‘Şiddetin engellenmesi için çözüm toplumsal değişim’
- 09:06 9 Ocak 2024
- Güncel
Pelşin Çetinkaya
AMED – Kadınlara yönelen şiddetin erkek egemen zihniyet tarafından toplumda bir “çözüm yolu” olarak görülmesine ilişkin bir algı yaratıldığını dile getiren Psikolog Bahar Bayındır, şiddetin engellenmesi için toplumsal değişime ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
Cinsiyetçi politikalar özellikle kadınları şiddet şeklinde hedef alıyor. Şiddet ise evde, okulda, sokakta, işyerinde, neredeyse eşitsizliğin olduğu yaşamın her alanında kendini gösteriyor. Ajansımızın yayınladığı yılsonu şiddet çetelesine göre 2023 yılında en az 320 kadının katledilmesi, 189 kadının şüpheli şekilde yaşamını yitirmesi de şiddetin her yerde olduğunu gösterir nitelikte. Çok boyutlu şekilde yaşanan şiddete karşı kadınlar, mücadelelerinin bir parçası olarak toplumda farkındalık yaratmayı amaçlıyor, çözümü toplumun dönüşmesinde görüyor.
Psikolog Bahar Bayındır, şiddetin nedenlerine, yaşamdaki etkilerine ve çözüm yollarına dair konuştu.
‘Şiddet bir çözüm yolu olarak görülüyor’
Kişilerin şiddeti “kendisine yönelik bir tehdit oluştuğunu düşündüğünde ve güç uygulamaya, yok etmeye yönelik bir amaç taşıdığında uyguladığını” belirten Bahar, şiddetin genellikle sistematik olarak yapıldığını dile getirdi. Toplumun şiddeti bir çözüm yolu olarak gördüğüne dikkat çeken Bahar, “Şiddetin bence biraz toplumsal bir boyutu da var. Özellikle bazı toplumlarda şiddetin çözüm yolu olarak görülmüş olduğu bir algı var. Bu toplumsal algıyı gerek erk zihniyetin oluşturmasından, gerek dini sistemlerin oluşturmasından, gerek eğitim sistemlerinin oluşturmasından ya da toplumsal bilinç dediğimiz bilincin oluşturulmasından dolayı görebiliyoruz” şeklinde konuştu.
Eğitim sisteminde şiddet
Toplumda çok sayıda şiddet örnekleri görüldüğünü kaydeden Bahar, “Buna örnek vermek istersek, toplumda çocuklara yönelik ‘Çocuk eğer söz dinlemiyorsa dövülmeli’ gibi bir şiddet anlayışı vardı. Bu bir döneme kadar eğitim sisteminde bile geçerli olan bir şeydi. Ya da ‘Kadının karnından sopayı eksik etmemen gerekiyor’ gibi bir anlayış var. Fakat bunun getirmiş olduğu etkiler, bırakmış olduğu sonuçların tarihsel süreç içerisinde de günümüzde de olumlu geri bildirimlerinin olmadığını çokça görmüş oluyoruz zaten” dedi.
Toplumda kalıplaşmış şiddet
Bahar, çalıştığı sağlık sektöründe gördüğü şiddetin toplumun diğer noktalarında gördüğü şiddetten farklı olmadığına işaret ederken, “Aynı işyerinde çalışan, aynı meslekten olan, farklı cinslerde olan sağlık personellerine bile baktığımız zaman işyerlerinde alınan kararlarda sindirme ve korkutma amaçlı kendisinin daha çok karar verici olması gerektiğini düşündüğü noktada direkt olarak toplumun ona vermiş olduğu gücü kullanarak ‘Ben burada daha çok söz sahibi olmalıyım’ ya da ‘Ben daha çok karar verici olmalıyım’ şeklinde zihniyetten gelindiği için direkt olarak oradaki karşı cinsine -genelde de bu erkeklerden kadınlara taraf olabiliyor, bir psikolojik şiddet uygulamaya hatta bazen psikolojik şiddetin kendisi için yetmediğini düşündüğü noktalarda fiziksel şiddet uygulamaya kadar gidebiliyor” ifadelerini kullandı.
‘Şiddetin bitmesi için değişim olmalı!’
Şiddetin engellenmesi için birçok noktada değişimlerin oluşması gerektiğinin altını çizen Bahar, “Bir kere güçlü ve güçsüz kavramının çokça sorgulanması gerekiyor. Sınır ihlallerinin, sınırların oluşum kavramının çokça irdelenmesi ve şiddetin çözüm olup-olmama noktasının çokça irdelenmesi gerekiyor. Şiddetin bitmesi için bütün insanlara temel koşulda yaşam hakkının olduğunun, bunun sınırlarla ilgili olmadığının, yaşamanın her şeyin üstünde olduğunun bir dünya politikası haline getirilmiş olması gerekiyor” sözlerine yer verdi.