük bir sembol haline geldi. Direniş büyüdükçe kadınların mücadelesi de büyüdü. Cezaevleri daima direniş alanı oldu. Bakıyoruz ki Kürt kadın hareketinde bulunan kadınlardan cezaevine girmeyen yok ya da hala cezaevinde olan kadınlar var” dedi.
Tutsak kadınlar selamlandı
Eskiden toplumda kadınlar gözaltına alındığında veya tutuklandığında toplum tarafından hoş karşılanmadığını kaydeden Hacer, “Fakat gün geçtikçe bu onurlu bir hale geldi. Leyla Qasim tarihimizde çok iyi biliniyor. Yine İran’da Şirin Elemhuli, idam edildiğinde ‘Ben Kürt kadını olarak direniyorum, umudum var ki Kürt kadınları başaracak’ dedi. Amed zindanında Sakine Cansız’a yapılan işkence büyüktü. Bir ‘ah’ bile demedi. Mücadelemizde ne kadar tutuklanma, gözaltı varsa Kürt kadının mücadelesi de o kadar büyüdü. Dört parçada direniş devam etti ve ediyor. Neden bu konferansı yapıyoruz; biliyoruz ki sadece zindanlarda Kürt kadınları yok. Başka yerlerde de siyasi tutsaklar ve büyük bir direniş var. Umudumuz, bu konferansın bir zemin oluşturmasıdır. Önümüzdeki günlerde büyük çalışmalar yapılacaktır. Bir amaca ulaşacaktır ve ilerleyecektir. Özellikle Şirin Elemhuli, Leyla Qasim ve Sakine Cansız’a bu konferansı adamak istiyoruz. Yine cezaevlerinde soğuk hücrelerde olan Sabahat, Ayla, Figen ve Leyla şahsında tüm kadın tutsaklara selam yolluyoruz. Fiziki olarak burada olmayabilirler ama aramızdalar. Başarı kadınlarındır, cezaevlerinde direnenlerindir” şeklinde konuştu.
‘Zincirleri kırmamız gerekiyor’
Ardından söz alan İrlanda önceki dönem milletvekili Martina Anderson, konferansta olmaktan mutlu olduğunu dile getirerek “Kürt özgür kadın hareketi, enternasyonal mücadelenin parçasıdır” dedi. Martina, “Ataerkilliği doğuran, sürdüren ve şiddet üreten ideoloji ile yüzleşiyorsunuz. Demokratik bir toplum için mücadele ediyorsunuz. Doğduğumda İrlanda’nın bölünmüş kuzeyinde temel yurttaşlık hakkı talep ediliyordu. Onlara karşı ayrımcılık yapmak için devletin şiddetini kullandılar ama cumhuriyetçiler yozlaşmış 6 devlete meydan okudular ve İrlanda’yı tekrardan birleştirmek için savaştılar. Muhafazakâr İrlanda’da kadınların rolü olduğu düşünülmüyordu. Toplumsal normlara karşı çıkmak için cumhuriyetçi kadınlar olarak bu cüreti göstermemiz, cezalandırmamız anlamına geliyordu. 1985’te 4 yoldaşla komplo kurmakla suçlandık ve tutuklandık. Londra’da tutuklu 600 erkek ve 2 kadın yoldaşımla beraber tutuklu kaldık. 13 yıllık tutukluk sürecinde cinsel taciz ve benzer şekilde mahremiyetimize saldırılar yaşadık. Daha sonra bin erkeğin kaldığı yere sürgün edildik. Bazıları bunlara sessiz kalmamızı söylüyordu ama zincirleri kırmamız gerekiyor. Daha sonra İrlanda ‘Hayırlı Cuma’ anlaşması imzaladı. Siyasi mahkumların serbest bırakılması öngörüldü ve biz de serbest bırakıldık. Serbest bırakıldıktan sonra belirli ülkelere girişimiz yasaklandı” ifadelerini kullandı.
‘Bizim günümüz gelecek’
Martina konuşmasına şu ifadeler ile devam etti: “Hayatımı sadece eski mahkum olarak tanımlamadığımı söylemekten gurur duyuyorum. Seçimlere girdim, daha sonra 2011 yılında da bakan olarak atandım. İnsan hakları ve sosyal adalet benim için yol göstericiydi. Filistin’e 6 kez seyahat ettim, Avrupa’nın 4 bir yanından milletvekillerine öncülük ettim ziyaretlerde. Gazze’ye girişimize izin vermediler. Soykırıma tanık olmak kalbimi derinden yaralıyor. AP üyesi iken insan hakları ihlaline ve adaletsizliğe dikkat çektim. Cezaevlerindeki milletvekillerinin açlık grevinde olduğu süreçte Türkiye’de cezaevine gittik ama saldırgan polisler tarafından cezaevlerinden uzaklaştırıldık. Bunu filme alarak görselleri her yerde paylaştık. Kürt lider Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride dikkat çekmek için açlık grevine devam eden Leyla ile kendi evinde buluştum. Dayanışma duygularımı Leyla’ya gönderiyorum. Ataerkilliği sırtımızdan atmamız gereken çok şey var. Günlerin karanlığında yalnız yürümüyorsunuz. Bizim günümüz gelecek. Desteğiniz ve yoldaşlık kararlığınız için teşekkür ederim.”
’30 yıl direndiler’
Martina’dan sonra TJA aktivisti Figen Ekti konuştu. “Dünyaya büyük medeniyetler bahşeden bir coğrafyanın kadını olarak burada sizinle olmak çok kıymetli” diyen Figen, özellikle Kürdistan, Türkiye, Orta Doğu ve dünyada bulunan devletlerin faşizm dalgasını yükselttiği yerde yüzlerce kadının Amed’de konferans yapmasını “tarihi bir süreç” olarak nitelendirdi. Figen, “Önümüzdeki mücadele çizgimizi güçlendiren bir şeydir. 30 yıl boyunca bedensel, zihinsel, psikolojik olarak büyük bir irade ile direnerek çıkan arkadaşlar var. Yürekten onları selamlıyorum. Hem çıkıp aramızda olan hem de özgürlüğe inanan ve hala cezaevinde olan, çıkmayı bekleyen arkadaşlarımız var. Tüm zindanlarda direnen tüm yoldaşlarımızı canı gönülden selamlıyorum” sözlerine yer verdi.
‘Çocukluk yıllarımda cezaevi ile tanıştım’
Dört kuşak cezaevinden geçen arkadaşlarının olduğuna dikkat çeken Figen, kendisinin de kadınlardan küçük parça olarak konferansta olduğunu söyledi. Figen, “Çocukluk yıllarımda cezaevi ile tanıştım. Evimiz hemen cezaevinin oradaydı ve slogan atan arkadaşlarımızın seslerini duyuyordum. İşkencelerden geçmiş, cezaevine girmiş ve direnen bir kadının kızı olarak buradayım. 10 yıl boyunca cezaevinde kaldım. Sivas Cezaevi’nde Kürdistan ve Türkiye’de birçok cezaevinden getirilen kalan kadınlar vardı. Sivas Cezaevi pilot cezaevi olarak seçilmişti. Böyle bir yerde yıllarca saldırıya uğrayarak tüm insani ve onursal haklarımızı elde etmek için üç öğün yemek yer gibi işkenceden geçerek siyasi varlığımızı kabul ettiren bir cezaevinde 7 yıl kaldım. Burada bulunan ve yıllarca cezaevlerinde kalan arkadaşlarım var. Onlarla tekrar bir arada olmanın tarifsiz mutluluğunu yaşıyorum. Devletler kadınları terbiye etme, boyun eğdirme, bin yıllarca ele geçiremedikleri ruhu cezaevlerinde çeşitli şiddet ve işkencelerle ele geçirmeye çalıştı ama başaramadılar” ifadelerini kullandı.
‘Kadınların nasıl başardığının kanıtıdır’
Figen, konuşmasının devamında şunları dile getirdi: “80’li yıllarda Sara’nın, dörtlerin, Kemallerin, 90’lı yıllarda Sema yoldaşımızın ve diğer yoldaşlarımızın bedenini ateşe vererek, kendini feda eden arkadaşlarımıza borcumuz var. Sürgünde olan pek çok arkadaşımızın ortak mücadelesiyle ve dünyadaki tüm kadınların mücadele geleneğini birleştirerek küresel çapta ortak kadın mücadelesi bugün burada konferans düzenleniyor. Rojhilat’ta yükselen ‘Jin jiyan azadî’ sloganıyla binlerce kadının öncülük ettiği halk direnişi var. Rojava kadın devrimi nasıl tüm dünyada yankı bulduysa, kadının başaramadığı bir şeyin olmadığının ve başarmanın kanıtı oldu. Bu anlamda çeşitli simgesel dönemler var.”
Tecrit gündemi
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın paradigmasının temeli olan “Jin jiyan azadî” sloganının her yere yayılmasına değinen Figen, "Bu slogan yükseliyorsa 21'inci yüzyılda mücadelenin kazananı ve başaranı kadın özgürlük mücadelesidir, Tecrit kavramsal olarak çok masumane bir tabir değildir. Bu kavramın amacı ve yönelmek istediği asıl şey, yani tecridin anlamı kişiyi kendinden vazgeçirmektir. Bu da tecridin amacıdır. Birey olmanın, insan olmanın gerekleri neyse bundan sizi bezdirip, vazgeçirip iradesiz kırmak, yenilgiye uğratıp o temelde itiraz etmeyen bir birey, toplum yaratma amacı ve gayesidir. Tecrit ile idam arasında fark yoktur” vurgusu yaptı.
‘Başımız dik yürüyeceğiz’
Orta Doğu'daki erkek egemen zihniyetin savaşlarına karşı direnecek olan ve bunu bertaraf edecek olanın kadınların ortak mücadelesi olduğunun altını çizen Figen, “Bunun en önemli ayağı da cezaevindeki direnen arkadaşlarımızın direnişleri ve duruşudur. İmralı başta olmak üzere tüm yoldaşlarımızın gösterdiği direniş, bu saldırıları bertaraf edecektir. Kaç kuşak olursa olsun biz başı dik, alnı ak yürüyeceğiz. Bu mücadele geleneğinin taşıyıcısı olan her arkadaş için tekrar tekrar teşekkür ediyorum. İyi ki kadın mücadelesinin bir neferiyim” dedi.
30 yılın ardından tahliye olan kadınlar: Hep var olun
Konuşmaların ardından konferansa ara verildi. Aradan sonra 30 yıl tutsaklığın ardından tahliye olan kadınlar Şadiye Manap, Emine Yıldırım, Emine İpek, Mevlüde Acar sahneye çıkarak katılımcıları selamladı. Sahneye çıkan kadınlar için alkışlar ve zılgıtlar çalındı. Burada konuşan Şadiye Manap, “Bugün burada sizinle olmak tarihi ve çok güzel bir duygu. Yaşamımızda gördük, insanın yönü aydınlığa doğruysa kendi hedefine ulaşır. Binlerce arkadaş içeride, gözleri bizde. Hep var olun” dedi. Sonrasında söz alan 30 yıllık tutsaklar da kadınları bir arada görmenin kendilerine güç verdiğini ve bu kalabalığın emeklerinin karşılık bulduğunun somut göstergesi olduğunu dile getirdi. Kadınların konuşma gerçekleştirdiği sırada sık sık “Jin jiyan azadî” sloganları atılarak, zılgıtlar çekildi.
Aradan sonra konferans, “Günümüz Türkiye mahpushanelerine bir bakış” başlıklı ilk oturumla devam edecek. Ardından “Siyasi kadın mahpus deneyim ve mücadeleleri” ve “Siyasi yargılamalar ve tutuklamalarda ulusal-uluslararası hukuk” başlıklı oturumlar gerçekleştirilecek.