
Leyla Güven: İçeride vekillik hallerim film senaryosu gibi
- 09:16 4 Ağustos 2018
- Güncel
Beritan Canözer
DİYARBAKIR - Tutsaklık sürecindeki vekillik hallerini anlatan HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven, “Koğuşta ressam var, gazeteci var, öğrenci var, siyasetçi var, anneler, emekçiler var, var da var. Böyle olunca hummalı bir çalışma başladı. Benim koğuştaki hallerimi ressam Zehra çizerek resmetti. Gazeteci Özlem tarafından da yazıldı” diyerek seçim süreci ve sonrasında yaşananları yazdı.
Türkiye’de yapılan 24 Haziran seçimleri ardından Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili seçilen Leyla Güven, yasama dokunulmazlığı olmasına rağmen hala tahliye edilmedi. Seçimlerden önce tutuklandığı gerekçesiyle tahliyesini vermeyen mahkeme, 11 Temmuz’da görülen duruşmayı da 7 Kasım tarihine erteledi. Kaldığı Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nden mektup yazan Leyla Güven, seçim öncesi koğuşunda başlayan yoğunluğu ve içerideki vekillik hallerini ajansımıza anlattı.
‘HDP’de kadın irade ve güçtür’
Mektubun girişinde parlamentoyu değerlendiren Leyla, “Erkek egemen bir sistemde, erkekle anılan bir alan olan parlamento zemini Kürt siyasi geleneğinden gelen partilerde kadın politikaları sayesinde kadın sayısı az da olsa arttı. Kadın bakış açısına sahip olmayan kadınların parlamento çalışmalarında kadınlara dair bir sözlerinin olmadığını gördük. Mecliste çıkan kavgada bir kadın vekilin uçan tekmelerle hemcinslerine nasıl saldırdığını hep beraber izledik. Lider sultasıyla yönetilen partilerde maalesef kadınlar da, liderinin ağzından çıkacak söze bakarlar. Bir minnet söz konusudur. Çünkü onun adaylığını muhtemelen o lider belirlemiştir. Türkiye siyaseti HDP şahsında durumu aşıyor, aşacaktır” dedi.
Hareketli geçen bir seçim çalışması
HDP’de kadınların irade ve güç olduğuna değinen Leyla, bu nedenden parti içindeki birçok kararı kadınların aldığını belirtti. Aday belirlemeden, kadın politikalarını belirlemeye kadar kadınların ilgilendiğine işaret eden Leyla, “HDP’li kadın arkadaşlar, benim de cezaevinde aday gösterilmemi önerdiler ve ben de kabul ettim bu süreç böylece başladı. İçeriden seçim çalışması yürütmek de çok zor ama otuz kadının bulunduğu bir koğuşta hiçbir şeyin zor olmadığını anladım. Düşünün koğuşta ressam var, gazeteci var, öğrenci var, siyasetçi var, anneler, emekçiler var, var da var. Böyle olunca hummalı bir çalışma başladı. Benim koğuştaki hallerimi ressam Zehra çizerek resmetti. Gazeteci Özlem tarafından da yazıldı. Tansiyon aletinden tweet atma işi de Zelal ve Berivan’daydı” diyerek seçim yoğunluğunu değerlendirdi.
‘Tahliye haberine şaşırdım, beklemiyordum’
Komünal bir ruhla seçim çalışmalarını tamamladıklarını söyleyen Leyla şunları kaydetti: “Seçim gecesi baraj aşıldıktan sonraki halim görülmeye değerdi. Zılgıtlar, halaylar, gözyaşları eşliğinde saatlerce sürdü kutlamalar. Kadınlar koğuşlarındaki adayın seçilmiş olmasının sevincini yaşadılar. Espriler, kahkahalar havada uçuştu. Bu coşkuya tahliye edilme ihtimalimin coşkusu da eklendi. Her avukat görüşüne gidip döndüğümde ‘ne oldu, bir gelişme var mı’ diye sorular soruluyordu. 29 Haziran’da avukatım geldi ve bana tahliye evraklarımı verdi. Ben hiç beklemiyordum. Zaten koğuşta da ‘boşuna beklentiye girmeyin, bırakmazlar’ diyordum. Dolayısıyla şaşırmıştım.”
‘Tahliye, itiraz, itirazın kabulü, hiç bitmeyen yargı trafiği’
Koğuşa döndüğünde havalandırmada kendisine bakan kadınların gözlerine tahliye olduğunu söyleyemediğini ekleyen Leyla, “Ben daha kem küm ederken gardiyan kapıdan ‘Leyla hanım tahliye’ dedi. Bir anda havalandırmada zılgıt sesleri yankı bulmaya başladı. Ardından sevinç gözyaşları, kucak dolusu sarılmalar. Bir taraftan hem sevinç, hem de burukluk yaşandı benim için. Onlar seviniyorlardı ama ben sevinemiyordum. Mahkemenin böyle bir cesur kararı aldığına inanamıyordum. Aradan bir saat geçmeden tekrar avukat geldi. Savcının karar itiraz ettiğini söyleyince hiç şaşırmadım. Kısa bir süre de olsa giremediğim o tahliye modundan bu vesileyle kurtuldum. Avukat bir kez daha geldi ve bu sefer itirazın kabul edildiğini söyledi. Saatleri alan bu yoğun yargı trafiği herkeste büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. İçerde vekil olmanın halleri böyle işte” diye anlattı.
Mahkeme başkanı duruşmaya katılmamıştı
Leyla, koğuştakilerle beraber bu yaşananlara alışık olmadıklarına değinerek, “Bu durum ancak filmlerde olur. Çünkü gerçeğe o kadar uzaktır. Ancak yaşayınca bunlar da oluyormuş diyorsun. Herkes biraz buruk, biraz kırgın ama en çok da öfkeli bir halde üst kata çıkıp ranzasına uzanarak, karmaşık ve bir o kadar da hareketli günü unutmaya çalıştı. ‘Bu sistem seçilmiş bir vekile bunları yapıyorsa bize ne yapmaz’ duygusunu yaşadılar. İçerde vekillik halleri tabi bununla da sınırlı kalmadı. 11 Temmuz görülecek olan mahkeme gününü beklemeye koyuldu tüm koğuş. Mahkemede kesin bırakılırım düşüncesi hakimdi. Oysa mahkemeye kendi başkanı bile gelmemişti. Gelip de ne yapacaktı ki” diye sorarak yargının haline dikkat çekti.
‘Bir beklentim yoktu, tahliyemi istemedim’
Mahkemeye giderken cezaevinin nizamiye kapısına götürüldüğünü anlatan Leyla, nizamiyede bekleyenlere kendini tanıttığını ve seçilen bir vekil olduğundan dolayı yasama dokunulmazlığı olduğunu belirttiğini ifade etti. Leyla, “Bu nedenle kelepçe takmayacağımı belirttim. Onlar kendi aralarında kısa bir görüşme aldıktan sonra ‘tamam’ dediler ve takmadılar. Mahkemeye kelepçesiz gittim. Mahkeme dönüşü tahliye edilmemem yeniden bir moralsizliğe neden oldu. Ben bu konuda epey hazırlıklıydım, çünkü sonucun ne olacağını önceden tahmin ediyordum. Zaten mahkemede de tahliyeye dönük herhangi bir talepte bulunmadım. Kendilerinden bir beklentim olmadığını bilmelerini istedim” ifadelerine yer verdi.
‘Filmlik bir durumdayız’
Kışın havalandırmada söylenen şarkılardan dolayı disiplin cezası aldıklarına da dikkat çeken Leyla şu sözlerle devam etti: “Ben ve üç arkadaşım bu duruma itiraz ettik. Her ne hikmetse vekil seçimlerinden sonra alelacele disiplin cezasını uygulamaya koydular. Bir ay görüş yasağı verdiler. Tabi bununla da kalmadı. Göz rahatsızlığımdan dolayı küçük bir operasyon geçirmem gerekiyor. Hastaneye sevkim çıktı. Sabah erkenden hastaneye götürülmek için nizamiye kapısına götürüldüğümde talimat aldıkları çok belli olan bir üslupla ‘Leyla hanım kelepçe takacağız’ dediler. Ben kendi gerekçelerimi belirttim. ‘Siz bilirsiniz, ya kelepçe takıp gelirsiniz ya da gitmek istemediğinizi belirten bir dilekçe yazarsınız’ dediler. Ben hem cezaevi hem de Adalet Bakanlığına konuya dair dilekçe yazıp gönderdim. Hala sonuçlarını bekliyorum. Merak edilecek bir şey yok. Sağlığım iyidir. Fakat seçilen birine yapılan bu muamele kabul edilecek gibi değil. Vekillik halleri dedim ya, devam edip gidiyor. İşte tam da filmlik bir durum. Bakalım sonraki sahnede karşımıza ne çıkacak.”