'Bakırköy Cezaevi'nde yaşanan hak ihlalleri saymakla bitmiyor'

  • 09:03 21 Ağustos 2018
  • Güncel
İSTANBUL - Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'nde 11 ay kalan Mizgin Akman, yaşanan hak ihlallerini anlatarak, "Hastalar resmen ölüme terk ediliyor. Ortak alan kaldırıldı. Aile dışında kimseyle fotoğraf çektiremiyorsun. Cezaevi'nde yaşanan hak ihlalleri saymakla bitmiyor" dedi. 
 
İstanbul'da Eylül 2017 tarihinde tutuklanarak Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi'ne götürülen Mizgin Akman, geçtiğimiz 2 hafta önce tahliye edildi. Mizgin tutukluluk süresince cezaevinde yaşadığı hak ihlallerini anlattı. Cezaevi'ne ilk götürüldüğünde kendisine çıplak arama dayatıldığını söyleyen Mizgin, "Bağımsızların koğuşuna gitmemiz dayatıldı. Bize 'bağımsızların koğuşuna gidin erken bırakılırsınız. Siyasilerin içinde ne işiniz var' dediler. Biz kabul etmeyince ardından çıplak arama dayatıldı. Koğuşlara sürekli baskınlar yapılıyordu. Baskınlarda radyolar alındı. Şuan koğuşlarda radyo yok. Gazeteler verilmiyor. Dışarıyla hiçbir iletişim kurulamıyor. Tutuklu olduğum süre zarfı içerisinde gazete alamadık" diye konuştu.
 
'Hastalar ölüme terk ediliyor'
 
Hasta tutsakların hastaneye sevk edilmediğini dile getiren Mizgin, sevk edilenlerin ise muayene sırasında kelepçelerinin açılmadığına dikkat çekti. Mizgin, hastaneye götürülenlere yurttaşların yanında 'siz teröristsiniz, vatan hainisiniz, biz sizi hastaneye getirmişiz, birde kelepçelerinizi açmamızı istiyorsunuz. Bu şekilde muayene olacaksınız' şeklinde ithamlarda bulunulduğunu belirtti. Yurttaşların tutsaklara saldırmaları için kışkırtılmaya çalışıldığını dile getiren Mizgin, uzun süredir tutuklu bulunan tutsakların revire ve hastaneye götürülmediğini söyledi. Mizgin, "Müebbet alan Süreyya Bulut hastalandı kan kusuyordu. Hastaneye kaldırılması gerekiyordu. Uzun bir süre gelmediler. Biz onu kendine getirdikten sonra geldiler. Hastaneye kaldırdılar. 3 aya yakın hastanede yattı. Sonra tekrar cezaevi koşullarına getirildi. Oysaki durumu kötü iyi tedavisinin iyi koşullarda bakılması gerekiyor. Hastalar tutsaklar ölüme terk edilmiş durumdalar" diye konuştu.
 
'Siyasi tutsak ring aracında adliler tarafından darp edildi'
 
Daha önce tutuklu olan birinin hastaneye sevk edildiği sırada, adli tutuklularla aynı ringe bindirildiğini vurgulayan Mizgin, adlilerin askerlerin gözü önünde siyasi tutsağa saldırdığını belirtti. Mizgin, ayakta sayımın tutsaklara dayatıldığını kaydederek, hasta ve yatakta olan tutsaklara dahi 'yerlerinden kalkacaklar bize sayım verecekler' şeklinde dayatmaların yapıldığını aktardı. Keyfi disiplin cezalarının verildiğini ya da kaldırıldığını ifade eden Mizgin, "Hükümlülere sürekli görüş cezaları veriliyor. Aileleriyle uzun süre görüşemiyorlar. OHAL döneminde tutsaklar sadece birinci derece yakınlarıyla görüşebiliyordu. Anne, baba, kardeş, eş ve çocuklarıyla görüşebiliyorlardı. Diğer akrabalarıyla görüşemiyorlardı. Şimdi OHAL kalktı ama bu uygulama hala devam ediyor" şeklinde konuştu. 
 
'OHAL sürecinde fotoğraf çekimi yasaklandı'
 
Kargodan gelen eşyalarının uzun bir incelemeden sonra verildiğine dikkat çeken Mizgin, gelen ayakkabıların içinin arandığını ve ayakkabının artık kullanılamaz hale geldikten sonra verildiğini söyledi. OHAL döneminde fotoğraf çekmenin yasak olduğunu hiçbir şekilde fotoğraf çekimi yapılmadığını dile getiren Mizgin konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: "Tutuklu bulunduğum 11 ay OHAL sürecine denk geldi. OHAL'in öncesi ve sonrasına da tanıklık eden biriyim. OHAL gerekçe gösterilerek yapılan baskılar OHAL'den sonra da devam etti. OHAL sürecinde fotoğraf çekmek yasaktı ancak OHAL kalktıktan sonra da sadece 1 kez fotoğraf çekilme hakkı verildi. Onu da sadece ailelerimizle çektirebiliyorduk. Bir kişinin bile kalamayacağı odalarda 3 kişi kalınıyor. Cezaevi'nde yaşanan hak ihlalleri saymakla bitmiyor…"