Tecride karşı mücadelede kararlılılar

  • 09:01 7 Temmuz 2023
  • Güncel
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin tüm cezaevleri ve topluma yayıldığını belirten hak savunucuları ve tutsak yakınları tecridin son bulması ile toplumun nefes alacağını belirterek, mücadele vurgusu yaptı.  
 
Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde binlerce tutsak, ağır hastalıklarına rağmen tedavi hakları engelleniyor ve tahliye edilmiyor. “Cezası” biten tutsakların tahliye edilememesi ve infaz yakma politikalarıyla birlikte hak ihlallerin sayısı da her geçen gün daha çok artıyor. Cezaevlerindeki siyasi tutsaklar üzerinde uygulanan en temel politika ise tecrit. İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecrit politikası ve “incommunicado” yani mutlak iletişimsizlik hali, tüm cezaevlerine sirayet ediyor. 15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilen ve o zamandan beridir de İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan PKK Lideri’nden haber alınamama hali 27’nci ayını doldurdu. 
 
Tecrit son bulana dek…
 
Abdullah Öcalan ile birlikte diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar,  Hamili Yıldırım ile Veysi Aktaş’tan da 28 aydır hiçbir haber alınamıyor. Mutlak iletişimsizliğe karşı ise dünyanın dört bir yanından her kesimden binlerce kişi, sayısız girişim ve başvurularda bulunmaya devam ediyor. Halklar, ailesi ve avukatları, PKK Lideri’ne uygulanan tecridin bir an önce son bulması ve fiziki özgürlüğünün sağlanması talebi ve çağrısına karşı mücadeleden vazgeçmemekte ısrarcı.
 
İmralı tecridi, mutlak iletişimsizlik, hasta tutsakların durumu ve infazı yakmalara dair JINNEWS’e konuşan insan hakları savunucuları ile tutsak yakınları, çözüm anahtarının İmralı olduğunun altını çizdi.
 
‘Abdullah Öcalan’ın paradigması Kürt halkının varlığı’
 
Marmara Bölgesi Tutuklu Aileler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (MATUHAY-DER) Eşbaşkanı Dilek Sönmez Demir, tecridin Türkiye’yi ve tüm dünyayı ilgilendiren bir konu olduğunu vurguladı. Dilek, “Başta Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen bu ağır tecrit, tüm cezaevlerine sirayet ediyor” dedi. “Tecrit uygulamalarının tek amacı, Sayın Abdullah Öcalan’ın paradigmasını toplumla izole etmesi” ifadelerini kullanan Dilek, “Yani Sayın Abdullah Öcalan’ın barış anlayışı,  demokrasi paradigması ve Kürt halkının bir varlığı. Bu varlığı kesmek ve bu paradigmayı bitirmek, faşist Türkiye devleti dediğimiz AKP-MHP ve son dönemlerde de Cumhur İttifakı dediğimiz blok tarafından izole edilmek, erozyona uğratmak isteniyor” şeklinde konuştu. 
 
Özel savaşa karşı mücadele ısrarı
 
İmralı tecridinin son bulması ile tüm toplumun nefes alacağına dikkat çeken Dilek, “Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit yıkılırsa, tüm cezaevlerindeki tecridin de yıkılacağını hepimiz biliyoruz, görüyoruz. Devlet bunu bilinçli bir şekilde yapıyor. Çünkü toplumun unutması, cezaevlerindeki tutsakların ve özellikle Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin unutulması için özel savaş politikası yapıyor. Bu bir özel savaştır. Bu psikolojik bir savaştır. Bu savaşı biz biliyoruz, mücadelesini veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz” vurgusunu yaptı.
 
Halkların paradigması…
 
PKK Lideri’nin Türkiye ve dünya, Ortadoğu ve Kürt halkına demokrasi getireceğine inandıklarını aktaran Dilek, tüm halklara tecridin son bulması için mücadele etme çağrısında bulundu. Abdullah Öcalan’ın paradigmasının öncü bir noktada olduğunu dile getiren Dilek, “Sayın Abdullah Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki bu lider gücü ve bu anlayışı ortada. Paradigması Türkiye ile Kürt halkının barış içerisinde özgür bir anlayışıyla demokrasi ve ortak yaşamdan yana olduğundan dolayı, AKP-MHP iktidarı bu paradigmaya ve felsefeye karşı. AKP’nin yüz yıllık bir geçmişi var. Biz bu yüzyıllık geçmişinden ziyade, son 20 yılın politikasına baktığımız zaman daha da ağırlaştığını görüyoruz. Abdullah Öcalan, 24 yıldır tecrit altında. Bu tecridin amacı Abdullah Öcalan’ın paradigmasını Türkiye toplumuna yansıtmamak. Yansıtılmama hali cezaevlerine de topluma da bunu göstermiş durumda. Kirli politikayı ne kadar sürdürmeye çalışsalar da faşist Türkiye devleti de, Türkiye halkları da, dünya halkları da bunun farkında. Bu paradigmanın, felsefenin ve ideolojinin çok kutsal ve barış paradigması olduğunu, dünya haklarının ortak yaşam hali olması gerektiğini hepsi biliyor. İşte bu bilginin, bu barış yolunda ilerlemenin, Türkiye’nin barış içerisinde yaşamanın, halklarla birlikte ortak yaşam içerisinde bir yaşam sürdürmenin eseri” sözleriyle tüm halklar tarafından benimsendiğini paylaştı.
 
‘Sayın Abdullah Öcalan için mücadeleyi sürdürelim!’
 
Öte yandan Türkiye’nin barış ve özgürlüğü kabul etmediğini ifade eden Dilek, “Özgürce, bir arada yaşamı kabul etmeyen bir sistemle karşı karşıyayız. Cezaevi tecridi tüm Türkiye’ye sirayet etti. Kadın kırımı, ekolojik kırım, ekonomi politikaları, toplumu bir bütün açlığa sefalet etmiş bir kirli politikanın eseri oldu tecrit. Adaleti olmayan bir ülkede hiçbir şekilde kadın kırımlarının düzelmesi mümkün değildir. Adaleti olmayan bir ülkede kadınların insanca, bir arada, özgürce, rahat, bir birey olarak yaşaması mümkün değil. Bütün bunların temel kaynağı tecrit politikasıdır, adaletsizliktir. Biz bunların savaşını veriyoruz. Özgür yarınlar gelinceye kadar mücadele edeceğiz. Cesaretimiz bizim tecridi kırmamıza vesiledir. Biz cesaretli olursak, başaramayacağımız hiçbir şey olmadığını hepimiz de biliyoruz. Gelin bu cesaretimizi toplayalım, bu tecridi kıralım. Yoldaşlarımız, çocuklarınız, annelerimiz, kardeşlerimiz, bizler için içeride, cezaevindeki tüm yoldaşlarımız için ama öncelikle Sayın Abdullah Öcalan için bu mücadeleyi sürdürelim” sözleriyle seslendi.
 
‘Tek çözüm Sayın Abdullah Öcalan ile görüşmek!’
 
Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak iletişimsizliği kınayan Anadolu Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ANYAKAY-DER) üyesi Türkan Acar ise, “Türkiye devleti büyük bir hukuksuzluk işliyor. Bu hukuksuzluğun derhal son bulması gerekiyor. Bu tecridin derhal son bulmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı. İktidarın tüm kaynaklarını savaşa harcadığını belirten Türkan, halkları sefalete sürükleyen tek sebebin savaş olduğunu aktardı. Türkan, “Ekonomik kriz başta olmak üzere tüm sorunların savaş olduğunu biliyoruz. Halkı günden güne yoksulluğa sürükleyen, bu savaş politikalarıdır. Tüm dünya da biliyor, Kürt sorunu ve tecrit çözülmeden hiçbir şeyin çözülemeyeceği gerçeği var. Sayın Abdullah Öcalan ile iletişim kurulmadan sorunlar çözülmez, adalet kavramı gelişmez. Tek çözüm Sayın Abdullah Öcalan ile görüşülüp siyasal yollarla olur” sözleriyle çözümün anahtarının İmralı olduğunu sözlerine ekledi. Dilek, “Bu sistemin kirli politikalardan vazgeçmesi gerekiyor. Halkın barıştan yana olması ve birlik olması gerekiyor. Bu hukuksuzluğa herkesin bir dur demesi gerekiyor” çağrısıyla ortak mücadele vurgusu yaptı.
 
‘İmralı kapıları açılmadan çocuklarımızınki de açılmayacak!’
 
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde tutulan ağır hasta tutsak Erdal Özel'in ablası ve bir yıl boyunca Adalet Nöbeti tutan annelerden Kumri Akgül de, hasta tutsakların cezaevlerinde sağlık hakkına erişemediğini paylaştı. Kumri, “Çocuklarımızı devlet öldürsün diye mi dünyaya getiriyoruz? Çocuklarımız bırakılsın istiyoruz. Cezaevlerinde çocuklarımızın cenazelerini almak istemiyoruz. Tüm dünya sesimizi duysun artık. Biz annelerle birlikte 12 ay boyunca Adalet Nöbeti tuttuk. Her hafta ellerimize kelepçe vurarak işkence ile gözaltına alıyorlardı bizi. Bizler onların kelepçelerinden korkmuyoruz. Biz çocuklarımız için her şeyi yaparız. Yüz defa da bizleri tutuklasalar geri adım atmayacağız. İmralı Cezaevi’nin kapıları açılmadan çocuklarımızın kapısı da açılmayacak. Bu tecrit kırılsın istiyoruz. Türkiye’de ‘adalet’ yok” diye konuştu.
 
Tutsakların umudu olmaktan vazgeçmeyecekler!
 
Hasta tutsakların tedavi edilmediğini söyleyen Kumri, “Yemekleri kötü, kantinde gıdaları pahalı satıyorlar. Onlara verilen yemekler yenilmiyor bile. Bu zulme artık son versinler” dedi. Cezaevlerindeki “şüpheli” ölümlere de dikkat çeken Kumri, “Garibe Gezer işkenceyle katledildi. Aynı şekilde birçok tutsağın cezaevlerinden cenazesi çıkıyor. Artık cezaevlerinden cenaze istemiyoruz. İlk günden bu yana mücadele etmekten geri adım atmadık, atmayacağız da. Gözümüzü açtığımızdan bu yana kadar mücadele ediyoruz. Etmeye de devam edeceğiz. Dünya da yıkılsa biz bu davadan vazgeçmeyeceğiz. Bizim mücadelemiz tutsaklarımızın umududur. Biz adalet istiyoruz, barış istiyoruz ve hukuk istiyoruz” cümleleriyle mücadeleden asla vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. Hak savunucuları ve sivil toplum örgütlerine seslenen Kumri, “Tutsakların haklarını savunsunlar. Cezaevinde yaşanan haksızlığa duyarlı olalım. Bizler de sonuna kadar direneceğiz” çağrısını yaptı.