Avukat Newroz Uysal: Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü artık bir zorunluluk

  • 09:01 19 Ağustos 2018
  • Güncel
ŞIRNAK - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarıyla görüşme hakkı 8 yıldır “koster bozuk” ve “hava muhalefeti” gibi gerekçelerle engelleniyor. İmralı’daki tecridin dünyada başka hiçbir örneği olmadığını belirten Avukat Newroz Uysal, Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün artık bir zorunluluk olduğunu söyledi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana “koster bozuk” ve “hava muhalefeti” gibi gerekçelerle avukatlarıyla görüştürülmüyor. Abdullah Öcalan Eylül 2016 tarihinden bu yana ailesi ve 8 yıldır da avukatlarıyla görüştürülmezken, yılladır devam eden tecride ulusal ve uluslararası hak örgütleri başta olmak üzere bütün dünya ise seyirci. Ortadoğu’daki savaş ve Türkiye’deki siyasal süreç hakkındaki ön görü, analiz, perspektif ve tespitleriyle siyasete yön veren Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Newroz Uysal, derinleşerek süren tecride ilişkin sorularımızı yanıtladı.
 
* PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüş başvuruları sürekli olarak OHAL gerekçesiyle reddediliyordu ancak OHAL’in kaldırılmasının ardından bu başvurular yine reddedildi. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Bizler Sayın Abdullah Öcalan ve yanındaki 3 kişinin tutuklu olarak bulunduğu İmralı Cezaevi ile yıllardır hiçbir iletişim kuramıyoruz. 1999’dan bu yana gelen tecrit sürecini bir vasıflandırma ya da tarih olarak tarif edersek her geçen dönemde ve değişen politikalarla beraber mutlak bir sessizliğe gömülen bir ada cezaevi ile karşı karşıyayız. Hiçbir şekilde iletişim kuramadığımız, hiçbir şekilde avukatlık mesleğini yapamadığımız, ulusal ve uluslararası ilkelerin aynı zamanda sağlık ve güvenlik hakkının temel anlamda hiçe sayıldığı bir ada cezaevi ile karşı karşıyayız. Ve burada yaklaşık 20 yıl kadar bu tecride rağmen direnmeye çalışan, hayatını devam ettirmeye çalışan bir Sayın Abdullah Öcalan ile karşı karşıyayız. 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana görüştürülmeyişimizin 8’nci yılına girdik. Tarihsel anlamda avukatlık mesleği olarak Türkiye ve dünyadaki cezaevleri örnekleri avukatın pratik mesleğini yapması bakımından böylesi bir örnek yoktur. 
 
* Dünyada PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin bir başka örneği var mı?
 
Bunlar avukatlık mesleği olarak hem bizim açımızdan dünyada eşi benzeri görülmemiş bir örnek hem de cezaevlerinin hukuki standartları bakımından ya da cezaevindeki bir kişinin temel hak ve özgürlükleri bakımından eşi benzeri görülmemiş bir tecrit örneği. Defalarca söylediğimiz tabiri ile aslında İmralı Cezaevi’ndeki tecridi avukatlar ve aileler bazında görüştürülmemenin yaratmış olduğu türlü türlü gerekçe ve bahaneler vardı. Bu bahaneler Türkiye devletince her seferinde dile getirilmesine rağmen uluslararası bakımdan geçiştirilebilir gerekçeler oldu. Ancak biliyoruz ki; OHAL’in ilan edilmesi ile beraber bir KHK çıkarılmıştı. Ve OHAL’in ilanından hemen sonra ilk yapılan hukuki anlamda ki ilk icraat İmralı ile olan iletişimin tamamen yasaklanmasına dair bir kısıtlılık kararıydı. Aslında bu kısıtlılık kararı bizim açımızdan hukuki bir karar değildi biz bunun için hem itiraz mercilerine hem de Anayasa Mahkemesi’ne bir başvuru yaptık ve bu durumu CPT ile birçok uluslararası kuruma ilettik. Ancak şu an geldiğimiz nokta itibariyle OHAL söz konusu değil.
 
* Abdullah Öcalan’ın yaşamsal faaliyetlere erişimi noktasında bilginiz var mı?
 
Temmuz 2016 tarihinden hemen sonra alınmış olan kararın içerisinde yer alan OHAL devam ettiği sürece devam edecek yasak kararı dışında Nisan ayında alınan bir kararla bunu da değiştirdiler. Yeni kararla beraber aksine temelini KHK’den alan bu kararın yasallaştırması ile beraber 3 tutsağın iletişim hakları 3 ayla sınırlandırıldı. Avukatlara dönük açık bir yasak söz konusu olmasa da, biz halen avukatları olarak kendisiyle görüştürülemiyoruz. Kendisine her hafta yapılan aile, avukat başvuruları devam ediyor. Bu başvurulara aldığımız cevaplar da nasıl ki Temmuz 2016’dan önce ‘hava, gemi bozuk’ gibi hukuki olmayan fiili ve bahane sayılabilecek gerekçeler ise 2016’dan Nisan 2017’ye kadar hukuka aykırı olarak kabul ettiğimiz bir karardı. Ancak bizim şunu açık ve net bir şekilde söylememiz gerekiyorki İmralı Cezaevi istisnanın istisnasının da istisnası haline gelmiş bir dönemini yaşıyor. Bizler en son hem kamuoyu hem avukatlar hem de ailenin haber alamadığı Eylül 2016 tarihinden bu yana hiçbir şekilde İmralı Cezaevi’ne dair tek bir haber alabilmiş değiliz.
 
Tamamen iletişimin koparıldığı, unutturulmaya çalışılan, iletişimsizliğe bırakılan, sessizliğe gömülmeye çalışılan bir yer orası. Ve bu sessizliği ortadan kaldıracak bütün hukuki başvurularımız hiçbir kurum tarafından gerçek anlamda ciddiye alınıp bir karara bağlanmıyor. Aldığımız kararların hukuki takibini yapsak bile karşımıza çıkan yegane sorun uluslararası politik düzenin Sayın Abdullah Öcalan ve onun yaratmış olduğu siyasete karşı olan tavrıdır. Bu tavır Türkiye nezdinde İmralı’da değişen politikalarla kendini gösterdi. Kürdistan’daki savaşla da tırmandı. Şuan mevcut haliyle süreklileşen kaos halinde bir politika mevcut. Ve bu politika çözüm ve barış arayışına Sayın Abdullah Öcalan’dan gelebilecek tek bir haber, tek bir iletişim kanalına dahi izin vermeyen çok katı bir politika ile karşı karşıyayız. Ve bizler avukatları olarak hukuki anlamda ortaya koyduğumuz tespitler ve değerlendirmeler birçok hukuki kurum tarafından kabul edilebilir bir noktaya gelmiş olsa bile kurumların kendi çıkarları ya da siyasi pozisyonları, söz konusu başvurunun Sayın Abdullah Öcalan olduğunda değişen tavırlar hiçe sayılan kanunlar, göz ardı edilen bir sürü insan hakları standartları bağlamında ilke ve hukukla karşı karşıyayız.
 
* Tecridin kaldırılması noktasında farklı bir girişim olacak mı?
 
Bizler bunu aşabilmek adına her türlü başvuruyu yapmaya devam ediyoruz. Ancak hukuki anlamda yaptığımız gibi ne siyasi anlamda bir ihtiyaçtan ne de Sayın Abdullah Öcalan’ın yaşından ve sağlığından değil tüm alanların ortak bir gereksinimi olarak kendini dayandırdığı bir zorunluluktur artık Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü.”